Bumble bir araç. Bir nesne. Onu nasıl kullandığım bana bağlı. Bir araç beni ne kadar değiştirebilir? Burada yazarak bulmaya çalıştığım yanıtlardan biri bu olmalı. Ne ki özneler ve nesneler zaman zaman yer değiştirebilir.

Cosmo Danchin-Hamard, Heart Perfume

“Uyudun mu?”

Bumble Günlükleri dizi yazısının üçüncüsünün paylaşımına bazı yorumlar gelmiş, bu beni sevindirdi. Hepsini okudum ve üzerine düşündüm. Bu yazının temelini buna göre kurdum ama bir “cevap” çıktı diyemem. Bir şeylere mutlak işaret düşme amacım olmadığından makul değilim. Kendi sesimden bir ses uzatıyorum. Yazıldıkça bir biçime bürünüyor haliyle. Yaşadıklarımı yaşarken yazıyor ve paylaşıyor olmam eş zamanlı yaşantıyı da beraberinde dönüştürüyor olmalı. Doğal mı, naif mi, samimi mi bu yüzden bilmiyorum. Sesi ne kadar kesip kırpsam da ses’liğini yapacaktır. Ve sesin mantığı sadece çıkışındadır.

Yorumlardan üç tartışma doğabilir: Bir feminist olarak feminizmi temsil ediyor muyum? (Feminizm de ne noktaya geldi be kardeşim?) Kadın cinselliğinden dem vurmak kadını nesneleştirmek midir? (“Bir genç kızın gizli cinsel günlüğü” gibi bir klişeyi mi takip ediyorum, ben ne yapıyorum?) Çok eşlilik (poly) ile “berbat et, olsun yenisini bulursun” arasında bir ilişki var mıdır? (Orospular hiç berbat etmez mi?)

Feminist temsil

Bir feminist olarak feminizmi temsil ediyor muyum? Hayır (aslında “amaaan ne biliyim ben” demek istiyorum, sigaramı küllüğe gömerek). Feminizmin tüm temsillerle sorunu olduğunu düşünüyorum. Temsilleri çözümleme derdi olan bir alanda onu temsil etmek pek olası değil. Temsil Süleyman Demirel’in şapkasıdır (yaşım hakkında ileri geri konuşulma olmasın lütfen, internet çağındayız ve Tanıl Bora okuyoruz.) Yani temsil; elle tutulan, zaman zaman çıkartılan, kaybedilen ve en çok “taşınan” bir şeydir. Evet ya, feminist özne de değilim, feminist oluşumu ne dışarıdan dayatılan bir tanımla ne de salt kendi edimimle kuruyorum. Feminizmden içreyim ancak. Temsiller ve öznelerle sınırlandırılamayacak, kabuksuz, organik ve değişken bir oluştan söz açmak istiyorum. Değişip dönüşüyorsam neyi temsil edebilirim? (Ben zaten olsa olsa “kırmızı rujlu feministler”i temsil edebilirdim; radikal, kültürel, liberal, Marksist (uhuuhuuu), ekolojik -neden olmasın- ve benzeri ve diğer ve başkaca feministleri[1] temsil bana mı kaldı?) Aynı şekilde bence feminizmi temsil iddiası olmayan “feminist yayın alanları” tarih boyunca her zaman “kadın deneyimlerini” birinci ağızdan yayımladı. Bu “kadın deneyimleri” bir şeyleri temsil mi ediyordu? Bence hayır. Üzerine tartışacak ya da mücadele edecek olguları ortaya çıkarıyordu. Düşünülenin aksine “temsil” edildiği iddia edilen kadının üzerindeki örtüyü aralıyordu. Olgularda bir tür ortaklaşmalar sezilse de bunların hiçbiri temsiliyet doğurmadı. Kendi ağızlarından kendi yaşadıkları hakkında konuşuyor olmaları başka bir çoğunluğun yerine söz aldıkları anlamına gelmedi. Fark eden bir çoğunluk varsa eğer bu sadece bir dayanışmanın başlangıcı olabilirdi. Dinlemenin.

Kadının nesneleştirilmesi

Kadın+[2] cinselliğinden dem vurmak kadını nesneleştirmek midir? İsteyen ve arzulayan “kadın+” nasıl nesneleşir? Neyle eşleşti de nesne oluverdi? Soru sorduğu anda mı nesneleşti? Memesini gösterdiğinde mi? Bir kentin reklam panolarına çıktığında mı? Orospuluğunu keşfettiğinde mi? Cinsel yaşamını bir günlüğe döktüğünde mi? Bumble gibi ticari, buluşma uygulamasında yaşadıklarını anlattığında mı? Kendini değil de tüm kadınları mı nesneleştirdi üstelik? (Kendini nesneleştirme bir hak değil mi? Belkim nesne olmak istiyorum, zaten özne değilmişim, zarf-edat-yüklem hatta noktalı virgül olacak değilim. Nesne kötü bi şeydi ama; bknz 2. Yeni Şiiri, ha kadın ha gece lambası. “Patri(y)arka kadınları nesneleştirdi.” Amaaan ne biliyim ben. Söylemiştim makul değilim diye. Bir insan makul olmaz makul davranır, makul olmak ya da olmamak asıl beni nesneleştiren.)

