Ankara LGBTİ+ Deprem Dayanışması’ndan Yıldız Tar’la yaptığımız söyleşiyi paylaşıyoruz.
Ankara LGBTİ+ Deprem Dayanışması nasıl bir araya geldi?
Depremin hemen ardından ülke genelinde çalışmak üzere genel bir Lubunya Deprem Dayanışması kuruldu. Onun dışında Ankara ve Mersin, deprem bölgesinden göçün en yoğun yaşandığı şehirler olduğundan buralarda ayrıca platform ve ağlar kurduk.
Ankara için konuşursam; Ankara LGBTİ+ Deprem Dayanışması olarak bizler, deprem sonrası Ankara’ya gelen ya da gelmek isteyen LGBTİ+’larla dayanışmak için bir araya gelmiş LGBTİ+ hak örgütleri ve savunucularıyız. Depremin ilk gününden itibaren derinleşen ayrımcılığa karşı bu ayrımcılık sebebiyle en temel desteklere bile ulaşamayan LGBTİ+’larla dayanışmaya çalışıyoruz.
Ankara’daki LGBTİ+ dernekleri olan 17 Mayıs, GALADER, Pembe Hayat, Kırmızı Şemsiye ve ÜniKuir olarak halihazırda koordinasyon sağladığımız bir grubumuz vardı. Ankara’yı ilgilendiren konularda bu ağ üzerinden birlikte hareket ediyorduk. Depremle birlikte bu grubu, Ankara LGBTİ+ Deprem Dayanışması’na dönüştürdük, dernekler dışından LGBTİ+ hak savunucularına da açtık.
Deprem sonrası deprem bölgelerinden Ankara’ya yaklaşık 400 bin kişinin geldiği söyleniyor. Siz de esasen Ankara’ya gelen LGBTİ+larla dayanışmayı odağa alan faaliyetler yürütüyorsunuz. Bu konuda neler yapıyorsunuz?
Şu ana kadar Dayanışma olarak, deprem bölgesinden 15 LGBTİ+ kişinin Ankara’ya gelmesini sağladık ve geçici barınma desteği sağladık. Gelen arkadaşlarımız, geçici evlerde kalmaya devam ediyor. Bölgede yüze yakın LGBTİ+’ya ihtiyaç duydukları gıda, kıyafet, ilaç, erzak, çadır, hijyen ürünleri gibi malzemeleri iletmeye çalışıyoruz. Ankara’ya gelen LGBTİ+’lar, 17 Mayıs Derneği’nden sosyal hizmet uzmanlarının koordinasyonu ile 17 Mayıs, Kırmızı Şemsiye ve Pembe Hayat’tan psikososyal ve hukuki destek alıyor. Bu, düzenli bir çalışma olarak devam ediyor. Kaos GL ve GALADER ise hem akran desteği hem de savunuculuk boyutunda sorumluluk üstlendi. Pembe Hayat Dilek İnce Giysi Bankası’nın varlığı bu süreçte hayat kurtarıcı oldu. Kaos GL Mülteci Hakları Programı da bölgedeki mülteci LGBTİ+’lara destek oluyor.
Bunların yanı sıra, Ankara Deprem Dayanışma Platformu’nun da bileşeniyiz. Platformla birlikte Meclis’e giderek HDP ve CHP’ye yaşanan sorunları ilettik. KESK, Halkevleri, TİP, HDP, Sol Parti, SES gibi sendika, meslek örgütü ve siyasi partileri ziyaret ettik. Sürecin başından beri çok sayıda kurumla birlikte hareket etmeye gayret ediyoruz. Ama bu röportajda özellikle Kadın Koalisyonu’ndan bahsetmek isterim. Kadın Koalisyonu’nun varlığı ve örgütlü mücadelesi hem Ankara’da hem de deprem bölgesinde LGBTİ+’lara ulaşabilmemiz ve ihtiyaç duydukları malzemeleri iletebilmemiz açısından çok önemliydi.
Depremin başından beri LGBTİ+ların deprem bölgesinde de ayrımcılığa uğradığına ve az sayıda olan yardımlardan dahi yararlanamadıklarına dair haberler geliyor, sizin bu konuda gözlem ve deneyimleriniz nasıl? Temasa geçtiğiniz LGBTİ+lar size en çok hangi ihtiyaç temelinde başvuruyor?
