12 yaşından büyük çocukların kendi akranlarıyla cinselliğinin farkında olarak cinsel davranışlar göstermesinin, zorla küçük yaşta evlilikler ve yetişkinler tarafından çocuklara karşı işlenen cinsel istismar suçuyla aynı torbaya konulması kabul edilemez.

yunan

Üç gündür, yatıp kalkıp #TecavüzMeşrulaştırılamaz diyoruz. Türk Ceza Kanunu’nun “Çocukların Cinsel İstismarı”suçunu düzenleyen yasaya (TCK, Madde 103/1 ve 103/2) yönelik değişiklik önergesi ülkenin büyük bir kısmını “Yeter!” noktasına getirdi.

Sene 2016 ve biz bir gruba kız çocuklarının evlendirilmemesi gerektiğini ve cinsel istismarın suç olmasının nedenlerini açıklamak zorundayız. Bilerek bulanık bırakılan alanları ortaya çıkarmalı ve kız çocuklarına yönelen bu tehdidi ortadan kaldırmak için mücadele etmeliyiz. Hükümet sözcüleri, toplumsal tepkiye karşılık, bir bir çıkıp, aslında bu meselenin, 15 yaşının altında rızası ile cinsel ilişkiye girmiş ve evlenmiş kız çocuklarının sonradan, cinsel istismar suçundan yargılanan ve cezalandırılan erkeğin cezaevine girmesiyle ‘parçalanmış ailelerin kanayan yaraları’na derman olmak amacıyla düzenlenmesi gerektiğini söylüyor. Bakanların, milletvekillerinin kullandıkları “küçüğün rızası”, “küçüğün rızası ile cinsel ilişkiye girmesi”, “küçük yaşta evlilik toplumsal gerçekliğimizdir,” gibi ifadeleri dinlerken bu dünyadaki bütün çocuklar adına “Utanın!” diyoruz.

Son bir yıldır, Anayasa Mahkemesi (AYM), önüne gelen davalarda 12 yaşını doldurmuş, 15 yaşını dodurmamış kız çocuklarına karşı cinsel istismarın cezasının yüksek olduğundan bahisle ve 12 yaşını doldurmuş çocukların cinsel ilişkiye rıza gösterebileceklerini ifade ederek suçun affı sonucunu doğuran/doğuracak kararlar veriyor.

İşte görünmeyen buzdağı – hükümetin önergesiyle ilgili şöyle bir kronoloji ile karşı karşıyayız:

  • 2004 tarihli 5237 Sayılı Ceza Kanunu’nda yer alan cinsel istismar suçu ve uygulamaları,
  • 2014 tarihli hükümetin, cinsel istismar dahil, cinsel suçların cezasının iki kat arttırımı,
  • Kasım 2015 ve Temmuz 2016 tarihlerinde verilen AYM kararları ile TCK’nın cinsel istismar başlıklı hükmünün iptal edilmesi ve TBMM’ye bu konuda yeni düzenleme yapma yükümlülüğünün getirilmesi,
  • Kasım 2016 tarihli hükümetin geçmişe yönelik cinsel istismar suçunu affetmesi, geleceğe yönelik, cinsel ilişkide rızayı 12 yaşa indiren ve küçük yaşta evliliği teşvik eden yasa önergesi.

Şimdi neden bir sabah, cinsel istismarın ne olduğunu anlatmak, çocukluk yaşını uluslararası sözleşmelere de dayanarak yeniden hatırlatmak ve “Çocukları cinsel istismar suçu işleyen insanlarla evlendiremezsiniz; çocukları evlendiremezsiniz,” açıklamalarını yapmak zorunda bırakıldığımızı aşama aşama açıklayalım.

1. Hatırlayalım: Ne olmuştu?

1.1. Eski ceza kanunu ve ceza uygulamaları

2004 yılından önce yürürlükte olan 765 Sayılı Ceza Kanunu’nda, cinsel istismara maruz kalan çocuklar bakımından yaş aralığına göre farklı yaptırımlar ve ceza hukuku rejimi düzenlenmişti. Eski düzenlemelerde hakimin her bir somut olaya ve ağırlığına göre geniş bir takdir hakkı söz konusuydu ve çocukların cinsel istismarcılar ile evlendirilmelerine yönelik hukuk uygulamaları devreye giriyordu. 2002 öncesi 743 Sayılı Medeni Kanun’da evlenme yaşı 14’e kadar inebiliyor ve kız kaçırma, cinsel istismar suçları evlilikle tecil oluyordu. Bu durum, 2002 tarihli yeni medeni kanun ve 2004 tarihli yeni ceza kanununun yürürlüğe girmesiyle sona erdi ve 15 yaşın altındaki hiçbir çocuk herhangi bir cinsel ilişkiye rıza gösteremez, bu çocuklara karşı cinsel davranışlar doğrudan cinsel istismar suçudur, şikayete bağlı olmaksızın soruşturulur, kovuşturulur ve cezalandırılır düzenlemesi kabul edildi.

