Doksanlı yıllardan itibaren Türkiye’de kadınlar yaşadığımız coğrafyada milliyetçiliğe, ırkçılığa ve militarizme karşı, savaşın-çatışmaların sona ermesi için Kürt sorununun çözümü talebiyle barış mücadelesi yürütüyorlar. “Arkadaşıma Dokunma”(1993), “Barış İçin Kadın Girişimi”(1996), “ Barış için Sürekli Kadın Platformu” (2000), Barış Anneleri (1993), Barış İçin Kadın Buluşmaları (2001), Vakti Geldi (2005)… Türkiye’de savaşa, ırkçılığa, milliyetçiliğe, militarizme karşı örgütlenen kadınların oluşturdukları zeminlerden öne çıkanlar. 

2009 yılı Mayıs ayında ilk eylemlerine başlayan Barış için Kadın Girişimi (BİKG), aynı adla 1996’da faaliyet sürdüren yapının devamı olarak değil tamamen bağımsız olarak ortaya çıktı. BİKG uzun soluklu bir mücadele yürüterek 2020 yılına kadar faaliyetlerini sürdürdü. Türkiye’de kadınların barış için mücadele tarihinde büyük iz bıraktı. 10-11 yıllık mücadele tarihine yüzlerce eylem, konferanslar, tartışma toplantıları, farklı düzlemde temaslar, kadınların barış mücadelesine ilişkin geçmişe ve geleceğe yönelik politika belgeleri, Türkiye’nin dört bir yanında ve sınırları aşan buluşmalar sığdırdı. BİKG bir Türkiye örgütlenmesi olarak kurgulandı. Çok sayıda ilde örgütlendi. Ankara, Adana, Bursa, Diyarbakır, İzmir’de de çalışmalar yürütüldü. Ancak İstanbul örgütlenmesi en öne çıkan ve istikrarlı faaliyet sürdüren örgütlenme oldu. BİKG bir feminist örgütlenme değildi ama İstanbul’da, feministlerin çağrısıyla oluşturulan bu örgütlenmenin aktif üyelerinin çoğunluğu feministlerden oluşuyordu. BİKG Kürt sorununun çözümü odaklı bir kadın barış siyaseti yürüttü. Kürt Kadın Hareketi’nden kadınlar da girişim içinde tüm zamanlarda yer aldılar. Dolayısıyla BİKG Kürt Kadın Hareketi’nin ne dediğine bakarak da yol haritasını belirlemeye çalıştı. BİKG örgütlenmesinde, bağımsız feminist kadınların yanı sıra farklı kadın örgütlerinden, siyasi partilerden kadınlar da yer aldı ama her zaman çalışmalarını bağımsız yürüttü. BİKG barış siyasetini, feministlerin, farklı farklı siyasi partilerden ya da siyasi görüşlerden kadınların bir araya geldiği geniş katılımlı toplantılarında üretti. Özellikle BİKG konferansları yol haritası belirlemek için en önemli zemin oldu. Esnek bir yapıya sahip olan BİKG kendisini dernek ya da sivil toplum kurumu olarak tanımlamadı. Toplantılara katılım ya da öneri üzerine üye yapılan BİKG mail grubu da aktif bir tartışma zemini olarak kullanıldı. Düzenli olarak yapılan yüz yüze toplantılar açık çağrıyla gerçekleştirildi. BİKG gündeme göre tekil eylemler örgütlemenin yanı sıra barış noktası ve barış nöbeti gibi sürekliliği olan eylemlerle ve süreli kampanyalarla yol yürüdü. BİKG, kadın hareketi içinde barış sözünün yaygınlaşmasına özel önem verdi. Kadın hareketine açık çağrıyla örgütlenmeler oluşturdu, kampanyalar yürüttü, imzaya açarak çok imzalı tutum belgelerini kamuoyuyla paylaştı. 

BİKG kurumsallaşmak için de çaba harcadı. BİKG bu dönemde Kürtçe, Türkçe ve İngilizce dillerini kapsayan bir web sitesi (www.barisicinkadinlar.com) hazırladı. (Site 2018 yılında kapandı.) Ayrıca İstanbul Beyoğlu’nda kendine ait bir mekân tuttu.

