İllüstrasyon: Sude Altun

sevgili femihat; herkesten sıkıldığım kime güveneceğimi bilmediğim bir anda sana yazmak beni rahatlatacaktı. çok sıkıldım her şeyde sorunlar yaşamaktan bu hayatı uzaktan seyretmekten kendimi yalnız hissediyorum. çocuksu ruh hali beni yordu ben artık yetişkin gibi davranmak istiyorum fakat içimdeki çocuğu öldüremeyenlerdenim fakat bunu görenler bu ruhu acıtmadan gidemiyorlar. kalbim fazlasıyla kırık 10 aydır üstümden atamadığım bir eski ilişkim var zihinsel olarak. ben kafamdan atamıyorum yoksa karşı taraf beni yeterince attı zaten. tek başıma savaş vermekten yoruldum hep de yenik düşüyorum insanlara güvenip iki bir şey rahatlıkla paylaşamaz hale geldim. beni yoran bu hayat herkese de böyle midir bilemiyorum. çevremde çok fazla insan var fakat bu güvensizlik beni kendi içimde yalnız kılıyor. yani ilk başta ilişkide sevgimi gösteren bir insan değilimdir fakat birini sevdiğimde bunu çok fazla yansıtıyorum acaba bu beni hatalı mı yapıyor, fazla sevildiklerini hissedince hiç gidilmez mi sanıyorlar? yaşıtlarım gibi davranmıyorum, kendimi ben çok yoruyorum düşüncelerimle, üstesinden nasıl gelebilirim çabuk dönersen çook sevinirim.

Rumuz: karmakarışık

 

Merhaba sevgili karmakarışık,

Ne iyi ettin de yazdın, ben de sıkılıyorum hele bu hayatın eve sığdırılmaya çalışıldığı pandemi günlerinde. Biraz sohbet etmek iyi gelecektir eminim.

“İçimdeki çocuğu öldüremeyenlerdenim” serzenişin beni üzdü doğrusu, çünkü ben seni kutlamak istedim onu yaşattığın için. İçimizdeki çocuğu öldürmek her durumda kulağa korkunç geliyor. Çocuksu ruh halin seni çok yordu ise içindeki çocuğu öldürmek yerine onu büyütebilir ve artık kendi kendine rahatlıkla büyüme iznini verebilirsin. Aslına bakarsan büyüme ağrılarını çekmeye başlamışsın bile 😉

Fakat burada çocuksu ruh halinden yakınan sen misin, yoksa sana kötü bir ayrılık tecrübesi yaşatan kişi mi düşüncesi aklıma takıldı. Ruhunu acıtmadan gidemeyenlerin sayısı arttıkça sanki hızla, bir çırpıda büyüme ihtiyacın daha da artmış gibi? İlişkilerin başlaması kadar bitmesinin de doğal olduğunu hepimiz biliriz, yine de ayrılıkların kafamızı karıştırmasına her zaman engel olamayız. İyi bir ayrılık deneyimi belki de öğrenilen bir beceridir. “kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir, ben ayrılıkların” dediği gibi şairin,[1] ayrılıkların da çeşitleri olabilir. Modern zamanlarda ilişkileri bitirirken yaşananların ruh sağlığımıza etkileriyle ilgili bilgilendirici, hoş kısa bir videonun çevirisini paylaşıyorum. Sırra kadem basma, zamana bırakma, kenarda bekletme gibi terimlerden bazıları, yaşadığın kötü ayrılık deneyimlerini anlamlandırmana yardımcı olabilir.

“Birini sevdiğimde bunu çok fazla yansıtıyorum acaba bu beni hatalı mı yapıyor” diye sormuşsun ya, kanımca sevme yeteneğini hata olarak görmek hatalı. Rekabetçi bir dünyada, sevilmenin, yarışın bittiğinin kanıtı sayılması senin hatan olamaz.

Hepimiz için çok tanıdık olan bu durumlarla baş etme yollarını ararken bazen yalnız hissedebiliriz. Ama inan ki yalnız olmadığını keşfetmek çok güçlendirici ve bütün yorgunluğunu alacak kadar dinlendirici.

Yolun açık ve upuzun, yol arkadaşların bol ve gönlünce olsun sevgili karmakarışık!

[1] Nazım Hikmet, Otobiyografi, 11 Eylül 1961, Doğu Berlin.

Esther Perel, Ghosting, Icing and Simmering in Modern Relationships.

https://velvele.net/2020/10/07/iliskilenememe-uzerine-uc-kavram-sirra-kadem-basma-zamana-birakma-kenarda-bekletme/

1 Yorum

  1. Sevgili karmakarışık,

    Içindeki çocuktan bahsettiğin için yazmak istedim. 3 seneden fazla zamandır her gün o çocuk yavaş yavaş öldüğü için ve insanlarin ve kendimin yetişkin yüzleriyle karşılaştığım için ağlıyorum.

