Sosyal izolasyonun yoğun yalnızlık hissini pekiştirici olması, hayatları zaten daimi bir izolasyon halini almış, hayatı boyunca ekonomik ve psikolojik şiddete maruz kalmış kadınlar açısından çok tanıdık.

Anna Lussier

Patriyarkanın doğrudan şekillendirdiği pandemi koşullarında (sosyal izolasyon, karantina vb.) COVID-19’un olumsuz etkilerinden belki de en önemlisi olan zamanın çoğunu evde geçirme, ekonomik nedenlerin öncülük etmesiyle yaşamı adeta bir sosyal izolasyon halini alan her bir kadın için kadına yönelik şiddeti artırıyor. Bu durum hem psikolojik hem de bedensel kayıplara yol açıyor ve ilk olarak özgüven eksikliğini tetikliyor, depresyon ve anksiyete artışına neden oluyor. En önemlisi de giderek artan bir biçimde ve hızla kadınlar yalnızlaşıyor. Küçük denilebilecek sosyal ağlarını (örneğin, konu komşuyla olan bağlarını dahi) kaybedebiliyor. Pandemi döneminde dünyanın çeşitli yerlerinde yapılan bazı araştırmalarsa, yalnızlığın kadınlar arasında yaygınlaştığı sonucuna varırken (Groarke et al., 2020), Türkiye’de bu konuda henüz herhangi bir çalışma olmaması da bir hayli dikkat çekiyor. Söz konusu yalnızlaşmaya sosyal izolasyon ve karantinada artan kadına yönelik şiddetin sadece bir boyutu olarak da bakabiliriz.

Peki, neden sosyal izolasyon ağırlıklı olarak kadınların aleyhine dönüşmekte? Neden, asosyalliğin artışıyla birlikte toplumsal cinsiyet eşit(siz)liği açısından sorgulanmaya muhtaç konulardan biri olarak karşımıza çıkıyor? Ayrıca, kadınların maruz [b]ırakıldıkları her türlü şiddetin önünü açan şeyin temelinde toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin (Ünal & Gülseren, 2020) yattığını düşünecek olursak ait olunan sosyal sınıf ve patriyarka sosyal hayattaki ilişki kurma/kur(a)mama biçimlerini doğrudan belirlediğinden/etkilediğinden, bu süreçte sınıf ve patriyarkanın etkileşim alanlarının nasıl yine yeniden kadınların aleyhine döndüğü anlaşılır hal alıyor.

Ayrıca türlü sebeplerden toplu taşıma araç kullanımı azalan ya da pandemi sürecinde ortadan kalkan kadınlar araba sürememeleri halinde başkalarına daha çok bağımlı hale geliyor. TÜİK 2018 Trafik Kazası İstatistikleri raporunun sonuçları bunu bizzat kanıtlıyor: kadın sürücü oranı yüzde 24,1 iken erkek sürücü oranı yüzde 75,9. Pandemi sürecinde sosyal hayatları yeniden ve eskisinden farklı olarak değerlendirdiğimizde gidişatın aile, akraba, arkadaş, komşu, akademi, iş vd. her alanda kadınların aleyhinde olduğunu ve sosyal izolasyonun hızla asosyalleşmeye dönüştüğünü yakından görüyor ve biliyoruz. Her geçen gün tanıdıklarla fizikselin ardından online ortamda dahi bir araya gelme isteğindeki düşüş buna bir örnek. Bu süreçte kadınların sosyal hayatta daha da içe kapanması, geri çekilmesi ve yalnızlaşması, yazınsal yeniden üretimdeki durulmalar yine kadınların aleyhine seyreden durumlardan sadece birkaçı. Bu durumda gözlemlerime dayanarak yeni arkadaşlar edinmek şöyle dursun mevcut sosyal ağların kopması ya da askıya alınmasıyla “sosyalleş(e)meyen” ya da mevcut sosyal ağlarını sürdüremeyen kadınların çoğunlukla kendilerini “yetersizlik” ve “yalnızlık” duygusuyla suçlamasına sebep olduğunu söylemek yanlış olmayacak. Kısacası bu süreç, genel itibariyle pandemide sosyal izolasyon ve karantinayla “asosyalleşme”nin ağırlıklı olarak kadınlar açısından artmasıyla ve kadınların yalnızlığının artmasıyla yani ilk başta psikolojik şiddetin artmasıyla sonuçlanıyor.

Pandeminin her türlü etkisine dair mevcut güncel tartışmalardan biri olan ve hava değişimiyle tekrar gündemimize oturan sosyal izolasyon, zaten ağırlıklı olarak yaşamı boyunca zamanının neredeyse tamamını ev içinde ev işleri ve bakım emeğine harcamış, düzenli hiçbir geliri olmayan, sosyoekonomik düzeyi oldukça düşük ücretsiz ev işçisi kadınların pratiği. Bu nedenle sosyal izolasyonun bu yüzü, yani yoğun yalnızlık hissini pekiştirici olması söz konusu izolasyonun bir hayat şekli ya da hayatları zaten daimi bir izolasyon halini almış, hayatı boyunca ekonomik ve psikolojik şiddete maruz kalmış kadınlar açısından çok tanıdık.

COVID-19, patriyarkada gündelik yaşamda çeşitli formlarda maruz bırakıldığımız adaletsiz ve negatif duygu biçimlerini bırakın ortadan kaldırmayı, söz konusu duygu yükünü pekiştirip özellikle kadına yönelik şiddetin her türlüsünü yeniden üretmeye devam ediyor. Pandemiyle birlikte daha da çoğalış gösteren yalnızlaşmanın mesafelere ve her şeye rağmen bizi dayanışmaktan, haberleşmekten ve sosyalleşmekten alıkoymadığı günlere…

 

Kaynaklar

Groarke, J., Berry, E., Graham-Wisener, L., McKenna-Plumley, P., McGlinchey, E., & Armour, C. (2020). “Loneliness in the UK during the Covid-19 pandemic: Crosssectional result from the Covid-19 Psychological Wellbeing Study.” PLos ONE, 15(9), 1-18.

Ünal, B. & Gülseren, L. (2020). “Covid-19 pandemisinin görünmeyen yüzü: Aile içi kadına yönelik şiddet”, Klinik Psikiyatri Dergisi, 23, 89-94.

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.