Demokratik Özgür Kadın Hareketi ve DTP ile dayanışma platformu

BİKG kuruluşuna giden süreç 2009 Nisan-Mayıs aylarında başladı. 29 Mart seçimlerinde DTP adaylarının Kürt illerinde aldığı oyların intikamı alınmak istercesine, başta Demokratik Özgür Kadın Hareketi (DÖKH) üyeleri olmak üzere DTP’lilere yönelik gözaltı ve tutuklamalar başladı. Kürt sorununda barıştan ve demokrasiden yana çözüme ve DÖKH’li kadın arkadaşlarımıza yönelen bu baskının aynı zamanda erkek egemenliğine karşı mücadeleye de yöneldiğini söyleyen kadınlar, feminist kadınların çağrısıyla yapılan ilk toplantıda, 26 Nisan’da, Taksim’de bir eylem yapmaya karar verdiler.  Demokratik Özgür Kadın Hareketi ve DTP ile dayanışma platformu adıyla devam edilmesine karar verildi. Platformun gündemi sadece tutukluların serbest bırakılması değil savaşın son bulması ve Kürt sorununun çözümüydü.

BİKG, on bir yıllık faaliyet süresinde iki kez devlet ve PKK arasındaki barış görüşmelerinin başlamasına tanıklık etti. Bunlardan biri 2009 Mart-Nisan ayında başlayan “Kürt Açılımı” diye adlandırılan ve 2011 Aralık’ta DTP’nin kapatılmasıyla sona eren dönem. İkincisi ise “Çözüm Süreci” diye adlandırılan 2013 ilk aylarında başlayıp 2 Temmuz 2015’te hâlâ kimin tarafından yapıldığı aydınlatılamayan Ceylanpınar’da iki polisin öldürülmesiyle bitirilen dönem.

Demokratik Özgür Kadın Hareketi ve DTP ile dayanışma Platformu’nun Barış İçin Kadın Girişimi’ne evrilmesinde “Kürt Açılımı” döneminde olunmasının da etkisi oldu. Türkiye’nin her tarafında “nasıl bir açılım, nasıl bir barış” soruları soruluyordu. Barış siyaseti yapan kadınların da sorusuydu bu. Devlet ile PKK arasında görüşmeler sürerken çatışmalar da azalıyordu. PKK ateşkes yaptığını açıklıyor. Devlet de kimi adımlar atıyordu. Dolayısıyla 31 Mayıs 2009’da Diyarbakır’da Demokratik Özgür Kadın Hareketi (DÖKH) çağrısıyla gerçekleştirilen Türkiye kadın buluşmasının gündemin de de “açılım” sürecinde kadınların barış politikası vardı. Sonrasında 28 Haziran’da Ankara’da ikinci buluşma yapıldı. İzmir ve başka iller de hareketlendi. Barış nöbetleri, şenlikler eylemler yapıldı. Çözüm sürecinin aktif öznesi olma iradesiyle Hakkâri Berçelan Yaylası’nda Barış Nöbeti tutma kararı alan kadınlar, 8 Ağustos gecesi eş zamanlı olarak İstanbul Taksim Meydanı ve Hakkâri Berçelan Yaylası’nda barış nöbeti tuttular.  

Kadınlar Barış Sürecinde Aktif Rol Alıyor

En son 17-18 Ekim 2009 tarihinde, Türkiye’nin çeşitli illerinden 200’den fazla kadının katıldığı Barış için Kadın Forumu yapıldı. Forumdan Barış için Kadın Girişimi adıyla çıkılarak kısa ve uzun vadeli yol haritası açıklandı.

Çatışmaların yeniden başlamasıyla birlikte BİKG, 19 Aralık 2009’dan itibaren düzenli olarak İstanbul, Ankara ve Diyarbakır’da operasyonların durması, silahların susması talebiyle ‘barış noktası’ eylemleri düzenledi. 

