Ortadoğulu bir kadın olarak şunu söylemeliyim ki, bu bölgede kadın olmak birçok zorluğu ve mücadeleyi de beraberinde getiriyor. Bu zorluklar bizi ayrımcı yasalarla ve ataerkil kültürle karşı karşıya bırakıyor ve insan haklarımız için mücadele etmeye zorluyor.

Afganistan Güçlü Kadın Hareketi adlı grubun video ile protestosu.

“Ortadoğu” olarak bilinen bölgede kadınlar iyice kemikleşmiş zorluklarla ve kendilerine dayatılan yaygın eşitsizliklerle karşı karşıya. Dünyanın bu bölgesinde bir kadın olarak yaşamak demek, günlük zorluklarla baş etmenin ötesinde; kadınların kendilerine dayatılan sert ve baskıcı koşullara karşı sürekli mücadele etmeleri anlamına geliyor. Tüm bu engellere rağmen Ortadoğu’daki kadınlar her gün seslerini daha güçlü çıkararak ve daha kararlı bir şekilde haklarını aramak için mücadele ediyor. Bu kadınlar cesaret ve direngenlikle kendilerine uygulanan ayrımcılığa ve eşitsizliklere karşı çıkıyor, tüm zorluklara rağmen protesto ve taleplerini tüm dünyaya duyuruyorlar. Mücadeleleri sadece kendi hakları için değil, gelecek nesiller için de adalet ve eşitliğin bir gün bu bölgede gerçeğe dönüşmesi umuduyla devam ediyor.

Taliban’ın Afganistan’daki gerici yasaları

Özgür ülkelerde yaşayan birçok insan için, Ortadoğu’daki kadınların durumunun, Taliban’ın yakın zamanda kadınların yüzleri de dahil vücutlarını tamamen örtmesini zorunlu kılan yasaları yürürlüğe koyduğu bir noktaya ulaştığına inanmak zor olabilir. Ayrıca “Kadın sesinin ayıp olmadığını” beyan ederek, İffeti Yaygınlaştırma ve Ahlaksızlığı Engelleme Bakanlığı’na “kadın sesinin veya müziğin evden çıkmasının” engellenmesi talimatını verdiler. Afganistan’da kadınların sesleri, onları baskı altına almak ve kısıtlamak için kullanılan siyasi bir konu haline geldi. Gerici yasalara karşı mücadele eden ve Afganistanlı kadınların haklarını savunan kadın hakları aktivistleri, “Kadının Sesi Ayıp Değildir” adlı bir kampanya başlattılar.

“Kadının Sesi Ayıp Değildir” kampanyası:

https://x.com/RaziaMosawi/status/1828670783737987290?t=YKW1Yaf5Jtu-xWt0TALuow&s=19

https://x.com/AlinejadMasih/status/1829565303296053713?t=wfMUz-gZ2lGWpvtPvzIGOw&s=19

1979 Devrimi sonrası İranlı kadınlara uygulanan kısıtlamalar ve yasaklar

İranlı kadınlar bu tür koşullara yabancı değil. 1979 devriminden sonra İran’da “kadın sesinin erkekleri tahrik ettiği” gerekçesiyle kadınların sesi ve şarkı söylemesi yasaklandı. Yıllar içinde birçok kadın, şarkı söylediği görüntüler nedeniyle tutuklandı ve hapis cezasına çarptırıldı. Bu sorun bugün de devam ediyor; örneğin Zara Esmaeili adlı bir kız geçenlerde sokakta şarkı söylediği için tutuklandı. Kadınlar toplumun yarısını oluşturuyor ve gerici yasalarla nüfusun yarısını kısıtlamak ya da ortadan kaldırmak mümkün değil. Kadınların sesinin yasaklanması, İran ve Afganistan’daki ayrımcı yasaların ve kadınlara yönelik şiddetin yalnızca bir veçhesi. Bu kısıtlamalar yalnızca İran ve Taliban hükümetlerinin politikalarıyla da sınırlı değil; toplumsal kültürden de besleniyor. Tüm bu zorluklara rağmen kadınlar hakları için mücadele etmeye devam ediyor.

