İstanbul 8 Mart Kadın Platformu’nun geçen sene 6 Mart tarihinde düzenlediği 8 Mart mitingine katılan trans+ korteji polisin saldırısına uğradı. Darp ile gözaltına alınan LGBTİ+ aktivisti beş Kürt trans kadına ‘1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’ kapsamında 3.500 TL para cezası kesildi.
Trans+ aktivistleri gözaltına almak isteyen polise engel olmaya çalışan dört kişi ile birlikte dokuz kişi gözaltına alınırken sadece beş Kürt trans kadına para cezası kesilmesi, transfobinin yanında patriyarkal devletin Kürtlere yönelik ayrımcı politikalarını da göz önüne seriyor.
‘Buradayız, alışın gitmiyoruz’ sloganı ile mitinge katılan Agrin ve Güneş ile birlikte, trans kadınlara kesilen para cezası ve devletin trans kadınlara yönelik şiddeti üzerine konuştuk. Beş trans kadına kesilen para cezası hakkında Agrin’in avukatı Burcu Uçuran’ın hukuki görüşünü de söyleşinin arkasına ekledik.
Öncelikle sizi tanıyalım.
Agrin: Agrin ben, trans kadınım. Üç yıldır Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği’nde çalışıyorum. Aynı zamanda Hevi LGBTİ Derneği’nde yönetim kurulundayım. Aslında kadın hareketi, feminist hareket içinde çok yer almıyorum. Daha çok trans hareket ve LGBTİ hareket içindeyim. Ama tabii ki trans kadın hareketi de bir kadın hareketi olduğu için içindeyim de diyebiliriz. Elbette 8 Mart’a, 25 Kasım’a katılıyorum. Kendimi trans feminist olarak tanımlıyorum.
Güneş: Adım Güneş, öğrenciyim, 20 yaşındayım, trans kadınım. Bir ay önce Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nda aşçı olarak çalışıyordum. Altı aylık bir çalışma sürecim oldu. Şu an Taksim’de bir pub’da hem aşçı hem de servis elemanı olarak çalışıyorum. Son bir yıl hariç beş yıl boyunca örgütlüydüm. Devrimci Parti’de örgütlenmiştim. Orada kadın ve LGBTİ alanlarında faaliyet yürüttüm. En son HDK LGBTİ Meclisi’ndeydim.
Geçen yıl 8 Mart mitingi sonrasında darp edilerek gözaltına alınmıştınız. Bu gözaltı işleminden sizlere para cezası verildiğini ve bu cezanın sadece gözaltına alınan Kürt trans kadınlara verildiğini öğrendik. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Agrin: Sadece para cezası değil, başka cezalar da verildi ve henüz dava açılmadı. Bu para cezası hukuksuz bir şekilde, dava açılmadan önce verildi. Buna ek olarak adli kontrol ve yurt dışına çıkış yasağı da verildi. Tüm cezalar, 8 Mart mitingi nedeniyle ilk bırakıldığımız zaman henüz dava açılmamışken verildi ve bu cezalar verileli bir yıl oldu. Avukatlardan savcının dava ile ilgilenmediği, taraflı davrandığı bilgisini aldık. Daha görünür olan iki trans arkadaşımız vardı. Bu iki arkadaşımızdan birisi olan Yıldız’a ve Güneş’e ev hapsi de verildi.
Güneş: Bütün arkadaşlara yurt dışı yasağı verildi. Ardından Yıldız ve ben hariç herkese denetimli serbestlik ve Yıldız’la bana iki ay ev hapsi verildi. Son iki hafta bizim ev hapsimizi denetimli serbestliğe çevirerek haftada iki gün imza verilmesi kararlaştırıldı. KYK bursum da ayrıca kesildi.
Özellikle bize, beş Kürt trans+ aktiviste para cezası verilmesinin; devletin sadece transfobik değil aynı zamanda ırkçı, Kürtfobik olmasından kaynaklandığını da düşünüyorum. Yıldız ile bana ev hapsi verilmesinin sebebinin daha önceki dosyalarımızdan kaynaklandığı görüşündeyim.
Geçen 8 Mart’tan bu yana devletin şiddeti ve baskısıyla karşı karşıya kaldınız mı? Bu konuda neler yapılabilir?
Agrin: O günden sonra kendimi her yerden çekmek zorunda kaldım. Gördüm ki bu şiddet böyle sınırlı kalmayacak. Çünkü bize başka bir şiddet uygulanmıştı orada. Sonrasında bizi gözaltına alan polisle karşılaştığımda pis pis sırıtmıştı. Temkinli davranarak, arkalarda olarak, arkadaşlarımın yanından hiç ayrılmayarak sadece Pride’a katıldım. Twitter hesabım vardı, onu kapatmak durumunda kaldım. Çünkü her yerden takip ediliyorsun, önüne çıkartıyorlar.
Twitter’ı kapatma sebebim sadece devlet değildi. Bunun yanında TERF şiddeti nedeniyle de kapattım. Twitter’da sadece devlet şiddeti yok.
Güneş: 8 Mart mitinginden sonra genelde GBT’lerde sıkıntı yaşıyorum. Çalıştığım bölgede çok fazla LGBTİ kafe olduğu için çok fazla baskın oluyor ve sık sık kimlik kontrolü yapılıyor. Kimlik kontrolü yapıldığı sırada çok fazla tacize maruz kalıyorum.
