Burada ‘güçlendirme’ kelimesi, sistemin dayattıklarını devam ettirmek, patriyarkal kalıpların dışına çıkmamak ve ülkenin gerçekliğiyle hiçbir ilgisi olmayan Avrupa merkezci kalıplarla hareket eden güzellik sektörünün söylemlerini savunmak anlamına geliyor.
Mary Lara Salvatierra*
Miss Peru ve sahte özgür kadın düşüncesi
Güzellik endüstrisi önümüzdeki yıl için dünya çapında çift haneli bir büyüme ön görüyor, sadece Birleşik Krallık’ta güzellik endüstrisi 17 milyon sterlin değerinde. Bu endüstri, diğer tüm büyük endüstrilerde olduğu gibi hem kozmetik hem de kişisel hijyen sektöründe tekel olmuş birkaç büyük şirketin ve doğrudan sıcak piyasanın çıkarlarına hizmet ediyor. Dünya bazında son 10 yılda %4’lük bir sürekli artışla güzellik endüstrisi geçtiğimiz yıl 205.000 milyon euroluk bir ciro yapmış.
Bu piyasanın ayrıntısına coğrafi konumu temel alarak bakarsak, ekonomik alım gücüne sahip ülkelerin birçoğu hem tüketimde hem de küresel piyasanın ihtiyaçlarına karşılık vermede başı çekerek bu tip eğilimleri ve modayı belirliyor ve dünyanın geri kalanının ne tüketeceğini de tayin ediyor. Euromonitor International’a göre bu büyüme 2019’a kadar sabit bir şekilde devam edecek. Premium güzellik piyasasına geldiğimizde ise büyüme %11’e kadar artıyor. Bu, estetik ameliyatı, plastik cerrahiyi, medikal kremleri, zayıflama haplarını ve özel dikim kıyafetleri de içermekte.
Sofistike, lüks, cazibe dolu vb. tüm o “havalı” şeyleri uçarılık kelimesiyle özetleyebileceğimiz bu küçük dünyada piyasanın eğilimini ölçen güzellik yarışmaları da bulunuyor. Forbes gibi dergiler sıklıkla, iyi görünmeyle finansal başarı ve görüntüyle profesyonel yüksek verimlilik düşüncesi arasında bağlantı kuran çalışmalarla ilgili makaleler yayınlıyor. Başka bir deyişle, güzellik anlayışımız bizi yöneten ekonomik sistemin parçalarından sadece bir tanesi ve bu ekonomik sistem, paranın verdiği güçle ilişkili olan bir güzellik modelini belirleyen ve kabul ettiren kapitalizmin kendisi.
Güzellik endüstrisinin nimetlerinden faydalanan, 50’lerden beri Perulu kadını ekranlarda nesneleştiren Miss Peru’nun organizatörleri, yarışmanın görünen yüzünü aklamak için yeni bir pazarlama stratejisiyle Miss Peru’yu “modernleştirmeye” karar verdiler. Nasıl mı? Kıtada en yüksek kadın cinayeti oranını elinde bulunduran, erkek şiddeti sıklığında dünya sıralamasında ilk üçe giren bu ülkede, patriyarkaya hizmet eden neoliberal kadın fikrinin kolektif bilinçte kendiliğinden yeniden oluşmasını sağlayarak: Miss Peru 2018, dünya çapında büyük görünürlük elde ederek organizatörlerine, yarışmayı gösteren kanal sahiplerine ve elbette, ülkenin güzellik endüstrisine ücretsiz reklam yapma fırsatı verdi. Lima Ticaret Odası verilerine göre güzellik endüstrisinde bu yıl %8’lik bir artış var ve bu ücretsiz reklamdan sonra bu sayının artacağını varsayıyoruz.
