Yerel seçim öncesinde İstanbul’un Üsküdar, Çekmeköy, Şişli, Gaziosmanpaşa, Eyüp, Bayrampaşa gibi ilçelerinde niteliksel araştırma yapan ZFA Araştırma ile gördüğümüz değişimin ardında yatanları, özellikle genç kadınların CHP’nin kazandığı belediyelerde öne çıkmasını, kadınların siyasi tercihlerinin neye göre şekillendiğini konuştuk. Emin olduğumuz bir şey var: “Bu seçimle birlikte artık Türkiye’de kadın siyasetçi istisna değil”

Sarah Rogers / Getty

Siz ZFA Araştırma olarak seçim öncesinde farklı mahallelerde sosyolojik araştırmalar yaptınız, buralara dair gözlemlerinizi Twitter’dan da paylaştınız. Öncelikle biraz kendinizi tanıtabilir misiniz?

ZFA Araştırma Şubat 2022’de siyaset ve sivil toplum için araştırmalar yapmak üzere kurulmuş bir araştırma şirketi. Aynı zamanda deneysel bir şirket çünkü akademide öğrendiğimiz ve tartıştığımız bilgi üretme yöntemlerini, toplumsal etki yaratmak için kullanacağımız bir mecra hayal ettik. Daha öncesinde de benzer şekilde yola çıktığımız Dissensus’tan biraz farklı olarak ZFA, daha çok siyasal araştırmalara yöneldi. 2023 ve 2024 sürecinde yoğun olarak siyaset için, siyasete dair bilgi ürettik. Şu anda sivil toplum, siyasi kuruluşlar, yerel yönetimler ve özel sektör için araştırmalar yapıyoruz.

Seçimde CHP’nin, çoğunluk için şaşırtıcı biçimde kazandığı ilçelerde araştırma yapmaya nasıl karar verdiniz? İstanbul’un tüm ilçelerinde mi yaptınız yoksa bazılarını mı tercih ettiniz, öyle ise bunlar hangileriydi? İlçeleri nasıl belirlediniz ve nasıl bir çalışma yürüttünüz?

Bunun teknik bir nedeni vardı. Beraber çalıştığımız nicel araştırma şirketinin CHP için “fırsat ilçesi” olarak belirlediği ilçeler üzerine niteliksel araştırma tasarladık. Dolayısıyla Ak Parti yönetiminde olup Cumhuriyet Halk Partisi’nin kazanma ihtimali olan ilçeler üzerine çalıştık. Örneğin Bakırköy’de ve Esenler’de saha yapmadık. Biri CHP’nin diğeri AKP’nin kaybetmeyeceği iki ilçe. Ama Fatih ve Eyüp kritik ilçelerdi. Bu “el değiştirme potansiyeli”ni görmek, Türkiye’nin genel siyasi iklimindeki değişim imkanını da görmek anlamına geliyordu.

Araştırmada katılımcı gözlem ve mülakat yöntemlerini kullandık. Ancak akademide olsa yıllarca sürecek bir veri işleme sürecini çok hızlandıracak ve siyasetçiler açısından kolay okunur hale getirecek analiz yöntemleri geliştirdik. Kavramsal olarak güçlü bir sosyolojik çerçeveden hareket ederken analizde siyasetçilerin ve siyasal danışmanların politika ve vaat çalışmalarında topluma doğrudan aktarabilecekleri bir söylem inşa etmeye çalıştık. Böylece araştırma çıktılarımız sadece siyasal açıdan yol gösterici olmakla kalmadı, CHP’nin kampanyasını şekillendiren söylem araçlarını da şekillendirdi.

Üsküdar, Gaziosmanpaşa, Eyüp, Bayrampaşa ve Sancaktepe’ye dair kimi gözlemler paylaştınız. Bunların yanı sıra Beykoz, Tuzla, Çekmeköy ve Şile’de de AKP belediyeleri kaybetti. Bir yandan Fatih gibi AKP’nin kalesi gibi görülen ama neredeyse el değiştiren yerler de oldu. Çoğunlukla daha “muhafazakar” kimlikleriyle bilinen bu ilçelerin hepsinde elbette birbirinden farklı dinamikler söz konusu. Sizce bu ilçelerde seçimlerde değişime yol açan temel faktörler nelerdi? Hem 2019 yerel seçiminden hem 2023 genel seçiminden bu yana bu mahallelerde neler oldu?

