“Tenhada içmek” diyen adli tıpçı, “Kızına sahip çıkacaktın” diyen sanık, içki şişesiyle görüntülendi diye haber yapan kanallar… Bu “olağan” hikâye bize ait değil. Bahanelerinize sığamıyoruz, yaşamak istiyoruz.
Bugün Ankara adliyesinde Şule Çet davasının ikinci duruşmasını izlemeye gelen kadınlar vardı, adliye koridorlarına sığmayan orada olamasalar da varlıklarını, güçlerini hissettiren kadınlar… 28 Mayıs 2018 tarihinde hayatını kaybeden Şule Çet, Türkiye’nin kadın cinayetleri dosyasındaki kadınlardan biri olarak, bir plazanın 20. katından şüpheli bir şekilde düşerek hayatını kaybetmişti. Sanıkların üç kez gözaltına alınıp serbest bırakıldığı, kamuoyunun tepkisinin ardından tutuklandığı bu süreçte, kadınlar davanın takipçisi olarak davanın intihar denilerek kapatılması ihtimalini engellemiş oldular. Bugüne dek delil toplanırken yaşanan usulsüzlükler, medyanın verdiği cinsiyetçi tepkiler gibi başka davalara benzer şekilde yaşanan süreçte, sanıkların dinlendiği ilk duruşmanın ardından tanıklar ve avukatların delilleri dinlendi.
Mahkeme salonunun yetersizliği yüzünden birçok izleyici ve avukat dışarıda kaldı. Salondaki avukatların bu duruma tepki göstermesi üzerine bir süre tartışma devam etti. Sanık yakınlarından biri avukatların ısrarla salona girmek istemelerini gereksiz bularak “Biz de davamızı başlatmak istiyoruz artık” dediğinde Şule’nin arkadaşlarından biri “Sizin değil bizim davamız” diye tepki gösterirken aslında neden orda olduğumuzu da özetleyivermişti. Toplumsal cinsiyet menşeli her türden şiddet eylemi karşısında hissettiğimiz şeyler öfke, çaresizlik gibi olumsuz duygular yelpazesinde gidip geliyor. Fakat en çok dile getirilen şeylerden biri empati… Tesadüfen hayatta olmanın öfkesini ve tedirginliğini hissediyoruz, hikâyeyi biliyoruz, çoğu kez sınırlarında dolaşmışız…
Şule’nin avukatlarında Umur Yıldırım, delillerin karartıldığından bahsetti. Aynı zamanda olay yeri görüntülerinin dava dosyasına halen eklenmemiş olmasını eleştirdi, olay ile ilgili kurgudaki boşluklara işaret etti. Şule’nin kanında bulunan antidepresan benzeri ilaca ne çantasında ne de odasında yapılan aramada rastlanmadığından söz etti. İlaç kullanan birinin davranışlarına uygun olmayan bu durum bir yana, psikolojisi ile ilgili iddiaların asılsız olduğunu ekledi. Somut veriler ışığında, sanıkların iddiasının aksine parasız kalmadığını, bir öğrenci için iyi denebilecek bir meblağ olan 3000 TL kadar aylık geliri olduğunu söyledi. Tüm bunlar konuşulurken, salonun dışında bekleyen kadınların sesleri adliye koridorundan bir kez daha yankılandı: “Şule için adalet”
Tanıklardan biri Şule’nin arkadaşıydı, “İntihar haberini duyduğumuzda inanamadık, hayat dolu idealist bir insandı,” dedi ve Çağatay’ın iş yerinde Şule’yi rahatsız ettiğini telefonda konuştuklarını söyledi. Sanık avukatlarından biri “İyi tanıyorsan söyle bakalım okul durumu nasıldı?” diye sordu. Okul transkriptinin mahkemeye sunulmasını istedi. Hem tanığın doğru söylemediğini ortaya çıkarmak hem de Şule’nin bunalımda olduğu senaryosuna bir ek yapmak istedi: parası yoktu ve dersleri kötüydü dolayısıyla intihara meyilli…
Mahkeme sırasında sanıklardan Çağatay Aksu’nun annesi de tanık olarak konuştu. Bu sırada salonda yaşanan tartışmada Çağatay Aksu’nun Şule’nin babasına “Siz de kızınıza sahip çıksaydınız” demesinin ardından hem salondan hem de Şule’nin avukatlarından tepki geldi. Mahkeme kayıtlarına geçen bu ifadeler, aslında tüm bu hukuksuz sürecin nişanesi olarak bir kez daha öfkemizi biledi.
