Polonya’da yaşayan Sandra Grzelaszyk, iktidar partisinin kürtaj hakkına saldırılarını yoğunlaştırdığı 2018’den beri kürtaj hakkı için yapılan eylemlerde yer alan; cinsel sağlık, rıza kültürü üzerine gençlerle çalışan bir aktivist. Sandra’yla Polonya’da kürtaj hakkı mücadelesini, iktidarın kadın ve LGBTİ+’lara yönelik politikalarını, aileci politikaları, yeni hükümeti ve bu değişikliğe dair gözlemlerini konuştuk.

Merhaba Sandra, seni biraz tanıyabilir miyiz? Kendini, örgütünü anlatabilir misin?

Selam, 24 yaşındayım ve Polonya’nın batı yakasındaki Poznań’da yaşıyorum. Psiko-seksoloji öğrencisiyim ayrıca engelli insanların spor yoluyla rehabilitasyonu üzerine çalışan bir STK’da çalışıyorum. 2018’den beri insan hakları aktivistiyim ve insan hakları mücadelesi yürüten Uluslararası Af Örgütü Polonya’da aktivistim.

Ayrıca SPUNK Vakfı sertifikası olan bir seks eğitmeniyim. Aynı zamanda insan hakları eğitmeniyim de. Poznań’daki Polonya Psikoloji Öğrencileri ve Mezunları Derneği’nin seksoloji bölümünde faaliyet yürütüyorum. Son birkaç yılda çok farklı faaliyetlerde aktivizme dahil oldum. Protesto veya sokak eylemleri, eğitici atölyeler ve fotoğrafçılık ve grafik tasarım da dahil olmak üzere sanatsal faaliyetlerde bulundum. Cinsel sağlık ve üreme haklarıyla ilgili etkinlikler düzenliyorum.

Aktivist olarak cinsellikle ilgili pozitif anlatıya odaklanıyorum. Tecavüz kültüründen rıza kültürüne geçiş sürecinin bir parçası olmak istiyorum. Gençlerle çalışmanın ve eğitimin, daha anlayışlı, güvenli ve hoşgörülü bir ortam yaratabileceğine inanıyorum.

Bulunduğun ülkenin genel atmosferini anlatabilir misin? Devletin kadın ve LGBTİ+’lara yönelik politikaları, aile politikaları nasıl? Öncesine dair bir bilgin var mı, dönüşümüne dair?

Ülkede ortam çok gergin. Basitçe anlatacak olursam şu anda Polonya’da iki siyasi kutup var. Birisi son sekiz yıldır iktidarda olan bir önceki muhafazakâr, dini hükümet Hukuk ve Adalet (Prawo i Sprawiedliwość, kısaca PIS), diğeri merkezi siyasi güç Sivil Koalisyon (Koalicja Obywatelska, kısaca KO).

Son sekiz yılda PIS hükümeti, kadınların özgürlüğünü kısıtlamaya çalışırken Avrupa standartlarından da uzaklaştı. Kürtaj hakkı sadece iki koşul ile sınırlandırılırken ertesi gün hapına erişim kısıtlandı. Ayrıca İstanbul Sözleşmesi’ni feshetme girişimleri oldu. PIS, kadınları çocuk yapmaya teşvik etmek için çocuk başına 500+ ödenek uygulaması başlattı. Kadınların emeklilik yaşı da 60’a düşürüldü. Ailenin ne kadar önemli bir kurum olduğu sürekli tekrarlanırken hükümet, hedefine yalnızca Katolik usullerle ulaşmayı istiyordu. Boşanma ihtimalini ortadan kaldırma yönünde açıklamalar yapılırken ev içi şiddetle mücadele bir kenara bırakıldı.

Yıllar boyunca heteronormatif olmayan kişiler rahatsız edildi. Devlet Başkanı Andrzej Duda, LGBTQIA+’lar için “onlar kişi değil, bu bir ideolojidir” dedi, birçok PIS politikacısı LGBTQIA+’lara yönelik nefret söylemlerinde bulundu. Eğitim Bakanı, LGBTQIA+ örgütlerinin çocuklara cinselliği aşıladıkları ve beyinlerini yıkadıkları gerekçesiyle STK’ların okullarla çalışma imkanlarını kısıtladı. Tüm bunların sonucunda da Polonya’da, özellikle küçük kasabalarda “LGBT’siz alanlar” oluşturuldu. 2016 yılı itibarıyla Tüp Bebek Tedavisi Programı kaldırıldı. Devlet başkanı, cinsiyet uyum operasyonu için kişinin ebeveynlerine dava açmasını gerektirmeyen cinsiyet uyum yasasını (gender correction bill) veto etti. Öte yandan toplumsal cinsiyet kimliği ve cinsel yönelime dayalı nefret suçlarının cezalandırılmasını öngören yasa tasarısı da reddedildi.