Aslında zikredilen her bir ilçenin hikâyesi ve iç dinamikleri çok farklı. 2019 yerel seçimlerinde el değiştirmesi geciken ancak aday tercihine bağlı olarak bu fırsatın kaçırıldığı ilçeler var, Üsküdar ve Sancaktepe gibi. Beykoz ve Tuzla gibi, 2014 – 2019 döneminde diğer AKP ilçe belediyelerine nispetle başarı göstermiş fakat yine de CHP’nin kazandığı ilçeler var. Ancak bu ilçelerde eskisi gibi sosyal yardımlar ağıyla dindiremedikleri ve görünmez kılamadıkları geçim sıkıntısından bahsetmek gerekir. Ekonomik krizle bağlantılı olarak kentsel dönüşümden de özellikle konuşmalıyız. Örneğin Beykoz’da ilçe belediyesi son 5 yılda açtığı sosyal tesislerle gündeme gelirken, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile birlikte başlattığı kentsel dönüşümde çok büyük çaplı bir mağduriyete de imza atmıştır: Tokatköy. AKP belediyeciliğinde kentsel dönüşüm anlayışının tipik bir örneği olan Tokatköy vahşi şehirleşmenin acı bir sonucu oldu. Bölge halkının önemli bir kısmı mülksüzleştirildi. Bu cihetle düşününce aşağıda da bahsedeceğimiz üzere AKP belediyeciliği kendi adlandırmasıyla refah belediyeciliğini lafzen sürdürmüş pratikte büyük ölçüde terk etmiştir. Algıya yönelik, reklam ve manipülatif konuşmalarla bezeli kampanya tasarımları iflas etmiştir. Buradaki pratik boşluğu İmamoğlu belediyeciliğine yaslanan kampanyalarıyla alternatif oluşturan adaylar doldurmuştur.

Fatih’teki sonuç ise daha farklı, belediyeyi kazanmak kadar büyük bir kazanım ve bunda kampanyanın ince elenip sık dokunmasının, çok faal bir saha planının tatbik edilmesinin büyük payı var. Fatih’e benzediği için soruda geçmese de Tekin Aras ve ekibinin Arnavutköy’deki başarısına da işaret etmek gerektiğini düşünüyorum. Dolayısıyla her bir ilçeyi kendi hikâyesiyle değerlendirmek, bu ilçeleri muhafazakar olarak gruplamaktan daha anlamlı ve isabetli olur.

Bu ilçelerde değişimi sağlayan faktörlerden biri CHP’de aday belirleme sürecinin 2019 sürecine göre daha doğru ve etkili yürütülmüş olması ve aday profillemenin her ilçeye özel yapılmasıdır. Üsküdar muhafazakardır o yüzden muhafazakar bir profil lazımdır, ya da Üsküdarlı kadın adaya oy vermez gibi ezber analizlerden ziyade, çoklu faktörleri hesaba katan bir profil önermenin sonuç aldığını söylemek mümkündür. Değişimi sağlayan diğer faktör 2019-2024 yılları arasında her bir ilçenin icraatlarını değerlendirmekle anlaşılabilir. Yıllar boyu AKP’nin sahiplendiği refah belediyeciliğinin yahut sosyal belediyeciliğin AKP belediyelerinden ziyade Ekrem İmamoğlu’nun geçtiğimiz dönem İBB yönetiminde görüldüğünü de hesaba katmak gerekir. Değişimin olduğu her ilçede seçmenin CHP adayına oy verirken geçtiğimiz dönem İBB yönetimini bir referans olarak aldığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Kentte yoksullaşmaya pansuman olan Kent Lokantası, Halk Süt gibi projeler, kadınların üstlendiği geçim sıkıntısını hafifleten ve kadınlara kamusal hayatı açan Anne Kart, kreş gibi uygulamalar, metro açılışları, İBB Miras ekibinin başını çektiği kültür faaliyetleri gibi birçok icraat bugün seçim kazandırırken önümüzdeki dönem CHP belediyelerine birer örnek teşkil edecektir. Kent Lokantası gencinden yaşlısına her yaştan vatandaşın günlük hayatını kolaylaştırdı. Emekli yahut tek yaşayan yaş almış vatandaşlar büyük ilgi gösterdiler. Anne Kart ile kadınlar çocuklarıyla beraber şehir içi ulaşımdan ücretsiz yararlanabildiler. Ulaşımda zammı, ekonomik krizi ve daha önemlisi çalışmayan kadınların şahsi bütçesini düşününce İBB’nin en kritik hizmetlerinden biri oldu. Seçmen de bu tarz bir belediyeciliği tatbik edip daha da ileri noktalara taşıyacağını iddia eden adaylara fırsat vermiştir. O yüzden geçtiğimiz yerel seçimlerde yaşanan tabloyu kimlik analizlerinden ziyade ihtiyaç ve vaat ilişkisini okuyarak değerlendirmeliyiz. Aynı şekilde 2023 genel seçimlerinde kullanılan makro siyasi kamplaşmaların 2024 yerel seçimlerinde çalışmaması da anlamak mümkün oluyor. AKP belediyeciliğinin son dönem atıllığına ilave olarak, aday belirleme süreçlerinde parti merkeziyetçiliğinden taviz vermemesi, çoğu belediye başkanını su götürmez başarısızlığına rağmen tekrar aday göstermeleri, ihtiyaç ve vaat denklemini yok sayan kampanyalar tasarlamaları da bu tablonun oluşmasında etkili olan diğer faktörlerdir.

