Çay bölgeye ilk geldiğinde kadınlar ve çocuklar üretim sürecinin her aşamasında bulunuyordu. Kadınlar üretim sürecinin her aşamasında görünür ve etkili iken çaylık arazilerin mülkiyeti söz konusu olduğunda birden görünmez hale gelmekteydi.

Çay fidanlık setleri oluştulurken otları kesen kadınlar, 1936. Recep Koyuncu Koleksiyonu

Çay, Doğu Karadeniz Bölgesi’nin ana geçim kaynağı ve ‘monokültür’ bir ürünüdür. Emek yoğun zorlu bir sürecin ürünü olan çayın bütün yükünü kadınlar taşır; kadınlar ‘sırtında sepeti’ stereotipinden hareketle tarladan sofraya -hatta sofraya servisine kadar- çayın bütün emek yükünü sırtlarlar. Ancak tüm bu emek etkinliklerine rağmen geliri doğrudan alamayan, gelire erişemeyen ve toprak üzerinde söz hakkı olmayan -hatta çoğu zaman ‘çayı ben servis etmiyorum’ deme lüksüne bile sahip olmayan- yine kadınlardır. Kadın toprağı eker, biçer; çayı toplar, satar, servis eder ama kendine ait bir karış toprağa çoğu zaman erişemez.

Oysaki çay tarımının Doğu Karadeniz Bölgesi’nde devlet eliyle yaygınlaştırıldığı erken dönemlerde çaylık tesisi taahhüdüne girenlerin yüzde 50, hatta daha fazlasının kadın olduğu bilinmektedir.[1] Kadınların tarihsel olarak çayda toprak mülkiyeti ile kurdukları ilişkinin anlaşılması açısından önemli bir başlangıç noktası oluşturan bu bilgi bizi, çay tarım ve sanayisinin tarihinde çayın tarladan sofraya bütün emek yükünü taşıyan kadınların, çayın gelirine ulaşıp ulaşamadığı ve eş zamanlı olarak çay bahçesinin mülkiyetine sahip olup olmadığı sorusunun peşine düşürerek toplumsal cinsiyete duyarlı bir veri üretiminin mümkün olup olmadığını araştırmaya yönlendirdi. Bu araştırmada temel sorunsalımız çay tarımında kadınların toprak ya da toprak dışı bir mülkiyete erişiminin olup olmadığı, bu mülkiyetin görünürlüğü, toplumsal cinsiyet ilişkilerinden kaynaklanan dezavantajların sorgulama konusu edilip edilmediği olmuştur. Bu amaçla AĞ-DA Eren Deniz Tol Araştırma ve Savunuculuk Destek Programı kapsamında tarımsal bir ürün/meta üzerinden yapılan mülkiyet/sahiplik ilişkisinin nicel verisini ortaya çıkarma amacıyla bir araya geldik.[2] Çay tarım ve sanayisinin ilk çalışmalarının yapıldığı Rize’yi merkez alarak kurumlarla yüz yüze görüşme, CİMER üzerinden veri talebi, Rize’nin merkez ve sekiz ilçesinde saha araştırması ve yarı yapılandırılmış görüşmeler yoluyla kapsamlı bir araştırma yürüttük.[3]

Ne gerek var…

İlk olarak toplumsal cinsiyete duyarlı verinin derlenmesini hedeflediğimiz çalışmamızda, çay tarımı ve sanayisi için önemli kurumlar olan ÇAYKUR Genel Müdürlüğü, İl-İlçe Tarım Müdürlükleri, Tapu Kadastro İl Müdürlüğü ve Sosyal Güvenlik Kurumu İl Müdürlüğü’nden bu alandaki veriyi talep ettik. Bu talebimizi CİMER’e yaptığımız başvurular ve yüz yüze görüşmeler ile sözü edilen kurumlara ilettik. Sayısal ve zaman boyutu olan tapu/ruhsat sahipliği ile ilgili resmi kurumlardan bilgi talebimiz çoğu zaman “özel çalışma gerektirmesi”, “kadın-erkek üzerinden ayrıştırılmış veriye ne gerek olduğu”, gibi gerekçelerle karşılıksız kaldı. Örneğin ÇAYKUR yetkilileri toplumsal cinsiyete duyarlı veri talebimize şu karşılığı verdi: “Ticari müesseseyiz biz. Yaş ve cinsiyete göre veri tutmamıza gerek yok. Üreticinin cinsiyeti bizi ilgilendirmez. Çaylık alanlarının cinsiyeti yok. Kadınla ilgili hiçbir şey yok” (Nisan 2022, Rize). Çay tarımı ile ilgili kişisel arşivleri olan şahıslarla yapılan görüşmelerde de bırakın toplumsal cinsiyete dayalı veri üretimini, en genel kategorilerle derlenen verilerin bile yeterince korunmadığını öğrendik.

