Irena Stanisława (Krzyżanowski) Sendler, 15 Şubat 1910 tarihinde Hristiyan bir ailenin çocuğu olarak Varşova’da doğdu. Babası kimsenin bakmak istemediği Yahudi çocuklara bakan, yoksullara yardım eden bir doktordu.
Irena Sendler, Varşova Üniversitesi’nde önce hukuk, daha sonra Polonya edebiyatı eğitimi aldı. Yüksek öğrenim kurumlarındaki ayrımcılığa karşı çıktığı, Yahudilerle yakın ilişki kurduğu ve bir komünist olarak ırkçı sisteme karşı durduğu için çok zorluklar yaşadı.
1928 yılında Polonya Demokratik Gençlik Birliği’ne katıldı. İkinci Dünya Savaşı sırasında Polonya Sosyalist Partisi’nin üyesi oldu. Soykırım süresince Yahudileri kurtaracak olan başka sosyal hizmet uzmanı kadınlarla biraraya geldi ve özellikle Varşova’daki Yahudiler arasında giderek yaygınlaşan fakirliğe karşı mücadele etti. 1929’da Varşova gettosundaki insanlık dramına seyirci kalamayarak Almanların tifüs salgını korkusundan yararlanıp, sağlık kontrolü yapmak gerekçesiyle gettoya girip çıkmaya başladı. Bunun yanısıra ebeveynleri, çocuklarını daha güvenli bir yere kaçırmak için ikna etti. Gettoda yaşayan çocukları oradan gizlice çıkarmak ve hayatlarını kurtarabilmek için, ambulansta sedyenin altında, sırt çantalarında, kanalizasyon borularında, yer altı tünellerinde, el arabasındaki çuvallarda, bavullarda ve hatta ceset torbalarında çocukları tek tek kaçırdı. İkinci Dünya Savaşı yıllarında Polonya’daki Zegota isimli Yahudilere yardım kuruluşunda çalışan Irena Sendler, 25 kişilik ekibiyle birlikte 1940 ve 1943 yılları arasında 2500 çocuğu gettodan çıkarıp hayatlarını kurtardı. Getto dışına çıkarılan çocuklara sahte isimler verip onları Yahudilerin yaşamamış olduğu bölgelere yerleştiriyordu. Irena, savaş sonunda ailelerinin çocuklarına kavuşabilmesi için; çocukların isimlerini sigara kağıtlarına yazıp cam kavanozlara yerleştirerek komşusunun elma ağacının dibine gömmüştü. Bu yaratıcı kurtarma , daha sonraları yüzlerce kez sahnelenecek olan “Bir Kavanozdaki Yaşam /Life in a Jar “adlı tiyatro oyununda canlandırıldı.
Jolanta kod adlı Irena Sendler, Gestapo tarafından tutuklanarak aylarca işkence gördüğü Pawiak Hapishanesi’ne atıldı. Gördüğü işkenceye rağmen Zegota ekibini ele vermedi. Zegota tarafından Alman gardiyanlara ödenen rüşvet sayesinde kolları ve bacakları kırık, bilincini kaybetmiş vaziyetteyken hapishaneden sağ kurtuldu. Savaş sonunda hiçbir çocuğun ailesi hayatta kalamadığı için Zegota üyelerinden Adolph Berman 400 çocuğu İsrail’e götürdü. Çocuklardan bir bölümü de yeni ailelerinin yanında yaşamaya devam ettiler.
Irena ise savaştan sonra da sosyal yardım kuruluşlarında çalışmaya devam etti. 2007 yılında Polonya Devlet Başkanı Lech Kacyznski, Irena’yı Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterdi. Aldığı pek çok ödülden biri insanlığa yaptığı katkılardan ötürü Polonya tarafından verilen Beyaz Kartal Ödülü oldu.
Irena Sendler, 12 Mayıs 2008’de 98 yaşında hayatını kaybetti. Irena’nın hayatı, Anna Mieszkowska’nın kaleme aldığı “Soykırım Çocuklarının Annesi / Mother of the Children of Holocaust: The Story of Irena Sendler” adlı romana konu oldu.
Kendisini kahraman olarak görmeyen, “Ben normal olanı yaptım. Daha fazlasını yapabilirdim. Bu pişmanlık beni ölene kadar takip edecek” diyen Irena, 2007 yılında bir televizyon kanalı ile yaptığı röportajında şöyle diyordu: “İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra insanlığın bazı şeylerin farkına vardığını ve bir daha asla yaşanmayacağını düşünmüştük. Oysa hiçbir şeyin farkına varılmamış. Din, etnik köken ve milliyetlere dayalı savaşlar hâlâ devam ediyor. Ancak her şey farklı olabilir; yeter ki sevgi, alçakgönüllülük ve hoşgörü bizlerle olsun”.