Pulitzer ödüllü Edna St. Vincent Millay, kariyeri boyunca Amerika’nın en başarılı ve saygın şairlerinden biridir.
Millay, 22 Şubat 1892’de Rockland, Maine’de doğar. Sekiz yaşından itibaren Millay ve iki kız kardeşi güçlü, bağımsız bir anne tarafından büyütülür. Annesi, Henry Millay’den boşanır ve kendisine ve üç kızına bakmak için hemşire olur. Ailenin fakir olmasına rağmen Cora Millay, çeşitli okuma materyalleri ve müzik dersleri ile çocuklarının kültürel gelişimini güçlü bir şekilde destekler ve başarıya ulaşmaları için sürekli cesaret verir. Millay başlangıçta bir konser piyanisti olmayı umar, ancak öğretmeni ellerinin çok küçük olduğu konusunda ısrar ettiği için enerjisini yazmaya yöneltir. Cora ve üç kızı yoksulluk içinde yaşayarak ve çeşitli hastalıklardan kurtularak şehirden şehre taşınırlar. Cora, çocuklarını okuduğu Shakespeare ve Milton da dahil olmak üzere klasik edebiyatla tanıştırır. Edna kendisine Vincent adını koymuştur. Bağımsız üç kız kardeş hayatlarındaki otorite figürlerine her zaman uymayan fikirlerini dile getirirler. Millay’in açık sözlü tavırlarından rahatsız olan ilkokul müdürü ona Vincent demeyi reddeder. Bunun yerine, onu V ile başlayan herhangi bir kadının adıyla çağırır. Camden Lisesi’nde Millay, okulun edebiyat dergisi The Megunticook’tan başlayarak edebi yeteneklerini geliştirir. 14 yaşında şiir dalında Aziz Nicholas Altın Rozeti’ni kazanır ve 15 yaşında şiirleri popüler çocuk dergisi St. Nicholas the Camden Herald ve yüksek profilli antoloji Current Literature’da yayınlanır. 21 yaşındayken girdiği Vassar kolejinde biseksüel olarak özgür ve çok ilişkili bir hayat yaşar. Vassar kolejini bitirdikten sonra New York ‘a taşınır. Millay, New York’taki yaşamını “çok, çok fakir ve çok, çok neşeli” olarak nitelendirir. Greenwich Village’da kaldığı süre boyunca Millay, şiirini feminist aktivizmle kullanmayı öğrenir.
Millay’in 1920 tarihli koleksiyonu A Few Figs From Thistles, kadın cinselliğini ve feminizmi konu aldığı için tartışmalara yol açar. 1919’da, New York City’deki Provincetown Playhouse’da kız kardeşi Norma Millay’in oynadığı savaş karşıtı oyun Aria da Capo’yu yazar. Millay, 1923’te “The Ballad of the Harp-Weaver” ile Pulitzer Şiir Ödülünü kazanır Sara Teasdale ve MargaretWiddemer’den sonra sonra şiir ödülünü kazanan üçüncü kadındır. Vanity Fair’in editörü Frank Crowninshield, düzenli bir maaşla Avrupa’ya gitmesini ve kendi adıyla veya Nancy Boyd olarak istediği gibi yazmayı teklif eder ve 4 Ocak 1921’de Fransa’ya gider.
Şöhreti büyüdükçe ve bir isim haline geldikçe, Ainslee’nin yayıncısı, eğer gerçek adını kullanırsa ücretlerini ikiye katlamayı teklif eder. Ancak, Nancy Boyd takma ismiyle yayınlanmasında ısrar eder. Millay, Şubat 1923’te New York’a döner. 1923 Temmuz’unda Eugen Jan Boissevain ile evlenir. Bir zamanlar feminist Inez Milholland ile evli olan Boissevain, edebi iddiaları olmayan bir iş adamıdır. Karısından evcimenlik beklemez ama kendini onun yeteneklerinin ve kariyerinin gelişimine adamaya isteklidir. Buna ek olarak, şairin ihtiyaç duyduğu tıbbi bakımın tüm sorumluluğunu üstlenir. Millay ve Boissevain’in 26 yıllık evlilikleri boyunca başka sevgilileri de vardır. 1925’te Boissevain ve Millay, bir zamanlar 635 dönümlük yaban mersini çiftliği olan, New York yakınlarındaki Steepletop’ı satın alır. 1923 ile 1927 arasındaki yıllar büyük ölçüde evliliğe, seyahate, Steepletop adlı eski Millay çiftliğine taşınmaya ve librettosunun kompozisyonuna ayrılmıştır.
Ancak, Ağustos 1927’de Millay, Nicola Sacco ve Bartolomeo Vanzetti davasına dahil olur. 22 Ağustos’ta, cinayetten suçlu bulunan İtalyan anarşistlerin infazını protesto etmek için Boston’daki Eyalet Meclisinde grev yapmaktan tutuklanır. Binlerce kişi gibi, adaletin yetersiz olduğuna inanan ve Vali Fuller’ı merhamet göstermeye ikna edemediği için hayal kırıklığına uğrayan Millay, daha sonra davanın sosyal bilincine etki ettiğini söyler. King ile 1941’de yaptığı bir röportajda, Sacco-Vanzetti davasının kendisinin “gerçek demokrasiye yabancı güçlerin yeraltı işleyişinin daha fazla farkına varmasını” sağladığını ifade eder.
Bir kaza sonrası düştüğü ve omurgası hasarlandığı için hastaneye yatar, tedaviler sonrası ağrıları için morfin kullanmak zorunda kalır. Millay, hayatının geri kalanını “sürekli acı içinde” yaşar.