Silahların sustuğu, ölümlerin, operasyonların olmadığı çözümün konuşulduğu dönemler, barış siyasetinin ve barışın toplumsallaştırma yollarının konuşulması için de daha elverişli zeminler yaratıyor. Dolayısıyla tanıklık ettiği ve barış umudunun yükseldiği iki dönemde de BİKG, kadınların barış politikalarını geliştirmek için çok sayıda tartışma, konferans ve iller arası buluşma yaptı. Bu konferanslardan 4 Mayıs 2013’te yapılan Kadınlar Barış Sürecinde Aktif Rol Alıyor tamamen çözüm sürecine odaklandı. BİKG bu konferans sonucunda resmi ve gayri resmi müzakere süreçlerine artık oluşturacağımız yeni yöntemlerle müdahil olma karını kamuoyuna açıkladı. Konferans sonuç metninde, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 1325 numaralı kararı üzerinde çok duruldu. Bu karar, kadınların barış süreçlerine katılmaları, çatışmaların önlenmesi, çatışma sırasında ve sonrasında kadınlara yönelik şiddetin engellenmesi konularında tedbir alınmasını, bu tedbirler alınırken de kadınların karar alma, uygulama ve hesap sorma süreçlerinde etkin olarak yer almasını öngörüyordu. Dolayısıyla bu karar kadınların çözüm süreçlerinde barış siyaseti açısından oldukça önemli bir yerde duruyordu.
BİKG, 4 Mayıs 2013 konferansı sonucunda; BM 1325 çerçevesinde, Türkiye’nin bir ulusal plan yaparak anayasal dönüşümü sağlamasını, demokratik katılım yollarını açmasını, kadınlara ve Kürtlere yönelik ayrımcı siyasetlere son vermesi gerektiğini dile getirdi. BİKG, kalıcı, adil ve eşitlikçi barışın ancak kadınların sürece katılımıyla mümkün olduğunu vurgulayarak örgütlenmesini, Kadın Hakikat Komisyonu, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Anayasa Komisyonu, Güvenlik Reformu Komisyonu, Basın ve Medya Komisyonu, Temas ve Gözlem Komisyonu olmak üzere beş komisyon çalışmasıyla sürdürmeye karar verdi.

Konferans kararları doğrultusunda BİKG, yoğun bir faaliyet içine girdi. BİKG diğer kuruluşlar ve gazeteciler ile birlikte PKK’nin çekilmesinde
Kandil’e erişen ilk grubu izledi, Dersim, Lice, İstanbul, Diyarbakır, Doğu Beyazıt, Ceylanpınar, Nusaybin, Bursa, Çanakkale, Ankara, Adana ve Antalya’da temas
ve gözlemlerine devam etti. Meclis’te kurulmuş olan Çözüm Süreci
Komisyonu’na sunum yaptı; ayrıca yine Meclis’te grubu olan AK Parti,
BDP ve CHP’li kadın milletvekillerinden bazılarıyla görüştü. Son olarak gözlem ve temas grubu KCK’li kadınlarla görüşmeler yaptı. Tüm bunlarla eş zamanlı olarak BİKG atölyeler düzenlemeye devam etti.

Çözüm sürecine dair yaptığı eylem, gözlem, temas ve araştırmalardan oluşan Barış için Kadın Girişimi Çözüm Süreci Raporu 25 Ocak 2014 tarihinde kamuoyuyla paylaşıldı. Oldukça kapsamlı hazırlanan bu raporda siyasi gruplar ile yerel ve toplumsal kesimler içinde yer alan kadınların çözüme ve barışa dair beklentileri, talepleri, olması gereken yasal düzenlemeler, savaş hakikatleri ve güvenlik reformu gibi konular yer aldı. 

“Çözüm Süreci! IŞİD’in Rojava’ya saldırması ve Türkiye Hükümeti’nin de bu saldırılarda IŞİD’den yana tutumu ile sarsılmaya başladı. Kadınların muhataplığını ve aktif katılımını örgütlemek ve arttırmak hedefiyle mücadele yürüten, politikalarını genişleten BİKG, 25 Haziran 2014’de İstanbul’da “Kadınlar Çözüm Sürecini Konuşuyor, Barışta Israr Ediyor” konferansını düzenledi.

IŞİD’in Rojava’ya saldırıları gün geçtikçe arttı. Artık barış değil, “böyle barış olmaz” gündemi vardı. Türkiye’de Kürtlerin ve Kürt Kadın Hareketi’nin baş gündemi Rojava olmuştu. BİKG’de Rojava’ya saldırıların karşısında durdu. Kobanê için Suruç Birecik Ziyaret köyünde ve İstanbul Aksaray’da eylem yapan kadınların yanında oldu. Rojava-Cizre sınırından Türkiye’ye geçmeye çalışan bir kadının Katran sınır karakoluna bağlı askerlerin tecavüzüne uğradığı haberi üzerine BİKG çağrısıyla suç duyurusunda bulunuldu. Suruç’a yoğun bir göç olmuş ve kamplar kurulmuştu. Ekim ayının sonlarına doğru BİKG Suruç’a düzenli gitmek üzere bir kampanya başlattı. Aylarca BİKG üyeleri Suruç’ta çadır kentlerde; ihtiyaç tespiti, dayanışma depolarında tasnif, bilgi işlemde ihtiyaçların kaydını vb. yapma gibi işlerde gönüllü olarak çalıştı.

