Bildiğim ama ilk defa karşı karşıya kaldığım bir ayrımcılık türüydü. Bu konuda derim kalınlaşmamıştı. Hiçbir kadına söylemeyeceğim bir şeyi kendime söyledim: “Bu yaştan sonra mı Özengül?”
Henüz 40 olmadım, koca bir yıl var ya da çok az zaman kaldı. Nereden baktığınıza göre değişecek bir zaman.
Hep şöyle düşünüyordum; 40’tan sonra bambaşka bir güzellik gelip çöküyor kadınların üzerine. Demlenmekten mi, bilmekten mi, anlamaktan mı… Bilemiyorum neden ama 40 yaş sonrası kadınlar beni bambaşka bir biçimde çekiyor kendilerine. Bu yüzden hep merakla beklediğim ve hoş geldin diyeceğimi düşündüğüm yaş dilimleriydi. Ben de merdiveni getirdim dayadım. Buraya gelene kadar çok şey oldu tabii. Hem kişisel hayatımda hem toplumsal hayatta ve tabii ki iki açıdan iç içe geçen bir anlamda.
Şöyle ki, eğer üst sınıf bir aileden gelmiyorsanız, egemen kimlikten, cinsiyetten, inançtan gelen biri değilseniz yolunuzu bulmanız, ne istediğinizi bilmeniz çoğu zaman mümkün olmayabiliyor. Ya da bu yolları bulmak, bir şeyleri çözmek için daha çok çırpınmak zorunda kalabiliyorsunuz. Başka insanların verdiği emekten çok daha fazlasını harcamak zorunda kalabiliyorsunuz. Üstüne asi bir ergenlik geçiriyorsanız, tüm dünyaya kafa tutmak istiyorsanız, büyürken aile içinde çatışmalarınız yükselmeye başlamışsa mesela, öncelikleriniz bambaşka olabiliyor. Kaçmak, değiştirmek, sonlandırmak. Üzerinizde otorite kuran her şeyi yok etmek. Bazen yok olmak… Hayatınızın her noktası savaş alanıyken kendi istediğiniz şeyleri keşfedemeden ya da isteklerinizin peşine düşemeden, bazen sırf inat uğruna, “yanlış da olsa benim kararım” diyerek ve de gemileri yakarak yürüyebiliyorsunuz. İşte böyle bir yolculuktayken ben, kendi geleceğim için ne istediğimi bilmem uzun zaman aldı. Daha doğrusu ne istediğimi bilmem değil sırf kendi geleceğim için bir şeyler “istemek”, yani bunun önemli bir mesele olduğunu kabul etmek, yıllarımı aldı. [1]
Bu yaşa gelirken çok kez yeniden başladım. Kimisi mecburiyetten, kimisi dibe vurmaktan, kimisi bile isteye oldu. 40’a doğru ilerlerken de tekrar bir hayat kurmam gerekiyor dediğim bir noktaya geldim. Bütün dünyamı; iş hayatımı, arkadaşlarımı, çevremi, kendimi. Ancak şu an ben bu yeniden inşanın “iş” kısmına değinmek istiyorum.
Yeni bir meslek edinmeye çalışıyorum. Kafamın karıştığı ve ne yapmak istediğimi bilemediğim, önümü göremediğim bir zamanda bir arayışın içindeyken ben, sevdiğim bir dostumun dokunuşuyla berraklaştı bazı şeyler. Bir yöne meylettim, eğitimler aldım, yaptığım şeyi sevdim. Özellikle belli bir yaştan sonra sıfırdan başlama konusu, yeni başlangıçlar için adımlar atmak “cesurca” bulunuyor, hayretle karşılanıyor. Konfor alanlarını bozmak, dağıtmak, “göze almak” bir anlamda. Herhalde diyorum konfor alanı dedikleri şey nedir pek bilmediğim için olsa gerek, sıfırdan başlamalar bana ne kadar zor gelse de mümkün görünmüştür. Ancak olabilecek her şeyi göze alsanız da bize bir kadın olarak yeniden başlama imkânı tanıyan bir düzende yaşamıyoruz. Ben yeni bir meslek edinmeye çalışırken önüme büyük bir engel olarak çıkarılan bir mesele oldu “yaş”. Çoğu şeyi halletmiştim, geriye iş aramaya başlamak kalmıştı. Başka bir zor yolculuk daha yani. Yine de inancım tam devam ettim. Keyfim yerindeydi, derken… dış sesler: “Bu meslek için çalışmaya biraz geç kalmışsınız.”, “Bu yaşınızda muhtemelen işi daha iyi kavrayacaksınız ama size her işi yaptıramayız.”, “Bu kararı neden aldınız, gerçekten iyi cesaret.”, “Bu sektör çok kötüdür, şöyledir böyledir keşke başlamasaydım diyeceksin.” Sanki herhangi bir sektörün çok iyi olabilme ihtimali varmış gibi. Bir noktada benim umudumu, azmimi, isteğimi aşağı çekmeyi başardılar. Canım sıkıldı, moralim bozuldu. Bildiğim ama ilk defa karşı karşıya kaldığım bir ayrımcılık türüydü. Bu konuda derim kalınlaşmamıştı. Hiçbir kadına söylemeyeceğim bir şeyi kendime söyledim: “Bu yaştan sonra mı Özengül?”