“Aylık siyasi kadın gazetesi”, Kadın Dayanışması’nın ilk sayısı 14 Temmuz 1977’de çıktı. Yayın periyodu başlangıçta aylık belirlenmişti; ancak gazetenin gördüğü ilgi üzerine, Aralık 1978’den itibaren 15 günlük çıkmaya başladı. Aralarında gazeteyi çıkaran kadınların da olduğu 110 kurucu üye, Şubat 1979’da, Demokratik Kadın Birliği (DKB)’ni kurdu; başkanlığa Yıldız Kurtuluş seçildi. DKB 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra kapatıldı. Kadın Dayanışması gazetesi ise, bu tarihten sonra zorunlu olarak yayın faaliyetini sonlandırdı.
Kadın Dayanışması gazetesinin sorumlu yazı işleri müdürü Fazilet Çulha’ydı. Sahibi olarak künyede görünen isim, başlangıçta Mürüvet Küçükali iken, Temmuz 1978’den itibaren Asu Aksoy olarak değişti. İlk sayıda “Çıkarken” başlığı altında şunlar yazılıydı:
“Son yıllarda kadınlar, ekonomik-demokratik mücadeleye daha büyük ölçüde katılıyorlar. Ev işlerinin ve toplumun diğer her alanda yüklediği baskılar altında ezilen kadınlar, işyerinde de patronlar tarafından sömürülüyorlar. Kadınların toplum içinde bulunduğu farklı konum, onların kapitalist toplumda verilen ekonomik-demokratik mücadelede erkeklerden daha geride olmalarını getiriyor. Bu farklı durum da kadınların ayrı örgütlenme gereksinimini doğuruyor.”
Kadın Dayanışması’nda, kadın sağlığı, çocuk eğitimi, barış mücadelesi üzerine yazılıyor; yanı sıra, gecekondu yıkımı, asgari ücret gibi aktüel başlıklar da açılıyordu. Üçüncü dünya ülkelerindeki siyasi durumu ele alan; örneğin Şili, Namibya, Angola, Küba ile Kürt kadınlara dostluk ve dayanışma dileklerini ileten yazılara da hemen her sayıda yer verilmekteydi.
“Eşit İşe Eşit Ücret” başlığı altındaki inceleme-yorumda, kadın emeğinin sömürüsüne dair şöyle denilmişti:
“Çalışan kadınların sayısı gün geçtikçe artıyor. Ailesinin geçimine katkıda bulunmak için her gün daha fazla kadın iş arıyor, iş hayatına giriyor. Kadının çalışma hayatına girmesi önemli bir adım. Kadın için çalışmak, ekonomik bağımsızlık demektir; sosyal ilişkilerin gelişmesi, ev işlerinin bunaltıcı ortamından geniş bir çevreye girmesi demektir. Kadının üretime katılması, kurtuluşu yolunda ilk adımdır (…) Ama unutmayalım, para-babaları kadınları özgür kılmak için değil, onu erkek işçiden daha fazla sömürerek, daha fazla kâr elde etmek için fabrikalara çağırmaktadır (…) Kapitalistlerin kadın işgücünü talep etmelerinin en büyük nedeni, kadınlara erkeklerden daha az ücret ödemeleridir (…) Kadının toplumsal olarak ezilmişliği, eğitim düzeyinin düşük olması, yüzyıllardır ezilmenin verdiği ürkeklik işverenin kadın işçiyi daha çok sömürmesine yol açar.” (Sayı 7, 13 Şubat 1978)