2 Eylül 2024’ten beri ‘Mazan davası’ olarak adlandırılmış (Fransa’nın güneyinde, Marsilya’ya yakın 7000 nüfusu olan bir kasaba) olan, yıllara yayılan bir toplu tecavüz davasını takip etmeye çalışıyorum. Hiç olmadığı kadar çaresiz hissediyorum.

İllüstrasyon: Ilgın Akcan

Değerli kız kardeşlerim,

Eylül’den beri, derin bir tiksinti, iğrenme hissine kapıldım. Önce midemden başladı… geçer dedim… geçmesini beklerken, tam tersi oldu ve yavaş yavaş tüm vücuduma yayıldı. Şimdi, sanki küçük dozda etimi zehirleyen bir zehir gibi, tüm kaslarım ve organlarıma ulaştı, ve bir süredir onunla mücadele etmek için vücudumun bağışıklık sistemi tüm hayat enerjimi tüketerek işlemek zorunda.

Neden şimdi oldu? Kadın cinayetleri, tecavüz hikayeleri, şiddet vakalarını hep duydum, hep okudum. Büyürken hayatımıza devam edebilmek için hepimiz binbir türlü direnç stratejisi geliştirdik. Kimi aktivizmle, kimi dayanışmayla, kimi sanatla, kimi etrafını küçük küçük güzelleştirme çabalarıyla, kimi alkol, antidepresan ve unutturabilecek çeşitli maddelerle, kimi gözlerini ve kulaklarını kapatarak, kimi de o kadar dayanamayıp arada depresyona girip çıkarak…

Sanırım fizyolojik olarak, tüm varlıklar bazı zehirli maddelere belli bir miktarda maruz kalıp, kendi arındırma sistemine başvurup nispeten sağlıklı bir şekilde yaşamaya devam edebiliyorlar. Ama o miktarı aşmamak kaydıyla… bu sefer, direnç sistemim iflas etti.

Bende bu sonbaharda, ataerki şiddetine karşı içimdeki direnç sistemi iflas etti. Bu sonbaharı, Narin, İkbal, Ayşenur ve Gisèle’le beraber geçirdim. Her gün onlarla ilgili haber okudum. Ve normal direnç stratejisini çalıştırabilen yapım, bu sefer durup, çöktü.

Size üç aydır her duruşmada mücadele eden Gisèle’den bahsetmek istiyorum. ‘‘Mazan davası’’ olarak bilinen dava… ‘‘Patriyarkanın davası’’ dediler, ‘‘kimyasal ‘teslimiyet’ davası’’ dediler, ‘‘tecavüz kültürü davası’’ dediler… dediler… dediler… bir sürü sıfat havada uçtu, tartışmalara eklendi. Yazılar yazıldı, programlar yapıldı, saatlerce podcast kaydedildi. Siyasetçiler, gazeteciler yarışa girip birbirinden daha çarpıcı ifadeler bulmaya çalıştı. Toplum, aile kurumu, hetero çift ilişkisi, herkesi derinden sorgulayan bu davadan nasıl bahsetmeliydik gerçekten? Kelimeler yetmedi… Gisèle’e yapılanlar ile ilgili tüm bildiğimiz sözler yetersiz kaldı. İnsanın kötülüğünün sıradanlığı karşısında kalakaldık, ve henüz doğru bir tarif bulunmuş değil…

16 Aralık haftasında davanın kararı açıklanacak. Fransa’da, milyonlarca kişi nefesini tutuyor.

Peki ne oldu?

Son 10 yıldır, Gisèle Pélicot’nun kendi sağlığıyla ilgili ciddi sıkıntıları vardı. Sık sık hafıza kaybı yaşıyordu, birkaç kez jinekolojik sorunları oldu, doktorlara gidip geliyordu… Sonuçta, 70 yaşını geçmiş bir kadındı. Alzheimer olmuş olabilirdi… ama muayenelerden bir şey çıkmıyordu.

En sonunda bu hafıza kaybının asıl açıklamasını, bir doktordan değil, bir polisten öğrendi.

2020 yılında, Gisèle’in 50 yıllık kocası Dominique kamusal alanda bazı kadınların etek altı fotoğraflarını çektiği için polis tarafından yakalanmış. Evinde arama yaparken, polis Dominique’in çektiği başka onlarca video bulmuş. Bu sefer, etek altı yokmuş. Bu sefer, videolarda kendi yatak odası, kendi karısı varmış… videolarda, 91 erkek uyuşturulmuş halde bulunan Gisèle’e tecavüz ediyor. Evet, doğru okudunuz. 91 erkek… ve kocası hepsini videoya çekip saklamış. 10 sene boyunca… 200 tecavüz vakası tespit edilmiş.

Bünyem hâlâ bu cümleyi reddediyor, bir kabus olduğuna inanmak istiyor… ama yıkılmaz sandığım iyimserliğim, insanlığa inanmak isteğim o hikayeyle kırıldı, geri dönülemez bir şekilde karamsarlığa teslim oldu. Asla ve asla aynı şekilde gülümseyemeyeceğim.

