Herhangi bir rumuza ihtiyaç duymadan açık açık yazıyorum Femihat. Ben Özlem. Benim meramım, LGBT ortamında, feminist ortamlarda birbirimizle kurduğumuz ilişkilere yönelik olacaktır. Beyoğlu LGBT ortamında kadınlarla olan ilişkilerimde; arkadaşlık ya da sevgililik olabilir; ve yakınlaşmalarımda zaman zaman sorunlar yaşadım. İncindiğimi ve kırıldığımı biliyorum ve sonunda aşağı yukarı bütün herkesle bağımı kopardım. Bunun birçok sebebi bulunmakta. Birbirimizle kurduğumuz ilişkilerin sahte olduğunu, yalnızca gecelerde yaşandığını, sonrasında özel şeylerin gıybet malzemesi edildiğini gördüm. Teorinin iktidar alanı olarak bir işleyişi olduğunu da feminist gruplarda gördüm. Aramızda bir etik anlayışı geliştiremediğimizi (bu etik anlayışı ahlaki bir yerden kurgulayarak dile getirmiyorum, etik anlayışın kadın dayanışmasının bir parçası olması gerektiğini düşünüyorum), kişisel ilişkilerin insanları dışarda bırakma aracı olarak kullanılabildiğini, egoların ne denli coşabileceğini gördüm.
Bazen bunun gerçek bir dayanışma olmadığını düşündüm, hatta sık sık düşündüm ve ortamlardan uzak durmakta çareyi buldum. Bunlar yalnızca benim deneyimlerim değil. Bu iktidar anlayışının yıkılması gerekiyor. Birçok kadın bu sebeple katılmak istemiyor ya da katılamıyor feminist ortamlara çünkü kendilerini dahil hissetmiyorlar. Lütfen sazlarımızı zaman zaman kenara koyup başka kadınları da dinleyelim diyorum kısaca.
Benim beklentimin fazla olabileceğini de sık sık düşündüm, LGBT dediğimiz de koskoca bir yelpazeden oluşuyor neticede. Ama kurguladığımız alanların daha yapıcı olmasını da beklerdim. Gıybete de son vermek gerekiyor, arkadaş olmak, gerçekten yol arkadaşı olmak gerekiyor bence. Bunu becerdiğimiz gün yıkmak istediğimiz bütün iktidarları alaşağı edeceğimizi düşünüyorum.
Teşekkürler Femihat beni dinlediğin için.
Özlem
Sevgili rumuz Özlem,
Öncelikle yazdığın için çok teşekkür ederim. Gerçek ismin ile yazdığını söylemişsin. İsimler de birilerinin bize taktığı adlar değil mi en nihayetinde, varayım ben diğer mektup yazanlara olduğu gibi sana da böyle seslenmiş olayım, çok fark eder mi?
Yazdıklarını öncelikle tek tek gözden geçirmeye, ayrı ayrı her birini düşünmeye gayret ettim. Bunun sonucunda dertlerine derman olur mu, gönlüne su serper mi bilmem ama ben de kavlimce düşündüklerimi paylaşmak istiyorum.
Sahte ilişkiler, egoların çarpışması, samimiyetlerin yol açabildiği dışlama pratikleri ve dedikodu içini sıkan konular olarak tekrar edilmiş. Maalesef bunlar aile ve akrabalık ilişkilerinde, okullarda, iş hayatında olduğu gibi eleştirel tutum takınan, yaşamı değiştirmeye aday olan politik çevrelerde de varlığını sürdürmeye devam ediyor. Bu haliyle de feminist ve LGBT örgütlenmelerine, bir araya gelme platformlarına has rahatsızlıklar olduğundan oldukça kuşkuluyum. Sanki bunlar sağı solu, sapı samanı, azı çoğu her yerde ve zamanda şöyle ya da böyle var olan ilişki kurma biçimleri. Hayatlarımızın tamamına yayılan bir şeyle mücadele etmek sanıyorum ki sistemlerle mücadele etmeye kıyasla daha uzun soluklu ve zorlu bir mücadele… Sistemlerin düğümleri, görünür zararları, akla yatmayan yanları görece daha berrak olabilir iken yaşamın tamamına sızmış düşünme ve eyleme (yani ilişki) biçimlerine karşı uyanık olunması gereken yanlar, mücadele edilecek taraflar daha flu mu acaba, bu belli belirsiz hal mi mücadele etmeyi daha güç kılıyor, ben de pek emin değilim doğrusu. Üzerine daha kolay düşünebildiklerimden başlayarak daha karmaşık bulduğum noktalara doğru ilerlemek niyetindeyim, umarım bir dişe dokunur…
“Yalnızca gecelerde yaşanan”dan kastettiğin şey barlar, partiler ve benzeri ortamlarda sosyalleşmek ise bir sürü kişiye göre bu, çok da hoşlandığı bir sosyallik olmayabilir. Böyle düşünenlerin kendileri de başka başka birliktelikler yaratabilirler. Bunlardan aklıma gelen birkaç tanesinden söz etmek isterim. Daha önce Çatlak Zemin’de keyifle okuduğumuz basketbol ekibi örneğin. Yalnızca dans edilecek görece gürültülü ortamlardansa sahaları kendilerine mesken edinip spor yapmak isteyenler bir araya gelmiş. Üstelik benzer türde sportif etkinlikler eskisine kıyasla daha görünür ve ligleri, sahaları, müsabakaları var. Başka bir örnek de queer olympix. Söylemek istediğim bazen senin gibi düşünenlerle harekete geçtiğinde yaşamak istediğin dünyaya biraz daha yaklaşabileceğin, ille de bunu dahil olunan çevrelerden beklemeyebileceğin. Bu tabii ki eleştirme ve uzaklaşma haklarını da saklı tutarak söylediğim bir şey. Yaşamak istediğimiz ilişki biçimlerini çoğaltmak için de emek verebiliriz ve bu önce kendimiz için sonra eleştirdiğimiz yaklaşımlar için ilaç gibi gelebilir.