1.2. 2004 tarihli yeni ceza kanunu ve “çocukların cinsel istismarı suçu”

2004 tarihli TCK ile yapılan en önemli reformlardan biri, “Cinsel Özgürlüğe Karşı Suçlara” ilişkindir. Özellikle yetişkinlere karşı işlenen cinsel suçlar cinsel saldırı suçu olarak kavramsallaştırılırken, çocuklar açısından “cinsel istismar” ifadesi kullanılmıştır.

Yürürlükteki ceza kanununa göre, 15 yaşını tamamlamamış veya 15 yaşını tamamlasa bile maruz kaldığı fiilin anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş çocuklara karşı söz konusu tüm cinsel davranışlar, doğrudan ve otomatik olarak cinsel istismar suçudur. Eğer çocuk 15 yaşını doldurmuş ve fiilin anlam ve hukuki sonuçlarını kavrayabilecek durumda bir çocuksa, cinsel istismar ancak, cebir, hile, tehdit, iradeyi sakatlayan unsurun varlığı ile kabul edilir.

Suçun cezası ise;

  • Cinsel istismar suçunda 3 yıldan 8 yıla kadar,
  • Vücuda organ ve sair bir cisim sokularak işlenmesi halinde 8 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası olarak kabul edilmişti.

Ancak bu ceza oranı, 2014 yılında hükümetin önerdiği “cinsel suçlara ceza artırımı yapıyoruz” vitrini ile birçok olumsuz nitelikli yasa değişikliğini içeren bir yargı paketinin meclis tarafından kabul edilmesiyle en az iki katına çıkarıldı. Bu dönem, kadın örgütlerinin “Herkesi Uyarıyoruz! Bu bir ceza artırımı değil, cezasızlığa neden olacak!” açıklamasıyla bugünlerin öngörülmüş olduğu açık.

1.3. 2014 tarihli 6545 Sayılı Yasa ile yapılan TCK değişikliği ve Cinsel Suçlara ilişkin “Sözde Ceza Artırımı”

Feministlerin ceza kanunu değişikliğine karşı “Sözde ceza artırımı, özde cezasızlık” sloganının ne kadar doğru olduğunu, bugün art arda verilen Anayasa Mahkemesi kararlarının gerekçelerindeki cinsiyetçilik ve hükümetin cinsel ilişkide rıza yaşını 12’ye indirmeyi hedefleyen, 15 yaşının altındaki çocuklara karşı işlenen cinsel istismar suçlarınını evlilikle sonuçlanması halinde suçu meşrulaştıran yeni düzenlemesiyle bir kez daha görüyoruz.

Son yapılan değişiklikle cinsel istismar hakkındaki ceza hukuku rejimi, aşağıdaki haliyle yürürlüğe girmiştir. Bundan sonra ise Anayasa Mahkemesi kararlarında cinsel ilişkide rızanın yaşı tartışmaları başlamıştır.

Yürürlükteki 5237 Sayılı TCK Düzenlemesi

YAŞ ARALIĞI SUÇ ŞİKAYET KOŞULU CEZA SUÇUN NİTELİKLİ HALİ NİTELİKLİ SUÇUN CEZASI
15 yaşını doldurmamış veya 15 yaşını doldursa bile filiin sonuçlarını ayırt edemeyen çocuk. Bu yaş aralığındaki çocuklara karşı işlenmiş tüm cinsel davranışlar cinsel istismar suçudur. İstisnası yoktur. Şikayete bağlı değildir. 8 yıldan 15 yıla kadar ceza Vücuda organ veya sair cisim sokarak işleme. 16 yıldan az olmamak üzere
15 yaşını doldurmuş, 15 yaşından büyük ve 18 yaşından küçük çocuk. Bu yaş aralığındaki çocuklara karşı cinsel davranışlar ancak ve ancak, hile, cebir, tehdit veya iradeyi sakatlayan bir unsurun varlığı halinde mümkün olur. Şikayete bağlı olmayan suçun oluşması, eylemin, hile, cebir, tehdit ve iradeyi sakatlayan unsura bağlı olarak işlenmesi halinde mümkün olur. Şikayete bağlı değildir. 8 yıldan 15 yıla kadar ceza Vücuda organ veya sair cisim sokarak işleme. 16 yıldan az olmamak üzere
15 yaşını doldurmuş olan çocukla cinsel ilişki Hile, cebir tehdit olmaksızın da TCK’nın 104. Maddesince suç olarak düzenlenmiştir. Şikayete bağlıdır. 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası Aralarında evlenme yasağı olan kişiler tarafından işlenmişse nitelikli suç kabul edilir. Nitelikli suç olması halinde ceza iki kat oranında arttırılır.