Bu ilçelerle seçimde değişmeyen Sultanbeyli, Bağcılar, Zeytinburnu, Ümraniye gibi ilçeler arasında ne gibi farklar gözlemlediniz?

Yukarıda ifade ettiğimiz gibi, her ilçe özelinde seçimleri belirleyen birbirinden farklı faktörler var. Dolayısıyla buradaki ilçeler için “değişmeyen” değil, Ak Parti tarafından “hâlâ elde tutulan” ilçeler veya muhalefet partileri tarafından “henüz kazanılamayan” ilçeler demek daha isabetli olacaktır. Örneğin, bu ilçeler arasında CHP’nin oy oranını arttıramadığı tek ilçe Zeytinburnu. Zeytinburnu’nda seçmen sayısında bir artış yok ve Zeytinburnu da dahil olmak üzere bahsedilen ilçelerin tamamında Ak Parti belediyeciliğinin oldukça derin tarihsel izlerinin ve hikâyelerinin olduğunu biliyoruz. Yani bu ilçelerde Ak Parti’nin güçlü yerel hikayeleri var. Bu ilişki kolaylıkla değişecek ve dönüşecek bir yapıda değil. Ancak bazı değişim emareleri de görüyoruz.

Örneğin Sultanbeyli gibi Milli Görüş hareketinin dönüşümünün ve Ak Parti’nin yükselişinin sembol ilçelerinden birinde yüzde 17 oranında oy kaybı ve buna mukabil CHP’nin oylarını artırması oldukça dikkat çekici. Dahası, Türkiye genelinde Sivas örneğinde olduğu gibi alternatif sağ partilerden kazanan adaylar veya bu sağ partilerin önemli oylar aldığı seçim bölgeleri, yerel dinamiklerde aday faktörünün etkisinin ötesinde genel olarak bütün ilçelerde gözlemlediğimiz “küskünlüğün” ve bundan müteşekkil “arayış” halinin gösterenlerinden birisi. Misal Ümraniye bizim kampanya izleme araştırması yürüttüğümüz ilçelerden birisiydi. Araştırmada Ümraniye’de CHP’nin stratejik açıdan oldukça etkili bir kampanya yürüttüğünü gördük. Taban ittifakı, yerelleşen mahalle bazlı stratejiler, bunlara entegre projeler ve vaatler ile CHP uzun zamandır ilişki kuramadığı toplumsal kesimlerle dahi yeni bir iletişim kapısı araladı. Bu çalışmaların sonuçları belki daha belirleyici bir etkiye sahip olabilirdi ama adaylaşmanın geç olması nedeniyle kampanyayı yeterince genişletme imkânı bulunamamış olabilir. Fakat Ümraniye değişmedi demek doğru olmaz. Bilakis, Fatih’te olduğu gibi, Ümraniye’de de kimsenin tahayyül dahi edemeyeceği bir değişimin sınırına gelindi. Kampanya hem İBB adayı İmamoğlu’nun oylarını arttırmasını hem de İBB Meclisi’nde koltuk sayılarının neredeyse eşitlenmesini sağladı. Nihayetinde bu soruya konu olan ilçeler Üsküdar gibi değişim ivmesi haiz ya da sosyolojik kutuplaşmanın nispeten daha az hissedildiği yerler değil, bu nedenle değişim beklenildiği hızda yaşanmıyor. Ancak, Ümraniye ilçesi de Ak Parti’ye karşı küskünlüğün yoğun olduğu bir seçim çevresi. Ayrıca, Ak Partili belediye başkanına karşı duyulan tepkinin bir kısmını da kendisine devşirmeyi başaran Yeniden Refah Partisi’nin aldığı oy oranı da değişimin farklı şekillerde tezahür edebileceğini gösteriyor.