İkinci olarak sahte ilişkiler mevzusunu daha kolay lokma bulduğumu itiraf edeyim. Senin de mektubunda çağrısını yaptığın çare, etik, buna en nihai cevap olmasa da en yakışan cevap olabilir. Yapıp ettiklerin ve onları yapıp etme biçimlerin, karakterin, davranışların ve bunların yaşamla ilişkisi üzerine etraflıca düşünmek diye en bolundan yorumlarsak, kendince sahte bulduğun ve yaşam değerini düşük bulduğun ilişkilerden uzaklaşmak neden bir sorun olsun? Genelleme yaparak sen de kimseye haksızlık etmek istemediğini sezdiren bir cümle de yazmışsın. Buna yaslanarak sormak isterim, herkesten uzaklaşmak sahiden sana iyi geldi mi? Belki de sadece sahte bulduğun, kıymetsiz gelen yanlarına mesafe alıp yola devam etmek, eleştirilerinin muhatabı olanlara sözünü iletebilmek daha mı iyi olurdu? İnan bunlar benim de sık sık kendime sorduğum sorular.
Egolar ve dedikodu mevzusu ise itiraf etmeliyim ki en zorlu kısımlar. Kendime hatırlattıklarımı seninle de paylaşabilirim; bu tutumun işlevi nedir, yıkıcı olmayan türleri ile yıkıcı olanları nasıl ayırt edebilir kendimi nasıl yıkımdan sakınabilirim, eleştirdiğim davranışları hayatımda ne kadar üretiyor ne kadar yapıyorum, tarih ve zaman içindeki yeri ve işlevi neydi öğrenebilir miyim vb. cevabı uzun tefekkür gerektiren sorular. Gerçekten zorlu. Dedikodunun tarih öncesi topluluklardaki yaşamsal işlevini okuyup öğrendiğimde ufkumun genişlediğini, azıcık da olsa güçlendirecek bir bakış açısına doğru beni kaydırdığını fark etmiştim. Değiştirmek istediğimiz şeylerle mücadele etmek için onlara dair deneyimlerimizi aşan bir bilgi edinebilmek bazen kolaylaştırıcı olabiliyor. Deneyimlerimizin bize öğrettikleriyle bu bilgileri sınamak hayatımız için yeni alanlar açacak fırsatlar sunabiliyor. Böyleyken böyle. Özlem, dayanışma ve muhabbetle.
Femihat: “Bu haliyle de feminist ve LGBT örgütlenmelerine, bir araya gelme platformlarına has rahatsızlıklar olduğundan oldukça kuşkuluyum.”
Ben: Evet, haklısın Femihat. Bize has rahatsizliklar olmadiginin farkindayim. Benim politik bir geçmişim yoktu, ve biraz idealize de etmiştim politik ortamlari, katilmadan önce. Karşılıklı güven ve sevgiye dayanan bir ideal vardi aklimda. Idealize etmek yanlış bir tutumdu muhtemelen. Idealize edilen bir seyi deneyimlemek zorlaşıyor, çünkü yaşam pratiğiyle ideal olan her zaman cakismayabiliyor.
Femihat: ” “Yalnızca gecelerde yaşanan”dan kastettiğin şey barlar, partiler ve benzeri ortamlarda sosyalleşmek ise bir sürü kişiye göre bu, çok da hoşlandığı bir sosyallik olmayabilir. Böyle düşünenlerin kendileri de başka başka birliktelikler yaratabilirler.”
Ben: “Yalnızca gecelerde yaşanan” demek haksizca bir tutum olmuş, özür dilerim bu nedenle, bunlari yazarken hayal kırıklığına uğramış hissediyordum kendimi. O nedenle sağlıklı bir dil benimseyemedigimi farkediyorum şuan.
