Oliva Serra, Olesa feminist grubundan Endavant (OSAN)’ın aktivisti ve Olesa de Montserrat Kamu Hizmetleri Savunma Platformu üyesi. Kendisi bize Katalonya Cumhuriyetçi Solu (ERC) tarafından hazırlanan Aragonés Yasası’ndan bahsetti. Sadece Merkezi Hükümet değil, Katalan Hükümeti tarafından da uygulanan baskıya karşı kendi kendine örgütlenen kadın örgütlerini anlattı. Feminist bir bakış açısından, patriyarkal adalete yönelik olduğu gibi, 78 Rejimi’nin kurumlarına yönelik bir eleştiriyle, özerklik hakkı karşısında feminizmin duruşu üzerine ilginç değerlendirmeler yaptı.
14 Ekim’de verilen karar sonrasında başlayan gösterilerin ardından hem Katalan Hükümeti hem de Merkezi Hükümet tarafından Katalan halkına uygulanan baskı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Şüphesiz bu durum, devletin baskı organlarınca uygulanan bir baskı, fakat aynı zamanda dokuz siyasi liderin aldığı cezanın yarattığı adaletsizliğe karşı sokağa çıkan Katalan halkına yönelik Katalan Özerk Hükümeti’nce de uygulanan bir baskı. Bu durum halkı, özerklik için demokratik hakkımızı kullanmaya çalışırken İspanyol polisinin bizi ilk kez dövmeye geldiği Ekim 2017’den bu yana, iki yıllık baskıya dayandıktan ve siyasi haklarımızı kaybettikten sonra ayaklandırdı. Ve şimdi bir kez daha kanıtlandı ki devlet; Ulusal Polis ve Sivil Muhafızları göndererek, burada Katalonya’da açıkça işgalci bir devlet gibi davranıyor. Fakat, Katalonya polisinin ulusal polisle kol kola hareket ettiğini özellikle belirtmek bana önemli geliyor. Bu nedenle Katalan Özerk Hükümeti uygulanmakta olan şiddetin suç ortağıdır.
Bununla birlikte, halkın “Pes etmiyoruz”, “Direniyoruz” mesajının çok açık olduğunu söyleyebilmek iyi bir şey, çünkü Katalan halkının sokağa çıkmasının üzerinden iki hafta geçti, ancak verilen hükmü kabul etmediklerini söylemek için her gün farklı şekillerde gösteriler yapılıyor ve sokağa çıkılıyor. Baskı uygulamak için güç organlarını bizim üzerimize göndermeleriyle şiddetin başlamış olduğu da ayrıca gündeme getiriliyor. Yaşanan şiddet, medyanın göstericileri “konteynerleri yakan şiddet yanlıları/saldırganlar” ya da “casuslar/ajanlar” olarak gösterme çabasına rağmen, bana göre çok açık bir polis şiddetidir. Hayır, hayır, burada bir polis şiddeti var ve burada halk, bu şiddete karşı kendini savunuyor.
Meşru müdafanın yasal olduğunu ve saldırıya karşı bir yanıt olduğunu hatırlamak gerekir. Bu ayrıca Katalonya polisinin nasıl davrandığının ve “procesismo’nun” bulunduğu ölüm yolunu gösteren Katalan Özerk Hükümeti’nin ikili oyununun bir kanıtı. Katalan Özerk Hükümeti’nin devletle oynadığı ikili oyunun da kanıtı; yaptıkları, her ne kadar partilerini bağımsızlık yanlısı olarak tanımlasalar da, gösteri hakkına ve her şeyden önce özerklik hakkına sahip Katalonya halkının hakları önünde kurulu düzeni savunmak.
Gençlerin ve kadınların bu baskıya yanıtları ne oldu?
Baskının herkesi eşit şekilde etkilediğini düşünüyorum, fakat bir paradigma değişikliği var çünkü ilk sırada sokaklara çıkan çok sayıda genç kadın var. Bunun kısmen feminist hareketin çalışmalarından kaynaklandığını düşünüyorum çünkü bu kadınlar çok gençler, muhtemelen 1Ekim’den sonra yaşadıkları en kitlesel hareket, feminist hareket oldu. Kadınlar sürekli sokaklardaydılar: Artık daha fazla saklanmamalıyız, artık güçlendik, haydi bir adım öne gidelim ve artık sokaklar bizim de sokaklarımız. Barselona ve Katalonya’da son günlerdeki gösterilerin ilk sırasında çok sayıda kadının olmasını sağlayan bu paradigma değişikliği, kısmen, kadınlar ve gençler arasında yavaş yavaş kök salmaya başlayan bu feminist bilinç sayesinde.