Hatırlarsanız, depremden hemen önce ülkede yapay da olsa etkili olan bir Anayasa gündemi vardı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun geçtiğimiz yıl ekim ayındaki başörtüsü çıkışıyla başlayan süreç, iktidarın hamlesiyle LGBTİ+’ları hedef gösteren ayrımcı Anayasa teklifine evrilmişti. Teklif komisyondan geçti. Anayasa’nın aile birliğini yeniden tanımlamasını içeren teklifin gerekçesinde, LGBTİ+’lar “sapkın” olarak nitelendiriliyor. Tartışmalı geçen komisyon görüşmelerine hiçbir LGBTİ+ örgütü davet edilmezken, uzman olarak bir ürolog çağrıldı. Ayrıca “Birleşik Aile Platformu” denilen bir oluşum da komisyonda dinlendi.
Ne demişti o ürolog? LGBTİ+’lara yönelik ayrımcılığıyla tanınan Ürolog Zeki Bayraktar, doğuştan gelen özellikler olan cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğini “vakalarda patlama” diye nitelerken; LGBTİ+’ların ortalama ömrünün daha kısa olduğunu öne sürmüştü. Çıra Yayınları ve Süleymaniye Vakfı Yayınları’ndan kitapları da olan Bayraktar’ın konuyla ilgili “İnterseks – Hermafrodit ve Eşcinsel” kitabı ise bilimsel bilgilerin aksine, eşcinselliği “aile hatası” olarak niteliyor. Bayraktar, Yeni Şafak’ın LGBTİ+’ları hedef gösteren dosyasına konuşan isimlerden de birisi. Bayraktar, o dosyada şu ifadelerle LGBTİ+’ları hedef göstermişti: “Haddini aşan LGBT aktivitesi yasaklanmalıdır diyorum ben. Yapılması gereken, LGBT aktivitesinin haddini aşan bu azgınlıklarıyla mücadele etmektir.” Bayraktar ayrıca prezervatif karşıtı bir ürolog. Prezervatif kullanmanın “cinsel, ruhsal ve fiziksel zararları” olduğunu savunuyor.
Bu durum bile LGBTİ+’ların sağlık hakkı ve bu hakka erişimi söz konusu olduğunda ne durumda olduğumuzu apaçık gösteriyor. Nefret suçu araştırmalarına göre, bir saldırı gerçekleştikten sonra çoğu durumda hastanelerde de ayrımcılık devam ediyor. Hastasının kişisel bilgilerini sosyal medyada paylaşan mı dersiniz, tedavi etmeyi sırf cinsel yönelim ya da cinsiyet kimliği gerekçesiyle reddeden mi… Deprem olduktan sonra bu durum daha da katmerlendi ve hayati bir duruma geldi.
Deprem bölgesindeki LGBTİ+’lar için en önemli ihtiyaç, güvende hissedebilecekleri, ihtiyaçlarını ifade edebilecekleri merkezler. Devletin hedef aldığı bir grup, devlet yardımlarına da erişemiyor. Ayrıca deprem bölgesinde nefret saldırıları, ayrımcılık gibi durumlarda, şiddete karşı başvurulabilecek feminist kurumlara ve mekanizmalara yoğun ihtiyaç var. Barınma meselesinde, şiddet görme ihtimalinden dolayı toplu merkezlerde kalamamak da ayrı bir sorun.
Deprem bölgesindeki LGBTİ+larla dayanışmayı örgütlemek adına neler yapıyorsunuz?
Mesela Antakya’dan Ankara’ya gelmesine destek olduğumuz bir trans kadın arkadaşımızın ayağında çatlak varmış ve günlerce toplu alanlara gittiğinde sözlü tacizle karşılaştığı için tedavi edilemeden Ankara’ya geldi. Buraya geldiğinde doktora götürdüğümüzde öğrenebildik çatlak olduğunu. Sebep ise enkaz altından kendi çabasıyla çıkmasıydı.
Deprem gibi kriz anlarında insanların zihninde ister istemez bir ihtiyaç hiyerarşisi beliriyor. Ama herkes bu hiyerarşiyi kendinden, kendi bulunduğu yerden kuruyor. Cis-hetero bir erkek için mesela ped ihtiyacı acil değil. Kendisinin kullanmadığı ya da temel ihtiyaç olarak görmediği bir şeyin herkes için aynı olduğunu varsayıyor. Cis-hetero erkek aklın belirlediği yardım ve dayanışma kampanyaları da haliyle kadınların, LGBTİ+’ların ihtiyaçlarını görmediği gibi bir yandan da önemsizleştiriyor. Bu, apaçık bir haddi aşma açıkçası.
