Türkiye’deki lezbiyen feministler öncelikle lezbiyen görünmezliğine vurgu yapar. Çünkü onlara göre heteroseksüel varsayılmak tamamen homofobinin ve lezfobinin unsurlarından biridir.
“Feminist hareket ile lezbiyen feministlerin birlikte inşa etmeye çalıştığı bu birlikteliği bir gün herkes tartışmasız kabul edecek” (Yasemin Öz,2007)
Türkiye’de lezbiyen feminizm okuması, genel feminizm okuması açısından önemli bir alt fraksiyonu oluşturur. Feminizme lezbiyen kadınlar açısından bir pencere açılmasının, bir diğer deyişle Türkiye’deki feminizmin cinsel yönelimi içermesinin lezbiyen feministler sayesinde olduğu söylenebilir.
Türkiye’de lezbiyen feminizmin örgütlü olarak 1990’lı yıllardan sonra oluşmaya başladığı söylenebilir. Bunun öncesinde lezbiyen feministler LGBTİ+ ve feminist oluşumlarda örgütlendi; 90’lardaysa kendi seslerini duyurma, lezbiyen kadınlarla bir araya gelme amacıyla kendi lezbiyen feminist örgütlerini kurmaya başladılar.
Lezbiyenlerin birbirlerini bulabilmesi amacıyla kurulan ilk lezbiyen grup olarak bilinen Venüs’ün Kızkardeşleri Mart 1995’te İstanbul’da kurulur (KaosGL, 1995; Yıldız, 2007). Lezbiyenleri bir araya getirmeyi, birlikte dayanışmayı amaçlayan grup, evde toplanarak bilinç yükseltme etkinlikleri yapar.
13 Mayıs 1998’de Ankara’da Sappho’nun Kızları kuruluşunu ilan eder. 2 yıl faaliyet gösteren Sappho’nun Kızları kendilerine ait bir broşür çıkarıp kendi sözlerini duyurmayı başarır. Broşürde lezbiyen nedir sorularına açıklamalar getiren Sappho’nun Kızları, lezbiyen feminist tarihin önemli dinamiklerini oluşturur. Broşürdeki bazı kısımlardan alıntılanacak olunursa:
“Lezbiyen kravat takan erkeksi kadındır, çocuk ya da kadın tacizcisidir, porno dergilerinden size şehvetle bakan başka bir kadınla sevişen kadındır, erkek bulamayan çirkin kadındır, masum heteroseksüelleri baştan çıkaran vamp kadındır, dejenere bir cinsellik yaşayan isterik kadındır, kapitalizmin artığıdır….
Toplumun lezbiyenliğe dair tüm bu gözyaşartıcı yaklaşımlarını görünce onları rahatlatalım dedik. İşte gerçekleri açıklıyoruz.. blamp!…
Sizi hayal kırıklığına uğratacağız ama sizden bir farkımız yok!…”
Sappho’nun Kızları, lezbiyen ve biseksüel kadınların kendi seslerini duyurmalarında önemli gruplardan biri olur. 2 yıl süren mücadele sonrasında, maddi imkanların sınırlı olması sebebiyle kendi sözlerini üretmeye KaosGL içerisinde devam edeceğini açıklar.
2002 yılında ise yeni bir lezbiyen feminist oluşum kurulur: Ötek-i Ben Lezbiyen Feminist Oluşum. Oluşum, kendilerine ait dergi çıkararak lezbiyen feminizme önemli katkıları olan metinler üretir. Dergide feminizm ile lezbiyenliğin harmanlandığı çalışmalar yer alır. Çoğu topluluğun dağılma sebebi olan, finansal zorluklardan kaynaklanan sorunlar sebebiyle kendini fesheder. (Ötek-i Ben, 2003).
2015 Temmuz ayında ise lezbiyen ve biseksüel kadınların bir araya geldiği LezBiFem kurulur (Dinçer, 2018). Yol arkadaşlarından hareketle Zeliş ismini verdikleri bir bülten çıkarırlar, düzenli toplantılar yaparak İstanbul’da lezbiyen kültürünün yaşamasına katkıda bulunurlar. 2 yıl aktif bir oluşum olarak çalışmalara devam eden LezBiFem birçok lezbiyen ve biseksüel kadına ulaşır. Hareketin örgüte dönüşme hikayesinin en güzel örneğini gösteren LezBiFem günümüzde aktif olmasa da içinden bir grubun oluşturduğu LezBiDüş lb+ kadın+ları kapsayan sözlü tarih çalışmaları yürütüyor.
