Cinsel şiddet mağdurunun, mükemmel ve iyi bir kurban olabilmek için, yeterince usturuplu giyinip, insan dışı canavara karşı direnip, ses telleri patlayana kadar bağırıp, öldürülme riskini göze alıp, şikayetçi olup, tüm bu sürece psikolojik durumunu yansıtmaması beklenir.

Bantu Embrace, Mikela Henry-Lowe

İzlediğim bir filmde karakterlerden biri diğerine şöyle diyordu; bu adam seni taciz ettiyse neden fotoğrafı buzdolabımızda? Benzer pek çok cümle yankılandı zihnimde.

Neden polise gitmedin?

Şimdiye kadar nasıl anlatmazsın?

Neden sakladın?

Hoşuna gitti mi?

Sevgilisi / eşi olmasa ister miydin?

Soruların sebebini düşündüm. Bir kadın isteği dışında gelişen bir olayı anlatıyorsa ve yaşadığı olayı taciz olarak adlandırıyorsa, bu durum neden hoşuna gitsin? Toplum neden hoşuna gidebilme ihtimalini düşünüyordu? Ya da olayı bir sebepten yargıya taşımayan kadın, neden suçlanıyordu? Sorunun aslında algılarımızdan kaynaklandığını fark ettim. Tacizci, tecavüzcü, istismarcı gibi kavramları ötekileştiriyoruz. Tecavüzcü denildiğinde pek çoğumuzun zihninde gece yarısı “masum” bir kadının peşine takılan, insan dışı ve psikopat, korku filmlerinden fırlamış bir canavar canlanıyor. Bir eyleme sanki karakter özelliği varmış gibi davranıyoruz. Cinsel saldırı bir şiddet eylemi, elinde bıçağı olan maskeli bir canavar değil. Fail böyle bir canavar da olabilir fakat konumuz bu değil. O saatte orada ne işi varmış gibi saçma soruların sorulmasının sebebi de aynı algı. Ama genellikle o saatte evinde, güvendiği bir evde, güvendiği birileri tarafından şiddete uğruyor pek çok kadın.

Yalnızca istismarcının değil, kurbanın da belirli bir karakter özelliği var. Mesela kurban yeterince bağırmış mı? Direkt polise mi gitmiş? Halkın beklediği kadar kapalı kıyafetler mi giymiş, gece dışarılarda mı gezmiş? Mükemmel bir kurban olabilmek için, gereken her şeyi ama her şeyi yapmış mı? Cinsel şiddet mağdurunun, mükemmel ve iyi bir kurban olabilmek için, yeterince usturuplu giyinip, insan dışı canavara karşı direnip, ses telleri patlayana kadar bağırıp, öldürülme riskini göze alıp, şikayetçi olup, tüm bu sürece psikolojik durumunu yansıtmaması beklenir. Eğer bunları yapmazsa kurban, kötü kurbandır. Ve ne yazık ki başına gelenlerden dolayı en az istismarcı kadar suçlanır ve sorgulanır.

Tanıdık istismarcı hikayesinde, kurban, genellikle mükemmel kurban değildir. Büyük bir travmadan sonra her kadın, yaşanılanlara farklı tepkiler verir. Hatta genelde alışık olduğumuz depresyon, anksiyete, panik atak gibi tepkileri daha nadir görürüz. Çoğu kadın böyle durumları saklamaya, üstünü kapatmaya ve hayatına devam etmeye çalışıyor. İstismarcı portföyü insan dışı bir canavar olduğu için, kurban onu istismar eden yakınını kafasında nereye oturtacağını tam olarak bilemiyor. Çünkü sevilen, güvenilen ve değer verilen o kişi, algılarımızdaki canavara benzemiyor. Bu durum ağır travmalar yaşayıp zaten mağdur olan kişinin, bir de kendisini sorgulamasına sebep oluyor. Acaba ben mi yanlış anladım? Acaba yanlışlıkla mı dokundu? Fark etmeden ben mi yeşil ışık yaktım?

Bunlar ve benzeri pek çok soru psikolojik açıdan oldukça yıpratıcı oluyor. Mağdur böyle bir gerçekle ortaya çıkınca, nasıl tepkilerle karşılaşılacağını da kestiremiyor. Bir yandan yaşadığı travmayı atlatmaya bir yandan da tüm o saçma sorularla uğraşıp, yaşadığı olayın başına gelmesini istemediğini çevresine kanıtlamaya çabalıyor. Mükemmel kurban olma zorunluluğu yaşıyor. İstismarcı yabancıyken bile toplumsal baskı nedeniyle söylemek yeterince zorken, istismarcının tanıdık olması bu süreci daha da zorlaştırıyor.

Neden sesini çıkartmadın, polise git demek kolay olsa da, diğer bir nokta sonrasındaki tehlikeleri kimsenin düşünmemesi. Sevilen ve güvenilen bir istismarcı, zaten mağdurun hayatının içindedir. Evini biliyor olabilir, evinden biri olabilir. Ailesiyle ve arkadaşlarıyla tehdit edebilir. Çünkü istismarcı ile yaşanılan bir ortak çevre var. Çünkü bu kişi mağdurun hayatının içinde. Bu kişi mağdura nerelerden zarar verebileceğini biliyor, mağduru vuracağı, yaralayacağı yerlere hakim. Onu nelerle korkutması gerektiğini, nasıl manipüle edeceğini herkesten, herkesten iyi biliyor. Bir de bunlara insanların, ‘o senin yakınındaydı, şimdiye kadar nasıl fark etmedin’ baskısı ekleniyor.

Özellikle kadınların neden hemcinslerine karşı yargılayıcı davrandığını anlayamıyorum. Yakın çevresinde bu gibi olaylara şahit olan insanların, herkesin farklı bir hikayesi olabileceğini ve her insanın zorluklara farklı tepkiler verebileceğini artık fark etmesi gerekiyor.

 

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.