Zamanla fark ettim ki erkekler bu aplikasyona özel kendilerini “beğendirme durumu”nda hissediyorlardı. Kadınlar tarafından (ne kadar çok) seçiliyor olmaları onlara yeni rütbeler takıyordu. Bu rütbe/madalya/kupa/prim her ne ise kolay elde edilmiyor olacak ki bayağı bir kendilerini övüyorlardı. Düz övüyorlardı. Aleni.

Mickalene Thomas, Tamika sur une chaise longue avec Monet, 2012

“Ben günde 8-10 kadınla match oluyorum bebeğim”

Hep demişimdir “içinizdeki orospuyu sevin”. Hayır ilk defa söylüyorum. Çünkü ben içimdekini yeni keşfettim ve keşfettiğim gibi de saldım. O kadar güzelmiş ki… Bunca zaman neden eski kocaların, maço erkek arkadaşların, politikacıların, hocaların, patronların, şeyhlerin, mahalle abilerinin ve bittabi babaların bize “Orospuuuu” diye bağırdığını anladım. Meğer onlar içimizdeki orospuyu çağırıyorlarmış. Meğer mutlu olmamızı istiyorlarmış. Peki, biz ne yaptık? Bize ne zaman orospu dense küstük, ağladık, öfkelendik. Oysa içimdeki orospu ortaya çıkınca bedenim kadar evim de güzelleşti. (WORD programı bile orospu sözcüğünün altını yeşil tırtıklı bir çizgiyle çiziyor, demek ki hem doğal hem de çok önemli bir şey.) Yeni çarşaflar aldım, oda kokuları açtım (evet çubuklulardan), mumlar dizdim (kelebekli), erkek terliği aldım (Ceyo ama olsun), balkona çiçek ekledim (tabii ki sardunya değil, küpe çiçeği çünkü erkekler sadece bu çiçeği bilir), bazı ampulleri gevşettim (loşluk mühim şey), romantik bir battaniye serdim (mevsim yaz ama olsun), şarapları dolap içlerinden çıkardım (sadece Şirinceler kalmış da olsa), (prezervatif ve jeli de ortaya mı koysam dedim ama ne öyle soslu cips, sakız ya da jelibon gibi, vazgeçtim), kopmuş perdeleri onardım, (feminizm kitaplarımı ne yapsam? Payel’den olanlar ortada durabilir), yedek diş fırçası aldım ve kadifeye olan ilgim birden arttı. Aldığım en garip şey hoparlördü, kablosuz aleti çalıştırabilmem bayağı uzun sürdü, beklediğimden iyi ses veriyor, müziğe fırsat kalırsa.

Yalnız orospuluk pek kolay değil; ev hep toplu ve temiz olacak, çarşaflar sık sık değiştirilecek, bardak bulaşığı da arttı, sürekli ağda yapacaksın, kaşını ve çeneni cımbızla alacaksın, (12 yaşından beri alışkanlık ne yapalım), gündelik iç çamaşırlarına veda edeceksin, sökülen elbiseleri terziye götürüp bir sonraki “match” için hazır edeceksin… Ütüyü saymıyorum. Hamarat-despot annenin kızı ve bir feminist olarak ev işleriyle ideolojik ve travmatik ilişkisi olan ben elimde klozet fırçasıyla çok mutluyum. Evim ev oldu ya. Kanepe kanepe. Koltuk koltuk. Masa masa (evet doğru okudunuz) oldu. Duvarlarım aslında ne kadar yumuşak ve hoşmuş (hiç dokunmayınca insan bilemiyor tabii).