BİKG çağrısıyla bu dönemde kadın örgütleri çok sayıda sokak eylemi yaparak “Türkiye’de çözüm süreci, Rojava’da savaş / barış böyle olmaz” dediler.

Savaşa Karşı Kadın İnisiyatifi

BİKG çözüm sürecini bitme noktasına getiren “Rojava” gündemiyle birlikte barış eylemlerinde BİKG imzasının yanı sıra Türkiye’deki kadın örgütlerinin imzasının de yer aldığı bildiriler, eylemler, platformlar oluşturma yoluna gitti. Demokratik Özgür Kadın Hareketi ile Barış için Kadın Girişimi çağrısıyla 30’dan fazla kadın örgütü ve toplam 140 kadar kadın olarak sınır nöbeti için 5 Ekim 2014’te Suruç’a gidildi. Meclis gündemindeki Suriye ve Irak’ta sınır ötesi operasyon ve müdahale yetkisi veren Tezkere’nin kabul edilmemesi için çok sayıda kadın örgütüyle işbirliği yapıldı.

BİKG çağrısıyla oluşturulan Savaşa Karşı Kadın İnisiyatifi, savaş tezkeresinin görüşüldüğü ve kabul edildiği 2 Ekim 2014’de Boğaziçi Köprüsü’nde “Tezkere ve IŞİD’e destek savaş ve kadın katliamı demektir. Böyle barış olmaz” pankartı açtılar. İnisiyatif, 21 Ekim’de Atatürk Havalimanı’nda “IŞİD öldürüyor! AKP Geçit Veriyor! Dünya Seyrediyor! Kadınlar Direniyor!” pankartını açarak bir protesto eylemi yaptılar. 23 Ekim’de, Kobanê direnişine destek vermek için Savaşa Karşı Kadın İnisiyatifi çağrısıyla Tünel’de toplanan kadınlar Galatasaray’a el ele tutuşup temsili yaşam koridoru oluşturdu.

BİKG çözüm sürecinin tıkandığı 2014 yılının son aylarında çözüm sürecine ilişkin mücadelesinden de vazgeçmedi. “Kadınlar çözüm sürecinin neresinde” başlıklı bir basın toplantısı düzenledi. “90’ların Hakikatini Araştırmak” çalışmasını sürdürdü.

Suruç’taki durumu sürekli gündemde tutmaya yönelik olarak BİKG bir yandan Suruç’taki dayanışma nöbetlerine devam ederken bir yandan da Ocak 2015’de “Paylaşmaya Ben de Varım” isimli bir kampanya başlattı. Bu kampanyayla amaç sadece para toplamanın dışında meselenin politik yönünü de ortaya çıkaracak somut bir şey yapmaktı. BİKG’e göre Suruç’a yapılan yardım oradaki mücadeleyle dayanışma anlamını da taşıyor ve paylaşmak politik bir dayanışmayı da yanında getiriyordu. 

7 Haziran 2015 öncesi BİKG tehlikeyi görerek “Barışı seçime heba etme” sözünü yükseltti. Ancak Seçim öncesi bombalar patlamaya başladı. Seçim sonrası da devam etti. Seçim sonuçlarına göre AKP 13 yıllık iktidarın ardından Meclis’te çoğunluğu kaybetmiş, Kürt siyasi hareketinin temsilcisi HDP ilk defa barajı aşmıştı. 25 Haziran’da Kobanê’ye yönelik olarak gerçekleşen ve Türkiye tarafından da desteklendiği belirtilen saldırıları “yeni bir savaş sürecinin” işareti olarak değerlendiren BİKG, ardından gelen tampon bölge ve Suriye’ye müdahale tartışmalarına dikkat çeken bir metni imzaya açtı. 30 Haziran’da kamuoyuyla paylaşılan metinde siyasete, medyaya ve kadınlar barış için ısrar etme çağrısı yapıldı.

11 Temmuz’da, Suruç’ta, Kobani’ye yardım götürmek üzere toplanan Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyelerine bombalı saldırı yapıldı. Saldırıda 34 kişinin hayatını kaybetti, yüzlerce kişi yaralandı. Bu saldırıdan iki gün sonra Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde iki polis memuru evde başlarından vurularak öldürülmüş hâlde bulundu. İktidar tarafından “çözüm sürecinin sona erdirilmesi”nde gerekçe olarak kullanılan Ceylanpınar’daki cinayetler hâlâ aydınlatılmadı.

BİKG bu dönemde ısrarla ve inatla barış için eylemlerine devam etti. “Barış için ısrar ısrar ediyoruz” sloganıyla çok sayıda eylem yaptı. “Barışa İhtiyacım Var” kampanyası yapıldı.

