Akıllardan çıkmayan bir metin. 9 Ocak Pazartesi, 100 kadın, Weinstein hadisesinden beri ortaya saçılan—kendilerinin “karalama kampanyası” diye tanımladığı—cinsel saldırı suçlamaları üzerine, Le Monde’da yayınladıkları bir açık mektupla “asılma hakkı”nı savundular. Metnin yazarları arasında Catherine Millet ve Catherine Robbe-Grillet gibi ünlü yazarlar, imzacıları arasında aktris Catherine Deneuve ve gazeteci Elisabeth Lévy gibi ünlü isimler var. Başka şeylerin yanı sıra, zamparaların “asılma hakkı”nı, “bu kişileri taciz ve tecavüzcülerle aynı şekilde yansıtan ihbarlara ve suçlamalara” karşı savunuyorlar.

Tıpkı #Metoo hareketinin tacizcileri ifşa etmesi gibi, bu metnin de ifşa edilmesi gerektiğini düşünen militan feminist Caroline de Haas, otuz civarı militan feministin imzaladığı bir cevap yazdı.

Ne zaman kadın haklarında bir ilerleme olsa, ne zaman insanlar bilinçlenmeye başlasa, direnişler ortaya çıkar. Genelde bu direnişler “evet doğru, ama…”lar şeklinde ete kemiğe bürünürler. Bu 9 Ocak günü, bir “#MeToo, evet güzel, doğru ama…” ile karşılaştık. Kullanılan argümanlarda yeni pek bir şey yok. Le Monde’da yayınlanan açık mektuptaki argümanları, aile yemeklerinde, iş yerinde kahve makinesinin etrafında da duyuyoruz. Bu mektupta, etrafında olan biteni tam olarak anlayamayan yaşlı amcalardan, ya da can sıkıcı iş arkadaşlarından bir şeyler var…

“Fazla ileri gidiyoruz!” Biraz olsun eşitlik kazandığımız anda, kazancımız yarım milimetrelik bir ilerlemede bile olsa, aşırıya kaçmamamız konusunda “aklı başındakiler” tarafından uyarılırız hemen. Aşırılık, tamamıyla içinde olduğumuz şey: yaşadığımız dünyanın aşırılığı. Fransa’da her gün yüz binlerce kadın tacize uğruyor, on binlercesi cinsel saldırıya ve yüzlercesi tecavüze. Her-gün. Aşırı olan bu.

“Artık hiçbir şey denmiyor canım!” Sanki toplumun cinsiyetçi, ırkçı veya homofobik söylemleri eskisine göre—biraz—daha az tolere etmesi bir sorunmuş gibi. “Kadınlara istediğimiz gibi davranıyorduk eskiden, valla iyiydi lan.” Hayır, iyi değildi. Kötüydü. Kullandığı kelimelerin, kurduğu cümlelerin insanın davranışları üzerinde etkisi vardır: Kadın düşmanı ifadeleri kabul etmek, şiddeti onaylamak demektir. Kullandığımız dile sahip olmamız, toplum olarak ilerlemekte olduğumuzu gösterir.

“Bu Püritenliktir!” Feministleri gaflette, hatta “rahibe” ilan etmek, açık mektubun imzacılarının cin fikirliliği… Şiddet, kadınlara etki ediyor. Tüm kadınlara. Ruhlarımıza, vücutlarımıza, hazlarımıza ve cinselliklerimize etki ediyor. Her iki kadından biri cinsel şiddete uğradığını beyan ederken, nasıl olur da kadınların cinselliklerini doyasıya ve özgürce yaşadıkları, özgür bir toplum hayal edebiliriz?

“Artık flört bile edemiyoruz!” Açık mektubun imzacıları saygı ve hazza dayalı baştan çıkarma ile şiddeti karıştırıyorlar ve yanılıyorlar. Her şeyi birbirine karıştıralım, ne kadar pratik! Böylece her şeyi bir torbaya koyabiliriz. Eninde sonunda, taciz “ağır flört”se, o kadar da endişelenmeye gerek olmaz. Yanılıyorlar. Taciz ve flört arasındaki fark, bir derece farkı değil; bu ikisi tamamen farklı doğaya sahip edimler. Taciz “kuvvetli biçimde” flört etmek değildir. Şiddet, “artırılmış” baştan çıkarma değildir. Bir yanda, karşıdakini eşit kabul etmek, karşısındakinin arzuları ne olursa olsun saygı duymaktan söz ediyoruz. Diğer yanda ise, karşısındakini, onun hiçbir kişisel tercihi, hazzı önemsenmeden, ele geçirilecek bir nesne gibi görmekten.

