Afganistanlı kadınlar hakları için bunca yıldır hem emperyalist hem de köktenci baskılara karşı savaşmakta. Batılı kurtuluş söyleminin ötesinde, onlara yardım etmenin tek yolu mücadelelerinde onlarla dayanışma içinde olmak.

Nasrin Khandoker

Taliban, 16 Ağustos 2021 tarihinde Afganistan’da kontrolü ele geçirdiğinde bir dejavu hissi oldu. 11 Eylül’ün üzerinden yıllar geçmesine rağmen, tıpkı bilim insanlarının Müslüman kadınları kurtarma adı altında savaşı meşrulaştıran beyaz feminist kurtarıcı hikayelerini eleştirebilecek hâle gelmesi gibi, öyle görünüyor ki tarih tekerrür ediyor. CNN, Sky News ve BBC gibi anaakım haber kanallarında Afganistanlı kadın sanatçı ve gazetecilerin ne kadar ilgi çekici olduğuna dair haberler gördüm. Gözyaşlarına boğuldular ve 20 yıl önce onları Taliban’dan korumaya söz veren NATO ve Batı dünyasının kendilerini koruması için yalvardılar. Bence bu, Amerika’nın Afganistan işgalinin önünü açan medyanın Müslüman kadınların kurtuluşuyla ilgili artan endişesiyle aynı şey.

Afganistanlı kadınlar, Amerika Taliban’la Afgan hükümetinin arkasından sözde “barışı inşa” uğruna müzakere edince ihanete uğradığını hissetti. Afganistanlı Kadınlar Ağı’nın kurucusu aktivist Mahbouba Seraj, dünyanın muktedir adamlarına bir soru sordu, “biz… sadece elinizde kukla mıyız?”[1] Amerika’nın ihaneti Başkan Joe Biden’ın “ulus inşası”nın onların gündeminde olmadığını ileri sürmesiyle doğrulandı. Amerika’nın Afgan savaşını haklı çıkarmak için kadınların güçlendirilmesi mitini kullanmasındaki gerçeklik payına karşın, onların asıl çıkarları bu değildi. Bu yüzden, Amerika’nın medenileştirme misyonunun ikiyüzlülüğü deşifre oldu. Gelgelelim, Biden’ın iddiası da safi yalan. Afganistanlı kadınlara korkmadan oje sürme özgürlüğünü verme adı altında “ulus inşası” Laura Bush’un vurguladığı gibi Amerika’nın medenileştirme misyonunu ve Amerika’nın Afganistan’ı işgal etme amacını açıkça meşrulaştırma.[2] Laura Bush, 2017 yılında Bizler Afganistanlı Kadınlarız: Umudun Sesleri adlı bir kitap bile yayınladı. Kitap, George W. Bush Enstitüsü tarafından yayınlandı ve aynı vaatleri açıkça aktaran 28 Afganistanlı kadının hikâyelerini içeriyordu. Ancak son dönemde Amerika ve Taliban arasında yapılan müzakereler ve onların ulus-inşa etme sorumluluklarından kaçması Amerika anlatısına inanan çok sayıda insan için ihanet oldu.

Hâl böyleyken, Afganistanlı kadınların önceki rejimde Taliban tarafından gerçekleştirilen korkunç eylemlere ilişkin açıklamaları ve Taliban’ın son saldırıları boyunca Batı medyası aracılığıyla aktarılanlar rahatsız edici. Taliban savaşçılarının birçok Afgan köyünde 15 yaş üstü genç kızları evlenmeye zorladığına dair anlatılar su yüzüne çıkıyor. Haziran ayında üst düzey bir Taliban lideri, kuzeyde yer alan Takhar vilayetini ele geçirdikten sonra 15’ten 40’a kadar olan bekar kadınların Taliban savaşçılarıyla evlenmesi gerektiğini emretti. Bu bölgenin Rustaq ilçesinden bir adama 15 yaşındaki kızının savaşçılara teslim edilmesi emredildi.[3] Taliban, temmuz ayında Kandahar’ı ele geçirdiği zaman, bir savaşçı, kadın işçileri işyerlerinden çıkardı ve onlara akraba oldukları erkekleri onların yerine çalışmaya göndermelerini söyledi. Taliban sözcüsünün yeni Taliban hükümetinin kadınların çalışmasına ve eğitim almasına müsaade edeceğini temin etmesine karşın çoğu kadın buna inanmıyor. Çoğu insan “kadın eşlere” yönelik bu bariz talebin öncekinden daha aşırı bir Taliban yönetimini göstermesinden ve Irak ve Suriye’de kadınlara seks köleliği yaptıran IŞİD’den etkilenmiş olabileceğinden korkuyor.[4] Zaten açıkça kadınlara kendi güvenlikleri için yüzlerini örtmeleri söylendi. Son yirmi yılda yetişen yeni nesil kadınlar, Taliban yönetimi altında yaşayan bir önceki nesle göre farklı bir düzen içinde yaşadılar. Şimdi kazandıkları her şeyi kaybedeceklerinden korkuyorlar. Sosyal medya hesabım beyaz/liberal kadınların Taliban’a ve Taliban’ın gücü ele geçirmesinin Afganistanlı kadınlar için ne anlama geldiğiyle ilgili ağlayan kadınlarla dolup taştı. Ayrıca çevremdeki kadınlardan da onlara yardım etmenin yollarını arayan yoğun bir ilgi var.