10 Ağustos’tan itibaren Silopi, Cizre, Nusaybin, Şırnak, Yüksekova, Bulanık ve Varto ilçelerinde özyönetim ilan edildi. Kısa sürede özyönetim ilan edilen yerlerin belediye başkanları görevden alınmaya başladı. Gözaltılar, tutuklamalar oldu. Özyönetim ilan yerlere tank, top, binlerce asker ve polis ile ağır saldırılar oldu. Çatışmalar sürekli hâle geldi. Hem ölümler, yaralanmalar yaşandı hem de kentlerde yaşam alanları ve tarihi-kültürel doku yok edildi. Diyarbakır Valiliği; Silvan, Lice, Kulp ve Dicle ilçelerindeki bazı bölgeleri, 17 Ağustos’ta 15 gün süreyle özel güvenlik bölgesi ilan etti. Lice ve Silvan’da sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Silvan’da iletişim kanalları ve elektrik de kesildi.

BİKG çağrısıyla 150’ye yakın kadın 20-21 Eylül’de 9 gün ablukada kalan Cizre ve Silopi’ye gittiler. Sonrasında BİKG, Cizre ve Silopi’de doğrudan sivil halkın karşı karşıya kaldığı saldırılara ilişkin IŞİD tarafından bombalı saldırı yapılan ve 104 kişinin hayatını kaybettiği, yüzlerce kişinin yaralandığı 10 Ekim Barış, Emek, Demokrasi Mitingi‘ne BİKG üyeleri de katıldı.

BİKG #‎HayatıDurduruyoruz‬‬‬‬‬‬‬‬‬‬! metniyle kamuoyunu katliamlara sessiz kalmamaya ve KESK, DİSK, TTB ve TMMOB’un çağrısını yaptığı iki günlük genel greve katılmaya çağırdı.

12 Ekim 2015 tarihli bu çağrıya 148 kadın ve LGBTİ örgütü imzacı oldu. BİKG yayılan ve sürekliliği olana sokak eylemleri yapmayı önemseyerek yol yürüdü. 2009 Temmuz barış nöbetleri, 2009-2013 barış noktaları böyleydi. 16 Aralık’ta BİKG istikrarla süren savaşa ve katliamlara dur demek için, barış nöbetlerine başladığını duyurdu. Nöbet eylemleri Aralık ayı ortasında başlayarak Ocak ayına da yayılarak İstanbul’un ve Türkiye’nin her tarafında yapıldı.

20 Aralık 2015 tarihinde “Savaşta Ne Oluyor, Barış Mücadelemizi Nasıl Değiştiriyor?” başlığıyla düzenlenen konferansın gündeminde, toplumun dünü ile bugünün karşılaştırma, değişen savaş kavramlarını ve araçlarını irdeleme ve en sonunda da Barış için Kadın Girişimi olarak nasıl bir söz kuracağımızı, nasıl eyleme biçimleri geliştireceğimizi, barış talebimizi bu günün koşullarında nasıl düşünmemiz gerektiği vardı.

Sosyal Medya Kampanyaları

BİKG sosyal medya hesaplarını özellikle@barisicinkadin twitter hesabını etkin kullandı.  “Çözüm Süreci”nin sekteye uğraması ile birlikte sosyal medyayı daha yoğun kullanmaya başladı. 

2014 Eylül ayından itibaren de çok sayıda sosyal medya eylemi çağrısı yaptı:

#kadınlarbarıştaısrarcı (1 Eylül 2014), #barisboyleolmaz (30 Eylül 2014),  #SilvandaKatliamPlanıVar veya #BarışaİhtiyacımVar (18 Ağustos 2015),  #BarışaİhtiyacımVar (4 Eylül 2015),  #kadinlarbaristaisrarci (5 Eylül 2015) ,#KadınlarCizreyeGidiyor (16 Eylül 2015),  #Silvan #SavaşİstikrarlaSürüyor #Ablukayı Kaldırın(12 Kasım 2015),#YaşamdanYanayız #BarışHakikatMüzakere #Barışa1000Kadın  (21-27 Ocak 2016), #CizredeNeOluyor #CizreyeTanığız (12 Şubat 2016),   BarışiçinHayır (12 Mart 2016),   #barışlıyıllar (30 Aralık 2015), #KHKlaraKarşıDireniyoruz (20 Mayıs 2017), #KadınlarOhaleAlışmıyor (14 Ocak 2018), #barışiçin  (kasım 2019)  

İlk toplantısını tutuklanan kadınlar için yapan BİKG her daim Kürt kadınlara yönelik gözaltı ve tutuklamaların karşısında durdu. Açıklamalar yaptı. Sosyal medyada paylaşımlarla mamuoyunu bilgilendirdi. Cezaevindeki tutuklu ve hükümlülere her yeni yılda kart mektup attı. Duruşmaları takip etmeye çalıştı.

