Sosyalist Feminist Kolektif, başlattığı Erkeklerden Alacaklıyız Kampanyası’nın ilk eylemini 6 Haziran 2010 tarihinde Galatasaray’da gerçekleştirdi. Galatasaray’dan Taksim’e yürüyen kadınlar burada bir basın açıklaması okudu.

Sosyalist Feminist Kolektif (SFK), kendini örgütlerken ‘kadın emeği’ üzerine politikalar geliştirmeyi çok önemsedi. Bu nedenle Feminist Politika dergisinin Kasım 2008 tarihli ilk sayısının dosya konusu “Neoliberalizm, AKP ve Kadın Emeği” oldu. Ağustos 2009 tarihli 3. sayısının dosya konusu olan “Ücretli Emek/Ücretsiz Emek Kıskacında Kadınlar” ise SFK’nın üzerinde politika ürettiği özgün mücadele alanını belirledi.  Kadınların ücretsiz/ücretli emek kıskacından çıkışının en önemli anahtarı olarak da, feminist bakış açısıyla oluşturulan sosyal haklar politikası görülüyordu.

SFK; Şubat 2010 tarihinde, kadın emeği ile ilgili konulara yer verdiği, önce elektronik bülten olarak düşünülse de basılı olarak yayımlanan aylık Mutfak Cadıları Bültenini çıkarmaya başladı.

Mart 2010 adı konularak başlatılmasına karar verilen “Erkeklerden Alacaklıyız” kampanyası, başlangıcı ve sonu olan bir tarihsel dilime işaret etmiyordu. SFK; Kampanyada, “erkeklerden alacaklıyız ve ev işlerine harcadığımız saatlerimizi, günlerimizi, yıllarımızı geri istiyoruz” gibi bir ana başlık üzerinden yürümeye karar verdi.

“‘Erkeklerden Alacaklıyız’ kampanyasıyla, bugün kadınların iş, aile, sağlık gibi hayatlarının birçok alanına nüfuz eden erkek egemen sosyal politikalar üzerinden görünmeyen emeklerinin telafisini talep ediyoruz. Böylece günümüzde kadınların içinde bulundukları durumların tahlilinden hareketle feminist sosyal politika ve feminist talepler üretmeyi hedefliyoruz.”

Kampanyanın başladığını ilan etmeden ve ilk eylemini örgütlemeden çıkarılan Feminist Politika 6. sayısının (Mayıs 2010) dosya konusu “Erkeklerden Alacaklıyız” oldu. Mutfak Cadıları Haziran 2010 bülteni de ‘Erkeklerden Alacaklıyız’ teması üzerinden yazılardan oluşuyordu. Aynı dönemde ‘Erkeklerden Alacaklıyız’ bildirisi ve mini broşürümü hazırlanarak dağıtıldı. 6 Haziran eylemi sonrası sokak afişleri basılıp, sokaklar afişlerle donatıldı.

2011 Ocak ayında İstanbul, Eskişehir ve Adana’da eşzamanlı sokak eylemleri gerçekleştirildi.

14 Ocak 2011 tarihinde TÜSİAD’ın Çalışma Hayatında Kadın Konferansını yaptığı Çırağan Sarayı önünde eylem yapıldı.

5 Şubat 2011 tarihinde Kadıköy Altıyol’da kadınları ucuz ve esnek çalışmaya mahkûm eden ‘torba yasa’ ya karşı bir eylem yapıldı. Konuyla ilgili bildiri dağıtıldı.

2011 yılında 12-13 Kasım tarihlerinde, Mimar Sinan Üniversitesi Sedad Hakkı Eldem Oditoryumu’nda düzenlediğimiz, “Ücretli, Ücretsiz Emek Kıskacında Kadın” konulu konferansa, kadın emeği çalışmalarına sağladıkları katkılarla tanınan Heidi Hartmann, Helena Hirata, Jean Gardiner ve Gülnur Acar Savran konuşmacı olarak katıldı. Feminist Politika 12 sayısı (Kasım 2011) Kadın Emeği Konferansını özel dosya konusu yaparak geniş yer verdi.

Konferans kayıtlarını çözülerek, kitap haline getirildi.

Galatasaray’da 6 Haziran 2010 tarihinde yapılan eylemde okunan metin şöyledir:

Basına ve Kamuoyuna;

Ekonominin at gözlüğünden bakan resmi rakamlarına göre bile biz, dünya gelirinin ancak yüzde 10’una, üretim araçlarının ise yüzde 1’ine sahibiz. Farklı ülkelerde, farklı ulusların mensupları olarak, farklı koşullarda yaşasak da; farklı dinlerimiz, dillerimiz olsa da, yoksulların en yoksulu olmaya devam ediyoruz.

Bugüne kadar, binlerce çocuk doğurduk, besledik, büyüttük, kimse “yeter!” demedi. “Üç çocuk daha” dediler.

Binlerce litre çorba pişirdik, kimse aşçı demedi. “Vazifeniz”, dediler.

Binlerce sökük diktik, kimse terzi demedi. “Çalışmaya devam” dediler.

Binlerce bütçe denkleştirdik, kimse ekonomist demedi. “Suyu biriktirin, ekmeği evde yapın” dediler.

On binlerce dert dinledik, kimse psikolog demedi. “Daha da anlayış isteriz”, dediler.