Buna ek olarak toprak mülkiyeti için açılan dava sayısında son dönemde bir artış olduğunu gözlemleyip kişisel ilişkilerimiz aracılığıyla Rize’de avukatlık yapan kişilerden bu gözlemi doğrulayacak bilgiye ulaştık. Buna göre ecrimisil (haksız işgal) davalarını kadınların hak aramak için açtığını ama çoğu zaman maddi koşulların yetersizliği nedeniyle bu davaları açmaktan geri durduklarını öğrendik. Ayrıca kadınlara dava açmamaları için aile ve geniş sosyal çevreleri tarafından baskı da yapılmaktaydı. ÇAYKUR yetkilisi bir kadın görüşmeci ecrimisil davaları ile ilgili şu gözlemini aktardı: “Ecrimisiller arttı hep. Yazıyoruz mahkemelere. Mahkemelerden alınabilir. Ayda belki 5 yazıyorduysam 25 yazıyorum. Zamanında verilmediği için zor. Bizim kurum olarak mülkiyet belirleme hakkımız yok. Mahkemeler bile 5 yıl geriye dönük maliyet veriyor. Ama 5 yılda bir ecrimisil alınmak zorunda. Ecrimisil genelde Rize bölgesinden geliyor. Bizim o taraf daha iyi. Merkeze bağlı köyler daha kötü. Boşanmalar da arttı.” Resmi kurumlardan zaman ve cinsiyet boyutu olan mülkiyet bilgisine erişemeyeceğimizi öğrendikten ve bu yönde herhangi bir talebin karşılanmasının zorluklarına ilişkin beklentimiz doğrulandıktan sonra sorularımızı çayı eken ve toplayanlara yöneltmeye karar verdik. Bu kapsamda 38 kişi ile birebir ve derinlemesine mülakatlar yaptık. Görüştüğümüz kadınların yüzde 70’i 45 yaş ve üzeriydi ki; bu aynı zamanda tarımsal üretimi yapanların yaşlanıyor olduğuna dair de bir gözlem sunmaktaydı.

Köyde kadınların üzerine tapulu arazi yok…

Çay bölgeye ilk geldiğinde kadınlar ve çocuklar üretim sürecinin her aşamasında bulunuyordu. Kadınlar üretim sürecinin her aşamasında görünür ve etkili iken çaylık arazilerin mülkiyeti söz konusu olduğunda birden görünmez hale gelmekteydi: “Benim annem bu mahallenin aşağıdaki mahallesinden. Yıllarca çayı her şeyi o dikti, kadastro geldiğinde kızları hiç hesaba koymadılar. Annem teyzem kızlar yok ortada. Hep kendi üzerlerine aldılar. Annem mahkemeye verdi, şey etti, hiçbir şey hak edemedi, nedendir bilemiyorum. Şimdi hep dayılarımın üzerine”.

Son yıllarda tapu ve çay ruhsatı edinmek için yapılan başvuru sayısında artış olduğu bilgisine rağmen kadınların ne çaylık arazinin mülkiyetine ne de çay toplama gelirine erişimi vardı. Özellikle 2011 yılında 6111 sayılı yasa sayesinde hiç olmazsa çay ruhsatı sahipliği üzerinden emeklilik geliri elde etmek isteyenlerin çay ruhsatı edinmek için yaptığı başvurular sınırlı kalmıştı:

-Köyde, kadınların üzerinde tapulu arazi yok.

-Hiç mi yok?

