40’lı ve 50’li yaşlarda kadınlar olarak hayatınızın stresli, sinirli, eğlenceli gerçekliği uzun zamandır görünmüyor. Şimdi yeni bir yazar dalgası tüm bunları anlatıyor.
Elinde martini ile barda oturan Kristin Scott Thomas, gözlerini göğe doğru çevirerek deviriyor.
Ve sonra BBC’nin kült draması Fleabag’in en unutulmaz monologlarından birinde, menopozun “dünyadaki en harika lanet olası şey” olduğunu söylüyor. Evet, tüm pelvik tabanınız parçalanıyor, kahrolası bir ateş basıyor ve kimse umursamıyor. Ama sonra “özgürsünüz! Artık bir köle, parçaları olan bir makine değilsiniz! Sadece işleyen bir insansınız”. Mest olan Fleabag, kendisine bütün bunların korkunç olduğunun söylendiğini belirttiğinde, Scott Thomas karakteri şöyle yanıt veriyor: “Korkunç; fakat öte yandan muhteşem. Dört gözle beklenecek bir şey.”
YouTube’da yarım milyon kadar izlenen bu sahne, akılda kalıyor çünkü popüler kültürde nadir olarak görülen bir şeyi temsil ediyor: Genç bir kadını aktif bir biçimde kendisi gibi olmak isteyen birine dönüştüren daha ileri yaştaki bir kadın karakteri.
“İlk kez bir film ya da kitapta, açıkça seksi olan bir kadının menopozun bir rahatlama olduğunu söylediğine şahit oldum” diyor Sam Baker. Kendisi bir eski magazin direktörü ve yeni kitabı The Shift’te kendi zorlu menopozunu, daha iyi bir yaşam için sıçrama tahtası olarak tanımlıyor. “Fleabag onu (daha ileri yaştaki kadını) öpmeye çalıştığında, onun ‘Sen çok tatlısın ama ben rahatımı bozamam’ demesi mükemmeldi; çünkü daha ileri yaşta bir kadın olmaya dair çok fazla şeyi yakalıyordu; ne istediğini biliyorsun ve bunu söylemekten çok memnunsun.” Kendi kitabının, kadınların yaşlanmasının çok az konuşulduğu, tabu yıkıcı #MeToo çağının şaşkınlığından doğduğunu söylüyor Sam. “Eğer birisi bana ‘Bu yaşamak üzere olduğun bir saçmalık, ancak öte yanda da böyle garip bir özgürlük var.’ deseydi, 40’lı yaşlarım çok daha iyi geçerdi.”
Bu sonbahar, daha önce kadın yazarlar tarafından doğum, kürtaj, kronik anksiyete veya kötü seks konularında gördüğümüz gibi aynı saf dürüstlükle, orta yaşlı kadınların deneyimlerini araştıran pek çok kitap ve podcast yayınlanıyor. Caitlin Moran’ın şimdiki en çok satanlarından More Than a Woman, 2011’deki hit How To Be a Woman’ın devamı niteliğinde. Kitap ciddi yeme bozukluğu olan (daha sonra bu hastalığı neyse ki yeniyor) bir kız çocuğuna ebeveynlik yapmanın yürek parçalayıcı bir anlatımını içerse de kitabın iyimser ana teması, daha ileri yaştaki kadınların hayat onlara ne getirirse getirsin bununla başa çıkmadaki dayanıklılığı. BBC sunucusu Gabby Logan’in açılışını yaptığı The Midpoint podcasti, kısa bir süre önce orta yaşlarında kariyer değişiklikleri yapan ya da sade bir şekilde kendileriyle barışık hale gelen erkekler ve kadınlarla yaptığı röportajları içeriyor.
Baker’ın hemen ardından, Britpop sahnesinin eski müzik PR’ı ve demirbaşı Meg Mathews’ın menopoz anısı geliyor. Geçtiğimiz günlerde Michelle Obama dahi podcastinde, başkanlık nişanına giderken sıcak basması yaşadığı ve üstesinden gelemeyeceğinden korktuğu günü anlattı. Kadınların yaşlanan bedenlerine olan şey, “toplumda yer kaplamak için önemli bir şey, çünkü yarımız bunu yaşıyor ama sanki gerçekleşmiyor gibi yaşıyoruz” diye bağlıyor Obama. Pekâlâ, artık değil.
Moran orta yaş üzerini yazma kararını anlatıyor: “Feminizmin son on yılı muhteşemdi ve ben de bunun bir parçasıydım, Fleabag’iniz, I Will Destroy You’nuz ve (yeni Sky Atlantic serileri) I Hate Suzie’niz gibi ateşli ve karmaşık bir gençlik kaleme alıyordum. Konular seks, regl, mastürbasyon ile ilgiliydi ve hepsi harikaydı. Ancak şimdi sanıyorum ki hayatın bir sonraki aşamasına sıra geldi.”
