8 Kasım 1875’te doğan Qiu Jin’in 31 yıl süren kısacık yaşamı özel ve kamusal alanda mücadeleyle geçti. İlk gençlik döneminde çiçeklerden, mevsimlerden, Çin tarihindeki kadın kahramanlardan ilham alan şiirler yazıyordu. Ne var ki acı veren evlilik deneyimi yaşama sevincini kesintiye uğrattı. Sonunda kocasını terk edip hayatını politik mücadeleye adadı. Geleneklerin kadınlar üzerinde yarattığı baskıyı yeren yazılar ve şiirler yazdı; değişimi savundu. Hanedanlığı yıkmak isteyen, modernleşme taraftarı bir yeraltı örgütüne katıldı. 1906’da başka bir kadın şair Xu Zihua ile feminist bir dergi çıkardı, ancak bu dergi iktidar tarafından kapatılmadan önce yalnızca iki sayı yayınlanabildi.
Beril Eyüboğlu’nun kaleminden Qiu Jin’in yaşam öyküsü:
“Hali vakti yerinde bir avukat olan babası kızının iyi bir eğitim almasını sağladı. Ancak bu eğitim, hiyerarşik ve baskıcı geleneklerin toplumsal hayatı şekillendirdiği Çin’de Qiu Jin’in on sekiz yaşındayken yaşlı bir adamla evlendirilmesini engelleyemedi. Yirmi sekiz yaşında bu evliliğe daha fazla dayanamayarak iki çocuğunu ve kocasını terk etti, Japonya’ya öğrenimini sürdürmeye gitti. Qiu Jin, burada ülkesindeki Mançuryalı Qing Hanedanını devirmek üzere örgütlenen devrimci öğrenci gruplarla tanıştı. Batı felsefesinden etkilenen bir grup aydının bu mücadelesi, Çin’in modernleşme sürecinin de başlangıcını oluşturacaktı. Bu akım aile yapısı içinde kadını köleleştiren, onun bağımlılığını sürekli hale getiren geleneklere karşı çıktı. Ona göre, “devrim aile içinden başlamalıydı”. Çin’in özgürleşmesi, ancak kadınların bağımsızlığı ile mümkündü. 1906’da ülkesine dönerek hem kadınların kurtuluşu için hem de Qing iktidarına karşı örgütlenmeye girişti. Çıkardığı kadın gazetesinde, kadınları eğitimlerini sürdürmeye, meslek sahibi olmaya, devlete ve kocalarının baskılarına karşı çıkmaya çağırdı. Öncelikle, kadınların küçük yaştan itibaren, şekil vermek için ayaklarının sargılarla sımsıkı sarılarak dar ayakkabılar giydirilmesi geleneğinin yıkılmasından başlanmalıydı. Çünkü kadınları neredeyse sakat bırakan bu uygulama, hareket özgürlüğünü sınırlayan ve onları erkeklere bağımlı kılan düzenlemelerin ilk aşamasıydı. Kız çocuklarının öldürülmesi ve evlilik de kadınları köleleştiren sistemin farklı ayaklarını oluşturuyordu. Qiu Jin, kadınların ezilmişliklerinin farkına varmalarını sağlayarak, onları hem kendi özgürlükleri hem de Çin’in bağımsızlığı için birleşmeye çağırdı. 1907 yılında kuzeni Hsu His-lin ile Qing iktidarına karşı bir ayaklanma girişimi sırasında yakalandı. Kuzeni derhal öldürülürken, Qiu Jin işkenceyle yavaş yavaş öldürüldü.”
Kaynak: Beril Eyüboğlu, Pazartesi dergisi, Temmuz 2001, sayı 76.
https://amazingwomeninhistory.com/qiu-jin-chinese-feminist-revolutionary/