Bumble’da bir ayı doldurdum. Artık NEW değilimdir. Söylemem gerek çok eğlenceli bir oyuncak. Fotoğraftan seçmece, yazışmaca, buluşmaca ve “sonrasına bakarız”calar sürüyor… Yazışmalar, tanışmalar kısmı hâlâ en alengirli aşama. Yani, abartıyor muyum hiç: “Dans ederken iyi öpüştüğümü söylerler.” P17[1] yazışma kısmında hızlı çıktı. “Kim söylüyor bunu?” gibi çok aptalca bir soru yazdım. “Bayanlar” diyecekti ve ben de onu hızlıca unmatch edebilecektim. Ama öyle olmadı. Ortam pek kurguya, senaryoya izin vermiyordu. “Hepsi” dedi. Bunu sesli söyleseydi kesinlikle “tepsi” olarak anlardım ama böyle bir şansım da yoktu henüz yazılı bir dünyanın içindeydik ve çok klostrofobikti. Doggy, cowgirl, anal plug kavramlarını öğrendikten sonra bu “dans ederken öpüşme” bana pek bi banal gelmiş olmalı ki, “Dans etmediğinde nasıl öpüşüyorsun?” diye sordum. Sanki kendi kendiyle öpüşüyormuş gibi tarif ediyordu. Acaba kadınlarla seviştikten sonra anket mi yapıyordu? Şüphelenmiştim. Sonra tüm anket şüphelerimde haklı olduğumu anladım. Canlı bir anketin içine düşmüştüm. “Seni anlatan bir film adı söyle” (bilse şu sıralar Seni Seviyorum), “Hayatını değiştiren yönetmen kim?” (şimdi Agnes Varda desem o hooo o), “İlk cümlesi seni en çok sarsan roman?” (Lolita mı desem acaba?), “Seni heyecanlandıran bir sergi oldu mu?” (Bunu şimdi size bunları yazarken bile cevaplayamam.) Sergi? Heyecanlanmak? Yapay zeka ile mi yazışıyordum acaba? Aslında “sergi” fantezi nesnesi olabilir-di, belki. Benim de bir şeyler sormam gerekiyordu ama o kadar merak etmiyordum ki. Unmatch. Nasılsa dolusu var anacım! Pe heey. Gırla. Defineyi bulduk! Kalan sağlar bizimdir falan hikâye.

Zamanla fark ettim ki erkekler bu aplikasyona özel kendilerini “beğendirme durumu”nda hissediyorlardı. Kadınlar tarafından (ne kadar çok) seçiliyor olmaları onlara yeni rütbeler takıyordu. Bu rütbe/madalya/kupa/prim her ne ise kolay elde edilmiyor olacak ki bayağı bir kendilerini övüyorlardı. Düz övüyorlardı. Aleni. P15: “Fotoğraflarımdan iyi göründüğümü işitmişliğim vardır.” “İşitmişliğim vardır”daki örtük tevazu bana geçmiyordu. “Ben her zaman/her açıdan/her yerde ve her alanda fotoğraflarımdan daha iyiyimdir, bzzzzzzzzzzz” demek istiyordu ama o da birazdan benden bir nude isteyebilirdi. İşte sen fotoğrafından iyisin de ben değil miyim? Ben neyim? Ben niye iki boyuta (2d) sıkışıyorum da sen sürekli boyutlardan dışarı fırlıyorsun, boyutötesi misin, değil mi ama. 3d erkek çok fallosantrik bir şey. Canım Irigaray, ne kadar da haklıymış. “At bi nude, profil fotoğrafından iyi misin, sonra bakarız” demediğime şimdi o kadar pişmanım ki. Bir de doğrudan bumble nişanı takanlar vardı. Naza gelemeyenlerdi onlar. “Ben günde 8-10 kadınla match oluyorum bebeğim.” (Seni mi bekleyeceğim demek istiyordu herhalde. Yalnız 8-10 match günde iyiymiş.)

Öncelikle şunu söylemem gerek, ilk yazıdan bu yana yeni cinsellik kavramı öğrenmedim, Türkçenin güzellikleri içinde salındık. “Yüzüme oturmadan tatile gitme!”. Türkçe Türkçe olalı böyle ilginç cümleleri kendi bile işitmedi. Tabii iş anadilde olunca libido da anında sönebiliyor, tam anlıyorsun çünkü. UNMATCH. Üçüncü haftamda libidom sıfıra düştü. Telefonumun içinde bir dolu erkek var, karşıma çıkanların bir kısmı maço (bumble’da bile ahlak satıyorlar), diğer bir kısmı dilbilgisini deneysel öttürüyor. Edebiyat öğretmenleri görse gözleri yaşarırdı. Ve ben böyle bir dile ayak uydurabilmek için ne yöntemler geliştirdim. Mesela match’imi kaçırmak istemiyorsam aynı sözcüklerin yerlerini değiştirerek diyaloğu sürdürme: “Oturmadan gider miyim yüzüne hiç tatilde.” Sentaks yöntemi karşı tarafı biraz bozabiliyor yalnız, bumble yaratıcılık gerektiren bir yer. Ben de ilk gün durduğum yerde değilim tabii, geliştiriyorum kendimi. (Libidom geri döndü merak etmeyin.)