Afganistan’da ve İran’da kadınlara yönelik baskılar

Afganistan’da kadınların ve kız çocuklarının sivil toplum kuruluşlarında ve uluslararası kuruluşlarda çalışmaları, mezuniyet törenlerine katılmaları, araba kullanmayı öğrenmeleri ve hatta seyahat etmeleri yasak. Kadın gazetecilerin ve çalışanların, televizyonda yüzlerini kapatmaları gerekiyor. Bu ayrımcı yasalar nedeniyle birçok kadın toplumdan uzak bir yaşam sürdürmek ya da ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Erkek sürücülere başörtüsü olmayan kadınları arabaya almamaları talimatı veriliyor ve Taliban memurlarının başı açık kadınları tutuklama yetkisi var. Kız çocuklarının eğitimi ve akademik alan tercihleri ​​konusunda da ciddi kaygılar var.

İran’da da durum aynı şekilde vahim. Örneğin kadınların pasaport alabilmesi için bir erkeğin (kocası veya babası gibi) iznine ihtiyacı var. Zorunlu başörtüsü yasası hâlâ yürürlükte ve hükümet buna uymayan kadınlara kırbaç ya da para cezası, arabasına el koyma ve hapis gibi cezalar uyguluyor. Başörtüsü meselesi bazılarına önemsiz görünse de Mahsa Amini’nin uygunsuz başörtüsü nedeniyle tutuklanmasının ardından Eylül 2022’de ölmesi, bu konunun ne kadar ciddi nitelikte olduğunu ortaya çıkardı. Başörtüsü zorunluluğuna uymayan kız öğrencilerin üniversiteye gitmeleri de yasak. Nüfusun yarısını oluşturan kadınların yok sayıldığı ve ağır adaletsizliklere maruz kaldığı toplumlarda özgürlük ve demokrasi ciddi risk altında.

Ortadoğu toplumlarında kadına yönelik şiddet

Kadınların bedeni şiddetin hedefi haline geldiğinde bu şiddet hayatlarının her alanına nüfuz ediyor. Örneğin, ev içi şiddete maruz kalan kadın ve kız çocuklarına sığınma imkânı sunan birçok “güvenli ev” ciddi zorluklarla karşılaşabiliyor, hatta kapanmaya zorlanabiliyor. Hükümetin kadınları tecrit ettiğini gören radikal dinciler, çoğu zaman onlara daha da büyük şiddet uyguluyor. İran’da kadınlara yönelik asit saldırıları da bu sorunlardan biri. Yıllardır birçok kadın ve kız çocuğu, çeşitli nedenlerle yabancılar ve hatta aile üyeleri tarafından asit saldırısına uğradı. İran ve Taliban hükümetleri kadına şiddet uygulayan erkekleri destekliyor. Bu tür toplumlarda kadınların uygun eğitim almaları kasten engelleniyor, bu da onların kendi haklarının farkında olmamalarına yol açıyor. Ev içi şiddet, miras kanunlarındaki kısıtlamalar, boşanma ve çocukların velayeti, siyasete ve işgücüne katılımın sınırlı olması veya hiç olmaması, İranlı ve Afganistanlı kadınların paylaştığı ortak deneyimler.