Yarışmayı yayınlayan televizyon kanalının günlük program akışı içinde, genç kadınları nesneleştiren ve Perulu kadınların büyük çoğunluğunu temsil etmeyen bir güzellik standardını dayatarak kadını kelimenin tam karşılığıyla aşağılayan programlar bulunuyor. Bu programlardan birinde, “komedyen” bir adamın sunumuyla, And dağlarında yaşayan yerli kadınlarla dalga geçiliyor. Komedyenlik adı altında son derece sıradanlaştırılarak, cinsiyet stereotipleriyle dolu And’lı yerli kadın karakterler canlandırılıyor. Bu hem Peru toplumunda yaşanan yapısal sorunu açıklıyor hem de şimdi Miss Peru’yla, sadece kadın düşmanı bir yayın çizgisine sahip bir televizyon kanalında yayınlandığı için değil, aynı zamanda ülkeyi tüketmiş olan bu korkunç şiddetin rakamlarını genç kadınların ezberden söylemelerinin, bu rakamların nedenleriyle ilgili bir bilinç oluşmadığı sürece hiçbir bir işe yaramaması halini daha da aşikar kılıyor. Bu tarz yarışmaların devam etmesinin nedenlerinden bir tanesi de şüphesiz, kadınları sadece arzu nesnesi ya da dekoratif figürler gibi gösteriyor olması.
30 yıl önce Miss Peru’da birinci olan ve sonra moda dünyasıyla ilgili işler yapıp Kadınlar İçin (Para Mujeres) dergisini çıkartan, yarışmanın bugünkü organizatörü Jessica Newton, yarışmada böyle bir sunum yapmanın Perulu kadınları “güçlendirme” fikriyle ortaya çıktığını söyledi. Burada güçlendirme kelimesi, sistemin dayattıklarını devam ettirmek, patriyarkal kalıpların dışına çıkmamak ve ülkenin gerçekliğiyle hiçbir ilgisi olmayan Avrupa merkezci kalıplarla hareket eden güzellik sektörünün söylemlerini savunmak anlamına geliyor. Bunun herkes tarafından izleniyor olması aynı zamanda patriyarkal sistemin kimi normlarına da cevap veriyor: Bir kadın kalıpların ve sistemin izin verdiği sınırlar içinde şikayette bulunabilir, rol modelin dışına çıkmadığı sürece adalet talebinde bulunabilir. Normatif bir güzellik daha çok kadına ve daha güvenilir bir kitleye ulaşma gücünü taşır ve bu ekonomik sistemde, kadının kendisini nesne ve dolayısıyla tüketilecek bir mal gibi ele almasıyla, ister eğlence için ister sadece keyif vermek için olsun, daha çok duyulma fırsatını ele geçirir.
Sonuç olarak, iç güzelliği ve tamamen kendi iradeleriyle, hiçbir ekonomik çıkar gütmeden yarışmaya katılan ve hayali bir taç için sağlıklı bir şekilde yarışan güpgüçlü katılımcıların entellektüelliğine odaklanmış yeni ve taptaze bir güzellik yarışması algısını satın almayın, hayır yapmayın. Sistem, organizatörlerin ve bu tarz yarışma/programların ardında işin içine dahil olmuş kişilerin, kadınları nesneleştirip izleyicilerin ve medyanın adalet duygusu karşısında onları sergileyerek, kadına yönelik şiddeti bitirmek isteyenler olduğunu düşünmemizi istiyor. Patriyarkal sistem kendisini normalleştirme yollarını hep arayacaktır. Bize şiddet uygulayan, bizim üzerimizden ticaret yapan, bizi öldüren kadın düşmanlarını bikinili defileyle eğlendirmede güçlendirici bir şey yoktur… hayır. Laf açılmışken, sadece kadınlara zararı dokunan ve kalıplara uygun davrandığımız ölçüde özgür olduğumuz fikrine bizi inandırmaya çalışan, tüm bunların ardındaki milyonerlerin endüstrisinin çıkarlarına hizmet eden bu saçma yarışmalara karşı ciddi ciddi ve daimi bir şekilde eyleme geçip, bunca şiddete son vermek için mekanizmalar geliştirmeye başlayalım.
Çeviri: Bilinç Şüküroğlu
* Cinsiyet ve kadın çalışmaları alanında uzman, doğuştan gezgin ve tam zamanlı feminist olan Perulu felsefeci, yazar ve aktivistin yolu bugünlerde Polonya’dan geçiyor.
Bu yazı Tribuna Feminista’da yayınlanmıştır.