Gelelim geldik cinselliğe. Tek gecelik, gündelik sevişmeleri barlardan az da olsa biliyorum. Benim gibi tek eşlilikten gelen bir kadın için çok da kolay değildi. Ancak bunu yapabilmek cinselliğinizi ve ilgi duyduğunuz cinsiyetle ilişkinizi etkiliyor. Erkekler bana daha çekici geliyor artık. Oysa cinsel yönelimim de değişmedi. Erkeklerden hoşlanıyordum yine erkeklerden hoşlanıyorum ama bi farklı. Artık yolda bir yakışıklı görsem sadece “aaa ne yakışıklı” demiyorum kendi kendime. Amerikan dizilerindeki kadınlar kadar olmasa da bir özgürlük mü artık o her neyse o geldi başıma. Neler neler diyorum bir bilseniz. Sonradan fark ettim, erkekler zaten hep böyle. Ben yeni böyle oluyorum. Böyle böyle eşitleniyor muyum? Eşitlik böyle bir şey mi? Bilmiyorum. (Bu paragraf kısa farkındayım, yazdıkça açılırım diye düşünüyorum.)

Kadınlar için “tavlama” aplikasyonu bu dünyadan başka bir yerde geçmediğinden pek toplumsal cinsiyetli vakalarla da karşılaştım. P17’yi birkaç kez beğendim ama match olamıyoruz. (Evet bumble bazen size tekrar aynı kişiyi sunabiliyor.) Baktım ki olmuyor compliment (iltifat) yazdım, ama iltifat değildi benimki doğrudan yürüdüm. “Tek bir şans. Tek bir bira.” Veee yanıt geldi. “Bir kadından böyle bir iltifat duymak garip.” Bozuldum ama tavlayacağım ya, görev gibi bir şey bu, devam ettim. Ancak diyaloğu sürekli yüksekte ve yürüme dozunda tutunca ben ters tepti. Başlarda iyi gitti. Telefonları aldık verdik. Çok mutluyum, uçuyorum. Buluşacağız ve ben o “tek bira”mı alacağım ondan. Match olamama intikamını da beraberinde. Doğa yürüyüşleri yapıyormuş. Ona cevaben “ben de flanözüm” yazdım, “kentte yürüyorum” (çok havalı ama değil mi?). Ardından “evet fark ettim” yazınca anlamadım ve flanözü flörtöz anladığını sandım, çünkü hayli flörtöz olduğum gayet açıktı. Meğer flanöz ne demek biliyormuş, teşbih yapıyormuş. Bir akşam yazışırken sordu: “Var mı bu akşam biradate?” Bira ve date’i bileşik yazması dikkatimden kaçmadı tabii. Başka bir akşam “Bu gece yalnız mı uyuyacaksın?” diye sordu. Bir tuhaflık vardı bu kez karşımda bir bumble skoreri yoktu belli ki. Bumble kırılganıydı bu P17. Beni samimi bulmuyordu, sanki kendisi bumble’da yüzmüyordu ama bu kez skor benim olmalıydı. Kraliçe arı da eşek arısı da bendim sonuçta! Davette bulundum. “Başkasını davet edebilirsin” yazmasın mı ??????? Sonrası çokça kadın argo sözlüğü bocası elbette. Feminist savaş. Kan gövdeyi götürdü. Ve ben böylece anladım ki bizim erkeklerin, kadınlarca tavlanmaya alışması bayağı bir zaman alacak.

Bumble günlüklerinin ikincisi bu kadar ama anlatacağım. Birazdan P22 ile buluşacağım, çay içeceğiz sahilde. O da poly ben de poly, ona göre çok uyumluymuşuz. Leylâ kaçar.

ÖNYARGILARI KIRALIM KÖŞESİ       

Burçlarla ilgili ilk soru erkeklerden geliyor.

Erkekler dilbilgisini etkin kullanabiliyor.

Erkekler flanöz nedir biliyor.

Erkekler hâl hatır sorabiliyor.

Erkekler güzel gülebiliyor (fotoğraflarda)

Erkekler Tahtakale’yi hiç sevmiyor (peki Tahtakale’de kalabalık eden onca erkek kim?)

İLÇELERE GÖRE BUMBLE TOP LİST (İSTANBUL İÇİN GEÇERLİDİR)

1) Sarıyer

2) Eyüp (evet ben de çok şaşırdım)

3) Kadıköy (evet bu sıra bu ilçemize hiç yakışmadı)

0) Fatih’ten kimseye rastlamadım

[1] P kodu için palamar, pandispanya, pasa parola, pata, penis, pırasa, piyango vb… herhangi bir sözcüğü düşleyebilirsiniz.

 

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.