Son 15 yılda, ikiye katlanan giyim üretimi ile hızlı moda endüstrisi bir sömürü makinesi haline geldi. Tüketiciler, kıyafetleri insanların (çoğunlukla kadınların) üretiyor olduğu bilgisinden uzaklaştı ve hızlı döngüler içeren bu sistem çevre kirliliği gibi sonuçlar da doğurmaya başladı.
Hızlı moda olarak tanımlanan kıyafetler, moda haftalarında podyumlarda görülen yüksek moda ve popüler kültür tasarımlarını taklit eden ucuz ve seri üretilen giysilerden oluşmaktadır. Moda perakendecileri bu ürünleri en hızlı şekilde tüketilmesi için mağazalara kısa sürede ulaştırır. Özellikle 1800’lerde sanayi devrimi ile birlikte yeni teknolojilerle malzeme tedariği, üretimi ve satışı moda sektörünü değiştirmeye başladı. Dikiş ve tekstil makinelerinin endüstriye kazandırılması ile daha kısa sürede daha çok ürün hızlı bir şekilde tüketime sunulur hale geldi. Böylece, kıyafetler standartlaşarak her mevsim için yeni bir kreasyon piyasaya sürülmeye başlandı. Modada oluşan bu yeni dönemi tanımlamak için, New York Times, 1989 yılında ZARA firmasının New York’ta ilk mağazasını anlatırken “Fast Fashion” (Hızlı Moda) terimini kullanmıştır.
Hızlı modada emek sömürüsü
Hızlı moda endüstrisindeki işçilerin ancak %2’sinden daha azı geçimini sağlayabilecek bir ücret alabilmekteler. Tahmin edilebileceği gibi birçok tekstil fabrikasında çalışma koşulları oldukça kötü. Genellikle büyük hızlı moda markaları üretimlerini küçük atölye ve benzeri fabrikalar aracılığıyla fason olarak yapmaktalar. Bu durum tedarik zincirlerinin izlenmesini, çalışanların koşullarının takip edilebilmesini zorlaştırıyor ve birçok işçiyi sömürüye karşı savunmasız bırakıyor. Son 15 yılda, ikiye katlanan giyim üretimi ile hızlı moda endüstrisi bir sömürü makinesi haline geldi. Tüketiciler, kıyafetleri insanların (çoğunlukla kadınların) üretiyor olduğu bilgisinden uzaklaştı ve hızlı döngüler içeren bu sistem çevre kirliliği gibi sonuçlar da doğurmaya başladı.
Çoğunluğu Batı sermayesine dahil olan hızlı moda endüstrisi, dezavantajlı sınıfların ve bunların içerisinde de özellikle kadınların sömürülmesi ve onların emeği üzerine inşa edilmiştir. Hazır giyim fabrikalarının çoğunluğu ucuz işgücü sağlayan Hindistan, Bangladeş ve Gana gibi Güneydoğu Asya ve Afrika ülkelerinde kuruldu ve bu fabrikalarda çoğunlukla kadınlar çalışıyorlar. Giyim sektörünün %85’i 18-24 yaş arasındaki kadınlardan oluşuyor. Bu kadınlar günde, 3$’dan az maaş alıyorlar. Hazır giyim sektöründe çalışan işçilere her çalışma günü için saatlik olarak bir üretim kotası belirleniyor. Eğer işçiler bu kotayı dolduramazlarsa ödeme alamıyorlar. Bu durum, sektörün yazılı olmayan bir kuralı gibi, her atölyede karşılaşılabilen bir problem.
Çalışma koşullarının izlenebilirliğinin olmaması ve beraberinde gelen sorunlar nedeniyle işçilerin sağlıkları ve yaşamları sıklıkla tehlike altına giriyor. Bangladeş’te bir dizi tekstil fabrikasını barındıran, sekiz katlı bir binanın (Rana Plaza) Nisan 2013’te çökmesi ile 1132 tekstil işçisinin öldüğü biliniyor.
Hızlı moda markaları, endüstrinin üzerine inşa edildiği toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve tacizi sürdürmekte de suç ortağı. Bangladeş’te, hızlı moda işçilerinin %60’ından fazlası, iş yerinde şiddetle tehdit edildiğini veya tehlikede hissettiklerini bildiriyor. Kamboçya’da, kadın işçilerin %68’i işyerinde kendilerini rahatsız veya güvensiz hissettiklerini söylerken; Vietnam’da, kadın işçilerin %34’ü öpme, dokunma veya vurma gibi fiziksel tacize maruz kaldıklarını ifşa ettiler. Hızlı moda fabrikalarında çalışan kadınlar işe gidip gelirken de tacize ve şiddete maruz kaldıklarını belirtiyorlar. Çoğunluğu erkek olan patronlarının ceza almayacaklarını bildiklerinden, kadın işçiler istismarı bildirme konusunda da ciddi korkular yaşadıklarını söylüyorlar.