“LGBT’siz alanlar” kısmını biraz açabilir misin? Nasıl alanlar buralar, neler yapılıyor?

Heteronormatif olmayan kişilere yönelik tüm bu kötülüğün ortasında başta Polonya’nın doğusundakiler olmak üzere bazı yerel hükümetler, LGBT+’dan arındırılmış bölgeler oluşturma yönünde kararlar aldı. Bu 2019’da başladı. “LGBT+’sız bölge” sticker’ları ile başlayan bu uygulama, başkent Varşova’daki durumun tam tersiydi. Varşova’da Belediye Başkanı Rafal Trzaskowski, LGBT+ deklarasyonunu yayımlamıştı. Evlerinden atılan, heteroseksüel olmayan kişiler için pansiyon açmak, homofobiye maruz kalanlar için psikolojik destek ve yardım hattı kurmak ve okullarda ayrımcılığa karşı dersler koymak istiyordu.

Elbette LGBT+ bireylerin bu şehirlerden fiziksel olarak kovulması söz konusu değildi, daha sembolik bir boyuttaydı. Yerel idareler bunu yaparak queer ideolojiye karşı olduklarını göstermek istiyordu. Bu kararların doğrudan bir sonucu olarak kent, belediye veya il genelinde eşitlik faaliyetleri yürütülmesini engellediler. Tabii bu da giderek artan homofobiye alan açtı.

2019’da bu tür kararların benimsendiği yerler şöyleydi:

Dört voyvodalıkta: Małopolskie, Lubelskie, Podkarpackie, Świętokrzyskie

10 ilçede: Świdnicki (Lubelskie Bölgesi), Rycki (Lubelskie Bölgesi), Zamojski (Lubelskie Bölgesi), Białostocki (Podlaskie Bölgesi), Leski (Podkarpackie Bölgesi), Tarnowski (Małopolskie Bölgesi), Lubaczowski (Podkarpackie Bölgesi), Mielecki (Lubelskie Bölgesi), Jarosławski (Podkarpackie Bölgesi), Puławski (Lubelskie Bölgesi).

Dört şehirde: Ostrów Lubelski (Lublin Bölgesi), Świdnik (Lublin Bölgesi), Puławy (Lublin Bölgesi.Kraśnik (Lublin Voyvoladığı).

Sekiz belediyede: Urzędów (Lubelskie Voyvodalığı), Jordanów (Małopolskie Voyvodalığı), Łososina Dolna (Małopolskie Voyvodalığı), Lipniki (Małopolskie Voyvodalığı), Mełgiew (Lubelskie Voyvodalığı), Zakrzówek (Lubelskie Voyvodalığı), Wilkołaz (Lubelskie Voyvodalığı), Tuszów Narodowy (Podkarpackie Voyvodalığı).

Helsinki İnsan Hakları Vakfı (Helsinki Foundation for Human Rights) LGBT’siz alanlar uygulamasının anayasaya aykırı olduğunu söyledi.

2021’in Temmuz ayında Avrupa Komisyonu, bu ihlalden dolayı Polonya’ya karşı süreç başlattığını duyurdu. Bu dava tam da “LGBT ideolojisinden arındırılmış bölgeler” oluşturma kararlarıyla ilgiliydi. Bu bölgelere sahip şehirler AB fonlarını kaybedecekti. Bazıları uygulamayı geri çekse de bir kısmı hâlâ vazgeçmiş değil.

Peki hükümetin aileci ve kadın ve LGBTİ+ düşmanı politikaları karşısında muhalif hareket nasıl? Mesela kadın örgütleri veya feminist örgütler ne gibi eylemlilikler yapıyor, nasıl söz üretiyor?

Bana göre bu durum toplumun iki tarafını karşı karşıya getirdi ve işin kötüsü, başarılı da oldu. Son sekiz yıldır Polonya’da kadın hakları, kürtaj hakkı, LGBT hakları, bağımsız mahkemeler ve benzeri konularda büyük çaplı birçok protesto ve gösteri düzenlendi/ düzenleniyor. Feminist çevreler PIS’in bu eylemlerine çok karşıydı.

