Bekâret kontrolleri uzun yıllar kadınlar üzerinde bir baskı olarak devam etti. Kadınlar bekâret kontrolünün kaldırılması için protesto gösterileri ve kampanyalar düzenledi.

25 Aralık 1988 tarihli “2000’e doğru” dergisinde ve sonraki günlerde değişik gazetelerde, Milli Savunma Başkanlığına bağlı Harita Genel Komutanlığına alınacak kadın memurların bekâret kontrolünden geçirildiği haberi yer aldı. Bu haberler üzerine bir toplantı yapan feminist kadın grupları; bekâret kontrolünün kadınların bedenlerine yönelik bir saldırı olduğu, “bakire” olmanın kadınları baskı altına almanın, yaşamlarını sınırlamanın çok temel bir aracı olduğu düşüncesiyle bu uygulamayı protesto etme kararı aldı. İlk adım olarak 28 Aralık 1988 tarihinde Ayrımcılığa Karşı Kadın Derneği, Feminist dergisi, Kadın Haklarını Koruma Derneği, Kadın Kültür Merkezi, İHD Kadın Komisyonu ve SF Kaktüs grupları imzalarıyla bir gazete ilanı verildi. İlanda, bütün kadınlar, bekâret kontrolünü reddetmeye ve öfkelerini Milli Savunma Bakanlığına telgraf çekerek ortaya koymaya çağrıldı. 30 Aralık 1988 tarihinde de kadınlar, Sirkeci postanesinden Milli Savunma Bakanlığına protesto telgrafı çekti.

Kadın örgütleri, “Kadınların bedenlerine yönelen saldırının yeni ve resmi bir biçimiyle mi karşı karşıyayız? Memur olmak için gereken nitelikler arasına “kızlık zarı” ne zaman girdi? Bekâret kontrolünün yalnız orduda değil başka kurumlarda da yapıldığını biliyoruz. Sağlık kurumları (hemşireler), polis okulları, cezaevleri, kız öğrenci yurtları vb. Bu sorunun evli, bekâr, bütün kadınların sorunu olduğunu düşünen tüm kadınlar! Konuyu tartışmak, mücadele yollarını birlikte aramak istiyorsanız, imzacı kadın grupları ile ilişki kurabilirsiniz,” açıklamasıyla beraber bir dilekçe hazırlayarak 21 Ocak 1999 tarihinde taraf olan herkesi dilekçeyi imzalamaya çağırdı. Dilekçeye imza kampanyasını, ilk ilanı veren gruplar -Demokratik Kadın Derneği, Çağdaş Kadın Derneği, Kadın Dayanışması Derneği, Ankara Feminist Kadın Grubu, Kadın Çevresi- açtı.

“Milli Savunma Bakanlığı’na

25 Aralık 1988 tarihli 2000’e Doğru dergisinde ve sonraki günlerde değişik gazetelerde, 12 Eylül 1980 darbesi sonrası “Harita Genel Komutanlığı’na alınacak bayan memurların bekâret kontrolünden geçirildiği” haberi yer almıştır.

Haberden sonra Genel Kurmay Başkanlığı Genel Sekreterliğinin yayımladığı basın bülteninde “bayan memurlara jinekolojik muayene yapıldığı” doğrulanmıştır.

Bakanlık tarafından konuyla ilgili olarak açıklama yapılmış ve soruşturma açmak üzere bizzat kendisine başvurulması için bakan tarafından çağrı yapılmıştır. Genel Kurmayın açıklaması olayı doğrulamış, en az dört kadın memur adayı olayı bizzat yaşadığını açıklamış ve birçok uzman doktor da böyle bir muayenenin sağlık kontrolü açısından gerekli olamayacağını belirtmiştir. Son olarak da çağrı üzerine bir kadın memur gördüklerini anlatacağını söyleyerek bakanlığa başvurmuştur.

Ancak bütün bunlara karşın henüz herhangi bir soruşturma açılmış değildir.

Türkiye Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine imza atmıştır. Sözleşmenin 3. maddesinde “Hiç kimse işkenceye, gayri insani yahut haysiyet kırıcı muameleye tabi tutulamaz” denilmektedir. Madde 14’de ise bu sözleşmedeki hak ve hürriyetlerden bilhassa cins, ırk, vb. ayrımı yapılmaksızın yararlanılması sağlanmalıdır” deniliyor.

Türkiye ayrıca Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi’ni de imzalamıştır. Bu sözleşme ile kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılması için gereken bütün önlemleri almayı ve gelişmeleri Birleşmiş Milletlere rapor etmeyi taahhüt etmiştir.

Bütün bunlara dayanarak, bundan sonra da olabilecek veya hâlâ var olan bu tür olaylara örnek teşkil etmesini de önlemek maksadıyla; kadın bedenine ve kişilik haklarına saldırı niteliği taşıyan bu olay hakkında soruşturma talep ediyoruz.”

Bekâret kontrolleri uzun yıllar kadınlar üzerinde bir baskı olarak devam etti. Kadınlar bekâret kontrolünün kaldırılması için protesto gösterileri ve kampanyalar düzenledi. Nihayet, 21 Ekim 1998’de, Adalet Bakanlığı, bekâret kontrolünün ancak takibi şikâyete bağlı suçlarda, mağdurun rızası alınarak, “ırza geçme” gibi resen takip edilen suçlarda ise ancak hâkim kararı ile ve gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde cumhuriyet savcısının yazılı izni ile yapılabileceğini belirten bir genelge yayınladı.

2005 yılında yürürlüğe giren Türk Ceza Kanunu (TCK) bekaret kontrolünü doğrudan suç olarak tanımlamadı. TCK Kadın Platformu’nun yoğun itirazlarına karşın, yasada “bekâret muayenesi” ifadesi kullanılmayarak “genital muayene” kullanıldı. Yeni TCK, bekâret testlerini yetkili hakim ya da savcıların inisiyatifine bırakırken, kanunda yer alan “Reşit Olmayanla Cinsel İlişki” maddesi de (Md. 104), yeni bekâret kontrollerine zemin hazırladı. Yasaya göre, maruz kalanın onayı olmaksızın hakim ve savcılar “genital muayene yapılması” kararı verebiliyor.

Kaynak: Kaktüs Dergisi 5. Sayı

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.