Ölümlerin, ablukaların, çatışmaların devam ettiği süreçte BİKG sürekli barış çağrısı yaptı.  

4 Ocak 2016’da, Silopi’de, başka bir mahalleye geçmek isterken açılan yaylım ateş sonucu DBP PM üyesi Sêvê Demir, Silopi Halk Meclisi Eş başkanı Pakize Nayır ve KJA aktivisti Fatma Uyar’ın öldürülmesi üzerine BİKG düzenlediği eylemde kadın katliamlarına karşı ses yükseltti, barış ve diyalog çağrısı yaptı. BİKG Temmuz’da, Suruç’taki patlamadan sonra polis ve asker tarafından 79 kadın katledildiğini, bu kadınların bazılarının kapılarının önünde taranarak öldürüldüğünü, bazıları evlerinde ‘şafak operasyonlarında’ defalarca vurulduğunu, bazılarının çocuklarını hastaneye yetiştirmek için beyaz bayrakla çıktıkları sokaklarda, bazıları ise evlerini, yaşadıkları mahalleleri terk etmemek için dirençlerinde, ısrarlarında katledildiğini belirterek acil olarak diyalog ve müzakere süreci başlamasını istedi.

Ölümden Değil Yaşamdan Yanayız

Barış için Kadın Girişimi 5 Ocak 2016’da “Ölümden Değil Yaşamdan Yanayız Barış ve Hakikat Hakkımızı Savunuyoruz” başlığıyla bir kampanya başlatmaya karar verdi ve kampanyayı yürütmek üzere kadın örgütlerine çağrı yaptı. 77 kadın grubunun destek verdiği kampanyanın duyurusu 18 Ocak’ta yapıldı. Kampanya duyurusunda, ölümlerin, ablukaların, sokağa çıkma yasaklarının son bulması, bebeklerin ve çocukların hedef olmaması için bu ülkeyi yönetenler, Meclis ve hükümet asli görevlerini yerine getirmeye, barış içinde yaşama hakkımızın tesisi için göreve çağırıldı. Bu savaşın bir an evvel sonlandırılması, müzakerelerin yeniden başlatılması ve kalıcı bir barış için çözüm yolları oluşturulması istendi.

Kampanya kapsamında, bölgede yaşanan ölümlerin ve ablukanın son bulması talebiyle bir imza kampanyası sitesi ( http://yasamdanyanayiz.com/ ) oluşturuldu. Sokak eylemleri yapıldı. Kampanya destekçisi kadınlar 31 Ocak’ta birçok ilde sokağa çıktı. “Barış için 1000 Kadın” adını taşıyan eylemlerde “Bu savaşa rızamız yok” dendi. 6 Şubat’ta, Türkiye’nin her yerinden gelen kadınlar Diyarbakır’da toplandılar. 12 Şubat’ta imza kampanyası sonlandırılarak 10.000’den fazla kadının imzasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne götürüldü.  

Ablukalar sürüyor, çatışmalar devam ediyordu. BİKG 28 Şubat’ta 88 gündür abluka altında olan “Sur’da 24 saat’lik yaşam koridoru açılsın, çıkanları bağımsız heyet karşılasın!” demek için bir koridor eylemi yaptı. BİKG üyesi bir grup kadın da temas ve gözlemlerde bulunmak üzere Diyarbakır’a gittiler. 

Yaşam: Yerinde, Yeniden!

9 Mart 2016 tarihinde Barış için Kadın Girişimi, 7 kentin 21 mahallesinde, abluka sonrası oturulamaz hâle gelen sayısız ev ve o evlerdeki hayatlar için “Yaşam: Yerinde, Yeniden!” kampanyası başlattı. Standlar kuruldu. Dayanışma tülbentleri yapıldı. Dayanışma konseri yapıldı… Kampanyalar sonucunda toplanan para, Nusaybin, İdil, Cizre ve Sur’daki kadınlara destek olmak için tencere, battaniye, gıda, hijyen, bez, iç çamaşırı gibi ihtiyaçların karşılanmasında kullanıldı.

