Mimi Sheller, Hareketlilik (mobilite) araştırmalarının kurucu teorisyenlerinden kabul ediliyor. Mobilities dergisinin kurucusu ve eş editörlerinden; aynı zamanda Transfers: Interdisciplinary Journal of Mobility Studies dergisinin editörlerinden biri. Bu alanda yayınlanmış çok sayıda kitabı ve makalesi bulunuyor. Advanced Introduction to Mobilities (Hareketliliklerde İleri Okumalar) kitabında Sheller, günümüzde hareketlilikler alanındaki çalışmaların disiplinlerarası yönünü ve geleceğini tartışmanın yanı sıra turizm hareketlilikleri, göçmen hareketlilikleri, hareketliliklerin zamansallık ve mekansallıkları konularına yakından bakıyor. Salgın dönemindeki dönüşümleri de ele aldığı bu yeni kitabın yedinci bölümü*, kayıtdışı olanları da içerecek şekilde üreme hareketliliklerini konu alıyor. Kadın hareketinin gündemini çok meşgul edecek üreme hareketlilikleri gibi küresel bir sorunu sosyoloji ve mobilite teorileri perspektifinden tartışıyor.
Mimi Sheller
Kayıt dışı hareketliliklerin önemli, fakat sıklıkla gözden kaçan yönü, yeniden üretim alanında bulunabilir**. Toplumsal yeniden üretim üzerine klasik feminist çalışma (örneğin, Laslett ve Brenner 1989), kavramı yalnızca cinsel yeniden üretimi değil, aynı zamanda çocukların bakımını ve sosyalleşmesini ve yaşlıların veya engellilerin bakımını ve ayrıca daha geniş sosyal alanları; cinselliğin, biyolojik yeniden üretimin ve yiyecek, giyecek, barınmanın nasıl sağlandığının düzenlenmesini içerecek şekilde, çok geniş olarak tanımlar. Tüm bu yeniden üretim biçimlerine dahil olan emek, geleneksel olarak aile içinde gerçekleşirdi ve eril olarak örgütlenen “üretim” -kapitalizmde giderek artan bir şekilde evin dışında gerçekleşen emek alanı- “Pazar için malları üretme veya yetiştirme süreci” kavramından ayrı ve ona karşıydı. Bu nedenle üretim, zaten belirli hareketlilik fikirlerini -(genellikle erkek) işçinin ev ve işyeri arasındaki hareketliliği; ürünlerin, girdilerin ve çıktıların hareketliliği- ve paranın hareketliliği ve ücretlilerin potansiyel sosyal hareketliliği dahil, piyasa yoluyla malların dolaşımının hareketlilikleri. Oysa yeniden üretim kavramı, kadınların önemli bir rol oynaması gereken ancak ekonomide “üretken” olarak değil, daha çok tekrarlayan, döngüsel olarak görülen bir işi, bir toplumsal yeniden üretim alanı olarak ev kavramını yeniden üretime yerleştirmiştir. Bir anlamda daha yerleşik veya hareketsiz, bu kavramlarla özdeşleşen güçlü cinsiyet temelli değerlendirmeler. Eril “üretken emek”, bedeni ve ürettiği malları enerjik olarak harekete geçirdiği için çok değerliyse, kadının “yeniden üretim emeği” yerleşik, mekan temelli, ücretsiz olarak algılandığı ve basitçe zaten var olanı tekrarladığı veya yenilediği için daha az değerlidir.
Bu nedenle, üreme tanımlarına baktığımızda, Cambridge sözlüğündeki gibi sadece “yeni yaşam üretme eylemi veya süreci” ve “bebek sahibi olma, genç üretme veya yeni bitkiler üretme sürecini” içermediğini belirtmek önemlidir. Aynı zamanda Merriam-Webster Sözlüğü’ndeki gibi: “tekrar veya yeniden var olmasına neden olmak”, “yakından taklit etmek”, “yeniden sunmak” ve “zihinsel olarak canlandırmak” anlamına da gelir. Bir anlamda yeniden üretim, değiştirmek, hareket ettirmek ve de yeni olarak üretmek yerine yeniden yapar, tekrar eder ve yeniler. Doğum ve bakım çalışmaları, tıpkı taklit etme ya da yeniden sunma kavramları gibi, yaratıcı olmaktan çok yinelemeli bir tür döngüsel süreç önerir – ve kapitalist toplumlarda bu açıkça değersizleştirilmiş ve ayrıcalıksız bir alandır. Ayrıca, ücretli bir iş haline getirildiği ölçüde, düşük ücretlidir ve genellikle ırksallaştırılmış etnik azınlıklar veya yeni göçmenler tarafından yapılır. “Ev işi” tarihsel olarak cinsiyetçilik, ırkçılık, etnosentrizm ve Beyaz üstünlüğü üzerine kuruludur (Hunter 1998; Kessler-Harris 2003).