Adli tıp raporları üzerine tartışıldı. Sanık avukatları karşı tarafı para ile rapor almakla suçladı, üstelik bu raporlarda aleyhlerine delil olabilecek bir şey bulunmadığını söylediler. Şule’nin avukatları ise, bilimsel görüş almanın ceza muhakemesi kanununda tanınan bir hak olduğunu, gelecek duruşmada raporların altında imzası bulunan uzmanların duruşmaya gelerek mahkeme huzurunda görüşlerini aktaracaklarını söyledi. Aynı zamanda sanık avukatlarının görüş aldığı bilirkişi raporunu hatırlatarak “Tenhada içki içmeyi kabul etmiş kadın…” şeklindeki görüşleri nasıl mahkemeye sunabildiklerini sorguladı. Ayrıca bu raporu hazırlayan adli tıp görevlisinin mesleğinde usulsüzlük yaptığı gerekçesiyle görevden uzaklaştırıldığını aktardı.
Sanık avukatları sosyal medya üzerinden mahkemeye baskı yapıldığını, tecavüz ve cinayet şüphesi için hiçbir somut delil olmadığını savundular. Avukatlar eliyle medyatik bir “zengin oğlan fakir kız hikâyesi” yazıldığını, müvekkillerinin medyada bahsedilenin aksine zengin kişiler olmadığını söylediler. Sanıkların tutuksuz yargılanmalarını talep ederken sundukları gerekçelerden biri salonu güldürdü: müvekkilinin parasının olmadığını, bırakın yurt dışına kaçmayı şehir dışına çıkacak kadar bile parası olmadığını söyledi avukat.
Mahkeme gelecek duruşma için olay yeri görüntülerinin dosyaya eklenmesine ve dudak okuma yöntemiyle çözümlenmesine, ayrıca olayın gerçekleştiği Yelken Plaza’da keşif yapılmasına; Şule’nin psikolojik durumu ile ilgili uzman görüşü alınmasına ve bu doğrultuda sosyal medya paylaşımlarının incelenmesine, sanıkların da tutuklu yargılanmasının devamına karar verdi. Mahkemenin üçüncü duruşması ise 10 Temmuz’da gerçekleştirilecek.
Mahkemede sık sık bahsedilen “yaşamın olağan akışı” nedir tam olarak bilmiyorum. Yaşamlarımız ne kadar bu olağan akışa uygun geçiyor şüphelerim var. Olağanın ne olduğu nasıl belirleniyor, başlı başına bir sorun. Toplumsal ahlak normları olağan koşullarda “O saatte iki adamla ne işin vardı?” diye sorduğunda, aslında normun dışında hareket ederek olağanı sekteye uğrattığımız için, başımıza gelen her şeyi mubah görüyor. Bu durum aynı zamanda adaletin mahkemenin verdiği kararla sağlanamayacağını gösteriyor. “Tenhada içmek” diyen adli tıpçı, “kızına sahip çıkacaktın” diyen sanık, içki şişesiyle görüntülendi diye haber yapan kanallar… Bu “olağan” hikâye bize ait değil. Bahanelerinize sığamıyoruz, yaşamak istiyoruz.
Dışarı çıkıyoruz, karmaşık duygularla. Basın açıklaması yapılıyor, Şule’nin avukatı mahkemedeki sözlerini tekrarlıyor. Mahkemenin vereceği kararın adaletin sağlanması ve kadınların öldürülmemesi için belirleyici olduğunu söylüyor. Gelecek duruşmada kadınların yine burada olacağını biliyoruz, sesleri yankılanıyor: Asla yalnız yürümeyeceksin!
Tarihe kadınların kaydı düşüldü bugün: Asla yalnız yürümeyeceksin!