Birleşmiş Milletler CEDAW – “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi” 18 Aralık 1979 yılında kabul edildi.
1 Mart 1980 tarihinde imzaya açılan ve 3 Eylül 1981 tarihinde yürürlüğe giren CEDAW – “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi”ne Türkiye’nin taraf devlet olarak katılması 11.06.1985 tarih ve 3232 sayılı Kanunla uygun bulundu. Bakanlar Kurulunca 24.07.1985 tarihinde 85/9722 sayılı kararla onaylandı ve 14 Ekim 1985 tarih ve 18898 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandı.
CEDAW “kadınlar için bir haklar bildirgesi, devletler için ise bir yükümlülükler manzumesi olarak” nitelendiriliyor. Sözleşmenin imzalanması, taraf devletleri kadınlara karşı ayrımcılığın ortadan kaldırılması için somut adımlar atmakla ve CEDAW Komitesine düzenli olarak kadının insan haklarının geliştirilmesi konusunda ülkedeki devlet uygulamalarını raporlamak ve sunmakla yükümlü kılıyor. Kadın örgütlerinin CEDAW Komitesine sunmak amacıyla “gölge” / “alternatif” rapor hazırlaması 1997’den sonra yaygınlaştı. Bu gölge raporlar CEDAW’ın öngördüğü şekilde kadının insan haklarının gelişip gelişmediğine dair sivil bir bakış açısı ve CEDAW Komitesi’nin ülkeler bazındaki inceleme sürecinin çok daha şeffaf ve katılımcı olmasını sağlıyor.
İstanbul Sözleşmesi Grevio Komitesi Başkanı ve CEDAW (BM Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Tasfiye Edilmesi Sözleşmesi) Komite Üyesi olarak görev yapmış olan, “dünyada cinsiyet eşitliği konusunda etkili mücadele yürüten 100 isim” arasında yer alan Prof. Dr. Feride Acar “yasalar önünde eşitliğin, doğrudan ve otomatik olarak gerçek eşitlik sonucuna gitmediğini” vurguluyor. “Görünürde toplumsal cinsiyet eşitliği içeren yasalar, toplumsal cinsiyet körlüğü de içerebilir. Kadınlarla erkekler bu yarışa aynı yerden başlamadığına göre, kota veya özel destek mekanizmaları gibi geçici özel önlemler uygulanması gerekir. CEDAW’ın devletler tarafından üzerinde en az anlaşılan maddesi de bu özel önlemlerle ilgili maddesi,” diyor.