Kadın hakları aktivistlerinin rolü, eğitim ve farkındalığın önemi

Ayrımcı yasaların ve kadına yönelik şiddetin egemen olduğu toplumlarda, kadın hakları konusunda eğitim ve bilinç yükseltme kritik önem taşıyor. Kadın hakları savunucuları bu gerici yasalara karşı mücadele ederek çeşitli alanlardaki bilgi ve farkındalıklarını ilerletmiş kişiler ve bunu kendi topluluklarındaki diğer kadınlarla paylaşıyorlar. Örneğin İran’da Evin Cezaevi’ndeki kadınlar koğuşu direnişin sembolü olarak biliniyor. Orada hapsedilen kadınların esaret altında olmalarına rağmen yürüttükleri protesto ve mücadele, toplum için büyük önem taşıyor. 2023 Nobel Barış Ödülü sahibi Narges Mohammadi bu kadınlardan biri, Evin’in kadınlar koğuşundaki diğer birçok kadın da öyle. İranlı kadınlar bu mücadeleci kişilerden ilham alarak kendi hak mücadelelerini sürdürüyor. Hatta bu kadınlar cezaevinden, orada da mücadelenin hiçbir zaman durmadığını gösteren açıklamalar yapıyor.

İran ve Afganistan’daki kadın hakları aktivistlerinin karşılaştığı ciddi tehditlere ve tehlikelere rağmen, kadınların koşullarını iyileştirmeye yönelik bitmez tükenmez çabaları son derece değerli. Bu aktivistler baskıcı yasalara ve kültürlere cesurca karşı duruyor, protesto ve taleplerinin uluslararası toplum tarafından duyulmasını sağlamak için kampanyalar ve toplumsal hareketler başlatıyorlar. Bu ülkelerdeki kadınların içinde bulunduğu zor duruma küresel düzeyde dikkat çekmek ve hükümetler üzerinde kadınların hak ve özgürlüklerini iyileştirmeleri için baskı oluşturmayı amaçlıyorlar.

Birleşmiş Milletler bu mücadelede çok önemli bir rol oynuyor. BM, insan hakları özel raportörleri aracılığıyla İran ve Afganistan’daki kadın hakları ihlallerine ilişkin ayrıntılı raporlar hazırlayıp küresel topluma sunuyor. Bu raporlar, bu ülkelerde kadınların karşılaştığı zorluklara uluslararası alanda dikkat çekilmesinde ve bu konudaki farkındalığın artırılmasında önemli bir rol oynuyor. İnsan hakları kuruluşları da kadın hakları ihlallerini iyi belgelenmiş ve kapsamlı açıklamalarla kınayarak, kadın hakları ve bu hakların korunması gerekliliği konusunda kamuoyunun farkındalığının artmasına yardımcı oluyor.

Bu çabalar pek çok risk ve engeli beraberinde getirse de kadın haklarının geliştirilmesi ve İran ve Afganistan toplumlarında olumlu değişimlerin sağlanması açısından hayati öneme sahip. Bu yolculukta atılan her adım, bölge kadınlarının daha adil ve eşit bir gelecek umudunu canlı tutuyor.

Ortadoğu’da kadın olmanın getirdiği zorluklar ve mücadeleler

Ortadoğulu, gazeteci ve insan hakları savunucusu bir kadın olarak şunu söylemeliyim ki, bu bölgede kadın olmak birçok zorluğu ve mücadeleyi beraberinde getiriyor. Bu zorluklar bizi ayrımcı yasalarla ve ataerkil kültürle karşı karşıya bırakıyor ve kendi haklarımız için mücadele etmeye zorluyor. Ortadoğu’da kadın olmak, özgürlüğümüzü ve seçme hakkımızı tehdit eden günlük engellerle ve kısıtlamalarla yüzleşmek anlamına geliyor. Buna rağmen bu bölgedeki kadınlar mücadeleyi asla bırakmıyor. Her geçen gün haklarımız için yeni bir mücadele günü; attığımız her küçük adımda, değişim umudunu ve adaletin gerçekleşmesi isteğini içimizde canlı tutan bir mücadele. Eşitlik, eğitim hakkı, çalışma hakkı ve kendi hayatlarımızı seçme hakkı için mücadele etmek, Ortadoğulu kadınların gücü ve direnciyle çıktığımız bu zorlu yolculuğun bir parçası.

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.