 

2. Son AYM kararları ve cinsel istismar

Ceza kanunu 2004 yılında değişti. Yürürlüğünden 11 yıl sonra, Anayasa Mahkemesi, 2014 yılında yapılan değişiklikle artan cezaları da göz önünde bulundurarak, cezaların orantısız ve elverişsiz olduğuna karar verdi ve cinsel istismar suçunu düzenleyen madde hükümlerini tek tek iptal etti.

Anayasa Mahkemesi iki kararında (her iki karara da aşağıda yer verilmiştir) ceza kanunundaki suç tanımının, 15 yaşını doldurmayan fakat 12 yaşını doldurmuş ve büyük olan çocukların ‘kendi rızası’ ile cinsel ilişkiye girdiği durumları da kapsadığı ve bunun da 4 yaşında çocuğa karşı işlenmiş cinsel istismar suçu ile aynı seviyede değerlendirilmesinin adaletsiz olduğuna dair kararlar verdi. Kuşkusuz bu kararları verirken cinsiyetçi bakış açısını kararlarına yansıtmaktan geri durmadı.

Hükümetin cinsel istismar suçuna ilişkin değişikliğine karşı AYM’den iki önemli karar çıktı. Kararların gerekçe metinlerine baktığımızda son derece cinsiyetçi yargı pratikleri ile karşılaşmak mümkün. Bu kararların sonucu olarak;

  • Kız çocuklarının cinsel ilişkiye rıza yaşının 12’ye düşürülmesi,
  • Kız çocuklarının evlendirilme yaşının 12’ye düşürülmesi,
  • 12 yaşını tamamlamış ve daha büyük olan çocuklara karşı işlenen cinsel istismar suçlarının geçmişe yönelik olarak affı ve geleceği yönelik olarak cezasızlığı (suç olmaktan çıkarılması) anlamına gelen bir düzenlemenin yürürlüğe sokulması gündemde.

Anayasa Mahkemesi kararları ise şöyle:

  • 12 Kasım 2015 tarihli AYM kararı
  • 13 Temmuz 2016 tarihli AYM kararı

2.1. 12 Kasım 2015 tarihli Anayasa Mahkemesi kararı:

AYM bu karar ile, cinsel istismarın vücuda organ veya sair cisim sokulması sureti ile işlenen suçun cezasının 16 yıldan az olmamak üzere belirlenmesini orantısız bularak iptal etti.

Sivas 2. Ceza Ağır Ceza Mahkemesi, değişiklik sonrası yeni düzenlemede, cinsel istismarın vücuda organ veya sair cisim sokulması sureti ile işlenmesi halinde suçun cezasının 16 yıldan az olmayacak şekilde belirlenmesinin anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olduğunu ileri sürdü. Farklı yaş grubundaki çocukların farklı değerlendirilmesi gerektiğini, istisnası olmaksızın, yüksek ceza miktarının orantısız olduğunu iddia etti.

Sivas 2. Ağır Ceza Mahkemesi, itiraz gerekçesinde şu ifadelere yer verdi:

“(…) kırsal kesimlerde küçük yaşta evlendirmelerin yaygın olduğu, şehirlerde ise yaşı küçük çocukların cinsel birlikteliklerinin yaygın olduğu ve çocuk sanıkların yaşı küçük çocuklar ile cinsel ilişkinin ağır yaptırımını bilmediği, bu konuda bilinçlendirmeye yönelik çalışmaların olmadığı, dolayısıyla çocukların yüksek cezalara maruz kalmasının vicdanları zedelediği, önceki düzenlemede cezanın belirlenmesinde suça maruz kalanın ruh sağlığında bir etki yaratıp yaratmadığı tartışılırken, bu düzenlemede hiçbir koşula yer vermeksizin yüksek miktarda ceza tayini yapılmasının anayasanın eşitlik ve suçta ve cezada kanunilik ilkelerine aykırı olduğu gerekçesi ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmuştur. “

Başvuruyu kabul eden Anayasa Mahkemesi, TCK 103/2 maddesini iptal etti ve iptal kararının bir yıl sonra yürürlüğe girmesine karar verdi. Bir yıl sonra bu madde düzenlemesi açısından bir hukuk boşluğunun ortaya çıkmaması için, hükümetin yeni bir düzenleme yapması gerekiyor.