Susan Frohlick, Kristin Lozanski ve Amy Speier’in çalışmalarıyla birlikte üreme hareketliliğinin diğer boyutları üzerinde düşünmeye başladım. Üreme hareketlidir ve üreme her türlü hareketi etkiler ve bundan etkilenir; aynı zamanda, özellikle kadının doğurması, durağanlık, hareketsizlik ve hatta hamileliğin “kadını yerinde tutması” yeniden üretime dahildir (Speier ve ark. 2020). Küreselleşmenin bu uygulamaları genişletip hızlandırdığı 1990’lardan bu yana insanlığın yeni insanları yeniden üretme pratikleri belirli bir akademik bakışın altındadır. Faye Ginsburg ve Rayna Rapp’ın çığır açan kitabı (Yeni Dünya Düzenini Anlamak: Yeniden Üretimin Küresel Politikası – Conceiving the New World Order: The Global Politics of Reproduction, 1995), yeniden üretimin yerel/küresel kesişimselliğinde nasıl dönüştürüldüğüne dikkat çekmişti. 1990’ların sonlarındaki bu araştırma, yeniden üretimi kültürel olarak sınırlı biçimde tasarlamak yerine, analitik çerçevesini yeniden üretimin hareket, yer değiştirme, ulusötesilik ve biyomedikal teknolojilerin yayılması koşulları altında nasıl gerçekleştiğine kaydırdı. Ulusötesi Yardımcı Üreme Teknolojileri (YÜT), doğum yapmak veya kürtaj talep etmek için sınırdan geçme, rezervasyonlar ve sınır bölgeleri gibi tartışmalı alanlarda ebelik gibi uygulamalarda karmaşık mekansal ve zamansal hareketlilikler; ve mülteci veya göçmenlerin yasaklanması, gözaltına alınması, sınırdışı edilmesi durumlarında yeniden üretim emeği giderek daha fazla yer almakta. Yeniden üretime dahil olan fiziksel hareketlilikler, turizmin temsili fantezileri, sosyal iyileştirme ve geleceğin ailelerini kurma dahil olmak üzere birçok sanal, yaratıcı ve iletişimsel hareketlilik ve hareketsizlik –(im)mobilite– ile de kesişir.
Yirmi birinci yüzyılda, dünya çapında çeşitli üreme uygulamalarının yasallaştırılmasına karşı suç sayılması konusunda yoğun mücadeleler yaşandı. Yeni üreme hareketliliği türleri, ulusal sınırlar, tıbbi standartlar, biyoteknolojiler ve değişen yasal içeriklerle sertifikalar tarafından yönetilen karmaşık yasal ve düzenleyici bağlamlarla karışmış durumda. Bu üreme hareketsizliklerine, cinsiyete dayalı kısıtlamalara ve üreme polisliğine yönelik eleştirel bir hareketlilik yaklaşımı, yalnızca ilgili çoklu hareketliliği değil, aynı zamanda üremenin yeniden ölçeklenmesini ve doğurgan bedenlerin hareketli dolaşıklığını, denetlenen sınırları ve giderek daha fazla kapatılan ulusal sınırları görmemize yardımcı olabilir. Bu üreme hareketsizlikleri ve hareketlilikleri üzerindeki biyopolitik mücadelelere yeni boyutlar önerir.