2016 yılında Polonya Parlamentosu üyeleri, kürtajı serbest hale getiren “Kadınları Kurtarın” (Save the Women) projesini reddederken Ordo Luris’in (Wikipedia’da ‘aşırı muhafazakâr bir Polonyalı Katolik hukuk örgütü ve düşünce kuruluşudur’ diye geçiyor. Kürtaj karşıtı bir kuruluş.), kürtaj hakkına erişimi daha da zorlaştıran “Kürtajı Durdurun” (Stop Abortion) projesini onayladı. Bu eylemlerin sonucunda Kara Protestolar (Black Protests) başladı. Bu protestolarda siyah giymiş insanlar sokaklara çıkarak “Şaka bitti” (The jokes are over) sloganları attı. Muhalefet partileri, şirketler, kurumlar ve üniversiteler, restoranlar, sinemalar, okullar, iş yerleri gösterilere katıldı. En büyüğü olan Kara Pazartesi (Black Monday), Polonya’nın pek çok şehrinde gerçekleşti. Polis kayıtlarına göre 3 Ekim 2016’da 143 gösteri düzenlendi. Bu eylemlerin ardından tasarı reddedildi.

Buna rağmen doğum kontrol yöntemlerine tam erişim, toplumsal cinsiyete dayalı şiddete cezai yaptırım uygulanması ve tüp bebek programının tekrar başlatılması talebiyle gösteriler düzenlendi.

Genel olarak PIS’in eylemlerinin sonucu olarak toplum bölündü ancak bu, aynı zamanda solcu ve aktivist çevrelerin harekete geçmesine de katkı sağladı. Kadın ve LGBT hakları savunusu için büyük ölçekli eylemler düzenlendi. Kararsız olan birçok insan, kadın haklarını savunmak için eylemlere başladı. Ben de aktivizmime 2018 yılındaki kara protestolarla başladım. 2017 yılında eşitlik için yapılan yürüyüşlerin sayısı yedi iken 2023’te bu sayı 37’ye yükseldi. Toplumun tabanından yükselen pek çok hareket birbirini desteklemeye çalışıyordu. Başka seçenek yoktu. İnsanlar hükümete güvenemeyebileceklerini biliyordu, tek çözüm ise birbirine destek olmaktı.

15 Ekim 2023’ten itibaren Polonya’da parlamento değişti ve yeni bir hükümet kuruldu. Yeni bakanlar kendilerini, bir öncekilere göre kadınları destekleyen kişiler olarak tanımlıyor. Mesela yeni hükümet, 15 yaş üstü için reçetesiz ertesi gün hapı uygulaması başlatmak istiyor, kürtajı yasallaştıran yasa teklifleri tekrar parlamentonun gündeminde. KO partilerinden birinin bir tasarısı, herhangi bir neden gösterilmeksizin ve psikolog/doktor danışmanlığı gerektirmeksizin hamileliğin 12. haftasına kadar kürtajın yasallaştırılmasını öneriyor. Ayrıca 12. haftadan sonra yasal kürtajın üç durumda yapılabileceğini öngörüyor: Hamilelik kadının yaşamını veya sağlığını tehdit ediyorsa; fetüs için ciddi ve geri dönüşsüz bir sakatlık veya fetüsün hayatını tehdit eden ve tedavi edilmesi mümkün olmayan bir hastalık varsa (24. haftaya kadar. Hastalık tedavi edilemez ve fetüsün yaşama şansı yoksa kısıtlama olmaksızın) ve hamileliğin suç teşkil eden bir eylemin sonucu olduğuna dair makul bir şüphe varsa (18. haftaya kadar). Sol Parti (Left Party) iki tasarı sundu: İlki, kadının rızası ile 12. haftaya kadar hamileliğin sonlandırılması ve hamileliğin sonlandırılmasına yardım edenlerin cezalandırılmamasını öngörüyor. Sol Parti’nin sunduğu ikinci tasarı ise hamileliğin 12. haftasına kadar kürtajın yasal olması, 12. haftadan sonra ise belirli durumlarda kürtaj yapılabilmesini içeriyor. Polonya 2050 (Poland 2050) Partisi de1993 tarihli kürtaj yasasına geri dönülmesini, yani üç durumda (tecavüz, hayati tehlike, fetüsün zarar görmesi) kürtajın yasal hale getirilmesini talep eden kendi yasa teklifini oluşturmak istiyor.