Gerek küresel Batı medyası, gerekse yerel medyalar, Hindistan, Bangladeş ve Gana gibi yerlerde daha yüksek ücret, daha iyi ve daha güvenli çalışma şartları için sürekli eylem halinde olan ve sendikalaşan kadınların protestolarını görmezden gelmekteler. Kadınlar, tekstil fabrikalarında yaşadıkları sorunlara karşı birlik olmak için sendikalaşarak hızlı moda endüstrisinde yaşanan gerçekleri göstermeye çalışıyorlar. Ancak çalışma koşullarındaki büyük problemler markalar tarafından gizleniyor.
Giyim ürünleri üretilirken oluşan tekstil atıkları ve hızlı moda ürünleri tüketildikten sonra oluşan ikinci el kıyafet atıkları Gana ve Şili gibi ülkelerde depolanıyor. Dünyanın en büyük atık ithalatçılarından biri olan Gana’da milyonlarca insan, ikinci el giyim tedarik zincirinde çalışarak bu zincirin ve Küresel Kuzey ülkelerinin atıklarının oluşturduğu devasa atık krizi ile de baş etmek zorunda kalıyorlar. Gana, Kantamanto’da, ikinci el tedarik zincirinde çalışan kadın baş işçi Kayayei, her gün en az 55 kg ağırlığında ikinci el giysi balyalarını taşıdığını belirtiyor. Giysileri taşıyan işçiler yolculuk başına 0,30-1 dolar arasında bir ücret alıyorlar. Bu balyalar o kadar ağır ki, işçiler hayatlarını zor geçindirebilecekleri bir ücret karşılığında sağlıklarını riske atıyorlar. Giysi balyası taşımacılığı sırasında, ciddi yaralanmalar, uzun vadeli sağlık sorunlarıyla birlikte bazen ölümlerin de yaşandığı biliniyor.
Gana – Kantamanto’da olduğu gibi, ikinci el giyim ticareti Şili’de de yoğun bir şekilde yapılıyor. Tüccarlar, yerli halka ve diğer Latin Amerika ülkelerine satmak için, çoğunlukla Avrupa ve ABD’den istenmeyen giysileri (çöpe atılmış giysiler gibi) ithal ediyorlar. Ancak her yıl ithal edilen 60.000 ton giysinin yarısından fazlası, çevre ve yerel topluluk için kötü sonuçlar doğuracak şekilde yasadışı çöl çöplüklerine terk ediliyor. Şili Atamaka Çölü’nde büyük bir giysi mezarlığı oluşmuş durumda.
Hızlı moda üretimi de, tüketimi de feminist bir sorun. ABD’deki kadınların %85’i göz açıp kapayıncaya kadar değişen trendleri takip etme konusunda sürekli etki altında kalarak alışveriş yapmaktalar. Kadınlar, belirli bir şekilde görünmeleri ve giysiler için belirlenmiş “standart” bedenlere sığmaları için toplumsal baskılara uyum sağlamak zorunda bırakılıyorlar. Hızlı moda ürünlerini üreten ve bu ürünleri tüketen kadınlar bir hak sorununun iki tarafının da merkezinde kalarak etkileniyorlar.
Bangladeş’te bir kadın giyim işçisinin tüm hayatı boyunca kazandığı ücreti, çoğunluğu erkek olan büyük moda markası CEO’larının kazanmaları ortalama dört gün sürmekte. Bu yüzden hızlı moda markalarından ürün satın almadan önce, neyi desteklediğimizin farkına varmamız gerekli. Hızlı moda markasının, üzerinde “Feminism – Smash the Patriarchy” (Feminizm – Ataerkilliği Parçala) ya da “Sustainable Lifestyle” (Sürdürülebilir Yaşam Tarzı) yazan tişörtünü satın almadan önce bir kez daha düşünmemiz gerekebilir.
Satın aldığımız kıyafetler için ödenen şey yalnızca kıyafete biçilen para değil, milyonlarca tekstil işçisinin ödediği bedeldir aynı zamanda.
Kaynaklar
Anne-Marie Schiro – Fashion; Two New Stores That Cruise Fashion’s Fast Lane, The New York Times December 31, 1989, Section 1, Page 46
Clean Clothes Campaign – Pay Your Workers https://cleanclothes.org/campaigns/pay-your-workers
Dana Thomas, Fashionopolis: The Price of Fast Fashion and the Future of Clothes, 2019, Penguin Press
Danny Ashton, Fast Fashion: Downing in clothes, NeoMam Studios, 20 April 2020
Dead White Man’s Clothes https://deadwhitemansclothes.org/
Elizabeth Reichart & Deborah Drew – By the Numbers: The Economic, Social and Environmental Impacts of “Fast Fashion” World Resources Institute January 10, 2019
Fashion Revolution – Who Made My Clothes https://www.fashionrevolution.org/tag/who-made-my-clothes/
Fast Fashion’s Final Stop, Apparel Insider, 25th February 2021 https://apparelinsider.com/fast-fashions-final-stop/
Gaia Rattazzi – Why fast fashion is a feminist issue? Attire, July 4, 2020
Human Rights – The True Coost Movie https://truecostmovie.com/learn-more/human-rights/
Labour Behind the Label https://labourbehindthelabel.org/
Violence In The Garment Industry: Infographic https://www.globalfundforwomen.org/what-we-do/voice/campaigns/working-for-justice/garment-industry-violence-infographic/