Lidia Brisca Menapace 3 Nisan 1924’te İtalya’nın kuzeyindeki Novara’da doğdu. Babası araştırmacı, annesi ev kadınıydı ve antifaşist, anarşist görüşlere sahiptiler. Mussolini diktatörlüğü sırasında ilkokula giden Lidia’nın öğretmenleri çocuklara rejimi onurlandırıp sevmelerini, monarşiyi ve kiliseyi yüceltmelerini öğütlüyordu. Annesi ise “hayvan olmadıkları” için “Aryan ırkına” mensup olduklarının yazıldığı okul ödevlerini yırtıp atmasını söylemişti. Genç Lidia, iki yahudi arkadaşının okula gitmelerini yasaklayan rejimin yeni ırkçı yasalarının adaletsizliğini hemen fark etti. 1943 yılında babası bir toplama kampına gönderildi, iki yıl sonra serbest bırakıldı, bu arada Lidia da 19 yaşında direnişe katılmıştı.

Lidia, Milano Katolik Üniversitesi’nde edebiyat öğrencisi olduğu sırada antifaşist savaşçılara Cicero kitaplarının sayfaları arasında gizli mesajlar, haritalar taşıdı. Yahudi erkeklerin İtalya’dan kaçmaları için İsviçre sınırına götürülmesine ve hapisten kaçışlarını örgütlemeye yardım etti. Yaralı halde dağlarda saklanan partizanlara, sıklıkla kendi hayatını riske atarak, bisikletiyle ilaç götürdü. Giysilerinin altında bombalar, evlerinin bodrumunda bir direniş gazetesinin kopyalarını sakladı. Hapisteki politik mahkumlara gizli mesajlar iletti. Ve birçok kadın partizanınki gibi onun da katkıları, erkek üyeler tarafından küçümsendi.

Savaştan sonra İtalya’da yapılan resmigeçit törenlerine kadınların katılmaması gerektiği ilan edilse de o tabii ki katıldı. Anılarını yazdığı Io, Partigiana: La Mia Resistenza (Ben, Partizan: Benim Direnişim, 2014) kitabında “Yaşamak istiyorduk, ve barış içinde yaşamak istiyorduk” diyordu.

Menapace’a göre “İçinde kadınlar olmasaydı, ortada bir Direniş de olmayacaktı”. Ancak ne yazık ki kadınların partizan olarak rollerini silme çabalarına maruz bırakıldı. “Direniş’in şefleri güçlerini ve liderliklerini kadınlarla paylaşmamayı tercih ettiler,” diye yazdı. “Her şeyi aldılar” – itibarı, gücü ve tarihsel hafızayı.

İkinci Dünya Savaşındaki direnişçi rolünden sonra Menapace barış ve kadın hakları savunucusu bir yazar oldu. 1945’te mezun olduğu üniversitede ders vermeye başladı, fakat Marksist tutumunu belli etmesinin ardından işini kaybetti. Eugenio Menapace isimli bir doktorla evlenip Bolzano kentine taşındı ve burada 1964’te, bir yasama pozisyonuna seçilen ilk kadın oldu. Beş yıl sonra Il Manifesto isimli solcu gazeteyi kuran kolektifin üyesiydi. Kürtajın ve boşanmanın yasallaşması için tartıştı, “müebbet hapis evlilikler”e karşı oldu. Kadınların ekonomik olarak ezilmelerine ve ev içi emeklerinin sömürülmesine karşı durdu. Özel yaşamında, kocası market alışverişini yapmadıkça yemek pişirmeyi reddetti.

82 yaşındayken senatör oldu ve 2006-2008 yılları arasında Komünist Yeniden Kuruluş Partisi’ni temsil etti. Konumunu kabinedeki kadın sayısının düşüklüğüne dikkat çekmek için kullandı. Politikayla sonuna kadar, antifaşist kavgadan koronavirüs pandemisine uzanan bir çizgide, ilgilendi. Lidia Menapace İtalya’da 7 Aralık 2020 tarihinde COVID-19 nedeniyle hastanede yatarken, 96 yaşında öldü. Nisan ayında bir gazeteye şu sözleri söylemişti: “Direniş’ten ne öğrendim? Korku ile yaşamayı ve onu yenmeyi. Şimdi de bu virüsten kurtulmak zorundayız.”

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.