Benzer şekilde, tüm yardım süreçleri planlanırken hormona erişim düşünülmedi. Bölgede kalmak zorunda kalan trans arkadaşlarımız bize ulaşarak hormonlara erişemediklerini söylüyor. Elimizden geldiğince ulaştırmaya, bölgedeki kurumlarla iletişime geçerek sorunu çözmeye çalışıyoruz ama yeterli değil. Şu an bölgedeki sağlığa dair her türlü ihtiyaç, Ankara’dan suni teneffüs yoluyla çözülüyor. Kamunun duyarsızlığı da şu anlama geliyor: Ölmeyin ama sürünün.
Size başvuranlar arasında mülteci LGBTİ+lar var mı? Onların ihtiyaçları nasıl farklılaşıyor?
Depremde, AKP-MHP iktidarının rant, talan ve yağma politikalarının sonuçlarını yaşadık. Bu sonuçların ortaya çıkardıklarıyla hesaplaşmak yerine, devlet destekli oldukları çok açık olan Ümit Özdağ gibi sözde muhalif özde devlet kişiler ve onların sahip oldukları kurumların çağrısıyla çok ciddi bir ırkçılık örgütlendi. Mültecilere linç girişimlerinden tutun da, devlet politikalarıyla yerlerinden edilmelerine kadar o kadar çok sorunla karşılaştık ki. Şöyle bir algı yerleştirilmek istendi: “Kriz var, kaynaklar kısıtlı, bu kaynaklardan önce yurttaşlar yararlanmalı.”
Bu cümlenin sadece ilk bölümü doğru. Evet, bir kriz vardı. O da devletin senelerdir yaptığı gibi yine parayı ve sermayenin çıkarlarını insan hayatının önüne koyması. Kaynakların kısıtlı olmasının sebebi de mülteciler değil, tam da bu anlayışın kendisiydi. Ve bu kaynaklardan öncelikle yurttaşların yararlanmasını beklemek kelimenin düz anlamıyla ırkçılık.
Böylesi bir durumda zaten mülteciler içinde mülteci olan LGBTİ+ mülteciler, iki kere ayrımcılıktan daha da fazlasını yaşadı. Çoğu, aile desteğinden yoksun olan, yalnızlığa mahkûm edilen, LGBTİ+ hareketinin örgütlü olarak yer almadığı şehirlere yerleştirilen, bulunduğu şehirlerde hayatta kalmaya çalışan LGBTİ+ mültecilerle görüşmelerden çıkarttığımız, amiyane tabirle “bir kimliğinden yırtsa diğerinden yırtamama” hali.
Burada özellikle aile temelli yardımlaşma ve dayanışmanın yarattığı sınırları görüyoruz. Depremden etkilenen insanlarla yardımlaşırken kelle hesabı yapılması, bir aileye destek olunca tüm aile üyelerine destek olunacağı varsayımının kendisi sorun. Bir kere o aile içerisinde eşitlik yoksa, o desteğin de aile fertlerine eşit ulaşacağını nereden biliyoruz? Erkeğin evin reisi konumunda görüldüğü bir aile yapısında, kadınların ve çocukların ihtiyaçları dile bile gelemiyor. LGBTİ+ olduğunuzda ise o aileden çoktan sürgün edildiğiniz için hiçbir şeye ulaşamıyorsunuz.
Deprem sürecinde sadece mülteciler açısından değil; bölgede yaşayan Dom ve Abdallar açısından da ciddi sorunlar yaşandı. Mahalleleri yıkıldı, enkaz altında kaldılar, başka şehirlerden kovuldular, yemek yemeleri bile derde dönüştü.
Hak ve desteklere erişimde, depremden etkilenip Ankara’ya gelen LGBTİ+lar ayrımcılıkla karşılaşıyor mu?
Ankara’ya gelen LGBTİ+’lar açısından ise en önemli iki ihtiyaç barınma ve istihdam. Ev sahipleri ve emlakçıların depremi “fırsat” olarak görüp kiralara yaptıkları zamlar ortada. Ankara en çok göç alan yerlerden biri ve bir ayda kiralar iki, üç katına çıktı. Gelen arkadaşlarımız hâlâ geçici evlerde kalıyor. Dayanışma amaçlı açılan evlerde ve belediyelerin hizmetlerinde aileler öncelendiği için kimseyi kendi evlerimiz dışında bir yere yerleştiremedik açıkçası. Diğer mesele ise, gelenlerin geçici ya da kalıcı iş bulabilmesi. LGBTİ+ işsizliğinin rekor düzeyde olduğunu düşünürsek, Ankara’da en çok zorlandığımız kısım herhangi bir iş bulabilmek.
