22 Şubat 2008 tarihinde boşanmak istediği kocası tarafından öldürülen Ayşe Yılbaş’ın davasının ilk duruşması 13 Mayıs 2008 tarihinde yapıldı. Duruşma öncesinde İstanbul Feminist Kolektif’in girişimiyle kadın örgütleri bu davada taraf olduklarını bildiren bir basın açıklaması yaptılar.
Ayşe Yılbaş davası, kadın cinayeti davalarında feminist müdahillik deneyimi açısından önemli bir örnek oldu.
22 Temmuz 2007’de eski kocası tarafından öldürülen Sevim Zarif gibi Ayşe Yılbaş da temas içinde olduğumuz bir kadındı. Ayşe Yılbaş Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde öğrenciydi. Kocasından ayrı yaşıyordu. Çocuğuyla birlikte ailesinin yanında kalıyordu. Boşanmak üzereydi. Boşanma davasını iki feminist avukat yürütüyordu. Ayşe, hastanede nöroloji servisinde çalışırken, boşanmak istediği kocası Astsubay Kıdemli Çavuş Hüseyin Güneş Özmen tarafından 12 kurşunla öldürüldü.
Ayşe Yılbaş davası feministlerin ilk müdahil olduğu kadın cinayeti davası değildi. Bu davaya gelindiğinde hem kadın cinayetlerine karşı politik sözümüz belliydi, hem de kadın cinayetleri davalarında erkek adaletin nasıl işlediğine ilişkin deneyim sahibi olunmuştu.
Artık töre ve namus cinayetleri tanımlamaları geride bırakılmıştı ve kadın cinayetleri tanımı kullanılıyordu. Kadın cinayetlerinin politik olduğu ve katillere verilen cezalarda yapılan haksız tahrik indirimlerinin erkeklik indirimi olduğu dile getiriliyordu.
Kadın cinayeti davalarında kadın örgütlerinin müdahillik talebi uzun zamandır feminist politikanın bir parçasıydı. Bu davada da Mor Çatı ve başka kadın grupları adına müdahillik dilekçesi verildi. Kabul edilmedi. Feminist avukatlar, davayı davacı vekili olarak takip ettiler. Yargılama sürecinde Ayşe Yılbaş’ın katili de katilin avukatları da “haksız tahrik” sonucunda cinayetin gerçekleştiğini öne sürdüler. Yerel mahkeme hiçbir indirim yapmayarak, katil Hüseyin Güneş Özmen’e ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. Katil hem tasarlayarak öldürmekten hem de boşanma süreci bitmeden gerçekleşen bu cinayet eşe karşı işlendiği için iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı (28.07.2009).
Dava Yargıtay tarafından cinayetin tasarlayarak işlenmediği gerekçesiyle bozuldu. Yargıtay’ın kararı bozmasıyla dava süreci Şubat 2012’de yeniden başladı. İkinci yargılama sürecinin sonunda, mahkeme tasarlamanın olmadığına hükmetti. Ancak suç eşe karşı işlendiği için katile yine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi.
Daha önce takip edilen ancak hukuki sürecini feminist avukatların yürütmediği Sevim Zarif ve Pippa Bacca cinayetlerinde katilin öldürülen kadınlarla akrabalık ilişkisi olmaması nedeniyle, cinayetin “eşe karşı işlenmesi” durumunda hukukta tanımlanan ağırlaştırıcı neden yoktu. Cinayetin, canavarca hisle (Pippa Bacca) ve tasarlayarak (Sevim Zarif) işlendiği de ağırlaştırma nedeni olarak mahkeme heyetleri tarafından göz önüne alınmayınca, katiller müebbet cezası almışlardı (22.07.2009). Bu anlamda Ayşe Yılbaş cinayetinde (resmî yakınlığı olan) kocanın tahrik indirimi almadan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alması çok önemliydi. Belki de bir ilkti.
