Son yıllarda Netflix’tir Amazon’dur önümüze pıtır pıtır diziler akarken coşkuyla içlerinden bir onu bir bunu seçerek izliyoruz. Feministler olarak ise kadın hikayelerini bu kadar sık ekranda görebildiğimiz bir tarihsel anın şaşkınlığı ve coşkusuyla doluyuz. Bu kadın hikayelerinin ne kadar feminist oldukları, nasıl kadınlık ve erkeklik söylemleri yerleştirip yeniden ürettikleri, üzerinden atlanmayacak konular olarak oyunbozan feministlerin içini dürtse de aldığımız hazzın da üzerinden atlamanın gereği yok.
Bu görülmemiş çeşitlilik içerisinde kız çocuklarının hikayelerinin artması şahsen içimi coşturuyor. Bunlardan bir tanesi de Disenchantment. Animasyon tarihinin (Miyazaki karakterlerini baş tacı olarak sayıp bir kenara kaldırırsak) en muhteşem kadın karakterlerinden olan Lisa Simpson’ın yaratıcılarından yeni bir animasyon dizi. Orta çağda geçen bu hikayenin kahramanı Bean ergen bir kız çocuğu. Prens aramak şöyle dursun, evlenmesi istenen prensleri “kazara” öldürmek gibi bir alışkanlığı var. Kendi kaderini belirlemek, dış dünyayı görmek istiyor. İçkiye ve serseriliğe düşkün, babasının kral olması ise cinsel hayatını hiç kolaylaştırmıyor. Disenchantment bize mahrum kaldığımız kız çocuğu büyüme hikayesini sunmanın yanında yeni prenseslerin de müjdecisi gibi.