‘Kriz, Yoksulluk ve Kadın Emeği’ sayımızda, ağırlaşan kriz koşullarının kadınların yaşamında yarattığı olumsuz etkileri, kadınlara yüklediği ek sorumlulukları, artan muhafazakârlaşmanın ve kadınlara yönelik şiddetin sonuçlarını, kadınların krizle baş etme stratejilerini ve tüm bu koşulların kapitalizme ve erkek egemenliğine karşı mücadelede sunacağı yeni olanakları tartışmaya açıyoruz.

Çok katmanlı bir krizin içinden geçiyoruz. Bu kriz sadece ekonomik terimlerle açıklanabilecek bir durum değil; politik, toplumsal, ekolojik, ideolojik boyutları olan, toplumun bir bütün olarak yeniden üretiminin krizi, kapitalist ataerkil yaşamın krizi. Önceki krizlerde olduğu gibi, bugün de krizin yükünü taşıyan ve en çok zarar görenler kadınlar.  Zira kriz, kadınlar için artan işsizlik, çok daha ağır şartlarda çalışmak zorunda kalmak, yaygınlaşan yoksulluk, artan bakım ve toplumsal yeniden üretim yükü, çoğu zaman da yükselen muhafazakarlık ve otoriterleşme anlamına geliyor. Krizler, bu nedenle, hem sınıfsal hem de ataerkil eşitsizlikleri pekiştirici bir işlev görüyor. Ancak aynı zamanda, kadınların mevcut eşitsizlikleri aşarak kırmaya başlayacağı, sermayeye ve ataerkiye karşı mücadeleyi örgütleyeceği yeni araçlara ve olanaklara da kapı açıyor.

‘Kriz, Yoksulluk ve Kadın Emeği’ sayımızda, ağırlaşan kriz koşullarının kadınların yaşamında yarattığı olumsuz etkileri, kadınlara yüklediği ek sorumlulukları, artan muhafazakârlaşmanın ve kadınlara yönelik şiddetin sonuçlarını, kadınların krizle baş etme stratejilerini ve tüm bu koşulların kapitalizme ve erkek egemenliğine karşı mücadelede sunacağı yeni olanakları tartışmaya açıyoruz. Krizin bu diyalektik işlevini sayımıza da yansıtmaya çalıştık ve dosyamızı çeşitli kadın örgütlerinden ve sendikalardan kadınlarla günümüz krizinin kadınlar üzerindeki etkilerini ve açtığı mücadele olanaklarını tartıştığımız söyleşimizle açtık. Takip eden makaleler kadınların günümüz koşullarında çalışma, yaşam ve mücadele dinamiklerine odaklanıyor. Bu bağlamda, Yalova’daki İranlı mülteci kadınların çalışma deneyimlerine bakıyor, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kreş uygulamalarını inceliyor, Gülpınar köyünde kadınların ekoloji mücadelesini anıyor, deprem bölgesinde kadınların verdiği muazzam emeği hatırlatıyor ve AKP’nin toplumsal cinsiyet politikalarını değerlendiriyoruz. Ayrıca, geçen yıl kaybettiğimiz Maria Mies’i sevgiyle anıyor, feminist teoriye ve mücadeleye yaptığı muazzam katkıları saygıyla selamlıyoruz. Bunlara ek olarak sayımızda kadınların kaleminden çıkan iki kitabı da tanıtıyoruz.

Bu sayının oluşumunda pek çok kadının emeği var; onlarla birlikte çalışmaktan büyük bir heyecan duyduk. Umarız heyecanımız satırlara yansımış, satır aralarına sinmiştir. Keyifli okumalar dileriz.

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.