Ben de Afganistanlı kadınlar ve onların hakları için korkuyorum. Bu tür bir rejim değişikliği her zaman kanlıdır ve Taliban’ın sicili göz önünde tutulursa, bu iktidar değişikliğinin kadınların yaşam ve özgürlüklerinin kaybını içermeyeceğine inanmak gerçekten imkânsız. Fakat benim Afganistanlı kadınlarla ilgili korkularım onlarca yıllık yoksulluğu ve savaş ve uzun sömürge geçmişinin neden olduğu binlerce ölümü hariç tutmuyor. Benim korkularım özellikle, terörle mücadele adı altında Amerika’nın yarattığı yıkımı olayın dışında tutmuyor. Afganistan ve Suudi Arabistan’da ve Batı dünyasındaki Müslüman kadınların,[5] Uygur kamplarındaki Rohingya kadınlarının,[6] Müslüman olmayan kadınların, beyaz olmayan kadınların, kuir kadınların mücadelelerinde dayanışma ve desteğe ihtiyacı olduğunu görebiliyorum. Bangladeş sınırlarında defalarca tecavüze uğrayan ve insanlık dışı koşullarda yaşam mücadelesi veren Rohingya kadınlarını düşünmeden edemiyorum. Uygur kamplarındaki kadınların yaşadığı korkunç olayları okuduktan sonra benzer şekilde uykularım kaçmasına rağmen[7] onlar için ağlayan veya onları umursayan beyaz kadınları neredeyse hiç görmedim. Bu seçici ilgi, ilgi alanının kullanımı ve ilginin metalaştırılması hakkında bazı şeylere işaret ediyor.

2013 yılında, antropolog Lila Abu-Lughod, Müslüman Kadının Kurtarılmaya İhtiyacı Var mı? adlı kitabında, Batılı feministlerin Müslüman kadınları İslami köktencilerden kurtarmayı teşvik etmek için kullandıkları kurtuluş söyleminin içini boşalttı.[8] Görünüşe bakılırsa şu anda Afganistan’daki Taliban zaferini haber yapan tüm anaakım Batı medyası Afgan kadınlarının gerçekten kurtarılmaya ihtiyacı olduğuna karar vermiş durumda. Oysaki Afganistanlı kadınların korunmaya değil, acil desteğe ihtiyacı var. Batı toplumu içerisinde “Müslüman kadını kurtarma” dürtüsü ve onlara acıma aynı zamanda derin bir yapısal eşitsizliğe ve toplumsal cinsiyete karşı kör olma, sömürge bilgisi imparatorluğu tarafından yeniden üretilir. Bu kurtarıcı söylemi esasında sömürge hegemonyasının medenileştirici misyon anlatılarıyla bağlantılı. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin tek yönlü hiyerarşisinde Batı üstünlüğünü kabul eder. Bu düşünce, Batı toplumunun kadının ikincil konumunu yendiğini ve Küresel Güney kadınının da onlarla aynı düzeye gelmesi gerektiğini varsayıyor. Bu başarının ancak beyaz Batılı kadının yolunun izlenmesiyle elde edilebileceği fikri kabul ediliyor. Bununla farklı toplumlarda var olan çeşitli patriyarkal eşitsizlik türleri tamamen görmezden geliniyor. Bu, beyaz üstünlükçülüğü ile Müslüman kadınları küçük görmenin bir yolu. Bu, sömürgecilik sonrası beyaz feminist kurtarıcı kompleksini teşhir eden onlarca yıllık feminist mücadeleyi düpedüz görmezden gelmek.