8 Mart mitingine trans korteji ile katılmıştınız ve alana geldiğiniz zaman polisin engellemesiyle karşılaştınız. Mitingin ardından polis yalnız kalmanızı bekleyip taksinin etrafını sardığında neler hissettiniz? Taksinin etrafında kurulan çemberde bir kadın dayanışmasına da tanık olduk diyebiliriz. Bu konuda neler düşünüyorsunuz?
Agrin: Bir çember var evet. Ancak şu da var: Bu yaşadığımız şiddeti kürsüde teşhir etmek istedik ve çember oluşturan kadınlar aynı zamanda bu şiddeti teşhir etmemize izin vermeyen kadınlardı. Yani ikisi de kadın aslında. Bir yandan bizi o çemberde koruma altına almaya çalışıyor ama bir yandan da bazı kadınlar bizim söz hakkımızı üretmemize engel olmaya çalışıyor. O kürsüde o kavga da yaşandı. Platform üyesi olmamak vs. gibi sebepler verildi. Bence orada sebep ne olursa olsun; cis, trans, biseksüel, lezbiyen farketmeksizin hiçbir kadın o şiddeti yaşamamışken biz Kürt trans kadınlar yaşadık. Dert sadece translık da değil. Çünkü alanda başka trans kadınlar da vardı benim bildiğim, tanıdığım. Bu Kürt kimliği ile de ilgili, bunu da biliyoruz. Durum böyle olunca neden kürsüde daha iyi bir konuşma yapmamıza izin verilmedi ve biz o tartışmayı kadınlarla yaşadık diye sorma gereği duyuyorum. Orada süreç daha farklı yürütülebilirdi. İster istemez kırıldık, belki biz de kırmışızdır. Ancak böyle olmayabilir, daha farklı olabilirdi diye düşünüyorum.
Ancak onun dışında kürsüden indikten sonra kadın arkadaşların gelip ‘dikkatli olun’ diyerek uyarması önemliydi. Bırakmadılar da. Biz taksiye bindikten sonra, taksinin arka camından izlerken polisin hareket ettiğini gördüğümüzde kadın arkadaşların da hareket etmeye başladığını gördük. Bunlar iyi, güçlü hissettiriyor. Ama tabii bir süre sonra yalnızdık. Çünkü kimse ileride polisin pusu kurup beklediğini bilmiyordu.
Güneş: Biz ilk pankartlarımız ve sloganlarımızla alana giriş yapacağımızda trans+ korteji ile gireceğimizi belirttik ve polis, kadın arkadaşlara ‘bunlar bu parkart ile giremezler’ demiş. Görevli birkaç feminist arkadaş da ‘Sizi almayacaklar ama biz sizin yanınızda olacağız. Direneceğiz, mücadele edeceğiz,’ dediler. Biz sloganlarla birlikte alana girerken polisler direkt pankartımıza ve bize saldırmaya başladı. Zaten devletin baskısı, şiddeti ve faşizmini daha önce de yaşadığımız ve gördüğümüz için Yıldız’a vurduklarında ve Yıldız yerdeyken sadece Yıldız’ı ve pankartı kurtarmaya çalıştım. Kötü bir his. O alanda sadece bizim üzerimize gelip direkt bize saldırmaları da kötüydü.
Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Agrin: Gündem baya TERF. Ben mesela gündeme çok hakim değilim çünkü twitter ya da gündemi takip edebileceğim bir uygulama kullanmıyorum. Yine de ister istemez denk geliyorum. Kadın hareketi de bu konuya sessiz kalıyormuş, sanki TERF’ler farklı bir yerdelermiş gibi davranıldığını hissediyorum. Kadın hareketindeki kadınların bu kadar sessiz kalmasını istemiyorum. Çünkü TERF sadece transları ilgilendiren bir gündem değil. Orada kadınlık aşağılanıyor bir şekilde. Neden buna sadece translar olarak ya da LGBTİ hareketi olarak söz söylüyoruz? Bunu tartışmak isterdim. Çok can sıkıcı konular olduğu için çok da burada konuşmak istemiyorum. En son, korkunç söylemlere şahit oldum. Vajinalar üzerinde söylenen o korkunç yorumlar vs… Ben de bir yıldan fazla bir süre önce ameliyatımı oldum. Ama ben de hâlâ barışmış değilim kendi bedenimle. Üstüne bunların da gelmesi baya korkunç hissettiriyor.
Güneş: Agrin’e katılıyorum, hemen hemen her şeyi söyledi.
Bu cezaların iptali için sürecin takipçisi olacağız.
Burcu Uçuran: Trans kadınlara kesilen para cezaları, hukuken keyfi ve cezalandırma odaklı bir uygulama. Biz bunun maske takmama cezasının üst sınırı olduğunu düşündük. Pandemi başlarında katı şekilde uygulanan bu kural zamanla bırakılmış ve bir noktada esnek bir uygulamaya dönüşmüştü. Vatandaşların maske cezalarına itiraz etmeleriyle birlikte bu ceza uygulamaları azalmıştı. Ancak söz konusu cezanın tarafı trans kadınlar olduğunda sistemin ne kadar hiddetli olabildiğini, pratiği eskimiş bir uygulamanın nasıl geri dönebildiğini, trans kadınların sadece 2911 sayılı kanuna muhalefetten değil aynı zamanda idari olarak da yıpratılmak istendiğini tekrar tekrar görebiliyoruz. Hukuk sisteminin trans kadınları hedefine alma politikasının karşısındayız. Bu cezaların iptali için sürecin takipçisi olacağız.