Tüm yıkıma rağmen insanların İdil’e, Cizre’ye, Silopi’ye inatla geri döndüğü, kendi yaşam alanlarında yaşamakta ısrar ettiği bu yerlerde yaşamın kurulmasının parçası olmak üzere Mayıs başından itibaren BİKG üyeleri dönüşümlü, düzenli bir nöbet yaptı. Nöbetler Haziran ayı sonlarına kadar devam etti. Bikg üyeleri Haziran ayında Cizre, İdil, Silopi’nin yanı sıra Yüksekova’ya da gittiler.

BİKG 31 Mayıs’ta, “Yaşam: Yerinde, Yeniden! Sur, Cizre, Silopi için Dayanışmaya Ben de Varım” kampanyasını bitirme kararı aldı. Bundan sonraki dayanışma faaliyetini, bölgedeki demokratik kitle örgütleri tarafından sürdürülen “Kardeş Aile” kampanyasına destek şeklinde sürdürmeye karar verdi. Ancak yine de sonraki süreçte acil talepler üzerine Şırnaklı, Yüksekovalı kadınlarla ve Ezidi kampında kalan kadınlarla ihtiyaca yönelik kısa süren dayanışma çağrıları yapıldı.

Bu suça ortak olmayacağız

Bölgede olan bitenlerin gözler önüne serilmesinden ve yapılanlara itiraz edilmesinden rahatsız olan devlet barış isteyenleri de hedefine koydu. Cizre’de silahsız sivil insanların çıkmasına müsaade edilmemesi ve tüm çabalara rağmen Cizre bodrumunda onlarca insanın öldürülmesi sonrasında barış isteyenlere baskı daha çok arttı. BİKG, barış sesi kısılmak istenenlerin, haksızlığa uğrayanların sesine ses katmaya da çabaladı. Bu kapsamda, Beyaz Show’a telefonla bağlanarak “Çocuklar ölmesin” diyen öğretmen Ayşe Çelik’in sözlerini hep beraber okuyarak “Ayşe Çelik Biziz” eylemi yaptı. “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisini imzalayanların hedef gösterilmesine ve 4 imzacının tutuklanmasına da sessiz kalmayan BİKG davanın takipçisi oldu. Cezaevi önündeki barış nöbetine katıldı. Barış için Akademisyenler’in Khalkedon Meydanı’nda, KHK ile işten atıldığı için açlık grevi yapan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça için sürdürdükleri nöbetin bir gününü BİKG üstlendi.

Son savaş süreci; her alanda kendini dayatan ve teşhir eden bir erkeklik üzerine kuruluyor, bir yandan da bu erkekliği üretmeye devam ediyordu. Silopi’de, Cizre’de özel harekâtın kız öğrencilere yönelik tacizlerinde, duvar yazılamalarındaki cinsiyetçilikte (ve bunun kendileri tarafından fotoğraflanıp servis edilmesinde), evlere yapılan muamelelerde (iç çamaşırlarının saçılması vs.), kadınların bedenlerine yönelik saldırılarda, sosyal medyada kısacası her yerde artan bir yoğunlukta görülen bu erkeklik hâlinden yola çıkarak BİKG 29 Mayıs, 11 Haziran ve 25 Haziran’da yaptığı toplantılarda savaş-erkeklik konusu üzerine tartışmalar yürüttü.

15 Temmuz Darbe Girişimi sonrasında, BİKG haftalık forumlar yaparak gündemi değerlendirdi. Darbeden sonra ilan edilen olağanüstü hâl ve ülkenin yeniden yapılanma koşullarında kadınlar olarak nasıl ve nereden barış mücadelesi kuracağı üzerin tartışma yürüttü. KHK’lerle yönetilen ülkede baskı dozu arttı. Kapatılan örgütler arasında kadın dernekleri de yer alıyordu. KHK’ler kürt kadın örgütlenmelerinin ve barış isteyenlerin sesini susturmak için de kullanılıyordu. KHK ile işten uzaklaştıranlar arasında çok sayıda Barış Akademisyeni de yer aldı. BİKG darbe döneminde de eylemlerine devam etme çabasını ısrarla sürdürmeye çalışsa da siyasi süreçler nedeniyle barış politikası yapmaya zorlanıyordu.

2017 yılı biterken içlerinde HDP’li milletvekillerinin, Belediye eş başkanı Gültan Kışanak’ın da olduğu yüzlerce kişi tutuklanmıştı. Bölgede darbe sonrası ilan edilen OHAL bahane edilerek baskı ve şiddet artmıştı.