“Yetenek ve gücü gerçekten tanımlamak istedim. Kadınların hassasiyetinden ve hatalarından bahsedebilmek muhteşem bir şey; ancak yetenekli kadınların bununla gerçekten başa çıktığını görmüyorsunuz. Daha ileri yaşta bir kadın olma fikrini genç kadınlara beğendirmiyoruz. Hâlâ aynı harika, akıllı, komik kişi olduğunuzu -ve artık pek çok şeyle başa çıkacak sistemlere sahip olduğunuzu- göstermiyoruz.” Daha ileri yaşta kadınların hayatları drama açısından epey zengin olsa da çoğu kez sıkıcı şekilde yazılıyor; bunlar boşanma ve ölümün, gençlerin raydan çıkmasının, hüznün insanı kolayca boğabildiği olgunluk yılları. Ve tüm bu dramalar tıpkı menopozun tüm duyguları alt üst etmesi gibi kişiyi vuruyor.
45 yaşında olan Moran bile tam anlamıyla fırtınanın merkezinde değil, perimenopozda; östrojenin yumuşatıcı etkileri geriledikçe bir şeylerin değiştiğini hissedebildiğini söylüyor. “E’den aşağı inmek gibi bir şey. Tüm bu sevgi dolu affedicilik… Bir kere gidince, aniden insanlara yardım etmeye karşı öfkeli ve isteksiz oluyorsunuz tıpkı erkeklerin tüm hayatları boyunca oldukları gibi. Düşününce ayıltıcı etkiye sahip bir şey var: ‘Bir dakika, kendimi salak yerine mi koydum? Yaptığım onca şeye karşın hiçbir ödül yok. Sevimli ISA’larına (ç.n. bireysel tasarruf hesabı) para koyuyorlardı.” Moran şu an herkesin peşinden koşmayı bıraktığını söylüyor; arkadaşlarından, bahçe işlerinden, köpeğinden ve “cadılık (hagdom)” olarak tanımladığı mutlu halinden keyif alıyor. Kullanmayı kabul ettiği botoksun bile daha genç görünmekten ziyade “her daim çok üzgün durmayı” istememesiyle ilgili olduğunu yazıyor.
Tıpkı annelik anıları gibi, baskın olan hikayeler de ayrıcalıklı, beyaz, orta sınıf kadınların hikayeleri. Bu, farklı bakış açıları sunmaya başlayan Instagram hesabı @menopausewhilstblack (orta yaş deneyimlerini kamuya açık bir şekilde tartışırken ne kadar az siyah kadın gördüğünü fark eden, moda tasarımcısı Karen Arthur tarafından başlatılan) gibi girişimler tarafından fark edilen bir şey. Gerçi kitaplar, yaşlanmanın ekonomik sonuçlarına karşı kör değil.
Orta yaş çoğu zaman kadınlar tarafından, erkeklerin kafalarının artık onlara doğru dönmediği trajik bir görünmezlik dönemi olarak tasvir edilir. Gerçi kitabı için bir panel düzenleyip 50 kadının fikrini aldıktan sonra, Baker “erkek bakışının radarı altında seyir halinde olmanın kimse için sorun olmadığı” sonucuna varmakta. Bazıları için orta yaş, ölü evlilikleri terk etmek ya da ilk kez diğer kadınlarla seks yapmak için bir tetikleyici olmakta. Baker, daha ileri yaştaki kadınları daha çok rahatsız eden şeyin profesyonel anlamda görünmez hale gelmek olduğunu öne sürüyor.
“İnsanlar, inşaatçıların artık onlara ıslık çalmadığından bahsettiklerinde, mesele bu değil; mesele aniden, aynı CV’ye sahip erkeklerin CEO olarak seçilmesi, sizinse yalnızca… gözden kaybolmanız. Birinin neden Botox yaptırdığını ve saçını boyadığını kesinlikle anlayabiliyorum; çünkü bu bir baş etme yöntemi. Bu, kadınların değerinin bilhassa fiziksel olduğu, içinde yaşadığınız ataerkil sistem.”
Daha ileri yaştaki erkeklerin önemli mesleki deneyime sahip olarak görüldüklerini iddia ediyor Baker; ancak görüştüğü bazı ileri yaştaki kadınlara, işe alınamayacak kadar “pahalı” hale geldikleri söyleniyor. “Çocukları, eskisi gibi bütün zamanlarını almıyor ve hepsi birden: ‘Harika, sırada ne var?’ demeye başlıyor. Ve dünyanın yanıtı ise: ‘Oh, o gri bir saç mı? Hayır, teşekkürler.’” Altı yıl önce, artık kullanılmayan web sitesi The Pool’u başlatmak için kadın dergisi Red’in editörlüğünden istifa eden Baker, bir teknoloji yatırımcısına satış konuşması yaptığını, adamın ürünü beğendiğini ancak “Siz hanımların yorulacağından endişe ediyorum, artık eskisi kadar genç değilsiniz.” diye cevap verdiğini söylüyor.