‘‘Karşınızda dik duruyorum, ama içim harabeye dönmüşmüş’’ diyor Gisèle. 2 Eylül’den beri, her duruşmada Dominique’in o erkekleri nasıl bulduğu, nasıl ikna ettiği anlatılıyor. Hakimler, avukatlar, davaya dinleyici olarak gelenler, gazeteciler, sanıklar, aileler… karşı karşıya kalan Gisèle ve eski kocası Dominique saatlerce tecavüz videolarını izlediler. Gisèle her gün duruşmaya geliyor. Her geldiğinde, her ayrıldığında, avukatıyla ona yol veren bir kalabalık içinden ilerliyor, onu her gün bekleyen ve onu her gün alkışlayan onlarca kadına bir bakıyor, çok hafif gülümsüyor, hafif bir baş işaretiyle teşekkür ediyor. Fiziki olarak orda olan, dik duran bir kadın var. Metanet, zerafet ve cesaretin vücut bulmuş hali…

50 yıldır evli olduğu, ve hâlâ ‘‘tatlı bir herif’’ olarak anlatabildiği kocası tarafından, 10 sene boyunca… bu cümle beni benden aldı… hâlâ bu cümleyi nasıl telaffuz edebiliyor.

O davayı tarihi kılan, her şeyi değiştiren bir tercih yaptı Gisèle; tüm tecavüz videolarının izlendiği duruşmalar herkese açık olsun diye ısrar etti. ‘‘Ben değil onlar utanmalı’’ dedi. O cümleyi okuyup, dinleyip durdum. %100 iknayım tabii, ama Gisèle’i düşündüğümde, kendisi buna nasıl hazırlanmış diye sorup duruyorum kendime.

Bir de görseniz… yakalanan 51 herifi bir görseniz… 27 yaşında olan var, 70 yaşında olan var. Gazeteci, şoför, … Fransız, yabancı… zengini, fakiri… hayal edebildiğiniz en çeşitli erkek türleri. Tabii ki ‘‘saygın babalar’’ da çok ortada… Tek ortak noktaları, aynı web sitesinde Dominique Pelicot ile tanışmışlar. Gelin görün ki, güya eş değiştirme yapmak isteyen çiftler içinmiş o web sitesi. ‘‘Genelde onay kocalardan geliyor’’muş… diye savunuyorlar kendilerini… kusasım geliyor.

Dayanılmaz bir cezasızlık duygusu sergilediler iki ay boyunca. ‘‘Tecavüzcü değilim’’ dediler… ‘‘Bilmiyordum’’ dediler… ‘‘Bir fantezi oyunu sandım’’ diye ısrar ettiler… Sonra videolarda tam tersi gösteriliyor. O videolarda uyutulmuş bir kadın hakkında kullanılan laflardan birkaç tanesini aktarayım burada : ‘‘yıllardır onu böyle beceriyorum’’, ‘‘üçüncü kez arkadan’’, ‘‘yarağımı ağzına’’, ‘‘full dolmuş’’…. Her şey o kadar korkunç ki, rıza kavramını dile getirmek gülünç ve alakasız geliyor. Orada bir cinsel birliktelik söz konusu değil çünkü, sadece bir üstünlük gösterisi var ve pipileriyle ne yapmaları gerektiğini bilmeyen 51 yaratık.

Evet, bunları aktaranlar değil, söyleyenler utanmalı.

Tecavüz kültürünün kendisini izledik iki ay boyunca. Yüzleştik demek isterdim ama… tahmin edin…. tüm tanıdığım erkekler sınıfta kaldı. Tüm takip ettiğim erkek yorumcular arasında nerdeyse herkes sustu… Kimse ötesine gidip bir ‘‘erkeklik sorunu’’ diyemedi çünkü herkes son derece rahatsız ve herkes bir noktada ucundan bile suç ortağı olabilir miyim diye düşünüyor… bir gazeteci hariç (Karim Rissouli’ye özel bir teşekkür etmek istiyorum). Erkek olarak, her konu hakkında konuşuyorsunuz, mikrofonda, yazılarınızla, ‘‘tecavüz kültürü’’ hakkında iki zeki kelime etmek, eleştirel bir yazı yazmak bu kadar mı zor ? Herkes müthiş şekilde sınıfta kaldı.

Demin dediğim gibi genelde pozitif ve iyimser bir insanken, son aylarda karamsarlığa kaydım. Etrafımda bana enerji aktarabilecek arkadaşlarıma daha fazla yapıştım (Zoé iyi ki geldin, Beyoğlu ve Çankaya ekibine özel bir teşekkür borçluyum). Ayakta kalabilmek için, bana destek olabilecek tüm karşılaşmalara öncelik vermiş oldum.

Saatlerce savunma yapılmış. Karar 16 Aralık haftası çıkacak.

Değerli kız kardeşlerim, bu sefer kusura bakmayın, içimde bağışlık sistemim çökmüş. Sıcaklığınıza, dayanışmanıza, arkadaşlığınıza hiçbir zaman başıma gelmediği kadar ihtiyacım var, hiç olmadığı kadar size ihtiyacım var…

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.