Türkiye’deki lezbiyen feminizm düşüncesi de diğer ülkelerde olduğu gibi şahsına münhasır olmuştur. Bu durumun sebebi olarak, lezbiyen feministlerin deneyimlerinin ve maruz kaldıkları ayrımcılık biçimlerinin her ülkede farklı olması gösterilebilir.
Türkiye’de lezbiyen feministlerin diğer ülkelerde hareketlerin tartışmalarını takip ettikleri söylenebilir (bkz. Öğüt, 2011; Öğüt, 2012:31-32). Lezbiyen feminizm kuramını değil, feminizmi esas alan lezbiyen feministler LGBTİ+ alanı da kapsayan bir tartışma zemini yaratır (bkz. Ersoy, 2011; KaosGL, 2018). Lezbiyen feminizm okumasını önce cinsel yönelim bağlamında, sonrasında feminizmle harmanlayan bir yaklaşıma sahiplerdir. Buna göre Türkiye’deki lezbiyen feministler, hem kadın hem de lezbiyen oldukları için çifte ötekileştirme ile karşı karşıya kalırlar (bkz. Hilal, Leman, Özlem, 2011:40-41; Filiz, 2002:21; Oyaburcu, 2002:19-20; Öz, 2007:24-25; ÖTE-Kİ Ben, 2000: 57). “Kadın” denince akıllara gelenin heteroseksüel kadın; eşcinsel deninceyse eşcinsel erkek olmasından şikayetçilerdir (Hilal, Leman Sevda, Özlem Ç., 2011; Öğüt, 2011:295; Ersoy, 2011:425). Bu yüzden Türkiye’deki lezbiyen feministler öncelikle lezbiyen görünmezliğine vurgu yapar. Çünkü onlara göre heteroseksüel varsayılmak tamamen homofobinin ve lezfobinin unsurlarından biridir. Homofobinin ataerkil toplumsal yapının ayrılmaz parçası olduğunu vurgulayan lezbiyen feministler, LGBTİ+ ve feministlerin bir araya gelmesi gerektiğini söylerler. Amerika’daki lezbiyen feminizme değil, kendi feminist bilgilerine ve yaşadıkları sorunlara öncelik verdiler (bkz. Ersoy, 2011; Feminist Politika, 2015:53; KaosGL, 2018).
Cinsel yönelim bağlamında yeni bir söz üreterek lezbiyen feministler, lezbiyenliğin ister “doğuştan”, ister kişinin kendini keşfetmesi bağlamında “sonradan” kazanılan bir özellik olabileceğinin altını çizer (Güler, 2015:15; Mogan, 2002:82). Burada bahsedilen Amerika’daki lezbiyen feminizmin ürettiği “politik lezbiyenlik”[1] kuramı değildir, fakat politik lezbiyenliğe mesafeli de yaklaşılmaz (bkz. Mogan, 2002:82).
Tıpkı diğer ülkelerdeki gibi, Türkiye’de de lezbiyen feministler de “lezbiyen” tanımını farklı anlamlar katarak yapar. Çoğunlukla heteroseksist bir toplumun kendilerini nasıl tanımladığını aktaran lezbiyen feministler (KaosGL, 2018b), kimi zaman bu tanımlar üzerinden performatif bir yöntem izlemiştir (bkz. Ersoy, 2013:44-45; Ersoy, 2011:40-41). Örneğin, Burcu Ersoy’un “Sapkın sevici” tabiri ile lezbiyenlere yönelik yapılan yaftalamalara karşı duruşu gösteren ifadelerine rastlamak mümkün (Ersoy, 2011:40-41).
Heteroseksist yapının bütün kadınları belli kategorilere yerleştirdiğini vurgulayan lezbiyen feministler, ataerkil yapının ortadan kalkması ile kadınların özgürleşeceğini vurgular. Heteroseksüel cinsel yönelime olan bir tepki değil, sistemin heteroseksüel natrans kişilere hitap ettiğinin altını çizmiştir.
Lezbiyen feministler amaç ve strateji konusunda ise çoğu sistemin ataerkil yapıdan arınmasını talep etmiştir. Lezbiyenlerin hukuki, sosyal, siyasal, ekonomik vs. tüm alanlarda özgür ve eşit olmasını isterken; örgütlenmek ve bir araya gelip söz üretmek de hareketin stratejileri arasındadır.
Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’deki lezbiyen feministler de bulundukları coğrafyada yaşadıkları deneyimler neticesinde kendi sözlerini üretmiştir. Atakeril, heteroseksist yapıya getirdikleri eleştiriler; lezbiyen görünmezliğine yapılan vurgu, lezbiyen kültürünün gelişmesine dair katkıları araştırılması, okunması gereken feminizm tartışmalarındandır.
Kaynakça
- Dinçer, Yeşim (2018), “14 Temmuz 2015: İstanbul’da Lezbiyen Biseksüel Feministler’in ilk yürüyüşü”, ÇatlakZemin (14 Temmuz 2018), https://catlakzemin.com/14–temmuz–2015–istanbulda–lezbiyen–biseksuelfeministlerin–ilk–yuruyusu/ .
- Ersoy, Burcu (2011), “Her Kadın Heteroseksüel Değildir”, Cinsel Yönelimler ve Queer Kuram, Cogito 65-66, Bahar 2011, YKY, İstanbul, ss.411-430.
- Feminist Politika (2015), “Adı Üstünde; lezbiyen biseksüel feministler*”, Kadınlar hayatlarına sahip çıkıyor, Feminist politika 28, Güz 2015, ss.53.
- Filiz (2002), “Lezbiyenlerin Görünürlüğü ya da görünmezliği”, KaosGL 71, Ocak-
Şubat 2002, s.21. - Güler, Feride (2015), “Cinselliğim benim mi?”, Kadınların Yol Hikayeleri, Feminist
Politika 27, ss.14-15. - Hilal, Leman Sevda, Özlem Ç. (2011), “Cinsel Şiddetle Mücadelede Lezbiyen Deneyiminin Görünmezliği”, Taciz, KaosGL 121, Kasım-Aralık 2011, ss.40-41.
- KaosGL (1995), “Venüs’ün Kızkardeşleri”, KaosGL 7, Mart-Nisan 1995, s.16.
- KaosGL (2018), “Lezbiyen Örgütlenme: Sapphonun Kızları ve Lezbiyen Biseksüel Feministler”, Yaşlılık, KaosGL 160, Mayıs- Haziran 2018, ss.54-56.
- Mogan, Nursel (2002), “HÜLYA TARMAN”, Toplumsal Ekoloji 2, Ekim 2002,
81-88. - Oyaburcu (2002), “Eşcinselim, Varım; Lezbiyenim, Yokum…”, KaosGL 71, Ocak-
Şubat 2002, ss.19-20. - Öğüt, Hande (2011), “Lezbiyen Edebiyat ve Eleştiri”, Cinsel Yönelimler ve Queer Kuram, Cogito 65-66, Bahar 2011, YKY, İstanbul, ss.287-321.
- Öğüt, Hande (2012), “Lezbiyen aşkın feminist eleştiri için kazanım ve imkanları- I”,
Pek tabii aşka veda, Feminist Politika 16, Sonbahar 2012, ss.31-32. - ÖTE-Ki ben (2000), “ÖTE-Kİ ben/AYLIK LEZBİYEN-FEMİNİST DERGİ
PROJESİ”, KaosGL 67, Temmuz-Ağustos 2000, s.57 - Öte-Ki Ben (2003), “Lezbiyen Örgütlenmesinin Önündeki Engeller”, KaosGL 75, Ocak-Şubat 2003, ss.13-20.
- Öz, Yasemin (2007), “Homofobiye karşı feminist hareket deneyimleri”, KaosGL 93,
Mart-Nisan 2007, ss.24-25. - Rich, Adrienne (1980), “Compulsory heterosexuality and lesbian existence”, Signs
5(4), pp. 631– - Yıldız, Deniz (2007), “türkiye tarihinde eşcinselliğin izinde escinsel-lik hareketinin tarihinden satır başları-2: 90’lar”, Türkiye’de Feminizm ve Eşcinsellik, KaosGL 93, Mart-Nisan 2007, ss.46-49.
[1] Politik lezbiyenlik kuramı lezbiyen feminist olan Adrienne Rich’in 1980 yılında lezbiyen tanımlarının kavramlarından biri olan “lesbian continuum” kelimesinden sonra gündeme gelmiştir. Politik lezbiyenlik, bir kadın cinsel anlamda bir kadın ile ilişkilenmese de sisteme karşı çıkmak için heteroseksüel olmayarak verdikleri tepkiyi işaret eder. Diğer bir deyiş ile ataerkil sisteme karşı çıkış olarak lezbiyenliği “seçen” kadınlar politik lezbiyen olarak tanımlanır (Rich, 1980).