Ben çocukken İngiliz sömürge yönetimi ve onun kurtarıcı imajı tamamen ortadan kalkmamıştı. “Ama onlar bize demiryolu yaptı, eğitim verdi ve bizi düzene soktu!” gibi cümleleri duyarak büyüdüm. Sömürgecilik sonrası eleştiriler bunu en azından şimdiye kadar “zihnin sömürgeleştirilmesi” olarak kabul etti ve Avrupa sömürgeciliğinin kurtarıcı imgesini ortadan kaldırdı. Spivak’ın “beyaz adamın kahverengi kadınları kahverengi erkeklerden nasıl kurtardığına”[9] dair yaptığı alıntı entelektüel ve akademisyenlerce en çok kullanılan ve yaygın ifadelerden biri hâline geldi. İngiliz yönetimi sırasında doğmadım ancak bu gibi sömürgecilik sonrası eleştirilere tanık oldum ve örneğin, Afgan savaşıyla Müslüman kadınları kurtarmak için özgürleştirme misyonu gibi 11 Eylül’ün sonuçlarını ve Amerikan istisnacılığını deneyimleyecek kadar büyüğüm.

Taliban’ın zaferi sonrasında kadınların insan haklarının zarar göreceğine dair yaygın korkuya karşı birkaç tanınmış bilim insanı ve solcu, Taliban’ın Afganistan’daki zaferini Afgan halkı için kurtuluşun bir aracı ve yeni bir başlangıç olarak yorumladı. Erkek bilimciler arasında ünlü olduğunu bildiğim filozof Slavoj Zizek, bunu hâlihazırda “bastırılmış olanın kolektif özgürleştirici katılımın uygun biçimiyle gelen geri dönüşü”[10] olarak tasavvur ediyor. Benzer yorumlar, Taliban işgalini İngiliz istilasından Amerikan emperyalizmine uzanan Afganistan’ın uzun sömürge tarihine bir son olarak gören sözde sömürge sonrası bilim insanlarından gelmeye devam ediyor. Bu bilim insanları ve solcu entelektüeller, Afganistan’ın sözde özgürlüğü gerçeğinden tamamen habersiz, çünkü durum yalnızca Afganlar’ın yarısından da az bir nüfus için özgürlük. Onlarca yıldır özgürlükleri için savaşan Afganistanlı kadınlar ve cinsel azınlıklar, sanki ezilen, öteki olma değeri taşımıyormuş gibi bu anlatıdan tamamen siliniyor.

Dahası, sömürgeleştirmeyi hükümetin değişmesiyle sonlanmayacak bir süreç olarak görmekte sınıfta kalıyorlar. Bu görüş, hem beyaz sömürgeci hem de kahverengi milliyetçi anlatılardan ötekileştirilmiş toplumsal cinsiyetlerin silinmesini sorunsallaştıran onca yıllık anti-emperyalist feminist ve kuir teorileri ve sömürgecilik sonrası feminist eleştirileri kasıtlı olarak görmezden geliyor.[11] Bu duruş, sömürgeciliğin herhangi bir ten rengine sahip ya da uyruktan olan insan tarafından sürdürülebileceğini görmekte başarısız. Dekolonizasyon (sömürgesizleştirme) ile ilgili bu toplumsal cinsiyet körü olan sahte anlatılara yanıt olarak Priyamvada Gopal twitter’da paylaşım yapıyor, “İstila etmek, ortalığı karıştırmak, ardından yerlileri katliama ve mülksüzleştirmeye terk etmek imparatorluk aygıtının sonu değil, bir parçasıdır”.[12] Gopal’a göre, “sömürgesizleştirme ile uygun herhangi bir angajman, yalnızca sömürgeciliğin değil, aynı zamanda ataerkillik ve kasttan dini şovenizm ve köleliğe kadar kesişen diğer baskıcı rejimlerin eleştirel bir değerlendirmesini de içermelidir”.[13] Taliban, ataerkillik ve dini köktencilikle kesişen rejimlerin, emperyalizm karşıtı olmayan faillerin, yani sömürgeciliğin ve emperyalizmin bir eseri. Bir emperyalizm karşıtı duruş adına, bu (çoğunlukla) erkek entelektüeller, dini köktenciliğin kadınlar üzerindeki tehlikeli etkilerini görmezden geliyor.

Afganistanlı kadınlar hakları için bunca yıldır hem emperyalist hem de köktenci baskılara karşı savaşmakta. Batılı kurtuluş söyleminin ötesinde, onlara yardım etmenin tek yolu mücadelelerinde onlarla dayanışma içinde olmak. Küresel olarak çoğu feminist duruş, emperyalist ve köktenci baskılara karşı seslerini yükselterek onlarla aynı doğrultudadır. Örneğin, Nandini Dhar Facebook hesabında açıklıyor, “Emperyalistler ve köktenciler arasında bölünmüş bir dünya birçoğumuza aktif bir şekilde taraf tutacak bir alan bırakmaz. İkisini de suçlar. Sorgulamamız gereken emperyalistler ya da köktencilerden hangi tarafı seçmemiz gerektiği değil. Mesele, hiçbiri olmamalı.”[14] Dünya çapındaki feministler, beyaz feminist kurtarıcı anlatısının emperyal savaşa hizmet eden ve kadınları anlatıdan silen sözde toplumsal cinsiyet körü solcu yorum başta olmak üzere her iki görüşü de reddediyor. Ancak anaakım medyanın büyük çoğunluğu tarafından görmezden geliniyorlar.