On binlerce kez tacize, tecavüze, şiddete uğradık, canımızı kaybettik. Sudan bahaneler ileri sürdüler!

Ev ve bakım işlerine harcadığımız saatlerimizi, günlerimizi, yıllarımızı geri istiyoruz! Hayatımızı geri istiyoruz!

Çocukların, yaşlıların, hastaların bakıma ihtiyacı var. Doğru! Ama çocuklar erkeklerin de çocukları; yaşlılar, hastalar onların da yakınları. Erkekler bu işleri yapmadıkça, yapmayı reddettikçe kadınların yükü artarak devam ediyor.

Evet, alacaklıyız! Erkeklerin bize borcu var! Karşılığı ödenmemiş emeklerimiz için alacaklıyız. İster ev dışında çalışalım, ister tam zamanlı ev kadını olalım, bütün ev işlerini ve bakım yükünü üstümüze yıkan erkeklerden alacaklıyız.

Erkeklerden alacaklarımızı alana kadar ev işi yapmayalım! Ev işleri erkeklerin işi olsun. Yemeği, ütüyü onlar yapsın; çamaşırı, bulaşığı onlar yıkasın. Çocuklara babaları baksın. Sabahları onları okula hazırlasın, akşam yemeklerini hazır etsin, derslerinde yardımcı olsun. Hastalandıklarında işi bırakıp, eve babaları koştursun. Yaşlı anne babaların bakımını, hastalandıklarında ilaçlarını hatırlamayı, banyolarını yaptırmayı, oğulları, damatları üstlensinler. Erkekler, dert ortaklığı etmeyi, kendi çocuklarıyla, babalarıyla ilişkilerini düzenlemeyi öğrensinler.

Erkekler kadınların iş yerinde, arkadaşlarıyla yaşadıkları sorunları dinlesin, kadınların gündelik hayat stresini üzerlerinden alsın. Erkekler ‘sevgi’ uğruna, kadınların egosunu tamir etmek, beslemek için bedenlerini ve ruhlarını paspas etsin.

Bu doğal bir iş bölümü değil, politik bir sorun. Aile içinde maruz bırakıldığımız, acılarla dolu hayatlara yol açan, cinsiyetçi iş bölümünün değişmesinin zamanı çoktan geldi.
Ev dışında çalışalım, çalışmayalım, devlet, sosyal hakları budamak yerine, bakım yükünü kadınların üzerinden almak üzere çözümler üretmelidir. Çocuk bakımından hasta ve yaşlı bakımına kadar nitelikli bakım hizmeti sunmalıdır.

İkinci hedefimiz, bakım yükümüzü hafifletecek, ucuz/bedava kreşler, kamusal bakım merkezleri olmalı.

Ancak kadınların bakım yükünü azaltmaya yönelik reformlar kendi başına aile içindeki cinsiyetçi iş bölümünü ortadan kaldıramaz. Bu nedenle, bir yandan bakım yükümüzü hafifletecek ucuz/bedava kreşler, kamusal bakım merkezleri talep ederken, bir yandan da ev kadınları için, sağlık güvencesi, annelik ödeneği, vergi indirimi istiyoruz. Hem evde hem işte çalışıyoruz. Çifte mesai yapıyoruz. Erken emeklilik istiyoruz. İstiyoruz ki, evliliğe, aile içindeki cinsiyetçi iş bölümüne mahkum olmayalım. Bu iş bölümüne “hayır!” diyebilecek gücümüz olsun.

Devlet ve hükümetler ise, suç ortaklığı yapmak üzere yaratılmış baskı araçları. Sosyal harcamaların kısılarak bakımın faturasının üzerimize çıkarılmasına; kadın istihdamının artırılması kisvesi altında kayıt dışı, güvencesiz işlere sürülmeye itiraz ediyoruz! Eğer bu koşullarımız değişmeyecekse, hükümet boşu boşuna “kadın istihdamına yönelik genelgeler” yayınlamasın!
Ücretli bir işte çalışabilmek için, kadınlar ve erkekler için ayrı ayrı ücretli doğum izni; iş gününün ücretler değişmeden, hem kadınlar hem erkekler için kısaltılmasını istiyoruz.

Çalışırken, cinsiyetlendirilmiş uygulamaları istemiyoruz. Yıllarca ev yönettiğimiz halde, dışarıda çalışmaya kalktığımızda vasıfsız sayılıyoruz. İşe alınırken ayırımcılığa maruz kalmak, ne zaman çocuk yapacağımızın hesabını vermek istemiyoruz. Meslek eğitiminde ve bütün iş kollarında kadınlar için kota; iş arayıp bulamadığımızda süresiz işsizlik ödeneği istiyoruz.

Yüzyıllardır, emeklerimize, bedenlerimize, kimliklerimize erkekler tarafından el konuluyor.

Erkekler başarılarını, icatlarını, şimdiye dek biriktirdikleri sermayelerini, hep bizim sırtımızdan, kadınların karşılıksız emeğinden sağladılar. Yüzyıllardır toplumsal yeniden üretimin en ağır yükünü biz kadınlar çekiyoruz. Bu nedenle erkeklerden alacaklıyız. Geçmişin hesabını soruyor, geleceğimizi istiyoruz!

Evlere hapsedilmek değil, hayatımızı istiyoruz, özgürlüğümüzü istiyoruz!

Bir cevap yazın

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.