Çok eşlilik (poly) ile “berbat et, olsun yenisini bulursun” arasında bir ilişki var mıdır?

Çok eşliliği ikiye ayıralım, sizi mi kıracağım. Number and bullets gelsin.

  1. Aynı anda birden fazla kişiyle cinsel ve sosyal ilişki kurmak.
  2. Sürekli ilişkisi bulunmadan daldan dala konmak. (Bu eş değiştirmekle kesin karışacak kesin.)

Çok eşlilik benim sürüklendiğim bir yer. Buna dair bir bilincim henüz yok. Yeni yeni deneyimliyorum. Acısını da çeken benim, eğlencesini de geçen benim – hayır hiç içerlemiyorum, nereden çıkardınız? (Ve evet doggy pozisyonunu ben şu geç yaşımda öğrendim çünkü 13,5 yaşına kadar Barbie ile oynadım. Bu pozisyonu bugün 13 yaşındakiler bilebilir, ben 1980’lerin TRT çocuğuydum, evdeki oturma odasında bulunan kütüphanede bulduğum Cinsel Yaşam ansiklopedisinde de, aynı yerden gizlice okuduğum Bekir Yıldız’ın Evlilik Şirketi adlı tuhaf romanında da, ablamdan çaldığım canım Duygu Asena’nın Kadının Adı Yok’ta da böyle bir bilgi yoktu. Sokaktaysa yakar toptan sonra Gelin-Damat oynandığı günlerdi, yakar top libido mu çıkarıyordu acaba neyse… Nereden bilecektim?

Çok eşliliğin galiba bazı ilkeleri var ama ben henüz bilmiyorum. Hatta bir politikası da olabilir. İlişkileri berbat edip sonra yenisine koşmakla evet aynı şey olmasa gerek. Bunun üzerine çok düşündüm. Acaba ben mecburen mi çok eşli oldum? Bir ilişki sürsün isterim çünkü. Sürmedikçe daldan dala ya da aynı anda birçok kişiyle… Kendimi çok eşli ilan etmek çok mu havalı geldi bana? Mecburen içine düştüğüm şeyden bir feminist politika mı devşiriyorum? Hazır bir kavram var ve onu alıp üzerime mi giyiyorum? “Çok eşliyim ya ben” diyorum, oysa kendi elimde değil. Öyleyse çok eşliliği sadece temsil ediyorum. Çok eşliyim sanarak kendimi nesneleştiriyor olabilir miyim üstüne üstlük? (Yok artık.) Daha da kötüsü çok eşliysem ben eğer, ilişkiler bağlamında daha çok özgürüm sanıyorum. Cinselliğimi özgürce yaşıyorum ve bunun beni her diğer ilişkisel arenada özgürleştireceğini umuyorum. Burada bir çatışma var. Fiziki olarak çok eşli olduğum doğru. Yani gece vakti “Uyudun mu?” diye mesaj atan erkek havuzdan farklı değilim. Bunu da Bumble’a borçluyum. Bumble bir araç. Bir nesne. Onu nasıl kullandığım bana bağlı. Bir araç beni ne kadar değiştirebilir? Burada yazarak bulmaya çalıştığım yanıtlardan biri bu olmalı. Ne ki özneler ve nesneler zaman zaman yer değiştirebilir. Temsil ile hakikat. “As” olan ile adına konuşan. Nesne karar verebilir. Bruno Latour’a gidersek bir pusula sömürgeciliği başlatabilir. Günlüklerin ilk yazısındaki soruya dönersek; Bumble ile bir kadın kendi cinsel devrimini kurabilir ama özgürleşmeyebilir. Bumble ile mutlu olmayabilir. Bumble ile mutlu olabilir.

Ve ben tam da bu günlüklerin sürecinde kendimle ve kendi yazdıklarımla çelişebilirim[3]. Makul değilim.

Not: Erkekleri nasıl mı seçiyorum? Bu başlı başına bir yazı eder. Leylâ size dönecek.

[1] Aksu Bora’nın daha uzun bir listesi vardı, bulan yorum yazsın bi zahmet.

[2] Lezbiyen, biseksüel+ ve trans kadınları içerir.

[3] Çelişmek fiilini yerine özgürleşmek vb. herhangi bir sözcüğü düşleyebilirsiniz.

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.