. Yapamayacağım galiba dedim. Büyürken bana eşlik eden sabotajları hatırladım, içselleşmiş dış sesler… Bütün bunlar olurken bu yıl “Faşizm” başlığı altında buluşan Karaburun Bilim Kongresi yaklaşıyordu, arkadaşlarım beni oraya gitmeye ikna ettiler. Nasıl bir zamanın içinde olduğumuzu daha iyi kavramak, bu zamanın biz kadınlar üzerindeki etkileri hakkında ayrıca kafa yormak çok iyi oldu. Kendimin dışına çıkabildim yine. Birlikte güzel birkaç gün geçirdik. Doğru karardı. Hayatıma yeni dostluklar katarak, umudumu tazeleyerek İstanbul’a döndüm. Bu esnada karşıma Kadın İşçi’nin bir daveti çıktı: “50 Yaş Üstü Kadınların Ücretli Emek Alanında Karşılaştıkları Cinsiyet Temelli Ayrımcılıklar ve Çözüm Önerileri” araştırma raporunun kamuoyuna sunulacağı güne davet. Bu nasıl bir zamanlamadır böyle dedim kendi kendime. Koşa koşa gittim. Yaşlılık zaten çok ilgi duyduğum, önemsediğim bir meseleydi ama bu yaşadıklarımdan sonra başka bir biçime evrildi bu ilgi. Aslında 30 yaşından sonra bu duvarlara çarpmaya başladığımızı düşünerek gittiğim etkinlikte paylaşılan bilgilerle, deneyimlerle de bunun böyle olduğunu bir kez daha teyit etmiş oldum. “Nüfusun giderek yaşlandığı, mevcut iktisadi ve politik koşulların her yaştan insanı güvencesiz çalışma koşullarına mecbur bıraktığı, emeklilik koşullarının ağırlaştığı ve böylece yaşlanan nüfusun emek piyasası için ucuz emek rezervi haline dönüştüğü bu ortamda cinsiyete dayalı eşitsizlik ve ayrımcılıkların 50 yaş üstü kadınlar için daha da derinleştiğini ve derinleşeceğini görüyoruz. Bu gözlemlerimiz konuyu ele alan bu çalışmanın yapılmasını kaçınılmaz hale getirmiştir.” [2] Yaşadıkları sorunlar farklı başlıklar altında incelenmişti. Farklı yaşamlardan kadınları buluşturan başlıklar. Kadınlar yaşı sebebiyle iş bulamıyor ya da bulamayacağını düşünüyor ve bu yüzden umutlarını geride bırakarak aramaktan vazgeçiyor. Ya da yarı zamanlı, sigortasız, güvencesiz işlere razı oluyorlar. Hak talebinde bulunamıyorlar. Sigortasız çalışmayı kabul eden bir kadının da dediği gibi: “Hiçbir yere başvurmadım çünkü elimde olan işi kaybetmekten korktum. Türkiye’de işsizlik de giderek artan bir sorun olmaya başlıyordu. Her zaman sorundu ama giderek de büyüyordu bu daha da zorlaşıyordu ve ben de artık genç değildim. Çünkü Türkiye’de kadınların belli bir yaştan sonra iş bulması giderek zorlaşıyor. İşte 35’ten sonra iş bulmanız zor dolayısıyla cesaret edemedim, hep korktum işsiz kalırsam diye. Kirada oturuyorum çünkü ve çocuğuma tek başıma bakıyorum. O sebepten şikayetçi olamadım. Bu durumu kabul edip yıllarca sigortasız çalışmaya devam ettim.” Bu konuda feminist perspektifle yapılan çalışmaları çok önemli buluyorum çünkü görünmez bir alan gibi geliyor bana ve bu görünmezleştirilmeyi kendi deneyimimden de biliyorum.
Peki 40 yaş yolun neresine düşer?
Diyebilirim ki yaş almak bana iyi geldi ya da yaşlanmayı sevdim ben. Ruhum, bedenim, aklım hepsi yerine yerleşti. Kalbim ve kafam daha az çatışır oldu. Daha önce olmadığım kadar dengede hissetmeye başladım. Belki de bu yüzden belli bir noktadan sonra saymaya başladım, saymaya ve yaşımı paylaşmaya. Ve paylaşmaya devam edeceğim, yaşımı da kendimi de deneyimleri mi de. Kırışıklıklarımı da. Utanmadan, çekinmeden, korkmadan. Yani bir yandan böyle hissediyor ve düşünüyordum diğer yandan inancımı korumaya, etrafımdaki bazı “E hadi ne zaman?” sorusunu taşıyan bakışlarla baş etmeye çalışarak devam ediyordum. Soruların şekli değişti: “Belli ki olmuyor, başka ne yapmayı düşünüyorsun?”. Vazgeçmedim ben. Vazgeçmeyeceğim de. Yapacağım dedim ve oldurdum galiba. Doğru karardı. Şimdi her günüm yeni şeyler öğrenerek ve “kendimi yetiştirmeye çalışarak” geçiyor, yine. Beni destekleyen kadınlarla karşılaştım bir de, çok farklı insanlar olsak da elimden tutan kadınlar. Benim için ne kadar değerli bir şey yaptıklarının farkında bile değiller. Ben bu yaşımda her anlamda “yola çıkmanın” hikmetini gördüm yine. Bazen bitirmenin, bir kaybın ne kadar büyük bir getirisi olduğunu anladım tekrar. Her an, her saniye, her yaşta “başlayabiliriz” diye düşünüyorum. O yüzden keşke o yollara çıksak diyorum. Bize kapalı olan kapıları kırmak için, hep birlikte yola koyulsak.
1- Yazıyı yazarkenYeni Türkü’den “Nerelere Gideyim?” şarkısını dinledim delice, bu yüzden paylaşmak istedim: https://www.youtube.com/watch?v=6oF2YYR3k18
2- Rapora bu linkten ulaşılabilir: https://www.kadinisci.org/wp-content/uploads/2024/09/50-Yas-Ustu-Kadinlarin-Ucretli-Emek-Alaninda-Karsilastiklari-Cinsiyet-Temelli-Ayrimciliklar-ve-Cozum-Onerileri-Rapor-Eylul-2024-1.pdf