Sorun şu ki yeni hükümet, farklı bakış açılarına sahip birden fazla partiden oluşuyor ve bu partilerin lehte oy kullanmaması halinde hiçbir yasa geçmeyecek.

Yetkin mahkemelerin tekrar kurulmasının ardından yıllar öncesine ait davalarla ilgili ilk kararlar alındı. Mesela LGBT+’lara yönelik nefret afişleriyle dolu otobüsün “homofobik” şoförü, nefret söylemi suçundan mahkum edildi. Yeni hükümet eşcinsel birlikteliklere olanak sağlamak istiyor. Ancak bunlar henüz gerçekleşmiş değil, bu koalisyon faaliyetinin neyle sonuçlanacağını söylemek çok zor. Kolay olmayacak. Sol Parti değişimden yana olsa da Polskie Stronnictwo Ludowe (Polish People’s Party – Polonya Halk Partisi), Poland 2050 ve KO, değişime karşı çok daha temkinli.

Kürtaj çalışan STK Abortion Dream Team (Kürtaj Rüya Takımı), Temsilciler Meclisi Başkanı (Marshal of the Sejm) ile görüşmek istemişti fakat toplantı uzunca süre sürüncemede bırakıldıktan sonra ancak başkan yardımcısı ve başkanın sözcüsüne ulaştı.

1 Haziran 2024’ten itibaren devlet bütçesinden tüp bebek programı kaldığı yerden devam edecek. 

Dolayısıyla yönetişim ve karar alma süreçlerinde değişim görebiliyorum ancak bu ne kadar ve nereye kadar sürer, bilmiyorum.

Kürtaj hakkı ve aile politikalarını birlikte düşününce devlet/ hükümet nasıl söylemler, araçlar kullanıyor? Hem devletin hem toplumun aileye bakışı, aile-kadın ilişkisine bakışı nasıl? Gözlemlerin, deneyimlerin nelerdir?

Üç aydır iktidarda olan mevcut hükümet, bir öncekine göre daha kadın yanlısı olduğunun sinyallerini veriyor. PIS hükümeti (2015-2023) yönetiminde Katolik Kilisesine ve toplumsal yapı ile aile hayatında kadın ve erkeğin rollerine (ikili bir ayrım) atıfta bulunan yaygın bir retorik vardı. Kadınların nasıl çocuk bakması, evle ilgilenmesi gerektiğine, genellikle yaşama amacının anne baba olmak olması gerektiğine dair çok tanıdık şemalar tekrarlanıyordu. Mesela bu amaçla Social 500+ uygulaması başlatıldı. Buna göre her ay çocuk başına 500 zloti ödenek veriliyordu. Şimdi de 800+ uygulaması başladı bile. Bu uygulamaların ana fikri, insanları çocuk sahibi olmaya teşvik etmek. Bu arada ertesi gün hapı sadece reçeteyle verilmeye başlandı. Sonuç olarak bu haplara hızla erişmek istiyorsanız ya size reçete yazmaya gönüllü bir jinekoloğa gitmeniz ki bu, küçük yerlerden gelen insanlar veya doktora tek başına gidemeyen gençler için neredeyse imkansız, ya da online reçete için ekstra ödeme yapmanız gerekiyordu.

2020 yılında kürtaj yasası yalnızca iki durumla sınırlandırıldı: Kadının hayatı açısından tehlike arz etmesi veya tecavüz söz konusu olması. Fetüsle ilgili anomalilerde kürtaj yapılabileceğine dair hüküm kaldırıldı. Öte yandan hepimizi şok eden durum, PIS partisinin pediatrik onkoloji için ayrılan bütçeyi ulusal kanala kaydırması ve “We Give Children Strength” (Çocuklara Güç Veriyoruz) öncülüğünde Polonya’daki gençler ve çocuklar için işletilen yardım hattına parasal desteğin durdurulması oldu. Bence PIS Parti Başkanı Jarosław Kaczyński’nin yanı sıra Cumhurbaşkanı Andrzej Duda, başbakan ve partiden birçok siyasetçi, ne pahasına olursa olsun toplumu bölmeye çalıştı. İnsanlar arasındaki en büyük ayrışma hükümet eliyle gerçekleştirildi ve bu ayrışmalar, PIS döneminde iyice güçlendi.

