Ataerkil toplum bir babadan onun sözünden çıkmayan kız çocukları yetiştirmesini bekler. Evlat katili olma pahasına hem de!
Babalık müessesesi, erkeklik performansının katarsise ulaştığı alanlardan biri olarak görülebilir. Bir baba olarak erkekliğine sahip çıkmanın en önemli göstergeleri, erkekliğinden şüphe edilmeyen erkek çocukları ya da sözünden çıkmayan kız çocukları yetiştirmektir.
(Neredeyse) kimse bir nonoş babası ya da orospu babası olmak istemez. ‘Orospu çocuğu’ bir küfür olarak kullanılsa da aslında bir insanın annesinin orospu olmasından kötüsü, çocuğunun orospu olması olabilir. Hatta belki o kadar kötüdür ki küfürlere bile konu olamayacak seviyededir. En ağzı bozukların, en delikanlıların bile kolayca ağzına almayacağı bir şeydir orospu babası olmak.
Orospuluk nerede başlar ve nerede biter? Peki, bir babanın evli olmayan kızı, belki de hiç evlenmeyeceği birine aşık olabilir mi? Onu öpebilir ve hatta onunla sevişebilir mi?
Bir babanın duygu analizi
Feminist kadınların duygularını incelediğim yüksek lisans tezimde belli duygulara odaklanmış ve bir duygusal akış tahmininde bulunmuştum: Değersizlik, utanç, öfke, umut ve güven.
Feminist kadınların duygularını, erkekler için tartışmanın çok makul olmadığının farkındayım. Zira, feminist olmanın, bir kadının hayatına kattığı olumlu duyguların erkeklerde bir karşılığının olması beklenemez. Ancak, baba – kız ilişkilerine bir de değersizlik, utanç ve öfke sarmalı üzerinden bakmak istedim. Şubat 2020’de, Ankara’nın Çubuk ilçesinde bir baba, 17 yaşındaki kızını (Şeyma Yıldız) öldürüp yol kenarına attı. Kısa süre sonra teslim oldu. Baba ve katil olma sıfatlarına sahip bu erkek, bir gazete haberine göre, ifadesinde şunları söyledi:
“İnternette erkeklerle fotoğraflarını gördüm. Erkek arkadaşı olduğunu da öğrenince tartışmaya başladık. Erkeklerle gezmemesi için uyaracaktım ama tartışınca kendimi kaybettim, arabada bulunan tabanca ile vurdum. Öldüğünü görünce de korkup yol kenarına bıraktım. Sonra kızımın cesedinin bulunduğunu, polisin olayı araştırdığını ve beni aradığını öğrenince gelip teslim oldum.”
Bunun üzerine pek çok şey söylemek istiyorum ama yazıyı dağıtmamak için kendime bir rota çizmem gerek. Bu nedenle, olayı incelemeye değersizlik duygusu ile başlamak istiyorum.
Babalık, değer, değersizlik
Tezimde “olduğu haliyle değerli görülmeyen insanların bir araya gelerek” toplumsal hareketleri başlattığından ya da sürdürdüğünden söz etmiştim. Böylesi bir biçimde bir araya geliş için, kendini değersiz gören bakış açısına eleştirel yaklaşmanın bir zorunluluk olduğunu öne sürmüştüm. Çünkü size değersiz olduğunuzu hissettiren bakış açısına hak verdiğiniz zaman ona karşı durmaya ihtiyaç duymazsınız.
Bunun yukarıdaki cinayet vakasıyla ne ilgisi var? ‘Katil baba’nın ifadesinde adım adım ilerleyelim: “İnternette erkeklerle fotoğraflarını gördüm.” Bir babanın lise çağındaki kızının erkeklerle fotoğraflarını görmesi ne anlama gelir? Peki, böyle bir vakadan sonra, bir erkeğin kendini bu sözlerle ifade etmeye girişmesi ne anlama gelir?
Başta bahsettiğim gibi, ataerkil toplum bir babadan onun sözünden çıkmayan kız çocukları yetiştirmesini bekler. Aslında babanın sözleri, ona ait değildir. Babanın sözleri aslında ataerkinin sözleridir ve bu yüzden babalar, ataerkinin arzu ettiği kadını yetiştirmeye çalışır. Evlat katili olma pahasına hem de!
Kızının erkek arkadaşı olduğunu öğrenince, sözünün geçmediğini fark eden baba, buna tepkisiz kalmayacaktır. Sözünü geçirmek için bir girişimde bulunacak ve bunun için ne gerekirse yapacaktır. Çünkü erkek arkadaşı olan bir kız çocuğu, ataerkil toplum nazarında babanın erkekliğini performe etmede başarısız olduğu anlamına gelir. Bu da babanın değerli erkekler camiasından, bir değersize dönüşerek dışlanmasını beraberinde getirir. Baba, camiada kalmak istiyorsa kendine özgü bir bakış açısı benimseyemez, kendi içinden gelen babalık rolünü üstlenemez. Camianın kuralları çerçevesinde babalığını sürdürmek zorunda.
