Gülnur Acar Savran’ın kaleminden Feminizm Yazıları, yazarın da bir aktivist olarak omuz verdiği mücadelenin içinden süzülüp gelen, sokağın rüzgârını taşıyan; aynı zamanda mücadeleye yön veren metinlerden oluşuyor.
Feminist kuramın ayırt edici bir özelliği, politik pratik ile sürekli iç içe geçmiş olması ve karşılıklı olarak birbirini sorgulaması… Kuram bir yandan kadın hareketine eylem kılavuzluğu yapar ve hareketin dinamiği içerisinde yükselen sorulara yanıt ararken, bir yandan da politik pratik tarafından sınanır. Gülnur Acar Savran’ın Feminizm Yazıları – Kuramdan Politikaya[1] başlıklı derlemesi, bu diyalektik ilişkinin bir kitap çerçevesinde somutlanması, yetkin bir örneği…
Derleme, Gülnur Acar Savran’ın 2004-2017 yıllarına ait yazı ve söyleşilerini dört ana bölümde bir araya getiriyor. Kronolojik bir sıralama yerine, çok daha işlevsel olan tematik düzenleme tercih edilmiş yazar tarafından. İlk bölüm, kadın emeği, patriyarka-kapitalizm ilişkisi, sosyal politika konulu yazılardan oluşuyor. İkinci bölümün ana konularıysa beden ve cinsellik. “Feminist Politika” başlığını taşıyan üçüncü bölümdeki yazılar, politik/ kolektif özne sorunsalı dışında militarizm ve cinsiyetçilik ilişkisi, AKP’nin fıtrat söylencesi, yerel seçimler gibi çeşitli temaları kapsıyor. Son bölüm ise, çeşitli mecralarda çıkan söyleşilerden oluşmakta.
Gerek bölümlerin sıralanmasında, gerekse bölüm içi yazıların diziliminde, daha çok soyuttan somuta, kitabın başlığının da ima ettiği gibi kuramdan politikaya uzanan bir hat izlenmiş. Yine de bunları karalarla denizler gibi birbirinden ayrıştırmak mümkün olmadığından, kuramsal yazılarda politik önermelerin yer aldığı, politik yazılarda da kimi kuramsal tahlillerin yapıldığı görülüyor.
Kuşkusuz her yapıtın bir tarihsel arka planı var. Bu yazıların kaleme alındığı yıllar, AKP iktidarının, Türkiye’nin sosyal yapısını aile odaklı söylem ve politikalarla tanzim ettiği—en azından elindeki tüm olanakları bu yönde seferber ettiği—bir sürece denk düşüyor. Buna, neoliberal birikim rejiminin yarattığı basıncı da eklemeliyiz. Gülnur Acar Savran, “tek yönlü, doğrusal” bir gelişmeden söz edemeyeceğimizi, “çatışmalı/ karmaşık” bir süreçten geçtiğimizi düşünüyor. Bir yandan “tüm emek piyasasını esnekleştirmek üzere kadınların esnek çalışma biçimleriyle, güvencesiz olarak ve düşük ücretlerle istihdama hep daha çok çekildiği”ni görüyoruz; öte yandan yoksulluk ve aileci söylemlerle giderek daha çok ev ve bakım işi yapmaya yönlendirildiklerini. Kadınları kamusal alandan dışlayan söylem ve pratiklerin yanı sıra, “tersine onları kamusal alana çekerek ezen” dinamikler de iş başında. “Boşanmalar, eşcinsellik, genel olarak erkek şiddeti ve kadın cinayetleri karşısında AKP’nin önerdiği ‘çözümler’ tamamen aileyi ıslah etmeye yönelik”; buna rağmen boşanma oranları artmaya devam ediyor.[2]
Feminizm Yazıları’nın Giriş bölümünde, AKP iktidarının başlangıçtan günümüze türdeş politikalar izlemediği, benimsenen/ vazedilen kimi kavramların zaman içerisinde değişim gösterdiği tespit edilmekte. “Panoramik bir okuma” da diyebiliriz buna… Yazar, söz konusu retrospektif değerlendirmeyi yaparken Çatlak Zemin’in AKP Karnesi’nden çokça yararlandığını bir dipnot olarak belirtmiş.[3] Sürecin belli bir noktasına kadar iktidarın öne çıkardığı nosyon “fırsat eşitliği”. 2009 yılında Meclis’te Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu kuruluyor örneğin. Komisyonun hayata geçmesi, kadın hareketinin uzun süredir gündeminde olan, pozitif bir gelişme olsa da, hükümetin “kadın-erkek eşitliği” yerine “kadın-erkek fırsat eşitliği”nde diretmesi soru işaretleri yaratıyor. Kadın örgütlerinin eleştiri ve itirazlarına rağmen değiştirilmiyor bu isimlendirme. “Eşitlik” meselesinin AKP bünyesinde yarattığı alerji, 2010 yılında Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Kadın erkek eşitliğine inanmıyorum, kadın ve erkek farklıdır, birbirinin mütemmimidir (tamamlayıcısıdır)” demesiyle iyice berraklaşıyor.