Barış için yol arayışı

BİKG, 30 Ekim’de “Kadınlar Barışta Israrcı: “Olağanüstü” Hayat Deneyimlerimiz Işığında Geleceğimizi Konuşuyoruz” adlı konferansını gerçekleştirdi. BİKG 30 Ekim’de yaptığı 6. konferansında “Savaşın orta yerinde, bir yandan OHAL’in kanun hükmünde kararnameleri inanılmaz bir hızla hayatımızı yıkıp yeni baştan şekillendirirken, değil müdahale etmek nelerin değiştiğini anlamaya bile yetişemezken bir soluk alıp “Ne yaşıyoruz biz?” sorusuyla çıktık yola” demişti. Gerçekten de BİKG bu yoğun savaş ortamında barış demekten vazgeçmese de, kurduğu sözlerin karşılığı olamadı diyebiliriz. Konferans sonrasında BİKG “Birçok farklı kadın içinde yaşadığımız hal ile baş etmenin, mücadele etmenin yollarını da tartıştılar. En önemlisinin ayrışmak yerine ortaklaşmak, ortak bir dil bulmak olduğunu tekrar tekrar fark ettik. Konferanstan yalnızlaşmayacağımıza, birbirimizi yalnız bırakmayacağımıza güvenerek ve önümüze birçok hedef koyarak ayrıldık.” açıklamasını yaptı.

BİKG konferans sonrası toplantılarında değişen durumlarda yeniden nasıl bir barış mücadelesi sürdüreceğiz sorusuna yanıtlar aradı. Sınırlı sayıda sokak eylemi yapıyordu ama savaş ve barış temalı metinler çıkarıp sosyal medyada yaygınlaştırıyor, kamuoyunda paylaşıyordu. BİKG, barış konusundaki sessizliği bozmak, yolunu bulmak için çeşitli yol ve yöntemler deneme azminden vazgeçmedi. “Her yerde savaş yükselirken, toplumda nefret artarken, OHAL gün geçtikçe korkunçlaşırken nasıl bir barış, nasıl bir hakikat mücadelesi?” (Kasım 2016); Kötülük sıradanlaşırken biz neredeyiz? ( Nisan 2017); Kadınlarla Yeni Bir Barış Gündemi Mümkün Mü? (Mayıs 2017) sorularıyla tartışmalar yürüttü.

Her yeni yıl cezaevindeki kadınlara dayanışma kartları atılmaya devam ediliyordu. 2017  Kasım ayından başlayarak 2018 Haziran ortasına kadar, #BugünleriKonuşmak başlığıyla  tartışma toplantıları örgütlendi. Diziler, 140 karakterde geçen hayatlarımız, sessizlik, savaşın yerinden ettikleri, seçim başlıklarıyla yeni açılardan ve farklı sunumlar ışığında bugünler konuşuldu. 

BİKG kendi yönünü bulmaya çalışırken olan bitene de sessiz kalmadı. 15 Ocak 2018’de 90 kadın grubunun imzasıyla #KadınlarOhaleAlışmıyor imza metni örgütlendi ve yaygınlaştırıldı. #SavaşınGerçekleri başlığıyla hazırlanan bildiri ve stickerlar 2018 Ocak sonunda hem sokakta hem sosyal medyada yaygınlaştırıldı. 

19 Ekim 2019 barış için forum yapılarak barış sözünü hangi zeminde, nasıl oluşturulacağı ve yaygınlaştıracağı üzerine konuşuldu. Kasım 2019’da “Biz kadınlar için savaş ne demek, niçin barış istiyoruz?” temalı metinler hazırlanıp #barışiçin etiketi ile 10 gün boyunca sosyal medyada yaygınlaştırıldı. 

6 Kasım 2019 / Sosyal Medya Eylemi

2020 Ocak ayında, Gültan Kışanak ve Sebahat Tuncel’in duruşması için Malatya’ya gidildi. Barış için Kadın Girişimi İstanbul toplantılarını 2020 Mart ayına kadar sürdürdü. Ancak Pandemi ve kapanmalarla birlikte ara vermek zorunda kaldı. Pandemi kısıtlamaları gündeme geldiğinde BİKG üyeleri Gültan Kışanak ve Sebahat Tuncel’in 13 Nisan’da Malatya’da yapılacak duruşmalarına katılma kararı almışlardı.

Pandemi ile birlikte sessizleşen BİKG mail grubu hâlâ duruyor. Barış için Kadın Girişimi üyesi kadınlar bu temas zemini hâlâ önemsiyor, çok sık olmasa da haberleşiyorlar.

 

 



Bir cevap yazın

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.