Toplumsal cinsiyet hiyerarşisini ters yüz eden oyun, iktidar ilişkilerinin bedensel performansla her an nasıl yeniden kurulduğunu da gösteriyor.
Maja Zade’nin toplumsal cinsiyet farsı olarak nitelenen oyunu Status Quo Berlin’in önemli tiyatrolarından Schaubühne’de sahneleniyor. Kadın ve erkek kimliklerini tamamen ters çevirerek matriarkal bir düzende, üç farklı karakter olarak izlediğimiz Florian’ın gündelik hayat deneyimleri üzerinden bize yapısal iktidar ilişkilerine dair bir eleştiri sunuyor. Genç bir erkek olan Florian büyük bir eczane marketinde yeni işe başlayan alt sınıf bir eleman, bir emlak ofisinde düşük ücretle çalışmaya başlayan evli bir emlakçı ve “doğru” matriarkal pazarlıklarla başrolü kapan genç bir tiyatro oyuncusu olarak karşımıza çıkıyor.
Oyundaki otuza yakın karakter üç kadın ve iki erkek oyuncu tarafından belirsiz fakat çarpıcı geçişlerle oynanıyor. İktidarın kadınların elinde olduğu bu dünyada, tüm kadın karakterlerin yürüyüşlerinden oturuşlarına, beden kullanımlarıyla Florian’a alan bırakmayan tavırları, iktidar hiyerarşisinin bedensel performansla her an nasıl yeniden kurulduğunu da gösteriyor.
Episodlar hâlinde ve birinden diğerine hızlı geçişlerle aynı anda üç farklı hikâye izliyoruz. En çarpıcı sahnelerden biri şüphesiz Florian’ın tacize uğradığı ve o sırada kitlenip kaldığı sahne… Eczanede çalışan Florian’ı soyup yeni gelen kremle masaj yapan mağaza müdürü Daniela’nın tacizini iş arkadaşına anlattığında Florian’ın aldığı cevap: “Daniela bunu her yeni gelen genç erkek çalışana yapar. Geçen sefer şikayet edildiğinde başına bir şey gelmedi. Bu işin peşini bırak. Zaten evli ve daha ileri gitmez”. Çalıştığı mağazayı değiştirmek için görüşmeye gittiğinde ise Florian daha bir şey söylemeden insan kaynakları yöneticisinin “Daniela harika biridir. Ondan bir şikayetiniz olduğu için mağaza değiştirmek istediğinizi hiç sanmıyorum. Başka bir sebeple olmalı” derken fiziksel olarak Florian’a “fazlaca” yaklaşması, “susturma”nın farklı biçimlerini seyircinin yüzüne çarpıyor.
Emlak ofisinde prekar bir vaziyette, kadın meslektaşlarından daha düşük ücretle ve yoğun çalışma saatleriyle çalışan Florian, eve geldiğinde de her akşam karısına yemek hazırlıyor, evin temizliğini yapıyor. Sevişmek isteyen eşini reddettiğinde de suçlanıyor. Artık bedensel ve psikolojik olarak tüm bu iş yükünü kaldıramayacak duruma geldiğinde ve ev ile ilgili işleri eşiyle paylaşmak istediğinde de çalışma hayatını bırakması için eşinin ısrarlarıyla karşılaşıyor. Eşinin sunduğu başka bir alternatif de ev işini bölüşmek yerine temizlikçi tutmak. İş yerinde de çalıştıkça üzerine daha fazla iş ücretsiz olarak yıkılıyor. En sonunda da promosyon beklerken, bir erkek için “daha güvenli” olacağı gerekçesiyle daha düşük ücretle büro işlerine veriliyor.
Oyuncu olan Florian, oyuncu seçimi için tiyatroya gittiğinde, sahnede cesurca üzerini çıkardığında başrolü kapıveriyor. Bir yandan küçük flörtler devam ederken, provalar sırasında devamlı yönetmenin cinsellik ve açık ilişki üzerine söylevlerine maruz kalıyor. Dominatrix sahnesi provasında ise sahnenin sert cinsel içeriğine hemen uyum sağlayamaması yüzünden hem kadın yönetmen hem de kadın oyuncu tarafından çokça eleştiriliyor.
Bu üç hikâye arasında zamanlı zamansız sahne geçişlerinin yanı sıra, dans ve müzikle yapılandırılmış güçlü geçişler de var. Bunlardan biri, Florian’ın yarı çıplak vaziyette dönen sahne üzerinde şarkı söylediği mikrofonun kablosuna dolanarak elinin kolunun bağlandığı sahne… Bütün kadın karakterlerin Florian’a inatla “Flo” demeleri oyunun başından sonuna nerdeyse her sahnede karşımıza çıkan bir unsur. Florian’ı küçülten, çocuklaştıran, saygınlığını zedeleyen bu hitap, Florian her seferinde itiraz etse de devam ediyor. Emlakçı Florian’ın artık dayanamayıp patladığı sahnede de patlamaya vesile olan şey “Flo” diye çağrılması… Gittiği terapist bile seans sırasında birkaç meslek ilkesini hiç umursamadan çiğnerken, zannediyorum tüm seyircileri çileden çıkaran ihlal ismiyle ilgili Florian’ı ikna etmeye girişmesi…
Dramaturg Maja Zade tarafından kaleme alınan Status Quo, erkek egemen sistemin cinsiyet rollerini değiştirerek Florian’ı “her şeyi doğru yapsa da” her versiyonda “erkeklerin” hiçbir zaman yeterince iyi kabul edilmedikleri bir dünyaya atıyor. Marius von Mayenburg’un rejisi, bize farklı sosyal sınıfları ve toplumsal cinsiyet iktidarını, farklı kompartımanlara bölünmüş bir sahne düzeni, epizod ve karakter geçişleri, ve dönen sahne ile sunuyor. Sahnenin kenarında mastürbasyon yapan kadınlar, entelektüel bir diyalog içindeki erkeklere laf atan, onları elle taciz eden kadınlar vs. gibi çok çeşitli yönleri ve dozlarıyla tacizin nasıl da gündelik hayatın parçası olduğunu gözler önüne seriyor. Tüm oyuncuların, fakat en çok da Moritz Gottwald’ın ve Jule Böwe’nin performansları uzunca bir süre akıllardan çıkmayacak.