“Yazmak benim için hem teselli, hem mükâfat idi.”
Sekiz dil bilen, pek çok ülke gezen, beş şiir kitabı, iki senaryo, bir roman/öykü ve bir de anılarını yazan Şair Nigâr Hanım, kimi kaynaklarda Tanzimat sonrası Türkiye edebiyatının ilk kadın şairi olarak kabul ediliyor (Makbule Leman Hanım da aynı zamanda yaşamış ve üretmiş olan bir diğer önde gelen kadın şair) ve döneminin en ünlü şairleri arasında yer alıyor. Bunun yanı sıra, tiyatro senaryosu yazan ilk kadın edebiyatçı ve Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk Müslüman kadın anı yazarlarından. Yazdıklarıyla, üretkenliğiyle kadınları yazma ve yayımlama konusunda cesaretlendirdiği gibi, erkek yazarlar üzerinde de etkisi olmuş bir kadın. Yaşamı sırasında eserleri yabancı dillere çevrilen, şöhreti yaşadığı coğrafyanın sınırlarını aşan Şair Nigâr Hanım’ın ünü 2. Meşrutiyet’in ilanından sonra azalmaya başlamış ve edebiyatı ölümünden sonra unutulmaya yüz tutmuş. Bugün hakkında bilinen pek çok detay Nazan Bekiroğlu’nun sonradan kitaplaştırılan doçentlik teziyle ortaya çıkarıldı.
Şair Nigâr Hanım’ın son derece parıltılı, dikkat çeken hayatının arkasında – pek çok kadın için olduğu gibi – hüzün ve mutsuzluk var. “Elem teraneleri” olarak adlandırdığı şiirlerine damga vuran bu kederin kaynağı kendi isteği dışında, küçük yaşta yapmış olduğu mutsuz evlilik. Eserlerine hâkim bu hüzünden ötürü, 16. yüzyıldaki Mihrî Hanım’dan sonra, “kadın ruhuna eğilen ilk şair” olduğu söyleniyor. Burada “kadın ruhu”yla ne kast edildiğini bilmek zor ama yazdıklarının kadınlara/kadınlığa dair olması, en çok da hüznünün gerekçesindendir belki de…
Şair Nigâr, nam-ı diğer Nigâr Binti Osman, nam-ı diğer “Üryan Kalb” bazı kaynaklara göre 1856 (h. 1273), bazılarına göre ise 1862 yılında İstanbul’da doğdu. “Diyebilirim ki şairlik zevkini annemden aldım; çünkü o çok şiir okur, hasta olduğu zamanlar daima beyitler söylerdi,” sözleriyle anlattığı annesi, Sadrazam Keçecizâde Fuad Paşa’nın mühürdarı Nuri Bey’in kızı Emine Rif‘atî Hanım’dır. Asıl adı Sandor Farkaş olan babası ise, 1848 Macar İhtilâli’nden sonra Osmanlı’ya sığınan “Macar” lakaplı Osman Paşa’dır. Şair Nigâr Hanım’ın kimi yayınlarında Nigâr Binti Osman (Osman kızı Nigâr) mahlasını kullanmasının sebebi de budur. Nigâr Hanım yedi yaşındayken Madam Garos’un Kadıköy’deki yatılı okuluna verilir. Bu okulda Fransızca, piyano, resim ve dikişin yanı sıra Rumca, İtalyanca, Almanca ve Ermenice öğrenir. Türkçe, Arapça ve Farsça dersleri alır. Ancak sonrasında, örtünme yaşının yaklaşması sebebiyle okuldan alınır, piyano ve dil derslerine evde devam etmek zorunda kalır.