Bahsettiğiniz bu dört ilçede de dikkat çeken bir diğer nokta Kürt seçmenin CHP’ye doğru yönelme niyetini sürdürmesi oldu. Bu da önümüzdeki dönemde özellikle büyük kentlerde yaşayan Kürt seçmenin CHP’nin değişme çabasında olan kurumsal hüviyetine verdiği krediyi sürdürebileceğini gösteriyor. Bunun kalıcı bir ilişkiye dönüşüp dönüşmeyeceğini ise önümüzdeki dönemde göreceğiz.

Toparlamak gerekirse, söz konusu ilçelerin tamamında siyasetin yeni aktörlerine alan açıldığını görebiliyoruz. Burada parti veya aday eksenli bir değerlendirme yapmaktansa Türkiye’nin tamamında gördüğümüz olgular üzerinden analiz yürütmek gerektiğini düşünüyorum. Ak Parti seçmeni başta olmak üzere, seçmenlerin önemli bir kısmı farklı düzeylerde ve farklı konulara çeşitlenen tepkiler ortaya koyuyorlar ve bir arayış içerisinde olduklarını gösteriyorlar. Öte yandan, muhalif seçmen grupları, son yaşanılan travmaya rağmen ittifakta ısrar ediyorlar. Bağcılar, Zeytinburnu, Ümraniye ve Sultanbeyli gibi Ak Parti’nin kalesi olarak nitelendirebileceğimiz ilçelerde bu değişimin hemen yaşanmasını beklemek doğru olmasa da bu ilçeler de Türkiye’deki değişim ve arayış ivmesinden azade görünmüyor.

Hem İstanbul’un Üsküdar ilçesinde hem de İstanbul dışında özellikle İç Ege’de MHP’nin ve AKP’nin güçlü olduğu il ve ilçelerde genç kadın adayların seçimi kazandığını gördük. 2019’da kadın belediye başkanı adayların sayısı 652’ydi, yani adayların %7,89’u kadındı ve resmi kadın belediye başkanı sayısı 41 olmuştu (HDP’nin 54 belediyesinin 24’ü bu sayıya dahil, geri kalan hepsinde de kadın eşbaşkan vardı). 2019’da CHP’nin sadece 10 kadın belediye başkanı vardı. 2024’te ise toplam sayı 75 olarak neredeyse iki katına çıktı. 5 büyükşehir, 6 il, 64 ilçe kadın belediye başkanlarının yönetimine geçti. Toplam aday yüzdesi bu sefer %11’di ve CHP’den 32, DEM’den resmi olarak 31 (kazandığı 75 belediyenin kalanlarında da kadın eşbaşkan var), AKP’den 8 kadın belediye başkanı oldu. CHP kendi kadın başkan sayısını üçe katlamış oldu. Özellikle CHP açısından bu kadın aday sayısı farkını nasıl değerlendiriyorsunuz? Kadınlar her zamanki gibi çok riskli veya seçilemeyecek yerden mi aday gösterilip mucizevi biçimde kazandılar yoksa durum bu sefer farklı mıydı?

Bence bu soruya CHP’nin 2023’te gerçekleştirdiği Kurultay’dan başlayarak cevap vermek gerekir. Genel Seçim sonrası CHP seçmeninin partisine yaptığı değişim çağrısı karşılık buldu ve tüm yönetim değişti. Bu değişimle birlikte parti MYK’sı ve PM’sinde kadınların ve gençlerin sayısı oldukça arttı. CHP bu konudaki iddiasını daha sonra da sürdürdü. Kadınları ve gençleri hem kazanılacak yerlerde hem de fırsat bölgelerinde aday gösterdiler.