Babanın şimdi tüm topluma, bu başarısızlığın bir yanlış anlaşılma olduğunu ve bu evde onun sözünün geçtiğini göstermesi gerek!
Babalık, utanç, ahlak
Tezimde utançtan söz ettiğim başlıkta bir görüşmecinin şu sözlerine yer vermiştim: “Utansam da yapacağım”. Bu inatçı tavır elbette kadınsıdır.
Haberdeki baba katilin sözlerine dönelim:“Erkek arkadaşı olduğunu da öğrenince tartışmaya başladık.” Bu cümlenin anlamı üzerine düşünmek için kendinize birkaç saniye verin.
17 yaşında bir gençsiniz ve bir sevgiliniz var. Bundan babanızın rahatsız olması için bir sebep görebiliyor musunuz? Ben bunu utanç olarak yorumluyorum. Bir önceki cümlede değersizler kervanına doğru yol aldığını fark eden baba, başarısızlığından ötürü utanç duyuyor. Çünkü kızı, onun sözünden uzun zaman önce çıkmış. Adam düpedüz erkekliği becerememiş! Şeyma’nın erkek arkadaşı, adeta babasının değersizliğinin tescili gibi ikisinin ortasında duruyor. Bir genç kızın, neleri göze alarak içinden gelen hayatı yaşamaya çalıştığını görebiliyor musunuz?
Feminist bir kadının utançla kurduğu ilişki inatçılığa evrilebilirken bir erkek için utanç, karşısında dik duramadığı bir duygu. Utanç duyduğu şeyi kabul edip onunla yaşamaya çalışmak ve ona yeni anlamlar yüklemek, ataerkil erkek cemaatinden çıkarılmasını gündeme getirecek. Bu cesaret ister. Utanç içindeyken dönüşmek ve ahlakçılığın karşısında kızının yanında dik durmak hatırı sayılır bir cesaret ister.
Bu aşamada elinde iki seçenek vardır: kızının yanında olmak ya da cemaatteki yerini korumaya çalışmak. Babaların pek çoğu ikincisini seçtiği için kızlarını yalnız bırakır – neyseki bu kızların bir kısmı feminizmde buluşur.
Babalık, öfke, (?)
Şeyma’yı öldüren, bir anlık öfkeymiş gibi duruyor. Çünkü babanın sözleri şöyle devam ediyor: “Erkeklerle gezmemesi için uyaracaktım ama tartışınca kendimi kaybettim, arabada bulunan tabanca ile vurdum.” Oysa Şeyma’yı öldüren babası. Babası Şeyma’yı erkekler cemaatindeki yerini kaybetme korkusuyla bir seçim yaparak öldürdü. Şeyma’nın yanında duracak, erkeklikten çıkarılacak cesareti ve belki de isteği olmadığı için öldürdü.
Feminist kadınlardaki değersizleştirme ve aşağılanmaya karşı farkındalık, erkeklerde ender olarak görülüyor. Kadınlar, suçluluk hissine zaman zaman kapılsa da, içten içe bunun kendi suçları olmadığını biliyor. Utanç veren bir eylemden suçluluk duymayan kişi yaptığını bir hata olarak görmüyor. Haliyle, burada düzeltmesi gereken bir hatadan söz edemiyoruz. Feminist kadınlar, en azından benim tez için görüşme yaptıklarım, hatanın kendilerinde değil ataerkil düzende olduğunu biliyor.
Ancak tek arzusu erkeklerin yanında yer alabilmek olan babanın bir şekilde kızını dize getirmekten başka çaresi yok. Kızının erkek arkadaşının olması, onun yeterince erkek olmadığı bilgisini bu kadar ortaya dökmüşken erkeklik çıtasını biraz daha üste çıkarmak zorunda. Çünkü kızını, o erkek cemaatini sevdiği kadar sevmiyor. Ben babanın bu sözlerinde bir öfke değil, bir seçim görüyorum. Kızının yanında olmak yerine, cemaatindeki yerini korumak için elinden geleni ardına koymayan yetişkin bir erkeğin iradesiyle ve kararlılıkla yaptığı bir seçim.
Oysa baba, Şeyma’yı o arabaya aldığında, erkek arkadaşı olduğunu bildiğini ve çevre ne derse desin bu konuda yanında olduğunu onunla paylaşıp, Şeyma’nın en sevdiği meyveden alıp eve dönmeyi de seçebilirdi. Bundan sonra Şeyma, kendini daha güvende hissedebilirdi.