    Kimse güvenmek zorunda değilsin. Benim düşünceme göre asgari bir güvenle baslamak iyi olabilir. Hayatla ve insanlarla kurdugum iliski uzun zamandir sayilar uzerinden oldugu icin hem cok yalnizim ve seni anliyorum hem de güven konusu uzerinde dusunmus biri olarak kendime bir çözüm buldum.

    %20 ile başlayan güvenme ilkesi 🙂 bu ilkeye göre insanlara %20 guvenerek başlıyorum, yani 5 soylemislerse 1 inin gerçekleşeceğini var sayiyorum. Bu hem daha az hayal kirikligina ugramami sağlıyor hem de kendi beklentimin baski unsuru olmasina engel oluyor. Daha sonra tutarli bir arkadaslik ve iliski ise, zamanla bu güven yuzdesi artmaya başlıyor. %100 guvenmenin bir yolu olduguna inanmiyorum, sonsuz bir negatif guvenin olduğuna da inanmiyorum. Iliski kurmak icin guvenmek zorundayiz ve aslinda her insan bir digerine bir miktar guvendigi mesaji veriyor saglikli bir ortamda iletişim kurmussa. Yani guvendigin icin kendinde bir sorun arama lütfen. Güvenmek dogal bir ihtiyac bence. Ama ne kadar guvenecegimizi zamanla deneyimleyerek ogreniyoruz.

    Cocuksu olan insanlar bunu biraz daha zor öğreniyor, çünkü bunu ogrenmenin kaybettirecegi bir cok hayal var. Icindeki o cocuk o hayallerden vazgecmek istemiyor. Birinden ayrilmak bence boyle bir duygu olduğu icin zor geliyor bizim gibi cocuk kalpli insanlara. Hayallerimi goturuyorlar çünkü, benden parça aldiklarini hissettiriyorlar ya da ben hissediyorum belki de. Ayrilik bence bu yüzden zor. Aklim bana hep daha dikkatli davranmam gerektigini söylüyor mesela, ve bu icimdeki cocugun özgürlüğünü çalıyor. Bence büyümek böyle bir şey. Özgürlüğümüzün yavaş yavaş avuçlarimizdan uçması bence büyümek.

    Ben bunu çok zor kabullendim. Daha hala büyüyemedim. Ama biraz olgunlastim.

    Sana yazmak istedim, çünkü endise etmene gerek olmadigini soylemek istedim. Ayrilmayi öğreniyor insan. Kendim icin diyebileceğim şu ki, ne kadar olağanüstü bir ayrilik acisiyla sarsildiysam o kadar derinlestim. Uzerine kendimi yormadan dusunmeyi ogrendim.

    Artik kendimi bir turlu anlatamadigim insanlara kendimi anlatmıyorum mesela. Kendi kendime onlarla konuşuyorum. Kendimi hiç kimseyi üzmeden ve yormadan anlatmanin yolunu buldum. Kendimi kendime anlatiyorum, hatalarimi kabul ediyorum, kabul edeceğim kadar incitmissem birini bir daha boyle davranmamaya soz veriyorum. Ayrilik bizim elimizde degil, kontrol edemeyiz. Ayriligi degistirme şansının bir zamanlar elinde olduğunu bilmek insana korkunç bir aci veriyor. O aciya izin vermek, yasanmasina karsi direnc oluşturmadan kabul etmek zaman aliyor ama öğreniliyor.

    Ben prematüre dogdum, benim icin ayrilik biraz ölüm demek. Kuvezde kaldim bebekken. Bunlari analitik olarak temellendirmekten hoslanmiyorum ama anlamak hosuma gidiyor ve sakinlestiriyor nedense.

    Hayatta en zorlandigim, en kabul edemedigim sey ayrilik. Ve bunu yetiskin bir yasta biraz buyumeyi kabul ederek ogrenebildim. Kimsesi olmuyor insanin sevdigi birinden ayrildiginda, herkes gri bir golgeye dönüşüyor, anlamsız bir kalabaliga dönüşüyor herkes.

    O kadar cok sey yazilir ki seni uzmek istemedigim icin devam etmiyorum. Kendine iyi bak lutfen, yalniz olmadigini bilmenin bir sifa olabileceğini o kadar gec ogrendim ki. O yuzden her firsatta soyleyecegim.

    Yanaklarindan öpüyorum, umarim şifa olur. Tek gercek şifa sevgi bence, birini sevdigin icin kendini üzme. Birini sevebiliyorsan icin sevincle dolmali bence. Sevmek cok acayip bir özgürlük demek, güvenmek demek, rahatlamak demek, cesur olmak demek, sorumluluk demek. Sevmek icin guven gerekiyor bence. Sevmeyi istedigin icin guvenmek bir ihtiyac oluyor. Kendini guvenebildigin ve sevebildigin icin korumalisin. Umarim seni sevecek biriyle karsilasirsin ve icindeki bu duygular buyume sansi bulur tekrar.

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.