11 Aralık 2016 tarihi itibari ile, eğer yeni düzenleme yapılmazsa, TCK 103/2 fıkrasının iptal kararı yürürlüğe girecek ve suç ve cezaların kanuni olması ilkesi gereğince, çocukların vücuda organ veya sair cisim sokulması sureti ile işlenen suçlarda cezanın ne olacağı hükmü boşlukta kalacak. TBMM’nin 11 Aralık 2016 tarihine kadar bu konuda yeni bir düzenleme yapması şart.

2.2. 13 Temmuz 2016 tarihli Anayasa Mahkemesi Kararı:

Bu dava, Bafra Ağır Ceza Mahkemesi’nin başvurusu üzerine, AYM’de açıldı. Gerekçe Sivas 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin gerekçesi ile birbirine benzemektedir. 12 yaşını doldurmuş, 15 yaşını doldurmamış çocukların kendi rızası ile cinsel ilişkiye girebileceği bu durum göz önünde bulundurulduğunda, 12 yaşın altındaki bir çocuk ile 12-15 yaş arasındaki çocukların aynı hukuki statüde olmadığı, örneğin, cebir ve tehdit olmaksızın 14 yıl 6 ay yaşı olan bir çocuk ile 4-5 yaşlarındaki bir çocuğun davranışının aynı mahiyette olmadığı farklı ceza rejiminin öngörülmesi gerektiği iddia edilmişti.

Anayasa Mahkemesi ise bu kararında özetle,

“Farklı yaş gruplarında olan tüm mağdurlara yönelik eylemler arasında ceza yaptırımı bakımından herhangi bir ayrım yapılmadığı, 4 yaşındaki bir mağdura yönelik cinsel istismar suçu ile 14 yaşındaki mağdura yönelik cinsel istismar suçunun ceza yaptırımının kademeli bir ceza anlayışı içermeyerek aynı olduğu, kendisine yönelik eylemin anlam ve mahiyetini algılama yeteneği olan 12 ila 15 yaş arasındaki çocuğun rızasına hukuki sonuç tanınmadığı, bu yaş grubundaki çocukların rızasıyla yaşadığı cinsel eylemler hakkında cezanın çok yüksek olduğu, suçun en nitelikli hali için en düşük yaşın 15 şeklinde belirlenmesinin suç ve cezada korunmak istenen hukuki yarar ile ceza arasındaki orantıyı bozduğu belirtilerek, mevcut ceza sisteminin ceza adaletine uygun olmadığına karar vermiş ve cinsel istismar maddesini iptal etmiştir.”

İptal kararında ayrıca farklı ülkelerdeki uygulamalara da dikkat çekilmiştir:

“Türk Hukuk sisteminde, suçun en nitelikli hali için en düşük yaş olarak ‘15 yaşını tamamlamamış’ olarak belirlenmiş olmasına rağmen, bu asgari yaş, Amerika’da 12 yaştan küçükler, İngiltere’de 13 yaştan küçükler, Avusturya’da 14 yaştan küçükler, Almanya’da 14 yaştan küçükler olarak belirlenmiştir. 5237 Türk Ceza Kanunu ile 15 yaşını tamamlamamış kişiyle yaşanan ilişkiye, suçun en ağır halinin ceza olarak uygulanması, ceza adaleti ve suç ile ceza arasındaki orantıyı fahiş derecede bozmaktadır.”

Anayasa Mahkemesi, TCK’nın cinsel istismar düzenlemesini iptal ederken, TBMM’ye yeniden düzenleme yapması için altı ay süre vermiştir. Yani TBMM’nin 7 Ocak 2016 tarihine kadar cinsel istismar suçunu yeniden düzenlemesi gerekmektedir.