İktidarları sona erdiğinde her şeyin doğum kontrolünü kısıtlamak, LGBTQIA+ karşıtlığı ve partiye ve partinin inançlarına karşı olan herkesi kötülemek üzerine kurulu olduğu görüldü. Yeni hükümet daha kadın yanlısı bir yaklaşıma sahip olsa da bariz olan şu ki birbiriyle tam olarak aynı fikirde olmayan farklı siyasi kutuplardan oluşuyor. Cumhurbaşkanı’nın bir PIS politikacısı ve PIS’in de hâlâ halkın büyük desteğine sahip olduğunu unutmamak gerek.

Polonya kürtaj konusunda en sert yasalara sahip ülkelerden biri, fiili olarak tamamen yasaklandığı bir yer oldu. Bildiğimiz kadarıyla 2020’de yürürlüğe giren yasaya göre Polonyalı kadınlar ancak annenin sağlığı için ciddi bir risk varsa veya hamileliği tecavüz ve ensestten kaynaklanıyorsa kürtaj talebinde bulunabiliyor. Polonya’da 1993 itibarıyla yasaklanan kürtaj işlemi sadece üç gerekli durumda esnetilebilirken 2020’de bu durumlar tamamen kaldırılıyor. (93 Yasası yasal kürtajın mümkün olduğu üç durumu öngörüyordu: Hamileliğin annenin hayatını veya sağlığını tehlikeye atması; fetüsteki anormallik riskinin yüksek olduğu veya hamileliğin cinsel saldırı veya ensest sonucu olduğuna inanmak için nedenlerin olduğu durumlar). 2022’de de Polonya yönetiminin doktorların ülkedeki her hamileliği kaydetmesini gerektiren yeni bir kararı da var. Bunun dışında hükümet, içki veya sigara içtiği görülen hamile kadınları rapor etmeyi planlıyor. Bu kararlar karşısında kadın hareketinin önemli bir tepkisi oldu, eylemler, kadın grevi… Bu süreci kısaca bizimle paylaşabilir misin?

2018 yılında aktivist oldum çünkü PIS bir kez daha, zaten erişim yok denebilecek kürtajı kısıtlamakla tehdit etmişti. Kürtaj yasalarını kısıtlamaya çalışan vatandaşların meclise sunduğu birkaç yasa teklifi var, yıllarca “dondurucuda” tutuldular diyebiliriz, yani meclis tarafından henüz değerlendirilmediler ve kenarda bekliyorlar. Hükümet defalarca bu teklifleri tekrar gündeme getirmeye çalıştı – elbette bu, yasaların kabul edileceğinin garantisi değildi ancak PIS parlamentosunun çoğunluğu ile bu mümkün olabilirdi. 2018 yılı itibarıyla pek çok şehirde eylemler düzenlendi. Varşova’da yaklaşık 55 bin kişi, öncelikli olarak kürtaj haklarının kadınlara ve hamilelere geri verilmesini istiyordu. Durum, pandeminin tüm dünyayı etkisi altına aldığı 2020 yılında daha da kötüleşti. Pandemi nedeniyle toplanmalar yasaklandığında parlamento bir kez daha kürtaj yasasını kısıtlama ve seks eğitmenlerini üç yıla kadar hapisle cezalandırma önerisini de içeren başka bir yasayı işleme koyma işine girişti. Sokağa çıkmak, dahası toplanmak yasaktı ve tutuklanma riski vardı. Birçok insan bu riski almaktan korktu. Bu süre zarfında insanlar pencerelerine ve balkonlarına afişler, pankartlar astı ve sosyal medyada dayanışmada bulundu. Arabalarına ya da bisikletlerine dövizler/ pankartlar asarak şehirde dolaştılar. Aynı zamanda kuyruk protestoları yapıyorduk; mağazaların önünde sıraya giriyorduk (zira mağazalarda kişi sayısı sınırı vardı). Bu büyük kuyruklarda elimizde pankartlarla ve sloganlar atarak bekliyorduk. Resmi olarak toplanma biçiminde olan bir eylem değildi ama bu tür kuyruklarda o kadar çok insan vardı ki inanılmazdı. Hatırlıyorum da bizim şehrimiz Poznań’da, Biedronka (bir market zinciri) önündeki ana caddelerden birinde böyle bir eylem düzenlenmişti. Kuyruk cadde boyunca uzanıyordu ve birçok pankart, afiş vardı. Birileri bangır bangır kürtaj yanlısı şarkılar çalıyordu, çok güçlü bir eylemdi. Yurt dışından da çok fazla destek olduğunu hatırlıyorum. Farklı ülkelerden insanlar posterlerle fotoğraflarını çekip destek mesajları vermişti, bundan çok etkilenmiştim.

