Kız çocuğu katledilen bir annenin, “Adalet varsa benim kızımın katili neden bulunamıyor?” sorusu karşısında çaresiz hissedebiliyorsunuz bazen. Ancak biz bu soru karşısında suskun kalmaktan ziyade failin yakalanması için mücadele etmeyi tercih ediyoruz.
Şiddetle mücadelede şiddetin kadınlar üzerindeki ekonomik etkilerini görünür kılmak ve kadınların eşit biçimde adalete erişebilmeleri amacıyla baroların sağlaması gereken ücretsiz ve nitelikli hukuki destekler için mücadele etmek önemli. Ancak geçmişte Çatlak Zemin’de bir yazıda da söylediğimiz üzere Türkiye’nin farklı illerinde barolar tarafından verilen hukuki desteklerin kapsamı ve niteliği birbirinden farklılık gösteriyor. Bu seride farklı baroların Kadın Hakları Merkezlerinden kadın avukatlarla kendi barolarında verilen hukuki desteklere dair bilgi almak istedik ve ilk olarak sorularımızı Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi’nden Avukat Asya Cemre Işık’a yönelttik.
Türkiye’de barolarda kadınlara verilen hukuki desteklerde farklı uygulamalar olduğunu biliyoruz. Örneğin bazı baroların adli yardım birimleri 6284 sayılı Kanun kapsamında yapılacak olan başvurular için avukat ataması yapmıyor. Ya da farklı barolar kadınlardan ekonomik durumlarına dair farklı belgeler talep edebiliyor. Baronuz kadınlara verilen hukuki destekler bakımından nasıl çalışıyor?
Biliyorsunuz, baroların adli yardım büroları Avukatlık Kanunu’nun barolara verdiği yetki ve görevlere dayanarak TBB Adli Yardım Yönetmeliği’nde belirlenen usul ve esaslarla vatandaşlara hukuki hizmet sunmayı amaçlayan bürolar. Baroların Adli Yardım Merkezi koordinatörleri tarafından yönetilen bu büroların toplumsal cinsiyet eşitsizliğine duyarlı bir perspektifle faaliyet yürütmesinin sağlanması için kadın hakları merkezlerine de büyük iş düşüyor. Biz bunun bilinciyle adli yardım koordinatörlerimizle iletişim halinde, koordineli çalışma yürütme konusunda hassas davranıyoruz.
Kanun ve yönetmelik uyarınca bu bürolar aslında tüm vatandaşlara hizmet veren başvuru mekanizmaları, ancak biz Diyarbakır’da Adli Yardım Bürosu’nda yoğunlukla kadınlara yönelik hukuki destek sunuyoruz. Bunun iki temel sebebi var; birincisi başvurucularımızın oransal olarak büyük bir çoğunluğu kadınlardan oluşuyor. İkincisi de başvuruların değerlendirilmesi noktasında baroların yaşadığı bütçe sorunları sebebiyle baromuzun teamüle dönüşmüş yerleşik uygulaması gereği kadın başvuruculara öncelik tanınıyor.
Diyarbakır Barosu’nda adli yardım nöbetleri yalnızca kadın meslektaşlarımız tarafından tutuluyor. Bunun temel sebebi de başvurucularımızın neredeyse tamamına yakınının kadın olması ve bu kadınların yine neredeyse tamamının şiddet mağduru kadınlar olması. Kadınların örselenmemesi ve yeni bir travma yaşamamaları adına nöbetler bu konuda eğitim almış kadın meslektaşlarımız tarafından tutuluyor.
Adli yardım başvurusu alınması, onaylanması ve avukat atanması zaman alan bir süreç olduğundan 6284 sayılı Kanun kapsamında tedbir kararları talep etmek isteyen başvurucuların bu taleplerinin aciliyeti göz önüne alınarak avukat ataması yapılmadan nöbetçi avukat tarafından talep dilekçeleri ivedi bir şekilde yazılıyor. Çünkü 6284 sayılı Kanun kapsamında tedbir almak isteyen başvurucular çoğunlukla akut bir durum içerisinde oluyorlar. Böylelikle durumlarının aciliyeti gereği adli yardım bürosunda yapılması gereken ilk işlemler gerçekleştiriliyor.
Bizler şiddete maruz kalan kadınların ceza yargılamalarına ilişkin süreçlerinin tamamının takibini Kadın Hakları Merkezi üyelerimizce gönüllülük esasına dayalı olarak gerçekleştiriyoruz. Kadın Hakları Merkezimize başvuran her kadına, hiçbir ayrım gözetmeksizin avukat görevlendirmesi sağlıyoruz. Bu nedenle herhangi bir belge talebinde de bulunmuyoruz. Biz kadınların hukuki destek ihtiyacının yalnızca maddi imkansızlıklar çerçevesinde gelişmeyeceğinin farkındayız. Sunmaya çalıştığımız bu hukuki desteğin bir dayanışma biçimi olduğunun farkındayız. Bazen bu örgütlü kadın gücünü de yanında görmek isteyen ve bu nedenle bizlere başvuran başvurucular da olabiliyor. Ancak Adli Yardım Merkezi çalışma sistemi bu noktada bizden farklılaşıyor. Adli Yardım Birimleri belirli usul ve esaslara tabi olarak çalışmak zorunda olan, yasaya tabi olan, düzenli aralıklarla mali denetimlerden geçen birimler olduğu için atama için birtakım belgeler talep edilebiliyor.