Sayı olarak hâlâ çok az olsa da bence bu noktada kadınların kaç koltuk aldığından çok vizyon değişikliğinin hakkını vermemiz önemli. 2024’te İstanbul’da 3 ilçeyi ve Türkiye’de pek çok şehri kadınların yönetmesi umuyorum ki 2029’da bu sayının katlanarak çoğalacağının müjdesi olabilir.

Kadınlar aday yapılmazken “kazanabilecek kadın aday yoktu”, “bu ilçede bir kadın kazanamaz” gibi cümlelerin kurulduğunu çok duyduk. Bu seçimde kadınlar bu algıyı alaşağı etmiş oldular. Sizin İstanbul’un ilçelerinde yaptığınız çalışma buna dair ne söylüyor? Mesela Üsküdar’da Sinem Dedetaş’ın genç bir kadın olarak kazanması nasıl mümkün oldu? Buradan örneğin İç Ege’ye dair değerlendirmelerde de bulunabiliyor musunuz? Kadınlar buralarda kadın oldukları için mi oy aldılar, bu mesela seçim kampanyalarına, çalışmalarına yansıyan bir şey oldu mu- yoksa kadın olmaları fark etmedi mi?

Bu seçimde kadınlar olarak en büyük kazanımımız “kadın aday kazanamaz” safsatasını yerle bir etmemiz oldu, bunu çok açık ve net söyleyebilirim. Türkiye’de “kadına oy vermez” ezberinin yinelenebileceği pek çok il ve ilçede HDP’li kadın belediye başkanları örnekleri var. Ancak siyasetin işleyişi, teamülleri, alışkanlıkları, kadınların o koltuklara oturma ihtimalini mümkün olduğunca azaltacak şekilde kurulmuş. Yani patriyarka her yerde nasıl özenle erkekleri kayırıyorsa, siyasette de durum aynı. Kadın adayların bölgesel ve ulusal olarak oy artırmaya katkı sağladıklarını düşünüyorum. Adayların gençleşmesi de bu artışa ivme katıyor. Dolasıyla hem yerelde karşılığı olan kadın adayın bulunmasının yanı sıra, yeni bir siyaset beyanı olarak kadın adayların ön plana çıkarılmasının CHP’ye kazandırdığını düşünüyorum. Burada, bireysel olarak doğru aday tercihinin ötesine geçip, CHP’nin değişim siyasetinin karşılığını bulduğunu vurgulamak isterim özetle. Kadınların siyasete katılımı, kadın özgürleşmesi ve kadınların hayatını kolaylaştıran gündelik hayat politikalarında CHP istikrarı sağlarsa başta kadın seçmen olmak üzere tüm vatandaşların desteği artarak ilerleyecektir.

Daha fazla kadının hem muhtar adayı hem de seçimi kazanarak muhtar olması konusunda ne düşünüyorsunuz? Muhtarlık pek çok mahallede babadan oğula aktarılan, mahallenin veya köyün yaşlı bir amcasının oturduğu bir makam olagelmişken bu en yereldeki değişim sizce ne ifade ediyor?

Muhtarlık evlere en yakın yönetim makamı olduğundan kadınların gündelik pratiklerine de en yakın pozisyon olarak görülebilir. Bu nedenle günlük hayatlarında yönetim mekanizmasıyla değişim isteyen kadınların muhtarlık makamına daha fazla aday olması anlaşılabilir. Ayrıca yüksek siyasete katılmak kadınlar için ekonomik eşitsizlikler ve önemli profesyonel çevrelere dahil edilmeme gibi faktörlerle çok zorlaştırıldığından kadınların birebir ilişkilendikleri mahallelerinde muhtarlık seçimine girmesi ve kazanması daha kolay oluyor. Akbelen direnişinin simge isimlerinden Nejla Işık’ın İkizköy’ün ilk kadın muhtarı olarak seçilmesi de kadınların günlük hayat pratikleri ve dayanışmasının yine ilk elden kazanım edinmek için muhtarlık pozisyonlarını görmesine net bir örnek oluşturuyor.