Aynı yıl, 22 Ekim 2020’de Anayasa Mahkemesi, fetüsle ilgili anomali durumlarında şimdiye kadar müsaade edilen kürtajın anayasaya aykırı olduğuna karar verdi. O gün bu konunun mahkemede değerlendirileceğini biliyordum. Protesto için mahkemeye gittik. Başından beri Anayasa Mahkemesinin karşısında dikilen kürtaj karşıtı birçok aktivist de oradaydı. Kürtaj yanlısı aktivistler, caddenin diğer tarafında durmak zorunda kaldı. Kürtaj karşıtları kalabalık bir polis ordusu ile korunuyordu. Anayasa Mahkemesi fetüsle ilgili anomali durumlarında kürtaj yapılmasının anayasaya aykırı olduğunu ilan etti. O an tam bir yıkımdı. Dürüstçe söylemem gerekirse son ana kadar bunun, hükümetin başka bir oyunundan ibaret olduğuna inanıyordum ancak yanıldım. Oradaydım ve o sahneyi asla unutmayacağım. Bir tarafta Kaja Godek’i (daha önce parlamentoya kürtajı suç sayan yasa teklifi sunmuş olan bir aktivist) alkışlayıp havaya atan kürtaj karşıtları, diğer tarafta ağlayan kadınlar ve kürtaj yanlısı aktivistler. Bundan sonra olacaklardan korkuyordum çünkü her şey daha da kötüye gidebilirdi.

Aynı günün akşamı insanlar, Anayasa Mahkemesi önünde toplanmaya başladı. Nihayetinde çok büyük bir kalabalık bir araya geldi ve PIS Başkanı Jaroslaw Kaczynski’nin evine doğru yürümeye başladı. Ellerinde kürtajla ilgili dövizler ve pankartlar taşıyan öfkeli kalabalık, Polonya’da gerçekleşen en büyük eylemlerden (Varşova’da 100 bin kişi) birine imza attı. İsyan PIS başkanının evinin önünde yoğunlaşırken polis evi koruyordu. Medyaya göre yüzlerce polis ile düzinelerce polis aracı vardı. Polis kalabalığa biber gazı sıktı. Bazı eylemciler kalabalığın arasından çekilerek gözaltına alındı. 600 şehirde protestolar yapıldı. O zamandan bu yana Poznań da dahil olmak üzere birçok şehirde zaman zaman eylemler düzenlendi.

Kürtaj yasağının sıkılaştırılmasının bir sonucu olarak birçok kuruluş kürtaj prosedürünü uygulamaktan çekindi. Bu da birçok hamile kadının ölümüne yol açtı. Sokaklarda “Not one more” (Bir kişi daha eksilmeyeceğiz) sloganları atarak eylemler yaptık, kürtaj yasağı nedeniyle hayatları ellerinden alınan insanlar için dayanışma eylemleri düzenlendi. Bu eylemler yoğun polis engeliyle karşılaştı. Sık sık kürtaj karşıtlarının bizim eylemlerimize yaklaşmalarına alan açtılar (ki bu yasal değil) ve iki grubun birbirine kazara çok yaklaşmayacağından emin olacak şekilde onları koruyorlardı. Kürtaj karşıtları, ölmüş fetüs görselleri, kanlı ve korkunç görseller olan dövizlerle gelerek “kürtaj öldürür” (abortion kills) şeklinde sloganlar attı. Eylemlerimizin kürtaj yasağından dolayı ölen kişilerle dayanışma eylemleri olduğunu düşününce bu durum tamamen tezat oluşturuyordu.

Kürtajın yasaklanması ile kadınların evlerinin basılarak kürtaj yaptırıp yaptırmadığına dair iz arandığını öğrenmiştik. Bu yasak durumunu kadınlar nasıl aşmaya çalışıyor ve böyle durumlarda hükümetin tepkisi ne oluyor?