Diğer taraftan, baskıya verilen cevabın, bunun karşısında örgütlenen gruplar nedeniyle, bir şekilde feminist bir çağrışımı ya da çok feminist bir arka planı var. Kızları evlerine yaralanmış olarak geldiğinde, “Hayır, bu baskıya geçit vermeyeceğiz” demek için kendi aralarında örgütlenen Cumhuriyet için Anneler Topluluğu gibi. Sanırım bu, farklı şehir ve bölgelerde kendi kendine örgütlenen kadınların kolektif güçlenmesi durumu.
Diğer bir topluluk da “Cuidem-nos” adlı grup. Bizim birbirimizi gözetme, birbirimize kol kanat germe sürecini yönetebilmemizin ve yaşanan polis vahşetine karşı durabilmenin araçlarına sahip olabilmemizin kesinlikle önemli olduğunu gündeme getiren bir topluluk. Bir grup profesyonelden, psikologlardan, eğitimcilerden oluşuyor. Örgütlenerek destek sunuyorlar.
Ayrıca gösteri yapmak üzere çıkan gençlere, aynı zamanda Sanitaris per la República gibi yaralı insanları tedavi ederek ve onlarla ilgilenerek sokakta hazır bekleyen örgütlü annelere de sakin olmaları önerilebilir. Baskıya karşı ortaya çıkan bütün bu örgütler, çok entegre/bütünleşik bir feminist bakış açısını paylaşıyorlar ve çok sayıda insanı örgütlüyorlar ve yine çok sayıda insanla ilgileniyorlar.
Baskı karşısında kadınların direnci çok daha büyük, çünkü biz kadınlar iki ya da üç kat daha fazla baskı altındayız ve öteden beri katlandığımız bu baskılar karşısında direncimiz de daha büyük. Bu nedenle, haklarımız için mücadele etmenin sonuçlarıyla yüzleşmeye bir süredir daha fazla istekliyiz.
Madrid’de Lidia Falcón liderliğindeki Feminist Parti, yargılama sonucunda hapis cezası verilmesini destekleyen bir görüş bildirdi. Sizin buna yönelik eleştiriniz nedir?
Bana göre bu açıklama feminist bir açıklama değil, çünkü Anayasayı ve tümüyle patriyarkal olan ceza yasasını savunan bir kişi feminist olamaz. Sadece patriyarkal düzeni meşrulaştırmakla kalmayıp, aynı zamanda, 78 Rejimini sürdürmek için liberal arka planı da meşrulaştıran bir kişi bana göre pek de feminist sayılmaz. Bu açıklamanın yaptığı gibi, tamamıyla patriyarkal bir anayasa savunulamaz; bir örnek vermek gerekirse, çalışmadan bahseden 35. Madde, aileyi ekonomik olarak taşıyan, ayakta tutan kişi çalışan erkektir diyor. Bu Anayasa’nın tümüyle patriyarkal olduğunun bir göstergesi ve bu nedenle feminist olamaz ve bu Anayasa’yı savunmak, patriyarkal bir tezi savunmak anlamına gelir. Ayrıca bu açıklama, biz kadınların sıkıntısını çektiği aynı patriyarkal adaletin verdiği kararı desteklemek için olayları çarpıtıyor. Bu nedenle bu açıklamanın feminist olmadığını düşünüyorum, çünkü 78 Rejimini sürdürmek isteyen feminist değildir, hükmü (la sentencia del procés) onaylayan feminist değildir.