Üreme işleminin çok boyutlu hareketsizlikleri ve hareketliliklerini düşündüğümüzde, kelimenin tam anlamıyla moleküler olan gebeliğin mikro ölçeklerinden başlayabiliriz. Hamileliğin kendisi, tek bir bedenin hem içinde hem de dışında, potansiyelleri cinsel partnerler, sperm ve yumurtaların hareketlilikleri, potansiyel bir eşey hücresi oluşumu ve büyüyen bir embriyonun implantasyonu, diğer “taşıyıcı” rahimlere implantasyon olasılıkları veya hamileliği sonlandırmak için kürtaj kullanımı yoluyla çoğaltarak, vücudun bir tür seferberliğidir – ya da oluşma potansiyelini harekete geçirir. Tüm bu süreçler, hamileliği mobil hale getirir ve potansiyel olarak mobil doğumlara yol açar. Döllenmenin, gebeliğin, hamileliğin, doğumun, emzirmenin ve diğer bedensel üreme deneyimlerinin bu bedensel hareketlilikleri, belirli mekanlar ve hareketlilikler, bekleme ve değişme zamansallıkları, gelecek tahayyülleri ve kişisel, ailesel ve ulusal yeniden üretim anlatılarıyla bağlantılıdır.
Üreme hareketliliği üzerine güncel araştırmalar, yerli kadınlar söz konusu olduğunda, bu “mikro” veya içsel üreme süreçlerinin nasıl yerinden edildiğini, dağıtıldığını ve ulusötesi sınırlar veya kırsal/kentsel sınırlar arasında nasıl harekete geçirildiğini göstermektedir (Speier ve ark. 2020). Müstakbel ebeveynler için sınır ötesi seyahat uygulamalarından, taşıyıcı annelik veya yumurta dondurma için seyahatten veya doğum için zorunlu seyahatten, bir zamanlar kayıtdışı olan üreme uygulamalarının hareketlilik yönetişiminin karmaşık ulusötesi rejimlerine karışmış hale gelmesinin çeşitli yolları vardır. Yumurta dondurma teknolojileri ve sınır ötesi Yardımcı Üreme Teknolojileri (YÜT)’nin diğer çeşitli yönleriyle, laboratuvarları, embriyologları, taşıyıcı anneleri, müstakbel ebeveynleri ve düzenleyici ortamları yeniden birleştiren, bir yerden bir yere değişen yeni ticarileştirilmiş yollarla bir tür hızlı “üreme kapitalizmi”nin ortaya çıkması tartışmalıdır. Hamile bedenin asi ve “sayısız çeşitlenme” ile yüklü olduğu geleneksel kavramların ötesinde, şimdi hareket halinde yumurtalar, spermler, eşey hücreleri, taşıyıcı anneler, hemşireler, sağlık görevlileri, doktorlar ve potansiyel ebeveynlerin kırılgan topluluğu ortaya çıkıyor. “Doğum turisti” olarak seyahat eden müstakbel anne babalar ya da yepyeni bir yeniden üretim lojistiği üreten çeşitli şekillerde yeniden üretim yolcuları görüyoruz.
Bu üremenin yeniden üretimi yeni seyahat eden özneler yaratır: uçan doktorlar ve embriyologlar; düzenleyici ortam değiştikçe bir ülkeden diğerine “anında” faaliyet gösteren aracılar; başka bir kişinin embriyosunu bekleme yerlerine taşıyan taşıyıcı anneler; ve geçici olarak kalan, taşıyıcı anneleriyle tanışan ve bebekleriyle ayrılan müstakbel ebeveynler. Ayrıca, bir tür biyo-iktidar olarak yeniden üretim süreçleri için çok önemli olan, oluşmak ve dünyaya gelmenin çok çeşitli türlerinin zamansallıkları ve ölçekleri hakkında düşünmek için süreç teorilerinden ve ilişkisel ontolojilerden yararlanabiliriz. Süreç teorileri ve fenomenolojiden yararlanan mobilite alt çalışma alanları (belirli feminist teorik yaklaşımlara uygun olarak bkz. Grosz, 1994), bedenlerin ve mekanların süregiden olaylar ve oluşlar yoluyla nasıl bir arada oluşturulduğunu göz önünde bulundurarak daha geçici bir bakış açısını öne çıkarıyor. Yeniden üretimin noktalı zamansallıklarını ve bunların birçok farklı türden dakik hareketliliklerle nasıl kesiştiğini düşünün.