2020 Ekim ayında kürtaja kısıtlama getirildikten sonra hamile kişilere ve sağlıkçılara yönelik yoğun inceleme başladı. Kürtaj yaptıran veya düşük yapan kişilerin gözaltına alındığını, emniyette soyunmalarının istendiğini ve telefon ve laptoplar da dahil olmak üzere özel eşyalarına el konulduğunu biliyoruz. Bu kişiler için tutuklama talebi olmasa da yoğun stres yaşadılar.

Her şeyden önce Polonya’daki yasalar, birinin kürtaj yaptırmasını hiçbir şekilde yasaklamıyor ama kürtaja yardım etmek yasa dışı (mesela ilaç sağlamak veya işlemi uygulamak). Kürtaj yaptırmış kişileri aramak yasa dışı, bunun için bir neden yok.

Böyle bir duruma hazırlanmak zordur. Sizin başınıza gelip gelmeyeceğini bilemezsiniz. Aniden polis kapınızı çalıp evinizi arayabilir, eşyalarınıza el koyabilir. STK’lar ve kürtaj yanlısı aktivistler, “Kendi kendinize kürtaj uygulamak yasa dışı değil, bunu yapabilirsiniz ve bunun için herhangi bir cezai yaptırım yok” söylemine odaklanıyor.

Daha kötü durumdakiler ise jinekologlar, sağlık personelleri ve kürtaj yanlıları. Bu durumda yasalar zaten kürtaja yardım etmenin yasa dışı olduğunu söylüyor. Abortion Dream Team’den Justyna Wydrzyńska, ihtiyacı olan bir kadına kürtaj hapı gönderdiği için bu suçtan hüküm giydi. Hükümet değiştikten sonra bu tür durumların daha fazla yaşanmayacağına inanıyorum.

Polonya’da bazı örgütler, başta farmakolojik olmak üzere güvenli kürtaja erişime dair bilgi sağlıyor. Abortion Dream Team’in yanında Federa ve Abortion without Borders (Sınır Tanımayan Kürtaj) gibi oluşumlar var. Bireyler de kürtaj konusunda doğru bilgiyi paylaşmaya çalışırken Polonya genelinde kürtaja erişimi teşvik etmekte. Hükümet istatistiklerine göre 22 Ekim 2022’den sonra Polonya’da her yıl yaklaşık 30 kişi kürtaj yaptırmış. Ancak Abortion Dream Team’den, yalnızca 2023’te 47 bin kişiye yardım ettiklerini biliyoruz. Yardım almak için web sitelerini ziyaret edebilir, e-posta yazabilir veya arayabilirsiniz. Aktivistler tüm ülke genelinde aktif ve kürtaj konusunda insanlara destek olup nerede ve nasıl yapılacağı konusunda bilgi veriyor.

Ayrıca Çek Cumhuriyeti’nde kürtaja yardımcı olan Aunt Czesia (Czesia Teyze), Avusturya’da kürtajı destekleyen Aunt Mienia, Almanya’da kürtaj yapılmasına yardımcı olan Aunt Basia gibi kuruluşlar da bulunuyor. Bugünlerde kürtaja erişimin tek yolu bu. Dolayısıyla aktivistler, bu kurumlarla ilgili bilgileri yaymak için ellerinden geleni yapıyor. Korkarım ki şehirlerde bu kurumlar iyi biliniyor olsa da bazı köy ve kasabalarda bu bilgiye erişim tam olmayabilir. 

Bu kuruluşlar kürtaj hakkında bilgilendirme yaptıkları sürece hükümet hiçbir şey yapamaz. Kürtaj hakkında bilgi vermek yasa dışı değil, yasa dışı olan kürtaja erişime yardımcı olmak. Ancak bu yasağın genç kadınlara, tecavüz sonucu bir hamilelik olsa dahi kürtaj hakkının verilmediği, hastalıklı durumlara yol açtığı unutulmamalı. Doktorlar korkuyor, yeterince yetkin değiller. STK’ların desteği olmadan çoğu kadının pek çaresi yok, bu konuda yapayalnız kalıyorlar. Doktorların hamilelikle ilgili sorunları örtbas ettiği ve sırf kürtajdan kaçınmak için hamile kişinin ölmesine izin verdiği durumlar var. Bu çok sağlıksız bir durum. Kürtaj hakkını sağlama görevi devlete aittir, bundan hükümet sorumludur, STK’lar değil.