Farkettigim sey şu aslinda, birlikte arzularimizi paylastigimiz, zaman gecirdigimiz insanlar olarak birbirimize karsi yeterince özenli davranmadigimizi düşünmüştüm. Birlikte olunan bir gecenin ardindan selamsiz, sabahsiz evden ayrilmak, yolda selam vermemek bana biraz duygusal siddet olarak geldi. Yalnızca kendi deneyimim degil bu. Birlikte olduğum insanlardan ben de eleştiriler aldim, bu elestirileri dikkate alıp cozmeye calistim ve kendi davranislarimi insanlari incitmeyecek biçimde düzenlemeye calistim. Bir cozum olarak beraber oldugum kadinlarla sohbet etmek, kahvalti etmek, kahve içmek yolumu seçtim ve cok keyif de aldim bundan. Demek istediğim birbirimizin duygulari olduğunu, gecirdigimiz geceler sonunda insani ilişkilerimizi kurgularken yok saymak üzerinden degil, anlamak uzerinden, paylasmak uzerinden kurgulamak gerektiğini düşündüm. Bu konuda ben de ak kaşık değilim femihat, eleştirileri dikkate almaya çalıştım, kadin olmanın, dayanismanin zeminin yalnizca sistemle mucadeleden gecmedigini, birbirimize olan tutumlarimizin mucadelemize yansıdığını düşündüm.. birbirimize olan tutumumuza iliskin geliştireceğimiz etik anlayışın bizi guclendirecegini düşündüm. Bu etik anlayışın temeli, sevgiye ve karşılıklı birbirini gözetmeye dayaniyor.
Başka birliktelikler yasama konusunda da haksızlık ettigime inaniyorum. Haklisin, geliştirilebilir, ben umutsuzluga düştüm sanirim. Çareyi, kendimi uzaklastirmakta buldum, aslinda bu davranış da katı ve çözümsüz bir davranis. Dolayısıyla kendimi de eleştiriyorum bu kati davranisimdan ötürü..
Femihat: “Buna yaslanarak sormak isterim, herkesten uzaklaşmak sahiden sana iyi geldi mi? Belki de sadece sahte bulduğun, kıymetsiz gelen yanlarına mesafe alıp yola devam etmek, eleştirilerinin muhatabı olanlara sözünü iletebilmek daha mı iyi olurdu? İnan bunlar benim de sık sık kendime sorduğum sorular.”
Ben: Hayır Femihat, bana iyi gelmedi, insanlari çok özledim ama diledigim gibi bir sey gelistirmekte sanirim ben de cok becerikli değildim. Yani iliskiler konusunda yol almak, senin de dedigin gibi sistemde apaçık karşımızda duran bozukluklara bir çözüm üretmekten daha zor. Çünkü ilişkiler daha karmaşık ve insan kendisini bile taniyamazken, başka insanlarla iletişim kurmak, bu iletisimde kendini doğru ifade etmek konularinda çok da becerikli değil sanirim. Benim için ilişkiler, çok boyutlu, çözümlenmesi güç bir matriks gibi duruyordu. Kolay olani seçip uzaklaştım Femihat. Doğru olduğumu iddia edemem.
Femihat: “Egolar ve dedikodu mevzusu ise itiraf etmeliyim ki en zorlu kısımlar.”
Ben: aslinda demek istediğim, insanlari dışarıda birakmayan bir dil benimsemek. Bunu her zaman en doğru şekilde, kendini kısıtlayarak değil, kendin dışındakileri de gözeterek yaklaşmakla başarabilir sanirim insan..
Uzunca bir süre birlikte olduğum kadinlarla ilişkilerimin detaylarini ya da isimleri kimseyle paylasmadim ben, yasadigimiz olumsuz deneyimleri insanlara anlatmadim. Şöyle düşünüyordum, anlattığım kişi benim yaşadığım deneyimden etkilenerek olumsuz bir deneyim yaşayabilir, o yüzden paylasmamaliyim. Paylasmak ihtiyacim çok güçlü olduğunda, o deneyimi yalnız başıma cozemedigimde ise, ayni sosyal ortamda olmayan arkadaslarima paylaşmaya calistim olumsuz deneyimlerimi. Her zaman böyle olmadi ama çoğunlukla böyle davrandim. Bu doğrusudur diyemem ama benim için çözüm olmuştu. Başkasını minimum etkileyerek kendi içimdeki hayal kırıklığı ya da mutluluğu paylaşmış oluyordum böylece.
Paylaştığın linkteki bilgileri okuyacağım, kendime dair de çokça eleştireceğim yönler buldum yazinda. Bu nedenle çok teşekkür ederim..
Kadin mücadelesine bir kadin olarak çok değer veriyorum, guclenmemizin temel taşlarından birinin iliskilerimizde hakkaniyetli olmakla da gelecegine inanıyorum.. yukarida beni tatli tatli elestirmissin de, korkmadan okudum yazını.. birbirimizi gözeten bir yerden iletisim kurmayı diliyorum.
Kendine iyi bak, sevgiler gönderiyorum sana