Dünya savaşı sırasında ateşli bir savaş karşıtıdır. Millay’ın şiir çevrelerindeki itibarı savaş çalışmaları nedeniyle zarar görür.
1943’te Millay, Amerikan şiirine ömür boyu katkılarından dolayı Don Madalyası ile ödüllendirilen altıncı kişi ve ikinci kadındır. Savaş yıllarında, muhtemelen kazadan sonra edinilen morfin bağımlılığı nedeniyle işi ve itibarı azalmış olsa da, daha sonra başarılı bir şekilde rehabilite olur. Boissevain 1949’da akciğer kanserinden ölür ve Millay hayatının son yılında yalnız yaşar. Son şiir koleksiyonu ölümünden sonra “Mine the Harvest” adlı cilt olarak yayınlanır.
Sappho’dan beri en büyük kadın şair olarak nitelense de, şiirleri ve sanatı, hayatı, cinselliği ve bağımlılıklarının gölgesinde kalır. Millay aşka ve onun değişimlerine pasif bir melankoli ile yaklaşmaz. Şiirleri edebiyatta ve hayatta kadınların sesine tanınan kısıtlı alana ve kadınların tekrarlanan ev içi emeklerine isyan barındırır. Ebedi gençliğin, kadın hareketi ve özgürlüğünün, cinsellik ve müstehcenliğin şiirsel sesi olmuştur. Sonnetlerde ortaya çıkan şövalye tavrı, “Ah, bir yemine sadık olduğumu düşünme!” ve “Seni şimdi unutacağım canım”; kadını aşk oyununda en az erkek kadar oyuncu olarak sunar ve açıkçası aşk ilişkilerinde biyolojik dürtüleri kabul eder. Şiirleri, Sylvia Plath ve Anne Sexton’un üslubunu oldukça etkilemiştir. Adı, çağdaşları arasında ilk başta anılan bir şair olarak, Amerikan kadın şairlerinin şiir temalarının sıkıştığı sınırları yıkıp, kadın şairlere yeni konu kapıları açmıştır.
Millay, 19 Ekim 1950’de evinde merdivenlerden düşerek ölür. 58 yaşında öldüğünde ölüm nedeni kalp krizi olarak açıklanır.
Millay’in kız kardeşi Norma ve eşi, ressam ve aktör Charles Frederick Ellis, Millay’ın ölümünden sonra Steepletop’a taşınır. 1973’te evin ve ahırın yakınında yedi dönümlük arazide Millay Sanat Kolonisi’ni kurarlar. 2006 yılında New York eyaleti, araziyi yakındaki bir eyalet orman koruma alanına eklemek için 230 dönümlük Steepletop’ü satın alır ve 1,69 milyon dolar öder. Satıştan elde edilen gelir, çiftlik evini ve arazisini restore etmek ve müzeye dönüştürmek için Edna St. Vincent Millay Topluluğu tarafından kullanılır. Müze, 2010 yazında halka açılır.
Eh, seni kaybettim
Eh, seni kaybettim; hem de tamamen
Kendi yöntemimle ve tam rızamla.
Dilediğini söyle, kağnıdaki krallar binde bir
Bundan daha onurlu gittiler ölümlerine.
Bazı endişe dolu ve acı hıçkırıklı geceler
İtiraf edeceğim; ama bana fırsat veren de bu;
Zaman gözlerimi kuruttu; ben özgür olması gerekirken
Bir kafesin içinde parlatılacak kanat değilim.
Eğer daha az sevip, kurnazca oynasaydım seninle
Seni bir yaz daha bırakmamam gerekirdi,
Ama fazlasıyla değer verdiğim sözcükler adına,
Bundan sonra olmayacak bir önceki yaz gibisi.
Bu acıyı yaşatmalı mıyım -ki erkekler yaşatır-
Hakkında konuşacak sadece iyi şeylerim olacak.
Edna St. Vincent Millay
Türkçesi Nurduran Duman
İkindin Tepede
En sevinçlisi ben olacağım
Güneşin altında!
Dokunup yüz çiçeğe
Koparmayacağım birini bile.
Uçurumlara ve bulutlara bakacağım
Suskun gözlerle,
Otların başını eğen rüzgârı izleyeceğim
Sonra otların ayağa kalkışını.
Ve belirmeye başladığında
Kasabanın ışıkları
Benim olması gerekene işaret koyup
Yola çıkacağım aşağı doğru!
Edna St. Vincent Millay
Türkçesi Nurduran Duman
Eserlerini aşağıdaki şekilde sıralayabiliriz.
Şiir:
Renascence and Other Poems (1917)
A Few Figs from Thistles (1920)
Second April (1921)
The Harp-Weaver and Other Poems (1923)
Poems (1923)
Distressing Dialogues (1924)
The Buck in the Snow (1928)
Fatal Interview (1931)
Wine from These Grapes (1934)
Conversations at Midnight (1937)
Huntsman, What Quarry? (1939)
Make Bright the Arrows (1940)
There Are No Islands Any More (1940)
Collected Sonnets (1941)
Invocation of the Muses (1941)
Collected Lyrics (1943)
Poem and Prayer for an Invading Army (1944)
Collected Poems (1949)
Mine the Harvest (1954)
Collected Poems (1956)
Oyun:
Aria da Capo (1919)
The Lamp and the Bell (1921)
Two Slatterns and a King (1921)
Distressing Dialogues (1924)
Three Plays (1926)
The King’s Henchman (1927)
The Princess Marries the Page (1932)
The Murder of Lidice (1942)