“Bu kadınların sorumluluğu!” Açık mektubun imzacıları küçük kızlara verilebilecek bir “kendini koruma” eğitiminden söz ediyorlar. Yani kadınları cinsel saldırıya uğramalarından veya uğramamalarından sorumlu konuma getiriyorlar. Erkeklerin taciz etmeme ve tecavüz etmeme sorumluluklarından ne zaman söz edeceğiz peki? Erkek çocukların eğitimlerinden ne haber?

Kadınlar insandır. Herkes gibi. Saygıyı hak ediyoruz. Aşağılanmamak, taciz edilmemek, şiddet görmemek gibi temel haklarımız var. Güven içinde yaşamlarımızı sürdürmek en temel hakkımız. Ve bugün ne Fransa’da, ne Amerika’da, ne Senegal’de, ne Brezilya’da ve ne de Tayland’da bu mümkün değil. Hiçbir yerde.

Malum mektubun imzacılarının çoğu, pedofilleri savunmak ve tecavüzü mazur görmek konularında sabıkalı. Ve bir kez daha, cinsel şiddeti meşrulaştırmak için medyatik görünürlüklerini kullanıyorlar. Milyonlarca kadının bu şiddetlere maruz kaldığı gerçeğini alaşağı ediyorlar.

İçlerinden pek çoğu, avam mahallelerden sızan cinsiyetçiliği kınamaktan geri kalmaz. Fakat kendi çevrelerinden adamlar aynı şeyleri yaptıklarında, uydurdukları “asılma hakkı”na sığınıyorlar. Bu tuhaf duygu karmaşası, sahip çıktıklarını iddia ettikleri feminizmle aralarındaki mesafeyi gözler önüne seriyor.

Bu mektupla, ittire ittire araladığımız bir kapıyı kapatmaya çalışıyorlar. Ve bunu başaramayacaklar. Biz şiddet mağdurlarıyız. Utanmıyoruz. Ayaktayız. Güçlüyüz. Coşkuluyuz. Kararlıyız. Cinsel ve cinsiyetçi şiddetin sonunu getireceğiz.

Domuzlar¹ ve müttefikleri endişeliler mi? Normal. Çünkü yaşlı dünyaları ölmek üzere. Yavaşça—belki fazla yavaş—fakat amansızca. Birkaç tozlu eski dünya yadigarı bunu değiştiremeyecek, sözleri Le Monde gazetesinde yayınlanıyor olsa bile.

İmzacılar: Adama Bah, afroféminist ve antirasist militan, Marie-Noëlle Bas, Chiennes de garde örgütünün başkanı, Lauren Bastide, gazeteci, Fatima Benomar, Effronté.es grubunda sözcü, Anaïs Bourdet, Paye ta Shnek kurucusu, feminist militan, Sophie Busson, feminist militan, Marie Cervetti FIT direktörü ve feminist militan, Pauline Chabbert,feminist militan, Madeline Da Silva, feminist militan, Caroline De Haas, feminist militan, Basma Fadhloun, feminist militan, Giulia Foïs, gazeteci, Clara Gonzales, feminist militan, Leila H., Check tes privilèges grubundan, Clémence Helfter, feminist militan ve sendikacı , Carole Henrion, feminist militan, Anne-Charlotte Jelty, feminist militan, Andréa Lecat, feminist militan, Claire Ludwig, feminist militan, Maeril, illüstratör ve feminist militan
Chloé Marty, feminist, Angela Muller, feminist militan, Salma Muzet Herrström, feminist militan, Michel Paques, feminist militan, Ndella Paye, afrofeminist militan, Ponce-Voiron, feminist militan, yönetmen ve oyuncu, Claire Poursin Effronté.es eş başkanı, Sophie Rambert, feminist militan, Noémie Renard, Antisexisme.net yöneticisi ve feminist militan, Rose de Saint-Jean, feminist militan, Laure Salmona, collectif Féministes contre le cyberharcèlement kurucusu ve feminist militan, Muriel Salmona,psikiyatrist ve feminist militan, Nicole Stefan, feminist militan, Mélanie Suhas, feminist militan, Monique Taureau, feminist militan, Clémentine Vagne, feminist militan, En Avant Toute(s) ve Stop harcèlement de rue derneklerinden.

Çeviri: Ayşe Toksöz

10 Ocak tarihinde Francetvinfo‘da yayımlandı.

¹ Kaynak dile sadık kalmak için, “domuz” ifadesini değiştirmedik. Domuzların ithaf edildiği gibi aşağılık ya da adi olduğunu düşünmüyor ve bu türcü ifadeyi desteklemiyoruz. (ÇatlakZemin notu)

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.