Ayşe Yılbaş davası feminist mücadelenin hukuka yansıması açısından önemliydi. Bu dava sayesinde, kadın cinayeti söz konusu olduğunda mevcut hukuk sistemindeki erkek egemenliği lehine kullanılacak ayrıntılar daha çok kavrandı. Erkek adaletin, “tasarlayarak ve canavarca hisle öldürme” kararını vermekten imtina ettiğini, boşanan kadınların, sevgililerin erkek şiddeti karşısında hukuken daha savunmasız olduğu bu dava sırasında deneyimlendi.
Ayşe Yılbaş davasında, sanık avukatlığı meselesinde de bir tartışma yürütüldü. Davalarda savunma hakkının, sanık avukatları açısından hangi yoldan gidilirse gidilsin, müvekkili davadan az cezayla ya da cezasız kurtarma hedefiyle icra edildiğine tanık olundu. Avukatların savunmalarında erkek adaletin girdabında dolandıkları davanın her aşamasında ortaya döküldü. Ayşe’nin katili Hüseyin Özmen’in önce boşanma avukatı, cinayet sonrası da savunma avukatı olan Bahri Belen savunma hattını, erkek egemen sistemin değerlerine sarılarak kadın düşmanı politikalarla kurdu. Katilin ruh sağlığının yerinde olmadığını, aşk/tutku cinayeti işlediğini ileri sürerek cezasında haksız tahrik indirimi uygulanması gerektiğini savundu. İnsan hakları savunucusu olan Bahri Belen, dava başlamadan kendisine önerilen davanın avukatlığından çekilme isteğini, müvekkilinin “mağdur olacağı” gerekçesiyle reddetti. Bahri Belen’in mahkemedeki müdahilliği avukatlıkla sınırlı kalmadı. Cüppesini çıkararak katil Hüseyin Özmen lehine tanıklık da yaptı. Dava Yargıtay tarafından bozulup yeniden yargılama başladığında, Bahri Belen sanık avukatlığından istifa etti. Ayşe Yılbaş cinayeti davasında, tıpkı Sevim Zarif cinayeti davasında olduğu gibi, katil, kadın örgütlerinin, feministlerin davayı izlemelerinden rahatsızlıklarını defalarca dile getirdi. Sanık avukatları da bu fikre katıldıklarını beyan ettiler.
Kadın örgütlerinin basın açıklaması / 13.05.2008-İstanbul Adliyesi (Sultanahmet)
“Bahane” istemiyoruz!
Ayşe Yılbaş 24 yaşındaydı. Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde öğrenciydi. Hastanede nöroloji servisinde çalışırken, boşanmak istediği eşi Astsubay Kıdemli Çavuş Hüseyin Güneş Özmen tarafından 22 Şubat 2008 tarihinde saatler 12.00’yi gösterirken 12 kurşunla öldürüldü.
Gün geçmiyor ki, kocası, babası, erkek kardeşi, abisi, sevgilisi, ayrıldığı eşi, amcası, dayısı tarafından katledilen bir kadının haberi bir kareye sığdırılan fotoğraf, birkaç satıra sığdırılan hayat hikayesi ile gazete sayfalarına yansımasın. Hayatlarımızı alan erkek şiddetini adı hep “cinnet”, “sapıklık”, “delilik”, “hastalık”, “onur”, “gurur”, “namus” oluyor. Canımıza kastedenlerin hep bir “bahanesi” oluyor ama biz kadınların hayatlarının bir “değeri” olmuyor!
Kağıt üzerinde değiştirilen yasalara rağmen, biz kadınları öldüren, tecavüz eden, taciz eden, döven, işkence eden erkekler kimi zaman hiç ceza almadan, çoğu zaman da çok kısa süre içinde serbest bırakılıyorlar. Tekrar hayatlarımızı tehdit etmeye, canımıza kastetmeye, taciz etmeye, tecavüz etmeye, dövmeye, öldürmeye kaldıkları yerden devam ediyorlar.