3. Evlilik kriteri nereden çıktı?

AYM kararlarına, mahkemeyi diğer kararlarından bildiğimiz cinsiyetçi pratiklerinden ve ülkedeki küçük yaşta zorla evliliklerin, çocuğun cinsel istismarı suçlarının istatistiklerinden soyutlayarak baktığımızda, 12 yaşından büyük çocuklar akranları ile cinselliklerini yaşayabilsinler, cinsel özgürlüklerini kullansınlar gibi bir bakış açısının olduğunu düşünebiliriz. Ancak ülkedeki mevcut durum konuyu diğer cinsellik konusunda daha az muhafazakar ülkelerle aynı okumamıza izin vermiyor.

Zira tam da bu noktada kadını aile dışında görmeyen erkek egemen devlet aklı AYM’nin imdadına yetişiyor: EVLİLİK!

AYM kararları ile TBMM’ye yeni düzenleme yapılması yönünde yükümlülük kararı verilince hükümet, 2004 yılında yeni ceza kanununun yürürlüğe girdiği tarih itibarı ile, son 12 yıldır görülmemiş karanlıkta bir düzenleme önerisi sundu.

TBMM Boşanma Komisyonu’nun düzenlemeleri göz önüne alınarak getirilen yasa önergesine göre, AYM kararları ile birlikte değerlendirildiğinde, çocuğun cinsel ilişkiye ‘rıza’ verme yaşının 12’ye indirilmesi sözkonusu. Geçmişe yönelik tüm cinsel istismar suçları evlilik halinde affa uğruyor, 12 yaşını doldurmuş kız çocuklarına karşı işlenmiş tüm cinsel istismar olaylarında istismar eden erkek ile çocuğun evlenmesi durumunda suç, suç olmaktan çıkarılıyor ve ceza erteleniyor.

Evlilik çocuklara karşı işlenmiş bir suçu örtbas eden bir mekanizma olarak karşımıza çıkarılıyor. Tüm cinsel ilişkileri ancak evlilik içinde meşru sayan erkek egemen düşünme biçimi, çocuklara karşı işlenen cinsel istismar suçunu dahi evlilik şartıyla ortadan kaldırmanın düzenlemesini yürürlüğe sokuyor.

Ceza kanununda, cinsel ilişkiye rızanın 12 yaşına düşürülmesi ve evlilik halinde cezanın ertelenmesinin sonucu olarak bir sonraki adımın, Medeni Kanun değişikliğiyle evlilik yaşının 12’ye düşürülmesi olacağı açıkça gözlemlenen bir irade.

4. Nasıl bir bakış açısı sorunu çözebilir?

Bu konu ile ilgili iki temel durumu birbirinden ayırarak konuşmak zorundayız ki adeta AYM ile danışıklı dövüşle, bilerek, kasten bulandırılan durumu iyi açıklayabilelim:

  • 12 yaşını doldurmuş, 15 yaşını doldurmamış çocukların kendi akranları ile cinselliği – çocuk burada kendi akranı ile hiçbir şekilde iradesi etkilenmeden, kendi iradesiyle cinsel davranışlarda bulunabilir, cinselliği yaşayabilir. Pek tabii bu yaş grubundaki çocukların cinsel farkındalıkları vardır. Çocukların 12 yaş ile orantılı kendi akranları ile yaşadıkları cinsel farkındalık da bir yetişkinin cinsel farkındalığından farklıdır. Bu nedenle bu yaşlardaki cinsel farkındalık ve cinsellik deneyimi zaten bu yaş ile orantılıdır. Bu yaş grubu belirli bir cinselliği deneyimleyebilecek bir yaş grubudur. Fakat bu durum sadece ve sadece kendi akranları ile ilgili olarak kabul edilmelidir. Ve hiçbir zaman 12 yaşını doldurmuş, 15 yaşını doldurmamış çocukların bu cinsel davranışları, evliliği zorunlu kılmamalıdır. Bu durumlarda, çocuklar evliliğe zorlanmamalı ve bu evlilikler yasal, meşru kabul edilmemelidir. Yani 12 yaşını doldurmuş bir çocuğun 14 yaşındaki akranı ile öpüşmesi ile 12 yaşını doldurmuş bir çocuğun 25-30 yaşında bir adamla evlendirilmesi koşulu ile suç olmaktan çıkan cinsel istismar aynı değildir. Kendi akranı ile yaşı ile orantılı farkındalığı ölçüsünde cinsel deneyimi ile cinsel istismar aynı şey değildir. Öte yandan, AKP’nin bu düzenlemeyle öne sürdüğü cezaevindeki kocalar ve “4000 mağdur aile” söyleminden bahisle yapmak istediği, “Küçüğün rızası var,” denilerek toplumun gelenekleriyle açıklanan çocuk yaşta evliliklerin önünü açmaktır.
  • 12 yaşını doldurmuş, 15 yaşını doldurmamış kız çocuklarına karşı kendi akranı olmayan, yaşı büyük, her yetişkinin cinsel davranışı, 12 yaşından küçük çocuklar için olduğu gibi, cinsel istismar olarak kabul edilmelidir ve burada herhangi bir rıza koşulu aranmaksızın cinsel istismarda bulunan kişi, cezalandırılmalıdır. Bunun da istisnası olamaz!