Peki genel olarak kadın hareketi ve feminist harekette eylem biçimleriniz, örgütlenme yöntemleriniz ve pratikleriniz neler? Eylemlerde karşılaştığınız şeyler neler? Mesela devlet veya polisten gelen tehdit veya davranışlar veya toplumdan? Devlet bu eylemleri engellemek, muhalefeti bastırmak için nasıl yöntemler kullanıyor? Feminist hareket bu yöntemlerle nasıl baş ediyor?

Bence en iyi işi kürtaj konusunda bilgilendirme yapan STK’lar ve aktivistler yapıyor. Diğer ülkelerde farklı gözüken kürtaj yasalarına ve alternatiflere dair farkındalığın, kürtaj hakkı mücadelesinde çok önemli olduğunu düşünüyorum. Sosyal medyada bilgi paylaşımı, destek numaraları yazan sticker’lar, duvarlara kürtaj numaraları yazmak ve hükümete burada olduğumuzu ve burada olacağımızı göstermek için yapılan küçük şeyler… Destek grupları düzenlemek, toplumu eğitmek, insan hakları, LGBTQI+ bireyler ve benzeri konularda atölye çalışmaları düzenlemek.

Polonya’da kadın, LGBTQI+ ve çocuk hakları konularında faaliyet gösteren çok sayıda kuruluşumuz var ve gerçekten harika iş çıkarıyorlar. LGBTQI+ haklarıyla ilgili kuruluşlardan örneğin Stonewall, Love Doesn’t Exclude (Aşk Dışlamaz), Campaign Against Homophobia (Homofobiye Karşı Kampanya), Asfera, Equality Factory (Eşitlik Atölyesi), Lambda ve daha pek çok kuruluşu şu web sitesinde bulabilirsiniz: https://mnw.org.pl/polska-lgbt/

Kadın haklarını savunan örgütler arasında Women’s Strike (Kadın Grevi), Center for Women’s Rights (Kadın Hakları Merkezi), Fedora, Feminoteka Foundation (Feminoteka Vakfı), Dziewuchy Dziewuchom (Girls to Girls – Kız Kıza) ve Abortion without Borders bulunuyor: https://www.blog.pomoc.pl/10-najlepszych-organizacji-charytatywnych-dzialajacych-na-rzecz-praw-kobiet/amp/

Eylemlerdeki durum yıllar içinde çok değişti. Hatırladığım kadarıyla 2018 yılında, en azından Poznań’da, polisin ya da kürtaj karşıtlarının karıştığı herhangi bir ayaklanmadan söz edilmiyordu. Bu durum daha sonraki yıllarda tırmanışa geçti ve PIS hükümeti gerek pandemi ve toplantı yasağıyla gerekse sonraları polisin daha agresif tutumuyla toplumu giderek daha fazla sindirmeye çalıştı. Bazı eylemlerden sonra polislerin, bazı aktivistleri tutukladığı oldu.

Halihazırda protestolar yasak olmadığı için kısıtlanmıyor. Ancak iki eylemin birbirine yakın yapılması yasak olmasına rağmen kürtaj karşıtı örgütlerin, kürtaj hakkı için yapılan eylemlerin dibinde karşı eylem yapmalarına izin verildi. Polis bu eylemcilerin önüne duvar örerek onları korumaya çalışıyor, kimse bu polis duvarından kişilere ulaşamıyordu. Buna karşılık eylemleri düzenleyenler kürtaj karşıtları olduğunda, kürtaj yanlısı pankart taşıyan kişiler, güç kullanılarak derhal uzaklaştırılıyordu.

Son olarak bir şeyler eklemek ister misin?

Burada daha çok 2024 öncesi Polonya’nın geçmişinden bahsettim. Şimdi yeni bir hükümetimiz var, durumun nasıl sonuçlanacağını bilmiyoruz. Kesinlikle zor olacak çünkü mevcut hükümet, aynı dünya görüşüne sahip olmayan farklı gruplardan oluşan bir koalisyon. İki partili kutup arasında çok sayıda muhafazakâr hareket olmaya ve çatışma yaşanmaya devam edeceği kesin.

Öte yandan kadınların durumunda iyileşme olacağını umuyorum. Yeni hükümet diyalog ve kalkınma için önemli bir imkan sunuyor. Ayrıca artık daha fazla insanın yetkililere karşı dikkatli ve temkinli olacağını düşünüyorum. 

Çeviren: Sezen Yılmaz

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.