Deprem bölgesinde ve Türkiye’nin diğer illerinde depremden etkilenen LGBTİ+lara karşı ayrımcılığa karşı neler yapılabilir?
Normalde, normal bir ülkede bu soruya devletin atması gereken adımlar üzerinden yanıt vermek gerekirdi. Ama maalesef öyle bir ülkede değiliz. Devletten tek beklentinin gölge etmemesi olduğu koşullarda; dayanışma olarak geçen günlerde bir çağrı yayınladık. Oradan alıntılamak isterim:
*Üye ve gönüllülerinizle Ankara LGBTİ+ Deprem Dayanışması’nın iletişimini ([email protected]) paylaşabilir, evini açmaktan gıda ve kıyafet desteğine, şehir içi ulaşımdan şehirlerarası ulaşıma kadar destek olabilecekleri birçok kalem olduğunu belirtebilirsiniz.
*Deprem koordinasyon çalışmalarınızda LGBTİ+’lara ayrımcılığa dikkat çekebilir, kurumunuzun bu ayrımcılığın karşısında olduğunu belirterek doğrudan LGBTİ+’lara size ulaşmaları çağrısını yapabilirsiniz.
*Eğer ki deprem bölgesine gidiyor, yardım dağıtımında görev alıyor veya yaşam merkezleri kuruyorsanız; bir köşeye koyabileceğiniz bir gökkuşağı bayrağı, gönüllülerinizin takacağı bir gökkuşağı fuları emin olun LGBTİ+’lara size ulaşmaları için moral ve motivasyon verecektir.
*LGBTİ+’lar depremden sonra genellikle merkezi yerlerden çok tenha köşelere saklanmak zorunda kaldı. Merkezinizden ve sizden haberleri dahi olmayabilir. O yüzden yardım dağıtma çalışmalarınızı genişletirken, LGBTİ+’ları da içerecek şekilde planlama yapabilirsiniz.
*Ankara’dan yollayacağınız yardımlar öncesinde bizle iletişime geçebilir, o şehirde desteğe ihtiyacı olan LGBTİ+’larla ilgili bizden bilgi alabilirsiniz.
*Bölgeden çıkmak isteyen LGBTİ+’lar çoğu zaman ulaşım araçlarına erişemiyor, toplu ulaşım kullanmaktan çekinebiliyor. Dönüş yolunuzda LGBTİ+’lara araçlarınızı açabilirsiniz.
*Bize ulaşan LGBTİ+’ların neredeyse hiçbirinin herhangi bir düzenli geliri ya da aile desteği bulunmuyor. Resmî aile temelli çalışmalar çok kıymetli olsa da, LGBTİ+’ları dışarıda bırakıyor. Bu sebepten dayanışma çalışmalarınıza LGBTİ+’ları nasıl dahil edeceğinize ilişkin sorularınız varsa bize ulaşabilirsiniz.
*Ankara’ya gelen LGBTİ+’lar şu an geçici olarak başka LGBTİ+’ların evlerinde kalıyor. Kalıcı ev arayışlarında ise artan kiraların yanı sıra, ayrımcılıkla da karşılaşıyoruz. Bu sebepten barınma imkanlarınızı paylaşırken LGBTİ+’ları gözetebilirsiniz.
*Barınmayla iç içe geçen bir diğer sorun ise istihdam. Aile desteğinin olmadığı, sosyal yardımlara erişimde engellerin olduğunu ve LGBTİ+ işsizliğinin rekor boyutlara ulaştığını da düşünürsek, istihdam imkanları doğduğunda LGBTİ+’lara öncelik vermeyi düşünebilirsiniz.
İlk elden aklımıza gelenler bunlar. Biliyoruz ki çok daha fazla sorun var çözülmeyi bekleyen. Bütün bunlarla birlikte mücadele etmek için Ankara’daki tüm dost ve yoldaş kurumlarla konuşmaya, tartışmaya hazırız.
Destek ihtiyacı olanlar size hangi kanallar üzerinden ulaşabilir?
Destek ihtiyacı olanlar bize [email protected] üzerinden ulaşabilir.