Yüksek Mahkemenin bu hükmünü savunanlar, Katalan halkının karar verme hakkına karşı monarşi bloğunun –Kral’dan başlayarak, PSOE ve Rejimin kurumları– yanında yer alıyorlar diyebiliriz…
Kesinlikle (diyebiliriz); ne bu hüküm ne de yargı savunulabilir. Sanıyorum ki biz feministlerin yapması gereken, La Manada örneğinde olduğu gibi, ya da feminist grevde kadınlara karşı yapılan misilleme ya da diğer örneklerde olduğu gibi, tümüyle feminizm karşıtı hükümler veren bu yargı erkini sorgulamaktır. Ayrıca biz feministler eğer bu haksız durumu değiştirmek istiyorsak sokaklara çıkmamız gerektiğini biliyoruz, bunu Gallardón Yasası’na karşı 2013 yılında yaptık. Ayrıca, kadın cinayetleri, devletin bu yapıları sayesinde sürdürülen bu şiddet meselesinde buzdağının görünen kısmı ve biz bu yapılara her zaman dikkat çekmeli, bunları kınamalıyız.
Ayrıca bizler yaşadığımız baskının farkında olan feminist bireyler olduğumuz için, yine Katalonya’da özerklik hakkı için mücadele edenler gibi başka türden baskılar yaşayanlara da sırt dönmemeliyiz diye düşünüyorum.
Yoksulluğun kadınlaşmasına yönelik Aragonès Yasası ve onun sonuçları hakkında ne düşünüyorsun?
Aragonès Yasası’na karşı ortaya çıkan tüm argümanlara feminist bir bakış açısıyla yaklaşmamız gerektiğini düşünüyorum. Bana göre bu yasayla hangi hizmetlerin özelleştirildiğine odaklanmak önemliydi, çünkü bunlar bakım hizmetleri ve bu görevler tarihsel olarak kadınlara verilmiş görevler. Mevcut durumda, bu hizmetler profesyonelleşse de çalışanların büyük çoğunluğu kadınlar, çalışan kadronun çoğu kadınlardan oluşuyor. Bu nedenle bu yasa, bu hizmetlerin özelleştirilmesi karşısında yoksulluğun kadınlaşmasının artması anlamına gelecek. Özel şirketler, kadın işçilerin güvencesizliği pahasına daha fazla kazanç elde etmeye çalışacaklar.
Bu yasayı kimin desteklediğine de dikkat çekmek istiyorum. PPC, PSC ve Ciudadanos bu yasayı destekliyor fakat burada şok edici olan, ERC (Katalonya Cumhuriyetçi Solu) gibi kendilerine solcu diyen, eşitliği ve toplumsal tedbirler alınmasını savunan partilerin de esasında yine kadın işçilerin haklarıyla oynuyor olmaları.
Feministlerin ve feminist hareketin verilen cezaya ve baskıya karşı pozisyonu ne olmalı?
Feminizmin, tüm insanlar, toplumsal sınıflar ve özellikle de haklarını kazanması daha da zor olan biz çalışan kadınlar için aynı koşulları, hakları ve özgürlükleri desteklemesi gerektiğine inanıyorum. Baskı altında tutulan kişiler olarak bizlerin tüm halkların özerkliğinden yana olmamız ve tüm adaletsizlikleri ve politik, toplumsal ya da emek olsun tüm haklara yönelik saldırıları kınamamız gerekir.
Feminizm anti-faşist olmalıdır, değilse o feminizm değildir. Feminizm ırkçılık karşıtı olmalıdır, değilse o feminizm değildir, bu nedenle enternasyonel olmalı ve dünyadaki tüm halklara yapılan baskılara karşı mücadele etmelidir. Bu nedenle, Katalonya somut örneğinde olduğu gibi, biz feministlerin haklarımızı savunmak için sokaklara çıkması gerekir çünkü sonuçta bu, bizi etkileyen tüm sorunlar hakkında karar verebilmek, egemenliği alt edebilmek ve aynı zamanda bedenlerimiz hakkında da karar verebilmekle alakalı bir meseledir.
Katalanların ülkesinde birçok feminist grup, baskı ve ceza karşısında aynı manifestoya bağlı kaldılar. Bu bir adımdır, şimdi ülkenin diğer feminist gruplarının ve uluslararası feminist grupların desteğini almaya çalışmak gerek.
Çeviri: Ayşe Çetinkaya Aydın
Bu yazının orijinali, 1 Kasım 2019 tarihinde la haine’de yayınlandı.
İspanyolca editör desteği için Banu Karakaş’a teşekkürler.