Ankara’da Çağdaş Hukukçular Derneği’nin çağrısıyla bir araya gelen sivil toplum örgütlerinin organize ettiği, siyasi partilerin de destek verdiği kadınlar Şeriata Karşı Kadın Yürüyüşü için 15 Şubat 1997’de Sıhhiye Köprüsü’nde buluştu.

52 sivil toplum örgütü ve siyasi partilerin kadın kollarına dahil olan on bine yakın kişi, Sıhhiye Köprüsü’nden Tandoğan’a doğru, “Kadınız güçlüyüz, şeriata karşıyız”, “Yaşasın kadın dayanışması”, “Şeriata karşı omuz omuza”, “Faşizme ve şeriata geçit yok”, “İrticaya hayır” sloganlarıyla yürüyüşe geçti. Kadın örgütleri kortejin önünde yer alırken, sendikalar ve siyasi partilerin kadın kollarına arka sıralarda yer ayrıldı. Aralarında TBMM Başkanvekili Uluç Gürkan ve CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın da bulunduğu çok sayıda erkek de destek verdi. Mitingde “Zorunlu, kesintisiz sekiz yıllık eğitim”, “İrticaya hayır”, “Kamyonları bekleme”, “Erkeğin ve sistemin kölesi olmayacağız”, “Şiddete aşağılanmaya hayır”, “Kardeş kavgası istemiyoruz” yazılı pankartlar taşındı. Mitingin tek konuşmasını Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı Şenal Saruhan yaptı. Şeriata karşı yürüyen kadınları, Halide Edip Adıvar’a, Nene Hatun’a, Kara Fatma’ya benzeten Saruhan, halkın gelenekleri içinde var olan yazmaların, başörtülerinin siyasi malzeme haline dönüştürüldüğünü de vurgulayarak, “Başörtüsü siyasete kara peçe olarak geçti. Halkın gelenekleri içine siyasi kılıflar sokulmaya çalışıldı. İkilik yaratıldı. Kadınlar için eşitlik yoksa, demokrasi olamaz, özgürlük olamaz” diye konuştu.

İktidardaki Refah Parti-Doğru Yol Partisi koalisyon hükümetine karşı yapılan 15 Şubat mitinginde kadın örgütlerinin birçoğu mitinge çağrı yaparken, örtülü bir kadın siluetinin üzerine çarpı işareti konmuş bir görseli kullandılar. Afişten de anlaşıldığı üzere, Türkiye’nin siyaset gündeminde geniş yer tutan ve pek çok tartışmaya sebep olan Cumhuriyet Mitinglerinden neredeyse 10 yıl önce yapılan bu mitingde de, şeriat karşıtlığının bir parçası olarak, türban karşıtlığı öne çıkarıldı. Başörtülü kadınların kamusal alanda engellenmesi laik devletin bir ilkesi olarak öne sürüldü.

1995’te Refah Partisi seçimlerden birinci parti olarak çıkmıştı. Seçimlerden sonra kurulan Hükümet’te Refah Partisi yer almadı. Refah Partisi 8 Temmuz 1996’da ikinci parti olan Doğru Yol Partisi ile birlikte koalisyon hükümeti oluşturdu. RP-DYP koalisyonu yedinci ayında, Milli Güvenlik Kurulu post modern askeri darbe olarak tanımlanan 28 Şubat kararlarını açıkladı.

Hükümet’e bildirilen 28 Şubat kararlarında, laiklik için yasaların uygulanması istendi. Kararlarda “Tarikatlara bağlı okullar denetlenmeli ve MEB’e devredilmeli, sekiz yıllık kesintisiz eğitime geçilmeli, Kuran kursları denetlenmeli, Tevhid-i Tedrisat uygulanmalı, tarikatlar kapatılmalı, irtica nedeniyle ordudan atılanları savunan ve orduyu din düşmanıymış gibi gösteren medya kontrol altına alınmalı, kıyafet kanununa riayet edilmeli, kurban derileri derneklere verilmemeli, Atatürk aleyhindeki eylemler cezalandırılmalı” deniliyordu.

28 Şubat darbesini tetikleyen ve hızlandıran olaylar arasında, darbeden 13 gün önce yapılan “Şeriata Karşı kadın Yürüyüşü’ de sayılır.

28 Şubat sonrası başörtüsü-türban yasağı derinleştirildi. Başını örten kadınlara devletin alanı olarak ilan edilen kamusal alanın kapıları sımsıkı kapatıldı. Baskılar arttı. Başörtülü öğrenciler üniversitelerde ikna odalarına alındılar ve başörtülerini çıkarmaya zorlandılar. Çoğunluğu eğitimlerini tamamlayamadı. Ekonomik durumu uygun olan az sayıda kadın ise eğitimini başka ülkelerde tamamlayabildi.

 

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.