-Hiç yok. Neredeyse hiç yok fakat çay karnesi çıkartılmıştır. Hemen hemen her evde bir kadında çay karnesi vardır diyebilirim. O da, tamamen işte şey için, son yıllarda emeklilik, çay karnesi üzerinden emeklilik olunabildiği için heveslenip, kadınlar da emekli olsun diye yapılmıştır. Veyahut erkeğin üzerinde icra vb. sıkıntılar olduğu için, takılmaması için kadına devredilmiştir. Ya sadece çay karnesi verilmiştir. Ama hiçbir kadın çay karnesindeki parayı gidip de alıp da ben bunu kullanayım deme hakkına asla sahip değildir. Bir tane örnek gösteremez bana kimse”.

Yapılan görüşmelerden kadınların çay ruhsatı edinebilmesinin çoğu zaman eşinin ya da ailedeki diğer erkeklerin yaşadığı hukuki sorunlar (icra vb.) sayesinde ya da bu erkeklerin ölümü sonrasında gerçekleştiği sonucu çıkıyordu. Öyle ki kadınlar kendi bahçelerinde topladığı çayın geliri üzerinde söz sahibi olamadıkları gibi başka bahçelerde çay toplayarak elde ettiği gelir üzerinde de söz sahibi değildi:

“-Sen çay topladığın zamanda çayın parası kime gidiyordu?

-Bana hiç vermediler ki.

-Sana gelmiyor hiç, kocana mı gidiyordu?

-Kocama gidiyordu herhalde hiç haberim yoktu ki. O da bana vermezdi. Bak mesela çay bittikten sonra günlüğe giderdim parayla onu bile vermediler. Benim paramı eşim yollardı alırdım öyle giderdim”.

Türkiye genelinde olduğu gibi Rize’de de ortalama tarım arazisi büyüklüğü 5-10 dönüm arasında değişmektedir. Araştırma sonucunda ilçe ve köyler arasında farklılaşsa bile, arazi büyüklüğü ile kadınların toprak-çaylık mülkiyeti arasında doğrudan ilişki olduğunu gördük. Çaylık arazilerin daha da küçüldüğü yerlerde mal paylaşımı konusunda büyük sorunların oluştuğu, diğer yandan arazi büyüklüğünün daha fazla olduğu ilçelerde ise kadınlara özellikle toprak sahipliği verilmesi konusunda katı ataerkil tutumlar olduğunu tespit ettik. Çaylık arazilerin büyük olması halinde kadınlara hisse vermemek daha yaygındı. Kadınlara toprak üzerinden hisse vermek mülkü başka haneler ile bölüşmekle aynı anlama geldiğinden topraklar sadece erkeklere pay edilmekteydi. Görüştüğümüz kadınların önemli bir kısmı ya kendilerinin ya da çevrelerindeki diğer kadınların aileleri ile toprak talebi üzerinden anlaşmazlıklar yaşadığını belirtmekteydi: “Benim babam 34 yaşında öldü, 9 yaşındaydım. 18 yaşına kadar benim hiçbir şeyim olmadı, anlamıyordum çünkü. Annem vasiydi ne yaptı ne etti bilmiyorum. 20 yaşında bununla evlendim. O zaman ele aldım. Balta çektiler bana, tabancayla vurmak istediler, buraya gelme, eşime haber yolladılar …”  Kadınlara toprak yerine toprak-dışı mülkiyet yani ev, araba, nakit para gibi alternatifler sunulmaktaydı. Kadınlar da bu yerleşik tutumu çoğu zaman çaresizce kabullenerek “zaten ihtiyacım yok”, “benim durumum iyi” ya da “ailemle aram bozulur” gibi gerekçelerle kabullenmişti.