Gülnur Acar Savran’a göre, Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı’nın isminin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olarak değiştirildiği 2011 yılı kritik bir dönemeç.[4] O tarihten sonra, fırsat eşitliği söylemi ve bu yolda atılan adımlar yerini giderek vurgusu artan bir farklılıkçılığa ve fıtrat söylemine bırakıyor. Kadınla erkeğin fıtratlarının farklı olduğu, eşit tutulamayacakları, “kadınların ihtiyacının eşitlikten ziyade eşdeğer olabilmek” olduğu, bizzat Erdoğan tarafından çeşitli vesilelerle tekrarlanıyor. Fıtrata uygun varoluş biçiminin annelik olduğu vurgusu giderek artıyor: 2015 yılında Sağlık Bakanı Müezzinoğlu, “Annelerin, annelik kariyerinin dışında bir başka kariyeri merkeze almamaları” gerektiğini ilan ediyor. Bu yetmezmiş gibi 2016 yılında Erdoğan, anneliği reddeden kadınları “eksik kadın” olarak damgalıyor. “Fırsat eşitliği” söylemi giderek yerini “toplumsal cinsiyet adaleti”ne bırakırken, 2017 yılında (2010 tarihli) Fırsat Eşitliği Genelgesi güncelleniyor: Eşit işe eşit ücret ve cinsiyet eşitliği denetimi ibareleri yeni genelgede yer almıyor.
İktidarın bu konumlanışını şöyle izah ediyor Gülnur Acar Savran: “AKP’nin kendi devletleşme süreciyle elinin rahatlamasıyla da bağlantılı olarak artan bu farklılıkçılık/ fıtrat vurgusunda ve aileciliğin dinî ve milli olarak kurumsallaştırılmasında, AB sürecinin kesintiye uğraması kadar dünyada esen otoriter, (dinî) muhafazakâr rüzgarı arkasına almasının, neoliberalizmin artık kendi kaynaklarını ancak totaliter biçimlerde seferber edebilmesinin de katkısı var. Bu noktada farklılıkçılık kadim biçimine bürünüyor ve sıklıkla kadın düşmanlığı olarak tezahür edebiliyor.”[5]
Feminizm Yazıları’nda soyut eşitlikçi-neoliberal politikalara karşı, “somut eşitliği/ durum eşitliğini mümkün kılacak olumlu eylem programları” üzerinde de duruluyor. Yazıların ufku Türkiye ile sınırlı değil. “AB’nin Toplumsal Cinsiyet Politikaları” başlıklı metin, patriyarka ve kapitalizm ilişkisini, Türkiye sınırlarını aşarak çok daha geniş bir coğrafi düzlemde düşünmeye çağırıyor okurları.
2000’li yıllarda Türkiye’de kadın hareketi içerisinde yer alan herkes, bu kitabın herhangi bir yerinde kendisinin de dahil olduğu bir tartışmanın, bir eylemin ya da kampanyanın izlerini bulabilir. Feminizm Yazıları, Gülnur Acar Savran’ın da bir aktivist olarak omuz verdiği feminist mücadelenin içinden süzülüp gelen, sokağın rüzgârını taşıyan; aynı zamanda mücadeleye yön veren metinler. Anlatılan bizim hikâyemiz ve perde henüz kapanmadı.
[1] Gülnur Acar Savran, Feminizm Yazıları – Kuramdan Politikaya, Dipnot Yay., 2018.
[2] “‘Düzenlenmiş Patriyarka’nın Ötesine Bakmak…”, a.g.e. içinde, s.103-108.
[3] http://akpkarnesi.catlakzemin.com
[4] Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı olarak 2018’de ismi tekrar değişti.
[5] Gülnur Acar Savran, a.g.e., s.12.