Nigâr Hanım, henüz çocuk yaştayken (12 veya 14 yaşında) istemediği bir evlilik yapmak zorunda bırakılır, bunun yarattığı mutsuzluk edebi hayatını derinden etkileyecektir. Evlendikten kısa bir süre sonra erkek kardeşi Ali’nin ölümü üzerine söylediği bir mersiyeyle yazı hayatına başlar. Yaptığı evlilikten üç oğlu olur. Evliliğinin yedinci yılında kocası İhsan Bey’den ayrılarak babasının evine döner, ancak 1895’te onunla “oğulları için” yeniden evlenir. Bu ayrılık sırasında Efsûs (Yazık) adlı ilk şiir kitabını yayımlamasıyla (I. kısım, 1887) şöhrete kavuşur. II. kısmını dört yıl sonra, 1891’de yayınlayacaktır. 1902 senesinde ise kocasından ikinci ve son defa boşanır. Bu sırada 1898’de Fransızca’dan çevirdiği şiirlerin de yer aldığı Nîran (Ateşler) ve 1899’da Aks-i Sedâ (Yankı) adlı iki şiir kitabı daha yayınlanır. 1901’de Safahât-ı Kalb (Gönül Safhaları) adlı aşk mektuplarından oluşan bir düz yazı kitabı çıkarır. Biri 1883’te bitirdiği Tesir-i Aşk, diğeri 1912’de sahnelenen Girive (Çıkmaz Yol) olmak üzere iki tiyatro oyunu da yazmış olan Nigâr Hanım, 1912’den sonra Balkan Savaşı’nın da etkisiyle milli meselelere yönelir, konferanslar verir, vatani duygularla yazdığı şiirlerini 1916’da Elhân-ı Vatan (Vatan Ezgileri) adlı bir kitapta toplayarak yayınlar. Genel anlamıyla Tanzimat ve Servet-i Fünun edebiyatları arasında, bir “ara dönem” yazarı/şairi olarak değerlendirilir ve eserlerinde en çok Divan edebiyatı geleneğinden etkilendiği görülür.
Nîran, Şair Nigâr Hanım’ın başyazarlığını yaptığı Hanımlara Mahsus Gazete’nin kurduğu ve Fatma Aliye, Makbule Hanım gibi kadın yazarlarının kitaplarının basımı ve satışını yapan Hanımlara Mahsus Gazete Kütüphanesi’nin ilk yayını olarak basılmıştır. Bunun sonucunda Nigâr Hanım, II. Abdülhamid tarafından ikinci dereceden Şefkat nişanıyla ödüllendirilir. Kitapları haricinde ve Hanımlara Mahsus Gazete’nin yanı sıra Şair Nigâr Hanım’ın yazı ve şiirleri pek çok dergide basılır. Bunlar arasında Üryan Kalb (Çıplak Kalp) takma adını kullanarak yazdığı Servet-i Fünûn, Ma‘lûmât, Edebiyyât-ı Umûmiyye Mecmuası, Selanik’te yayınlanan Kadın Dergisi ile Mürüvvet, Utârid, Şehbal, Pul, Mehasin, Demet, Hanımlar Âlemi gibileri bulunur. Yazıları ve şiirlerinin birçok dile çevrilmesiyle ve kendi yaptığı çevirilerle yabancı basında tanınır hale gelir. Eserleri ve hakkında haberler İtalya’dan Almanya’ya, Avusturya’dan Amerika’ya, Kırım’dan Hindistan’a dergi ve gazetelerde yayınlanır.
Nigâr Hanım aynı zamanda yurt dışına pek çok gezi yapmıştır. 1905’te ilk büyük seyahatini gerçekleştirip Makedonya’ya, Serez’e gider. Sonrasında Berlin, Macaristan, Mısır, İtalya, Fransa ve Avusturya’ya geziler yapar, Viyana’da bir sanatoryumda kalır, hatta ameliyat olur. Romanya’ya gittiğinde burada Romanya Kraliçesi Elizabeth ile görüşür. Köstence’de Carmen Sylvia adıyla şiirler yazıp yayınlar. 1914 yılında son defa yurt dışına çıkarak Peşte ve Viyana’yı ziyaret eder.
Kadın yazar ve şairlerin az olduğu, olanların da takma erkek ismi kullandığı bir dönemde gerçek adıyla yazan, epey üretken olan, çokça yabancı dil bilen, yurtdışında tanınan Nigâr Hanım, boşanmış olması ve salonunda ağırladığı sanatçılarla sosyal yaşamı açısından da farklıydı. Anne ve babasının ölümünden ve kocasından boşandıktan sonra Şişli’deki konağında meşhur salı toplantılarını düzenlemeye başlar; burada yerli yabancı, kadın erkek seçkin sanatkârları toplar. Gelenler arasında Recaizade Mahmud Ekrem, Şeker Ahmed Paşa, Süleyman Nazif, Faik Âli Ozansoy, Abdülhak Hamit Tarhan, Ahmed Râsim, Cenap Şahabettin, şair ve bestekâr Leyla Hanım, Mihrinissa, Fahriye Atif Hanım, Fatma Aliye ile Emine Semiye Hanım, ressam Zonaro, piyanist Furlani ve Hegey, kemanî Tatyos Efendi, dönemin Maarif nazırı Münif Paşa, Pierre Loti, Salomon Proudhon, Paul Bourget gibileri var. Davetlerinde bir salonda kadın ve erkek konuklar birlikte kabul edilirken, bir salon ise erkeklerle aynı odada bulunmak istemeyen kadınlara ayrılır.