Peter Merriman, “hareketlerin ortaya çıktığı ve algılanabilir veya algılanamaz hale getirildiği süreçleri, farklılıkları ihmal etmeden veya ‘politik olan’ soruları görmezden gelmeden ‘hareketlilik/durağanlık’ zıtlığını aşmaya veya ortadan kaldırmaya çalışan coğrafyacıların, hareketlilik konusunda çalışan düşünür ve filozofların yazılarına dayanarak incelemiştir.” (Merriman 2019: 66). Merriman, eleştirel hareketlilikler teorisini “dünyanın açılımı ve olayların oluşumu” fikirlerine bağlamak için süreç felsefesini kullanarak, Gilles Deleuze ve Felix Guattari’nin “molar” ve “moleküler” hareketler arasındaki ayrımını ele alıyor. Merriman’a göre fenomenolojik yaklaşımlar, “bizi hareket eden ve taşınan (Deleuze ve Guattari, 1988: 67) … heterojen ‘bedenler’le kesişen ilişkisel ve çoğu zaman algılanamayan siyasi karışıklıkları anlamaya itiyor (age.: 123)”. Bu bakış, yeniden üretim hareketliliğini yalnızca bir yerden bir yere hareket açısından değil, bir durumdan diğerine hareket olarak düşünmek için ilginç bir yol sunar.
“Bir yandan, molar kütleler veya bedenler ‘dakik’tir, yüksek düzeyde organizedir, kolayca temsil edilir ve ifade edilir ve sıklıkla devlet ve devlet dışı aktörlerle hizalanan açıkça sınırlandırılmış ve sınırlı topluluklar veya kümeler olarak algılanır (Deleuze ve Guattari, 1988),” diyor Merriman (2019: 67). “Moleküler hareketler ise yaşamsaldır, süreklidir ve kural tanımazdır, algı eşiğinin altında işler ve sayısız türde oluşla bağlantılıdır” (age.). Ya üreme hareketlilikleri daha çok bu moleküler oluşumlara benziyorsa, devletin molar hayallerini baltalayan ve “dünya çapındaki büyük örgütlenmeyi engelleyebilecek ve kırabilecek” azınlık ve yaşamsal bir potansiyelse? (Deleuze ve Guattari 1988, aktaran Merriman 2019: 67). Bu moleküler üreme hareketlilikleri, bireysellik, sınırlar ve basit niceleme beklentileriyle molar gücün kontrolünü nasıl aşıyor? Merriman’a göre, bu Deleuze ve Spinozacı anlamda tüm bedenler, “egemen, monadlı insan öznelerine, bedenlerine ya da aktörlerine indirgenemezler, onlara daha çok ‘hareket ve dinlenme, hız ve yavaşlık ilişkileri’ ve etkileme ve etkilenme kapasitesinden oluşan ‘kinetik’ ve ‘dinamik’ varlıklar olarak yaklaşılır. (Deleuze ve Guattari, 1988, 123)” (Merriman 2019: 67).