Şimdi kurtarıcı anlatısını sonlandırmanın ve silahlı kuvvetler uğruna Afganistanlı kadınların kırılganlığını metalaştırmak için kullanılmayacak şekilde ulusötesi feminist dayanışmayı inşa etmenin zamanı. Bunun farkında olmanın ve aynı tarihi tekrar etmekten vazgeçmenin zamanı. Emperyalist/sömürgeci güçlerden, onların beyaz feminist müttefiklerinden ve Taliban’ı özgürlük savaşçıları olarak gören toplumsal cinsiyet körü solculardan uzaklaşma vakti. Batılı kurtarıcı anlatılarından ve solcu şovenist yorumlardan daha fazla ses getirecek şekilde sömürgecilik karşıtı feminist dayanışmayı inşa etmek ise bunu başarmanın ilk adımı olabilir.

Çeviren: Merve Çeltikci

Bu yazının orijinali 27.8.2021 tarihinde Shuddhashar sitesinde yayınlanmıştır.

[1] Listen Now: Afghan Women Wait To See What Their Lives Will Be Like Under The Taliban, NPR One. https://www.npr.org/2021/08/17/1028368046/afghan-women-wait-to-see-what-their-lives-will-be-like-under-the-taliban

[2] Washingtonpost.Com. www.washingtonpost.com/wp-srv/nation/specials/attacked/transcripts/laurabushtext_111701.html

[3] Tamar Lapin, “Horrifying Tales of ‘Forced Marriages’ Emerge in Taliban-Held Areas”, New York Post, https://nypost.com/2021/08/17/taliban-held-areas-see-emergence-of-forced-marriages/

[4] Lapin.

[5] “Saudi Arabia: 10 Reasons Why Women Flee”, Human Rights Watch, www.hrw.org/news/2019/01/30/saudi-arabia-10-reasons-why-women-flee

[6] Brian Sokol, “Rohingya: Shrouded Maternity”, UNICEF Connect, https://blogs.unicef.org/blog/rohingya-shrouded-maternity/

[7] Matthew Hill, David Campanale, and Joel Gunter, “’Their Goal Is to Destroy Everyone’: Uighur Camp Detainees Allege Systematic Rape”, BBC News, www.bbc.com/news/world-asia-china-55794071

[8] Lila Abu-Lughod, Do Muslim Women Need Saving? (Harvard University Press, 2013).

[9] Gayatri Spivak, “Can the Subaltern Speak?”, in Colonial Discourse and Post-Colonial Theory: A Reader, Patric Williams and Laura Chrisman (Hertfordshire: Harvester Wheatsheaf, 1994).

[10] Slavoj Zizek, “The Real Reason Why the Taliban Has Retaken Afghanistan so Quickly, Which western Liberal Media Avoids Mentioning”, RT International, www.rt.com/op-ed/532207-zizek-taliban-retake-afghanistan-reason/

[11] Lata Mani, “Contentious Traditions: The Debate on Sati in Colonial India”, Cultural Critique, no. 7 (1 October 1987): 119-56, https://doi.org/10.2307/1354153; Spivak, “Can the Subaltern Speak?”; Maria Lugones, “Toward a Decolonial Feminism”, Hypatia 25, no. 4 (2010): 742-59; Jasbir K. Puar, “Homonationalism as Assemblage: Viral Travels, Affective Sexualities”, Revista Lusofona de Estudos Culturais 3, no. 1 (2015): 319-37.

[12] Lata Mani, “Contentious Traditions: The Debate on Sati in Colonial India”, Cultural Critique, no. 7 (1 October 1987): 119-56, https://doi.org/10.2307/1354153; Gayatri Chakravorty Spivak and Judith Butler, Who Sings the Nation-State?: Language, Politics, Belonging. (Seagull Books, 2007), www.amazon.com/Who-Sings-Nation-State-Language-Belonging/dp/1906497834; Maria Lugones, “Toward a Decolonial Feminism”, Hypatia 25, no. 4 (2010): 742-59; Jasbir K. Puar, “Homonationalism as Assemblage: Viral Travels, Affective Sexualities”, Revista Lusofona de Estudos Culturais 3, no. 1 (2015): 319-37.

[13] Priyamvada Gopal, “The Afterlife of Insurgency: Dissent, Dialogue, Decolonisation”, Identities, 748, www.tandfonline.com/doi/abs/10.1080/1070289X.2020.1816334

[14] Nandini Dhar, “Facebook”, www.facebook.com/nandini.dhar.3386/posts/587825915832014

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.