Şiddetle mücadelede şiddete maruz kalan kadına verilen hukuki desteklerde baronuzun iç örgütlenmesi nasıl çalışıyor? Şiddete maruz kalan kadınların başvurularında adli yardım birimi ile kadın hakları komisyonu arasında iş bölümü nasıl işliyor? Özellikle kadınların hem hukuk hem ceza davaları olduğunda kadınlara verilen hukuki desteklerde koordinasyonu nasıl sağlıyorsunuz?
Baromuzun Adli Yardım Biriminde her gün bir nöbetçi avukat bulunuyor. Bir kere ilk şartımız nöbet tutan avukatın Kadın Hakları Merkezimiz tarafından her yıl düzenli olarak yapılan iki günlük “Zorunlu Adli Yardım Nöbet Eğitimi”ni tamamlamış olması. Biz bu eğitimleri her yıl ocak ayında gerçekleştiriyoruz. Bu eğitimlerde Travma Olgularıyla Görüşme Teknikleri, Adli Olgularda Belgeleme, Toplumsal Cinsiyet, 6284 sayılı Kanun Uygulamaları, Adli Yardım Nöbeti gibi başlıklarda detaylı aktarımlar gerçekleştiriliyor. Bu eğitime katılmayan meslektaşlarımız adli yardım nöbeti tutamıyorlar.
Adli yardım bürosu üzerinden hem adli yardım başvuruları hem de kadın hakları merkezine yapılan başvuruları alıyoruz. Bir kadın boşanmak için başvurduğunda nöbetçi avukat başvurusunu alıp değerlendirmek üzere adli yardım bürosuna gönderirken, ceza dosyasının takibi için başvurduğunda ise nöbetçi avukat başvuruyu alıp kadın hakları merkezine gönderiyor. Biz kadın hakları merkezi olarak yazılı başvuruyu alır almaz ekonomik değerlendirme yapmaksızın gönüllü avukat listemizden avukat ataması gerçekleştiriyoruz.
Kadın başvurucuların çoğu zaman hukuk dosyalarının yanında ceza dosyalarının takibi talepleri de oluyor. Mesela şiddete maruz kalmış bir kadın hem boşanmak isteyip hem de şiddet failinden şikayetçi olmak istiyor. Bu gibi durumlarda adli yardım merkezinin atama yapacağı meslektaşın kadın hakları merkezimizden bir meslektaş olması yönünde bir talebimiz oluyor adli yardım koordinatörümüzden. Çünkü kadının iki ayrı avukatla süreci yürütmesinin kadın açısından ayrı bir travma yaratması ihtimali bize güçlü geliyor. Yaşadığı her olayı iki ayrı avukata anlatmasındansa tek bir avukatla bu süreci yürütmesinin daha sağlıklı olduğunu düşünüyoruz. Bu noktada da adli yardım koordinatörümüzle koordineli ve uyumlu çalışmamızın bizler açısından etkisi oluyor.
Diyarbakır Şiddetle Mücadele Ağı’ndan bahsedebilir misiniz? Nasıl çalışmalar yürütüyorsunuz?
Diyarbakır Şiddetle Mücadele Ağı, 7 Mart 2019’da kuruluşunu ilan eden kent genelinde çalışma yürüten meslek örgütleri, sivil toplum kuruluşları ve sendikaların bir araya gelerek mücadeleyi güçlendirmek ve dayanışmayı büyütmek amacıyla kurmuş oldukları bir ağdır. 2019’da “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ağı” olarak kurulan bu yapı zaman içerisinde çocuklara ve LGBTİ+lara yönelik şiddeti ve hak ihlallerini de kapsamına alarak Şiddetle Mücadele Ağı olarak bir dönüşüme uğradı. Halihazırda çocuk ve LGBTİ+ hakları alanında faaliyet gösteren bileşenleri mevcut.
Şiddetle Mücadele Ağı, şiddetle mücadeleyi kent genelinde daha etkin yürütebilmek, şiddetin farklı boyutlarını belirlemek, nedenlerini tespit etmek ve bu konuda veri toplama ihtiyacını gidermek amacıyla kurulmuştur. Ağ bileşeni kurumlardan başvuru alan kurumların getirdikleri verilerle her 25 Kasım’da Diyarbakır Şiddet Çetelesi diyebileceğimiz bir ağ raporu yayınlanmakta. Buradaki temel amaç kent genelindeki tüm kurumlarla ortak bir veri oluşturabilmek.
Yine ağ bileşenleri kent genelinde ortak faaliyetler düzenleyerek iş birliği içinde birçok eylem ve etkinlik düzenlemekte, dosya takipleri yapmakta.
Baronuzun bölgedeki diğer barolarla ilişkilerinden bahsedebilir misiniz?
