ABD’de Roe kararı geçerli olduğu müddetçe eyaletler kürtajı doğrudan yasaklayan yasalar yapamıyordu. 2022’de açıklanan Dobbs kararı, eyaletlerin kürtaja ilişkin yasama yetkilerini genişletmiş oldu. Kararın Demokrat seçmende yarattığı öfkeyi bir politik söze ve enerjiye dönüştürmeyi başaramayan Biden/Harris yönetiminin, 2024’te buradan ikna edici bir kampanya hikâyesi çıkartmayı başarabilmesi zor görünüyor.
ABD Başkanı ve Demokrat Parti’nin 2024 başkanlık seçimlerindeki (hemen hemen kesin) adayı Joe Biden ve yardımcısı Kamala Harris, seçim kampanyalarının startını Roe v Wade kararının 51. yıldönümünde verdi; Kasım’daki seçimlere dek sürecek olan kampanyanın odağına da kürtaj hakkı meselesini yerleştirmeyi planladıkları belirtiliyor.
Kürtajı şu anda bu kadar önemli bir mesele haline getiren, ABD Yüksek Mahkemesi’nin 2022 yılında aldığı Dobbs kararı. 2022’ye kadar, kürtajın hukuki statüsü konusundaki federal seviyedeki içtihat, 1973 tarihli Roe v Wade’e dayanıyordu. ABD’de kürtaja ilişkin ayrıntılı yasama yetkisi eyaletlerin takdirinde; ancak Roe kararı, eyaletlerin kürtajı yasaklamasının mahremiyet hakkına aykırı olduğunu hükme bağlıyor, yani Roe geçerli olduğu müddetçe eyaletler kürtajı doğrudan yasaklayan yasalar yapamıyordu. Her ne kadar ağırlıkla Orta Batı ve Güney’deki muhafazakar eyaletler doğrudan bir yasak koymaksızın kürtajı zorlaştıracak, hatta imkansızlaştıracak yasalar geçirmeyi denemiş ve bunda kısmen başarılı olmuş olsalar da,[1] 2022’ye değin bu düzenlemelerin hiç değilse en akla aykırı olanlarını mahkemeler Roe’ya referansla iptal edebiliyordu.
2022’de açıklanan ve Roe’yu bir anlamda geri çeviren Dobbs kararı, eyaletlerin kürtaja ilişkin yasama yetkilerini genişletmiş oldu. Daha resmi olarak açıklanmadan basına sızdırılan karar, yaz boyu büyük bir protesto dalgası uyandırsa da Biden yönetimi ve Demokrat Parti bu kamuoyu gücünü arkalarına alan bir siyaset geliştirmek yerine bu potansiyeli tavsattı. Aradan geçen bir buçuk yıllık zaman diliminde 50 eyaletin hemen hemen yarısı, kürtajı ya tamamen ya kısmi olarak yasaklayan, ya da hizmet sunumunun ve hizmete erişimin altını iyiden iyiye oyan yasalar yaptı. 12 eyalet, Dobbs öncesi var olan kürtaj korumalarını korudu, 10 eyaletse var olan korumaları sağlamlaştıracak yasalar geçirdi—söylemeye gerek yok, bunların hemen hepsi Demokratların zaten güçlü olduğu eyaletler.
2022 yazında Dobbs kararının Demokrat seçmende yarattığı öfkeyi bir politik söze ve enerjiye dönüştürmeyi başaramayan Biden/Harris yönetiminin, 2024’te buradan ikna edici bir kampanya hikâyesi çıkartmayı başarabilmesi zor görünüyor. Başkanlık seçiminin sonucuna dair öngörüde bulunmak için henüz erken olsa da, Biden/Harris kampanyasının önündeki en büyük zorluğun genel olarak toplumsal cinsiyet, ekoloji, göç ve ekonomi alanlarındaki statükocu/muhafazakar konumu, özel olarak da 7 Ekim’den beri aldığı İsrail’i destekleyen tutumuyla kadınlar, LGBTİ+’lar ve gençler başta olmak üzere progresif toplumsal kesimleri kendinden uzaklaştırmış hatta koparmış olması olduğu söylenebilir. Nitekim seçim kampanyası açılışının yapıldığı Virginia’da düzenlenen mitingde Biden’ın konuşması, Demokratların şu an içine hapsolduğu çelişkilerin cisimleşmiş bir örneği olarak, defalarca ABD’nin İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırıma verdiği desteği protesto eden aktivistlerce bölündü.
Progresif hareketler, Gazze soykırımı etrafında ördükleri eylemlilikle uzun zamandır ABD’de görülmeyen bir özörgütlenme dalgası başlatmış görünse de anaakım siyasetten tamamen dışlanmış durumdalar; bu da azımsanmayacak bir toplumsal kitlenin, kendini geleneksel olarak (en azından taktik seviyede) yakın bulduğu Demokrat Parti’de temsil edilmiyor oluşuyla yüzleşmesinden doğan bir kriz anlamına geliyor. Bu krizin yarattığı siyasi tıkanıklıktan ne kürtaj hakkı konusunda ne başka konularda olumlu bir sonuç beklemek pek mümkün görünmüyor—en azından kısa vadede.
[1] Örneğin “kürtaj yasaktır” demek yerine “kürtaj ancak 50 metrelik çeperinde tam teşekküllü ve anlaşmalı hastane bulunan sağlık kuruluşlarında yapılabilir” diyen yasalar çıkarmak gibi pratikler.