Ayşe’nin katilinin de “bahaneleri” olacak. 12 kurşunla katledilen Ayşe’nin söyleyebileceği bir şey artık maalesef ki yok. Annelerin “sevilip” kadınların dövüldüğü, öldürüldüğü, taciz, tecavüz edildiği, hayatlarımızın cehenneme çevrildiği bu erkek sistemde, katil koca Ayşe’yi 21 aylık bebeğinden ayırdı. Ayşe gibi kocası, babası, abisi tarafından katledilen Sevim, Suna, Yasemin, Güldünya, Gülşen… de artık konuşamıyor, itiraz edemiyor, sevinemiyor, üzülemiyor, gülüp ağlayamıyor. Hiçbir şey onların tekrar aramızda olmasını sağlamayacak biliyoruz. Ancak yarın başka bir kadının daha öldürülmesini engellemek mümkün bunu da biliyoruz. Ama kadınları katleden erkekler gerektiği gibi cezalandırılmadıkça, kadınların şiddetsiz bir hayata başlayabilmelerinin olanakları sağlanmadıkça, sorumlular sorumsuzca hareket etmeye devam ettikçe, erkek egemenliği son bulmadıkça maalesef ki Ayşe son olmayacak!
Bizler kadın cinayetlerinde ve kadınlara yönelik suçlarda “bahane” kabul etmiyoruz! Erkekçe “mazeretlere” “haksız tahrik” indirimini uygulanmasını kabul etmiyoruz!
Kadınlar olarak şiddetsiz bir hayat için verdiğimiz çabaların, hayatlarımızın, geleceğimizin, bedenimizin, özgürlüğümüzün önüne konan bu duvarları reddediyoruz!
Bizler kadın örgütleri olarak kadınlara yönelik suçlarda ve cinayetlerde, adalet istediğimiz için TARAF olduğumuzu bir kez daha tekrar ediyoruz.
AKDAM Adana Kadın Danışma Mer. Ve Sığınmaevi Der.
Akıllara Zarar
Amargi Kadın Kooperatifi
Antalya Kadın Danışma ve Dayanışma Merkezi
Avrupa Kadın Lobisi Türkiye Koordinasyonu
Bağlar Kadın Kooperatifi Diyarbakır
Balıkesir Kadın Kültür Evi
Bartın Kadınlar Dayanışma Derneği
Başkent Kadın Platformu
CEKEV İzmir Çiğli Evka2 Kadın Kültür Evi
EVKAD Adana Ev Hanımları Dayanışma ve Kalkındırma Derneği
Feminist Kadın Çevresi
Feminist Kadınlar
Filmmor Kadın Kooperatifi
Fitne Fücur Kolektifi
Gökkuşağı Kadın Derneği
Güldünya Bitlis Kadın Derneği
İRİS Eşitlik ve Gözlem Grubu
İzmir Kadın Dayanışma Dernegi
KADAV Kadınlarla Dayanışma Vakfı
KA-DER Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği
iKADER Ankara
KAHOEM Kadınlara Hukuki Destek Merkezi Derneği
KAMER DER Diyarbakır
KAMER Vakfı Diyarbakır
Kardelen Kadın Evi Diyarbakır Belediyesi
KAYA Kadın Yurttaş Ağı
KAZETE Bağımsız Kadın Gazetesi
KİH-YÇ Kadının İnsan Hakları – Yeni Çözümler Derneği
Kozadan İpeğe Ev Eksenli Çalışan Kadınlar Kooperatifi
Mavi Kalem Derneği
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı
Mor İnisiyatif Kadın Kooperatifi Girişimi
Muğla Kadın Dayanışma Grubu
Nevşehir Kadın Derneği
Pembe Hayat LGBTT Dayanışma Dernegi
Selis Kadın Danışmanlık Merkezi
Sosyalist Feminist Kolektif
ŞAHMARAN Kadın Da(ya)nışma ve Araştırma Merkezi Derneği
Van Kadın Derneği