Lezbiyen feminizmi diğer feminist yaklaşımlardan ayıran özellik, heteroseksüelliğe getirilen eleştiriye karşılık ilk kez politik bir çözüm önermesidir.

Dünyada birçok feminizm akımının —genellikle— bir başka feminizm düşüncesinin eleştirisi ya da bir başka feminizm öznesinin dışlanmasıyla meydana geldiği söylenebilir. ABD’de lezbiyen feminizm düşüncesinin çıkış hikayesi olarak bilinen akım da, hem heteroseksüel feminizmin eleştirisi hem de heteroseksüel feministler tarafından dışlanma deneyimleri ile oluşmuştur.

1970 yılı öncesi lezbiyen feministler birçok LGBTİ+ ve feminist örgütte seslerini duyurmaya çalışıyordu. LGBTİ+ örgütlerin eşcinsel cis erkek politikalarına ağırlık vermesi ve kendi sözlerini üretememe sıkıntısı sonucu NOW (National Organization for Women) örgütüne katılmaya karar verdiler (Phelan, 1989; Jagose, 2017). Betty Friedan’ın NOW yönetici kadrosunda bulunduğu dönemde, Rita Mae Brown gibi önemli lezbiyen feministlerden rahatsız olan bazı heteroseksüel feministler, lezbiyenleri “lavanta tehdidi” olarak nitelendirdi ve onları örgütten çıkarma kararı aldı (Walters, 2005). Lezbiyen feministler, “Lavender Menace” olarak tarihe geçen bu olay sonrası NOW örgütünden ayrılıp, kendilerini dışlamak için kullanılan bu isim altında kendi gruplarını kurdu.

Bu grup, 1 Mayıs 1970’te Kadınlar Kongresi’ne (Second Congress to Unite Women) “woman-identified woman” (kadınla özdeşleşmiş kadınlar) adlı bir manifesto metni ile katılıp, kongredekilere lezbiyenlerin varlığıyla bir yüzleşme yaşattılar. Bu metin aynı zaman lezbiyen feminizm düşüncesinin ana metnini oluşturmuştur. Lavender Menace’ta yer alan kişiler, daha sonra kendilerini Radicalesbians olarak nitelendirerek zamanla birçok lezbiyen feminist grubun oluşmasına önayak olmuştur.

1970’li yıllar lezbiyen feminizm düşüncesinin başlangıcını oluşturur. Lezbiyen feminizmi diğer feminist yaklaşımlardan ayıran özellik, heteroseksüelliğe getirilen eleştiriye karşılık ilk kez politik bir çözüm önermesidir (Phelan, 1989). Lezbiyen feministlere göre heteroseksist yapının ortadan kalkmasının yegane yolu, bütün cis kadınların duygusal ve cinsel enerjilerini cis kadınlara yönlendirmesiyle mümkün olacaktı.

Politik direncin merkezine lezbiyenliği koyan lezbiyen feministler, anaerkil yapının kurulduğu, ataerkil sistemin kurallarının geçerli olmadığı bir politik tema olan “lezbiyen ütopya” kavramı ile lezbiyen kültürünün gelişmesine katkıda bulundu; daha önce sadece heteroseksüel cis erkeklerce tanımlanan lezbiyenliğin ilk kez öz tanımını üretti. “Woman-identified woman”[1], “lesbian existence”[2], “lesbian continuum”[3] kavramları ile lezbiyen nedir sorusunu cevaplayan lezbiyen feministler, merkeze lezbiyenliği koyarak feminizm ile lezbiyenliği bir araya getirdi (Radicalesbians, 1973; Rich, 1980).

Lezbiyen feminizmde temel amaç, diğer feminist akımlar gibi ataerkil yapının ortadan kalkması ve cis kadınların her anlamda özgür bir şekilde yaşamasıydı. Heteroseksüelliğin bir kurum olduğunu düşünen lezbiyen feministler, cis kadınların ancak başka bir cis kadın ile duygusal ya da cinsel anlamda beraber olmak suretiyle özgür olabileceğini düşündü (Barry, 1979; Hoagland, 1988; Raymond, 1986; akt. Ottosdottir, 1991:59-60; Barnes, 2010:237). Bütün cis kadınları bu düşünceye davet ederken, duygusal ya da cinsel anlamda cis kadınlarla birlikte olmasa bile cis erkeklerle duygusal ya da cinsel bir yakınlık kurmayan cis kadınların da “politik lezbiyenlik” kavramıyla kendilerine dahil olabileceğini belirttiler.