Bu bakış açısı ile, 12 yaşını doldurmuş çocukların kendi yaşı ve cinsel farkındalığı ile orantılı olarak kendi akranları ile yaşadıkları cinsellik cezalandırılmamalı. Ancak kendi akranı olmayan yetişkinin gösterdiği cinsel davranış cinsel istismardır ve istisnası yoktur. Bu bakış açısına uygun bir düzenleme yapılmalı, bu düzenlemede evlilik hiçbir şekilde bir kriter olarak yer almamalıdır.  Yalnız cinsel istismarın karşılıksız kalması değil, dini usül ve ahlak normlarına uygun akranlar arası olsa dahi, her ne koşulda olursa olsun uluslararası standartları çiğneyecek bir biçimde çocukların evlendirilmesini teşvik etmek, yine kadın ve çocuk hakları açısından kabul edilmezdir.

kiz-cocuklarina-karsi-tehlike

5. Sonuç yerine

Kadınlara ve çocuklara yönelik suçlar politiktir. Açık ya da üstü kapalı küçük yaşta evlilikleri teşvik eden hiçbir hukuk metni de kabul edilemez. Sivas 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin itiraz gerekçesinde, küçük yaşta evlilikleri meşrulaştırıcı ifadeler kullanması ve anayasa aykırılık açısından, ceza politikasının belirlenmesinde, sosyal, kültürel yapı normları ve geleneklere referans verilmesi de alışkın olduğumuz cinsiyetçi yargı pratiğinin bir diğer örneğini sergilemektedir. AYM kararlarında geçen aşağıdaki ifadeler kabıl edilemez:

“Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirlerine ilişkin kurallar, ceza hukukunun temel ilkeleri ile Anayasa’nın konuya ilişkin kurallarına aykırı olmamak kaydı ile ülkenin sosyal, kültürel yapısı, ahlaki değerleri ve ekonomik hayatın gereksinimleri göz önüne alınarak sağlanacak bir ceza politikası belirlenir.”

Aynı söylem, son yasa önergesine verilen toplumsal tepkiye karşı hükümetten gelen; “toplumsal gerçekliğimiz”, “Küçüğün rızası ile cinsel ilişki geleneklerimizde var,” ifadeleri ile katmerlendi. 12 yaşından büyük çocukların kendi akranlarıyla cinselliğinin farkında olarak cinsel davranışlar göstermesinin, zorla küçük yaşta evlilikler ve yetişkinler tarafından çocuklara karşı işlenen cinsel istismar suçuyla aynı torbaya konulması kabul edilemez. Bu yönde bir değerlendirme ve tamamının evlilikle sonuçlandırılması erkek egemen bir bakış açısının sonucudur.

Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler (CEDAW, CEDAW 19 Numaralı Tavsiye Kararı, İstanbul Sözleşmesi, AİHM kararları) açık bir şekilde, kadınlara ve çocuklara karşı işlenen suçlar bakımından gelenek, sosyal, kültürel yapı, ahlaki değerler vs. gibi konulara bakılmaksızın kadınların ve çocuklarına korunması, güçlendirilmesi ve suçların önlenmesi amacını taşıyan bir hukuk ve ceza adaleti sistemi öngörürken, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararda ve yeni yasa önergesinde ifade edilen gerekçeler, toplumsal cinsiyet adaleti açısından kabul edilemez ifadelerdir.

12 yaşından büyük çocukların kendi yaşlarıyla orantılı cinsel farkındalıkları araçsallaştırılarak korkunç bir düzenleme yapılmaya çalışılmaktadır.

Karşı karşıya olduğumuz tehdit, sadece bir ceza düzenlemesi değil, bu ülkedeki milyonlarca kız çocuğuna biçilen, layık görülen karanlık bir gelecektir. Çekin ellerinizi.

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.