1. Dünya Savaşı’ndan sonra Şair Nigâr Hanım için hayat zorlaşır. Maddi sıkıntı içine girer. Babasının ölümünden sonra bağlanan maaş Meşrutiyet’in ilanıyla kesilir. Enver Paşa’nın eşi Naciye Sultan kendisine bir maaş bağlatsa da bu da sık sık kesintiye uğrar. Ömrünün son yıllarında Maarif Nezareti ona bir okul müdürlüğü teklif eder. Bunu, önce reddetse de sonradan kabul ederek göreve başlar. Bu sırada savaş yıllarının salgın hastalığı tifüse yakalanır ve kaldırıldığı Şişli Etfal Hastanesi’nde 1 Nisan 1918’de vefat eder, Rumelihisarı Kayalar Mezarlığı’nda toprağa verilir. Pek de şaşırtıcı olmayan bir şekilde, Nigâr Hanım’ın mezarı yol yapımı sebebiyle (!) iki defa değiştirilmiştir. Bu gün Âşiyan Mezarlığı’nda bulunmakta.
Şair Nigâr Hanım, yaşamı boyunca tuttuğu günlüklerinin ölümünden elli yıl sonra yayınlanmasını vasiyet etmişti. 41 yıl sonra oğlu tarafından bunların yalnızca bir bölümü “Hayatımın Hikâyesi” adıyla kitaplaştırılarak yayınlanır. Tamamı yirmi defter olduğu anlaşılan günlüklerinden on üçü hâlâ Aşiyan Müzesi’nde.
Şair Nigâr Hanım yaşadığı dönemde, kadın ve erkek arasında her alanda eşitliğe ikna olmasa da, çocukların ve özellikle kadınların eğitime erişimine çok önem verdi. Şair Nigâr, hem Hanımlara Mahsus Gazete hem de kadın meselelerine olan hassasiyetiyle Osmanlı feminizminin önemli bir parçası oldu.
Feryâd
Feryâd ki feryâdıma imdâd edecek yok
Efsûs ki gamdan beni âzâd edecek yok
Te’sîr-i muhabbetle yıkılmış güzel ammâ
Virâne dîli bir dahi âbâd edecek yok
Kes varsa alâkan bana ey tâli’-i dûnum
Sen var iken âlemde beni yâd edecek yok
Hakkıyle bilir zâr gönül hâlet-i aşkı
Mâhirdir o fende anı üstâd edecek yok
Yâ Rab ne için zâr Nigârî şu cihânda
Nâ-şâd edecek çoksa da bir şâd edecek yok
Yurdakul, Şükran. (1992). Çağdaş Türk Edebiyatı 1. Ankara: Bilgi Yay.
Tüm Eserleri
Efsus I, İstanbul, 1877, şiir
Tesir-i Aşk, İstanbul, 1883, senaryo, basılmadı
Efsus II, İstanbul, 1891, şiir
Nîrân, İstanbul, 1894, Fransızca’dan çevirdiği öykü ve şiirlerle
Aks-i Seda, İstanbul, 1900, şiir
Safahat-ı Kalb, İstanbul, 1901, öykü
Girive, 1912, senaryo, basılmadı
Elhan-ı Vatan, İstanbul, 1916, şiir
Hayatımın Hikâyesi, İstanbul, 1959, otobiyografi
Tesir-i Aşk, Olcay Önertoy önsözü ile, İstanbul, 1978, senaryo
http://www.istanbulkadinmuzesi.org/sair-nigar
https://islamansiklopedisi.org.tr/nigar-hanim
http://www.biyografya.com/biyografi/8756
http://www.turkedebiyatiisimlersozlugu.com/index.php?sayfa=detay&detay=216