Lezbiyenliği homofobik psikanalizin tanımlarından kurtaran lezbiyen feministlerin de dışladığı ya da görmezden geldiği kesimler vardı. Bu bağlamda belki de en çok ötekileştirilen grup transseksüellerdi: Cis lezbiyen feministlerin bir kısmı transseksüellere karşı fobik davranışlarda bulunmuş; açıklamalar yapmıştır (Burns, 2019). Bunun en çarpıcı örneği, lezbiyenlerin düzenlediği Michigan Womyn’s Music Festival’de —festivalde olanların bir kısmı bu duruma tepki göstermişse de— “woman-born woman” afişi ile transseksüel kadınları festivale almak istememeleri (bkz. Browne, 2010). Konuya ilişkin, en ünlü trans lezbiyen feminsitlerden Gailey Nerissa ve AD Brown’un cis lezbiyen feministlerin bir kısmının transfobik oluşuna dair belgeleri ortaya koyan çalışmalarına bakılabilir (bkz. Gailey ve Brown, 2016). Nitekim daha sonraki yıllarda cis lezbiyen feministler transfobileri ile yüzleşerek daha kapsayıcı bir politika kurma yolunda ilerlemiştir.

Her feminist akım gibi lezbiyen feminizm de tartıştığı konular çerçevesinde kendini geliştirmeye, lezbiyenlik ile feminizmi bir araya getirerek (aslında lezbiyenliğin, feminizmin ayrılmaz bir parçası olduğunu göstererek) feminizm düşüncesine katkıda bulunmuştur. Lezbiyen görünürlüğüne sağladığı katkı; lezbiyenliği homofobik tanımlardan kurtarması ve lezbiyen kültürünün gelişmesinde bir başlangıç oluşturması yönünden okunması, araştrılması gereken feminist akımlarda biridir.

Bitirirken, dünyadaki lezbiyen feminizm düşüncesi hakkında ayrıntılı bilgi için birkaç kitap önerisinde bulunmak isterim.

  • Annamarie Jagose (2017), Queer Teori;
  • Carol-Anne Douglas (1990), Sevgi ve Politika;
  • Lillian Faderman (1997), Erkek Aşkının Ötesinde;
  • Phelan, Shane (1989), İdentity Politics: Lesbian Feminism and the Limits of
    Community;
  • Rich, Adrienne (1980), “Compulsory heterosexuality and lesbian existence”
  • Weeks, Jeffreys (1990), Anticlimax: A Feminist Perspective on the Sexual

Kaynaklar

Barnes, Rebecca (2010), “‘Suffering in a Silent Vacuum’: Woman-to-Woman
Partner Abuse as a Challenge to the Lesbian Feminist Vision”, Feminism & Psychology 21(2), pp. 233-239.

Barry, Kathleen (1979), Female sexual slavery, Englewood Cliffs, NJ: Prentice-Hall.

Browne, Kath (2010), “Lesbian Separatist Feminism at Michigan Womyn’s Music
Festival”, Feminism & Psychology 21(2), pp. 248-256.

Burns, Katelyn (2019), “The rise of anti-trans ‘radical’ feminists, explained”, Vox,
https://www.vox.com/identities/2019/9/5/20840101/terfs-radical-feminists-gendercritical

Gailey, Nerissa- Brown, AD (2016), “Beyond either/or: Reading trans* lesbian
identities”, Journal of Lesbian Studies 20(1), pp.65-86.

Hoagland, Sarah Lucia (1988), Lesbian Ethics: Toward New Value Series in Lesbian
and Feminist Theory
, Institute of Lesbian Studies, CA.

Jagose, Annamarie (2017), Queer Teori, Toprak, Ali (çev.), NotaBene Yayınları,
İstanbul.

Ottosdottir, Gudbjorg (1991), “The debate on lesbian sadomasochism: a discourse
anaylsis”, Western Michagon University.

Phelan, Shane (1989), İdentity Politics: Lesbian Feminism and the Limits of
Community
, Temple University Press, Philadelphia.

Radicalesbians (1973), “Woman-Identified Woman”, in Anne Koedt, Ellen Levine
ve Anita Rapone (ed.), Radical Feminism, NY: Times Books.

Raymond, Janice (1986), A passion for friends: toward a philosophy of female
affection
, Beacon Press, Boston.

Rich, Adrienne (1980), “Compulsory heterosexuality and lesbian existence”, Signs 5(4), pp. 631–660.

Walters, Margaret (2005), Feminism, Oxford University Press, Oxford.

[1] “Woman-identified woman”, aslında lezbiyenlerin kendilerini ifade ettikleri bir kavram, bir manifestodur.

[2] “Lesbian existence”ı (lezbiyen varoluş) Adrienne Rich şu şekilde tanımlar: “ ‘Lezbiyen varoluş”, kadınlar arası elektrik ve güçlendirici bir yük yerine, erkek tacizlerine karşı yalnızca sığınak olarak da temsil edilmektedir.” (1980:658)

[3] “Lesbian continuum” (lezbiyen sürekliliği) kavramını Rich, “Sadece bir kadının başka bir kadınla cinsel ilişkide bulunmak veya bilinçli olarak arzu ettiği bir gerçeği değil, her kadının hayatı boyunca ve kadın tarafından tanımlanmış (woman-identified) deneyimin tarihi boyunca bir aralığı içerecek şekilde kullanılmıştır,” (1980: 648) şeklinde açıklamıştır.

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.