Arjantin’de 1976 yılında gerçekleşen askeri darbe ile yönetime el konuldu ve 1983 yılına kadar ülke cunta rejimi ile yönetildi. Bu süre zarfında başta sol olmak üzere her türlü toplumsal muhalefeti bastırmak amacıyla insanlar zorla kaybedildi. Askeri diktatörlüğe karşı olan herkes “tehdit” olarak tanımlandı. Bu dönem aynı zaman “Kirli Savaş” olarak da anılmaktadır. 15 Aralık 1983’te kurulan Zorla Kaybetmelerle İlgili Ulusal Arjantin Komisyonu’na (CONADEP) göre, 1976 ve 1983 yılları arasında Arjantin’de 8.961 kişinin zorla kaybedildiği tespit edildi. İnsan hakları savunucularına göre ise bu rakam tahmini olarak 30.000 dolaylarında. Kaçırılan insanlara işkence edildi ve sonrasında infaz edildiler. Bedenleri toplu mezarlara gömüldü ya da uyuşturucu verilerek askeri helikopterler ile okyanusa atıldılar. Hamile olan kadınlar doğum yapana dek gözaltında tutuldu, doğum sonrası ise kadınlar öldürülürken bebekleri çalınarak asker ailelerine verildi. Gün ortasında ya da gecenin köründe evlerinden alınan bu insanlar infaz edildi ya da önce işkenceye maruz kaldılar. Askerlerin hedefi olmak için diktatörlüğe ses çıkarmak, eleştirmek, hatta onları savunan bir avukat olmak yeterliydi.

Arjantin’de cunta döneminde gerçekleşen insan hakları ihlallerine karşı ilk örgütlü eylemi kadınlar gerçekleştirdi. Zorla kaybedilen çocuklarının akıbetini öğrenmek için kurumların bekleme odalarını aşındıran, bu esnada yetkililerin aşağılamalarına maruz kalan kadınlar arasında Plaza de Mayo’da toplanma önerisi çıktı. Bu meydan, Arjantin’in İspanya’dan bağımsızlığını ilan ettiği, Arjantin tarihi boyunca pek çok farklı grubun hak talebinde bulunmak için toplandığı mekandır. Meydanın çevresi ise Başkanlık binası, katedral ve önemli bankaların binaları ile çevrili olduğu için Arjantin’in güç merkezi olarak da anlamı vardır. 30 Nisan 1977’de, bir Cumartesi günü gerçekleşen ilk oturma eylemine 14 kadın katılır. Bu kadınlar Azucena Villaflor de De Vincenti, Berta Braverman, Haydée García Buelas, María Adela Gard de Antokoletz, Julia, María Mercedes ve Cándida Gard (dört kızkardeş); Delicia González, Pepa Noia, Mirta Baravalle, Kety Neuhaus, Raquel Arcushin, ve Senora De Caimi’dir.

Meydanda her Perşembe toplanan kadınların sayısı her geçen gün arttı. Zorla kayıplar arttıkça, eyleme katılan annelerin sayısı da arttı. 1977 yılının sonlarına gelindiğinde 14 ile başlayan sayı 150’yi bulur. Bir süre sonra çocuklarının beyaz bezlerini başlarına takmaya başlarlar, bezlerin üzerine kayıp çocuklarının isimlerini işlerler. Seslerini daha fazla duyurmak için 1977 Ekim ayında gazeteye yarım sayfalık bir ilan verirler. Yargıtay başkanı, silahlı kuvvetler komutanları, cunta liderleri ve Kilise’ye seslendikleri ilanda şunlar yazar: “Bir anne için en acımasız işkence, çocuklarının kaderi hakkındaki belirsizliktir. Masumiyetlerini veya suçluluklarını belirlemek için yasal bir süreç istiyoruz”. İlana kayıp çocuklarının isimlerini de eklemişlerdi. Aynı akşam oturmayı başlatan 14 kadından biri olan Azucena Villaflor kaçırılır ve kaybedilir.

Eylemin uluslararası ilgi görmeye başlamasıyla askeri cuntanın insan hakları ihlalleri görünür hale gelir. Buna karşılık hükümet bu kadınları deli ilan eder, hedef gösterir. Yabancı basının annelerle konuşmasını engellenmeye çalışır. Döver, öldürmekle tehdit eder. Tüm engellemelere karşı kadınlar eylemlerine aralıksız devam ederler ve seslerini duyururlar. 1983’te askeri diktatörlüğün sona ermesinin ardından suçluların cezalandırılması için mücadeleye devam etmişlerdir. Başa geçen sivil hükümet tarafından askeri yetkililerin affedilmesi önerisi anneler tarafından güçlü bir şekilde reddedilmiştir.

Kayıplara karşı benzer mücadeleler Bolivya, Brezilya, Şili, Uruguay ve Paraguay gibi ülkelerin yanı sıra 1990 yıllarında kaybedilen insanlar için Türkiye’de de verildi. Başka ülkelerdeki mücadelelere de ilham veren Plaza de Mayo eylemleri ilk günden beri sadece kadınlardan oluştu. Seslerinin ve eylemlerinin erkek egemen bir harekette kaybolmasını istemiyorlardı. Ayrıca erkeklerden daha dayanıklı olacaklarını düşünmüşlerdi. Sadece devlete karşı annelik iddialarını öne sürmekle kalmadılar aynı zamanda annelik değerleri tanımlarını yansıtacak şekilde siyasal sistemi dönüştürmeyi hedeflediler. Kendi çocuklarının kaybının ortaya çıkarılması talebi, tüm çocukların refahını sağlayacak sağlık hizmetleri, eğitim, istihdam, yönetime halkın katılımı ve uluslararası barış arayışı talepleriyle bütünleşmiştir.

Bouvard, M. G. (1994). Revolutionizing motherhood: The mothers of the Plaza de Mayo. Rowman & Littlefield.

https://libcom.org/history/1977-83-mothers-plaza-de-mayo-protest-disapearnces-argentina

http://www.womeninworldhistory.com/contemporary-07.html

https://en.wikipedia.org/wiki/Mothers_of_the_Plaza_de_Mayo

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.