Düğün, çekirdek aileye kendini ispat alanı tanır. Halbuki çiftler evlilik eşiğini törensiz aşarak olası davetlilerin kuşaklar boyu beslediği ön kabullerden, beklentilerden ve yargılardan uzak durmak isteyebilir.

Les Amants II (Aşıklar II), René Magritte

Yaşadığımız coğrafyada umumi merasimi hak ettiği düşünülen iki eylem var: Erkek çocukların rızası alınmadan beden bütünlüklerinin bozulduğu sünnet ve heteroseksüel kadın ve erkeklerin ilişkilerini devlet onayına sunması. Toplumun erkeklik ve kadınlık eşiği kabul ettiği bu iki eylem uğruna hiçbir masraftan kaçınılmayan, eş, dost, akraba kalabalığıyla şenlenen törenler düzenlenir. Ancak bilhassa evlilik kararları, eşlerin yıllardır selam dahi vermediği insanların da mecburiyet hissi ve zoraki gülücüklerle ağırlandığı; mükemmeliyet stresiyle uykuları kaçan, sakinleştirici haplar yutan, hiç kimseyle samimiyetle sohbet edip anı yaratamayacak kadar dikkati dağınık gelin ve damadın alkışlandığı bir dizi törenle taçlandırılmadığında toplum bunu şüphe ve şaşkınlıkla karşılar.

Kına gecesi de mi istemiyor? Bekarlığa veda partisi yapsın madem, eğlenmeye bahanemiz olsun.

Zira bir kadının veya erkeğin hayatındaki başka hiçbir kilometre taşı, hiçbir başarı onca mütebessim tebriği, yol kat etmeyi, onca masrafa girip kutlamayı hak etmez. Yüz yıllardır olageldiği üzere, yalnızca heteroseksüel birlikteliklerin yasal zemine oturmasını kutlamak üzere bu denli şaşaalı bir eğlence istenir.

Yetişkin bireylerin evlilik törenlerine ilgisi elbette sadece kendilerini bağlayan iradi bir meseledir. Her türlü sivil hak ve özgürlük gibi kuir bireyler dahil her bireyin evlenme hakkı onu çevreleyen törenlerle birlikte gözetilmelidir. Şahsi sebeplerle sessiz sedasız evlenmek isteyen kişilerin süssüz, törensiz bir nikah akdi kararı ise aynı düzeyde saygı görmekten çok uzak.

Yaşı ileri olduğu için gelinlik giymeyi istemiyor galiba, bari beyaz bir döpiyes giyseydi.

Her ne kadar yasal bağlayıcılığı gereği evliliğin kamusal bir yönü olsa da, birbirine yıllar evvel daimi bağlılık sözü vermiş bir çift için nikah mahrem bir anlam taşıyabilir. İlişkilerindeki bu yasal evreyi düğün törenleriyle cümle âleme ilan etmekten hicap duyabilir ya da böyle bir ispat kaygısı gütmeyebilirler.

Alyansları da mı olmayacakmış?

Telli duvaklı gelin olduğunu görmek için can attığımız kadınlar ataerkil toplumun biçtiği rollerden sıyrılarak sürdürdükleri eğitimleri ve kariyerleri boyunca göz dolduran nice başarılar elde ettiğinde aynı coşku ve alakayla bu başarıları kutlamıyoruz. Belki kimi aile efradımızın, yakınlarımızın sessizce izlediği veya hepten görmezden geldiği ama bizim gecemizi gündüzümüze katarak bileğimizin hakkıyla kazandığımız başarılardan bahsediyorum. Bazı kadınlar bir yandan para kazanmaya, öte yandan anneliğe, akıl sağlığını korumaya vakit ayırmaya uğraşırken şiddet gördüğü eşinden güç bela ayrılıyor ve ufak çocuklarıyla yepyeni bir hayata başlıyor. Alkışı, eğlenceyi, sevinç ve gurur göz yaşlarıyla süslü tebriği belki daha fazla hak eden bu kadınların dimdik ayakta duruşunu neden kutlamıyoruz? Neden yalnızca cinselliği ve üremeyi hizaya getirmeye yarayan evlilik akdi için bunca şatafat?

Eğitim ve meslek yolculuğumuzdaki pırıl pırıl dönemeçlerde, meşakkatle aştığımız engellerin ötesinde yepyeni hayatlar kurarken bizi sessizce izlemiş veya hepten görmezden gelmiş kimi aile efradımız, yakınlarımız evleneceğimizi duyduklarında yüzlerinde kendiliğinden güller açacaktır. Bu ifadenin samimiyeti asla mühim değildir. Mühim olan beklenen sevinci rol icabı dahi olsa karşı tarafa ileterek üzerine düşeni yapmaktır.

Bayramda buyursun gelsin, damadımızı da getirsin, elimizi öpsünler.

Toplumumuzun hatırı sayılır bir kesimi, bir kadın ve erkeğin ilişkisini evlilik kararına değin meşru görmez, ciddiye almaz. Özellikle aile efradının bir araya geldiği ortamlarda nikahsız birlikteliklerin yeri yoktur, bahsi dahi geçmez. Devletin yasal ve zımnen de olsa dini onayı olmadan yaşanan cinsellik bu muameleyi hak eder. Bu çiftler günün birinde yalnızca kendilerini ilgilendiren gerekçelerle evlenme kararı almayagörsünler, işte o an Pandora’nın kutusu açılır. Pek çok insanın şüpheyle, ayıplayarak, hatta belki kadının evlenmeye layık görülmediği tahminiyle acıyarak baktıkları ilişki birdenbire meşruiyet kazanmıştır. Bu meşruiyet başkalarına söz hakkı tanır. Artık bu çiftin ilişkisi yakın ve geniş çevrelerine mal olmuştur. Ataerkil düzenin buyurduğu fikirler mutlak doğrularmışçasına yuvanın dişi kurucusu kadına öğütler verilir, nikaha kadar giden yol onun adına çizilir. Özellikle baba derin bir nefes alır; zira kız evladının yaşına, ekonomik bağımsızlığına bakmaksızın elinde tuttuğu sorumluluğunu bir başka erkeğe devretmek üzeredir. Düğün, bu devir teslimin de ilanı olduğu için çekirdek aileye kendini ispat alanı tanır. Halbuki çiftler evlilik eşiğini törensiz aşarak olası davetlilerin kuşaklar boyu beslediği ön kabullerden, beklentilerden ve yargılardan uzak durmak isteyebilir.

Çiftlerin nihai kararı ne olursa olsun, devletin ve toplumun insan soyunu ilerletme vaadi kabul ettiği evliliklerin pekala törensiz de başlayabileceğini kabul etmenin zamanı gelmedi mi? Yoksa üreme veya fallus etrafında şekillenen düğün, doğum ve sünnet merasimlerinde eğlenmeye veya eğleniyor rolü oynamaya mahkum muyuz?

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.