Bu perspektifte, hamile bedenleri ve YÜT’leri, David Bissell’in “farklılığa yol açan güçte anbean geçişler” (Bissell 2016: 399) dediği şeyi üreten hareket ve dinlenme ilişkilerinin heterojen karışıklıkları olarak anlayabiliriz. Jane Bennett’in failliğin insan ve insan olmayan güçler arasında dağıtıldığı “canlı maddesellik” analizi gibi, bazı üreme çalışmaları maddi oluşumların yaşamsal gücünü öne sürer (Bennett 2010). Üreme hareketlilikleri aynı zamanda, yalnızca coğrafi hareketlilikler olarak değil, muhayyel hareketlilikler olarak da düşünülebilecek daha geniş yer, duygu ve atmosfer topluluklarıyla iç içedir. Döllenme, hamilelik, üreme, aile oluşumu ve çeşitli akrabalık oluşumlarında başka ne tür dirimsel hareketlilikler söz konusudur? Yumurta dondurma, taşıyıcı annelik, IVF (in vitro fertilizasyon) ve diğer YÜT’ler gibi üreme teknolojileri, çeşitli üreme materyallerini ve “biyomüsaitlik” geçiciliklerini harekete geçirerek çeşitli gelecekleri nasıl askıya alıyor? Bu, yalnızca yaşamın bir beden içinde veya ailesel bir akrabalık topluluğu içinde yeniden üretilmesiyle ilgili değil, aynı zamanda birden çok varlık ve bölgeye yayılmış, hareketliliklerle ilgili soruların başka geniş bir görünümünü sunar. Ve böylesine canlı bir maddesellik, kendi kendini yeniden üretme potansiyeline sahip bir virüs tarafından ele geçirildiğinde ne olur? Hareket etseler de etmeseler de, çoğalsalar da yeniden üretilmeseler de tüm bedenler ilişkisel, kinetik, dinamik varlıklardır. Ve şimdi bedenlerimiz yeni koronavirüs SARS-CoV-2’nin üreme enerjileri tarafından parazitleştirildi ve insan akciğerlerini, dokularını ve hücrelerini enfekte ederek kendi potansiyel hareketlilik ve viral üreme topluluklarını oluşturdu. İnsanların bedenlerini izole edemediği ve koruyamadığı kayıtdışı yerleşim yerlerinin, gözaltında tutulan göçmenlerin ve sınırdışı edilen mültecilerin biyomüsaitliğinde virüs kaçınılmaz olarak en büyük üreme alanını bulur. Viral enfeksiyon, insan üremesi, kentsel kayıtdışı canlılık ve sınırötesi göç hareketliliği, hepsi anlık ama ölümcül bir konjonktürde birleşiyor. Viral hareketlilikler bize, Karl Marx’ın yabancılaşmamış insan yaşamı dediği, “tür yaşamı”na zayıf tutunuşumuzu ve küresel kapitalist hareketliliklerin yalnızca insan türünü değil, tüm yaşam türlerini maruz bıraktığı tehditleri hatırlatır.
Kaynaklar
Bennett, J. (2010) Vibrant Matter. London: Duke University Press.
Bissell, D. (2016) Micropolitics of mobility: Public transport commuting and everyday encounters with forces of enablement and constraint. Annals of the Association of American Geographers, 106: 394–403.
Deleuze, G., and Guattari, F. (1983) Anti-Oedipus: Capitalism and Schizophrenia. Trans. R. Hurley, M. Seem, and H.R. Lane. Minneapolis: University of Minnesota Press.
Ginsburg, F., and Rapp, R. (eds) (1995) Conceiving the New World Order: The Global Politics of Reproduction. Berkeley: University of California Press.
Grosz, E. (1994) Volatile Bodies: Toward a Corporeal Feminism. Abingdon: Allen & Unwin.
Hunter, T. (1998) To Joy My Freedom: Southern Black Women’s Lives and Labors After the Civil War. Reprint ed. Cambridge: Harvard University Press.
Kessler-Harris, A. (2003) Out to Work: A History of Wage-Earning Women in the United States, 20th Anniversary Edition. Oxford: Oxford University Press.
Laslett, B., and Brenner, J. (1989) Gender and social reproduction: Historical perspectives. Annual Review of Sociology, 15: 381–404. Latour, B. (1987) Science in Action: How to Follow Scientists and Engineer.
Merriman, P. (2019) Molar and molecular mobilities: The politics of perceptible and imperceptible movements. Environment and Planning D: Society and Space, 37 (1): 65–82.
Speier, A., Lozanski, K., Frohlick, S. (2020) Reproductive mobilities: Introduction to a special issue on reproductive mobilities. Mobilities, 15 (2): 107–119.
Çeviren: Hanife Aliefendioğlu
* Mimi Sheller’in Advanced Introduction to Mobilities kitabının ilgili bölümünden (Reproductive Mobilities, sayfa aralıkları: 92-98) alınmıştır.
** “Yeniden üretim (reproduction) alanı”, yazar tarafından hem cinsel/biyolojik üremeyi hem de doğum ve bakım faaliyetlerini kapsayacak şekilde geniş anlamıyla kavranmaktadır. Bu nedenle çeviride -bağlam dikkate alınarak- “üreme” ve “yeniden üretim” terimleriyle karşılanmıştır.