Toprağı vermezse alırım…

Diğer bir gözlemimiz 45 ve üzeri yaşlardaki kadınlar arasında toprak talebi için dava açma ve hak talep etme fikrinin yaygınlaşıyor olduğuydu. Bu kadınlar daha genç yaşlarda dava açmadıkları için pişmanlık duyduklarını belirtmekteydiler. Bununla birlikte bu pişmanlık yukarıda değindiğimiz nedenlerden ötürü dava açma eylemine dönüşmemişti. Ataerkil ilişkiler piyasa ilişkilerinin bu denli yaygınlaşmasına rağmen o denli güçlüydü ki, kız çocuğu olan kadınların kız çocuklarının hakları için bile olsa dava açmasını engelliyordu. Kız çocuğu olan kadınlar da bu işleyişten yana idiler: “gelenek yüzünden yani, hani biz istemediğimiz gibi kızım da istemez”. Yaşı genç olan görüşmeciler farklı gerekçelerle çaylık arazi ile ilgilenmediklerini belirtmelerine rağmen “toprağı vermezlerse alırım” demekteydi, ama yaş ilerledikçe bu beyan fiili bir toprak talebine dönüşmüyordu. Kadınlar yaşları ilerledikçe, ailelerinden erkekler öldüğü için hisseli tapu veya ruhsat sahibi olabiliyordu. Bununla birlikte ruhsat sahibi olmayan kadınların oranı hâlâ yüzde 70’lerdeydi.

Ayrıca sınırlı da olsa ruhsat sahipliğinde artış, kadınların çay gelirine doğrudan ulaştıkları anlamına gelmiyordu. Çay ruhsatı olanların önemli bir kısmı, yukarıda değinildiği gibi, erkeklerin haciz vb. durumlardan kaçınma isteklerinin dolaylı sonucu olarak ruhsat sahibi olmuş, buna ÇAYKUR’un uyguladığı kota ve kontenjanın artırılması olanağından faydalanmak da eklenmişti. Ayrıca tapu sahibi olan kadınların üzerinde aynı anda çay ruhsatı bulunmuyordu. Bu, kadınların çayı toplasa bile ve çaylık arazinin tapusuna sahip olsalar dahi çay satış gelirinden mahrum olduğu anlamına geliyordu.

Toprak mülkiyetine kadınlar erişemiyor

Görüşmelerimizden yola çıkarak en genel biçimiyle şunları söylemek mümkündür. Birincisi, çay tarımında en yetkili kurumlar dahi toplumsal cinsiyete göre düzenlenmiş bir veri tutmamaktadır ve buna dair herhangi bir girişimden haberdar değildir. Fiilen böyle bir bilgi olsa bile kamusal olarak paylaşılmamaktadır. İkincisi elbette sahadan elde ettiğimiz gözlemlerin sınırlılığı ile ilgilidir. Üçüncüsü ise ilçeden ilçeye ve köyden köye çok sayıda farklılığa rağmen kadınların toprak mülkiyetine ve hak sahipliğine erişimlerinde önemli kısıtlar varlığını sürdürmektedir. Özellikle kırsal alanda tarımsal bir ürün/meta üzerinden yapılan bu çalışmada, ataerkinin çözülmediğini, aksine hâlâ güçlü bağlarla varlığını sürdürdüğünü gözlemledik. Ancak, araştırmamızdan çıkan bulgular, kadınların toprak mülkiyeti ve çay üretim ruhsatı taleplerinin, ürettikleri ve emek verdikleri üretim sürecinin gelirine sahip olma isteğinin, yavaş da olsa bilince gelmekte ve güçlenmekte olduğunu göstermektedir. Tüm dünyada olduğu gibi kadınların toprak mülkiyetine erişimi Türkiye örneğinde de önemli bir taleptir ve kadınlar aracılığıyla daha da çok gündeme getirilmelidir.

[1] Arer, R. (1969). Türkiye’de Çaycılık ve Turistik Sosyal Kültürel Ekonomik Rize. İstanbul: Çoker Matbaası, s. 32-33.

[2] Beş kişiden oluşan araştırma ekibimiz Ekin Değirmenci, Elif Karaçimen, Fatma Genç, Melek Göregenli ve Özlem Şendeniz’den oluşmaktadır. Bu alanda çalışan araştırmacılar için derli toplu ve açık erişimli bir bilginin üretimini amaçladığımız çalışmanın sonuçları AĞ-DA’nın web sitesi yanında çalışmanın partneri olarak Gola Kültür, Sanat ve Ekoloji Derneği’nin golader.org sitesinde paylaşılmıştır.

[3] Bu araştırmanın sonuçları “Çaya Toprak, Mülkiyet İlişkileri Ekseninde Bakmak” başlığı altında raporlaştırılmıştır. https://ag-da.org/caya-toprak-mulkiyet-ve-cinsiyet-iliskileri-ekseninde-bakmak-saha-arastirmasi-ve-raporlamasi/

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.