O zamanlar Baker 48, kurucu ortağı Lauren Laverne 30’larının sonundadır. Pek çok daha ileri yaştaki kadının küplere binmesine şaşmamalı, diyor. “Bizim ortaya koyduğumuz ya da etkinleştirdiğimiz her şeye bir bakarsanız, nasıl ortaya koymak isterseniz isteyin, daha çok yapıyor ve daha az para alıyorsunuz; duygusal ve ev içi emeğin aslan payını alıyorsunuz; çocuklar için daha fazla sorumluluk alıyorsunuz, konuştuğum pek çok kadın 50’lerine yaklaştığında şöyle düşünüyor: “Lanet olsun.” Yine de menopoz sonrası ödül, daha önce olmasına izin verdikleri adaletsizliklere karşı yükselen korkusuzluk ve “garip bir öfke” diye ekliyor.
Bu tür nitelikler, ataerkil kültürde daha ileri yaştaki kadınları tehdit edici figürler haline getirmiştir ve sonuç olarak bu kültür onları cadaloz, kocakarı, geçimsiz kadınlar olarak görüp dışlamak eğilimindedir. Ancak Baker bu kelimeleri geri kazandırmayı canı gönülden istiyor. “Açıkçası eğer birisi benim yaşlı, huysuz bir kadın olduğumu düşünüyorsa umrumda değil, beş yıl önce umrumda olurdu.” Baker şu an 40’larına gelen milenyum neslinin sessizce gitmeye daha da az istekli olduklarını düşünüyor.
Logan, yeni başladığı sırada eski bir patronla yaptığı konuşmayı hâlâ hatırlıyor. “24 yaşındaydım, canlı futbol sunuculuğu yapmak istediğimi söyledim. O ise ‘28 yaşından sonra, ekranımda olmayacaksın’ dedi” diye anımsıyor şu an 47 yaşında olan Logan. “İnsanlar bana sürekli: ‘Neden bu kadar aceleniz var?’ diyordu. Yani, nedeni ortada. 40’larımdayken, hâlâ canlı yayında olduğuma inanamıyorum.”
Zamanın herkesin bildiği üzere yaş ayrımcısı olan TV dünyasında bile değiştiğini söylüyor Logan. Kısa süre önce podcasti için, Strictly Come Dancing’in önde gelen ismi 48 yaşındaki Claudia Winkleman’le röportaj yaptı; bütün bunlar olup biterken, Joanna Lumley 70’lerinde belgeseller sunuyordu. “Şimdi düşünüyorum da eğer istersem neden bir 10 yıl daha televizyonda çalışmayayım?”
Yine de eski anksiyeteler yer etmiş durumda. Logan, podcastte kendini “orta yaşlı ve utanmaz” ilan ediyor; bu, eğer yaşlanma kendi damgasından gerçekten sıyrılabilse, ifşa edici bir tanım. “Eğer düşünürseniz, ‘Bu çok orta yaşlı’ asla övgü dolu bir biçimde söylenmez. Hangi bağlamda olursa olsun, her zaman negatiftir.” diye kabul ediyor. “Ama bence orta yaş, kişinin büyüdüğü ve değiştiği bir dönem.” 50’sine yaklaşan bir kadının, yaklaşık yirmi yıllık çalışma hayatının kaldığını belirtiyor. “Bizler, bizden önceki nesil gibi emekli olmayacağız, bu yüzden yapmak istediğimiz şeyleri yapmalıyız.”
Belki de bu kadınların eğer seçebilselerdi yeniden 35 olmayı tercih etmeyeceklerini, orta yaşın verdiği derslerin daha değerli olduğu söylenebilir. “Kızımla ilgili en önemli şey şu ki artık üzüntüden korkmuyorum,” diyor Moran. “Üzülmekten ve diğer insanların üzülmesinden çok korkar hale gelmiştim ve şu an biriyle oturup sadece ‘Üzgünsün, kızgınsın, hadi bunun hakkında konuşalım’ diyebiliyorum.” Kısa bir duraklamayı, soğuk bir biçimde keserek ekliyor: “Ayrıca, Tupperware’im için harika bir depolama sistemi geliştirdim. Bütün kapaklara sahibim, artık kutulara gerek yok.” Yaşam hedefleri, dedikleri gibi.
Çeviren: Gaye Polat
Bu yazının orijinali 22 Eylül 2020’de The Guardian’da yayınlanmıştır.