Bölgedeki baroların tamamıyla güçlü bir ilişkimiz var. Bölge kadın hakları merkezleri ile ortak dosya takiplerimiz mevcut. Bölgedeki önemli dosyalara güçlü bir katılım gösteriyoruz. Yine bölge sorunlarına ilişkin ortak açıklamalar organize ediyoruz. Yeni aktifleşen ya da kurulan kadın hakları merkezlerinin tüm süreçlerine destek olmaya çalışıyoruz. Bu kapsamda daha önceden bölgedeki birçok ilde deneyim aktarımı toplantıları gerçekleştirdik. Bölge özelinde bu iletişimi ve koordinasyonu sağlayabilmiş olmak bize de çok iyi geliyor.
Türkiye’de kimi kurumlar son yıllarda cinsiyet eşitliği ile ilgili kurum politikaları oluşturmaya, politika belgeleri açıklamaya başladılar. Ankara Barosu’nun Toplumsal Cinsiyete Dayalı Ayrımcılık, Şiddet, Cinsel Taciz ve Saldırıya Karşı Politika Belgesi mevcut. Diyarbakır Barosu’nun kurumda cinsiyet eşitliğini sağlamakla ilgili çalışmaları var mı?
Türkiye genelinde kurumlarda bu yöndeki farkındalığın artması ve dönüşümün gerçekleşmeye başlamış olması bizi de çok heyecanlandırıyor. Kadın mücadelesinin de gerek politika, tutum belgelerini gerekse CİTÖK’leri daha fazla gündemine alması gerekiyor. Özellikle bizler gibi karma örgütlerde faaliyet gösteren kadınlar için bu mesele daha da önemli bir hal alıyor. Biz de yakın zamanda Diyarbakır Barosu yönetimi ile bu kapsamda birkaç görüşme gerçekleştirdik. İlerleyen süreçlerde Diyarbakır Barosu’nun da bu hususta bir çalışma yapması bekleniyor.
Baronun LGBTİ+ hakları merkezi neler yapıyor?
Tabii bu soruyu LGBTİ+ Hakları Komisyonu’nda faaliyet gösteren meslektaşlarımızın cevaplaması daha sağlıklı olacaktır. Ancak biz dışarıdan bir göz olarak kısaca bahsedecek olursak; LGBTİ+lara yönelik her türlü saldırı ve işlenen nefret suçlarına karşı kamuoyu oluşturmak, hem baro içinde hem de baro dışında toplumsal cinsiyet, queer teori ve LGBTİ+ hakları konusunda eğitim vermek, adli yardım üzerinden gelen LGBTİ+ başvurularına ilişkin dosya takibi yapmak, hukuki danışmanlık vermek şeklinde özetleyebiliriz.
Çalışmalarınızı yürütürken ne gibi zorluklarla ve desteklerle karşılaşıyorsunuz?
Mücadeleyi yürütürken her birimiz birbirine çok benzeyen güçlüklerle karşılaşıyoruz. Biz bir hukuk örgütü olduğumuz ve faaliyet alanımızın büyük bir kısmı dosya takibi olduğu için en çok zorluğu da buralarda yaşıyoruz. Etkili yürütülmeyen soruşturmaları, cezasızlık politikasıyla verilmiş kararları başvuruculara anlatmak bence bizi en çok zorlayan şeylerden biri.[1] Başvurucuların hukuka ve adalete inancının zedelendiği anlara şahit olmak gerçekten bizi çok zorluyor. Kız çocuğu katledilen bir annenin, “Adalet varsa benim kızımın katili neden bulunamıyor?” sorusu karşısında çaresiz hissedebiliyorsunuz bazen. Ancak biz bu soru karşısında suskun kalmaktan ziyade failin yakalanması için mücadele etmeyi tercih ediyoruz. Kimi zaman failler tarafından tehdit de edilebiliyoruz. Başvurucunun dosyasını takip ederken, faillerin tehditleri ve hakaretleri sebebiyle takip ettiği dosyalara müşteki olarak dahil olmak durumunda kalan meslektaşlarımız da mevcut. Bu gibi durumlarda biz o dosyalara daha güçlü katılımlar gösteriyoruz. Bir avukatı tehdit edip korkutarak başvurucuyu yalnızlaştırabileceğini sanan failler, karşılarında onlarca avukatı görünce artık bir şey yapamıyorlar. Bizim en büyük desteğimiz, sayısı yüzleri aşan gönüllü avukatlarımız. Biz her ne kadar 10 kişilik bir yürütmeyle merkezi yönetmeye çalışıyor olsak da arkamızdan yüzlerce kadın avukattan oluşan kocaman bir gücümüz var. Bu bizi güçlü kılan en önemli şey.
[1] Cezasızlık politikaları, yerelde hukuk uygulamasına dair karşılaşılan sorunlarla ilgili olarak daha fazla bilgi, F. Ceren Akçabay’ın Diyarbakır Barosu Yönetim Kurulu Üyesi ve Kadın Hakları Merkezi Koordinatörü Avukat Hatice Demir ile Çatlak Zemin’de yaptığı şu söyleşide mevcut.