Türkiye’de ilk kadın muhtarın, kadınlara köy muhtar ve heyetlerine seçilme hakkının tanındığı 1933 yılında henüz büyükşehir olmayan Aydın’ın köylerinden birinde seçilen Gül Esin olması da günümüzdeki durumun beklenmedik olmadığını gösteriyor. Yine Mardin’in Derik ilçesi mahallelerinden Alagöz’de üçüncü kez muhtar seçilen Nebahat Durmaz’ın hikayesi de yerelde kadınların hayatına muhtarlık makamının ve aynı şekilde seçildikleri yerlere de kadın muhtarların etkisini gösteriyor. Dolayısıyla kadınların daha çok muhtar adayı olması ve seçilmesi yeni ve beklenmedik değil, süregelen ve kadınların sürekli devamını zorladığı bir durum, bahsi geçen eşitsizliklere rağmen kendilerine açtıkları bir alan olarak görülebilir.

Muhtemelen henüz yaş-cinsiyet vs. kırılımlı seçim sonuçlarına erişim yok. Ama sadece kadınların aday olmasıyla değil, kadınların seçmen olarak davranışında da bu seçimde bir değişim olduğunu seçim öncesi yürüttüğünüz çalışmalar ışığında düşünüyor musunuz? Yani örneğin AKP’den uzaklaşan erkeklerin davranışıyla kadınların davranışı arasında sizce bir fark oldu mu?

Son 10 yıldır, Ak Parti’den erkek seçmenin daha hızlı koptuğuna, kadınlarınsa kopsa bile CHP’ye gelmediğine dair çok fazla araştırma raporu okuduk. CHP’nin kendi kemik seçmeni dışında kadınlar kolay kolay CHP’ye yönelmezken ilk defa bu seçimde kadınlar, yoksullar gibi muhalefete geçmekte zorlanan kırılgan grupların CHP’ye yöneldiğini gözlemledik. Burada oy geçişkenliğini görmek için seçim sonrası anket ve niteliksel sahalara da ihtiyacımız var tabii ki. Ancak Halk Süt, Kent Lokantası, Kreş, Anne Kart hizmetlerinin kadınların dünyasında sadece ekonomik zorluklarla baş etmeleri açısından değil, yaşam kalitesini artırmak, omuzlarındaki yükü hafifletmek gibi etkileri olduğunu görüyoruz. Palyatif gibi görünen bu ekonomik çözümler, kadınları yerel politikanın esas konusu ve öznesi haline getirdi. Bir başka deyişle CHP kadınların ev içi bakım emeğini kamusal hizmetin konusu haline getirerek bir fark yarattı. Bu da kadınların CHP’ye yönelmesini hızlandırdı diyebiliriz.

Peki ya bundan sonrası? Tabii ki bu soru esasen siyasete dair, ama sizce bu yeni kazanılan belediyelerde özellikle kadın belediye başkanlarını ne gibi bir dönem bekliyor, onlara oy verenler onlardan ne bekliyor ve bu kazanımı sürdürmek için nelere dikkat etmeleri gerekiyor?

Kadın belediye başkanlarının dikkat etmesi gereken en önemli konu geleceğe kadın siyasetçi yetiştirmek üzere hem partileriyle, hem kadın hareketiyle, hem de Türkiye’nin kadın insan kaynağı ile işbirliğine girmeleri. Bu seçimle birlikte artık Türkiye’de kadın siyasetçi istisna değil. Siyasette kadınlara dayanışmacı, eşitlikçi, özgürleştirici bir kanal nasıl açılabilir sorusuna hep birlikte kafa yormalıyız. Kodları ve kuralları erkeklerce konmuş olsa da, siyasetin içinde kadınlar için kadınların yöntemleriyle iş yapmanın yolu ancak bu şekilde açılır. Kadın belediye başkanlarının bu konuda önce kendi aralarında işbirliği ve dayanışma örmelerini çok isteriz. Bundan sonraki ilk seçimde, onların desteklediği kadınların adaylaştığını görmek, Türkiye’de anaakım bir kadın siyasetinin oluşmasını, adeta eksik bir parçanın tamamlanmasını sağlayacaktır. Eksik bir parça derken de şunu kastediyorum, kadınların son yıllarda sürekli kaybetme duygusu yaşadıkları anaakım siyasette adlı adınca eşitlikçi ve özgürlükçü bir kadın siyasetçi dayanışmasının örülmesi, eşit vatandaşlık haklarının tartışmaya açılmadığı, İstanbul Sözleşmesi gibi kayıplarımızın ikame edilmesinin yolunun örüldüğü, en önemlisi de kadınların bıkkınlıklarından sıyrılıp karar mekanizmalarına katılmanın kapılarını daha güçlü bir şekilde zorladıkları bir alan açılacaktır. Buna inanıyorum.

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.