Ariane Grande’ın büyük çoğunluğu kadın olan hayran kitlesi göz önüne alındığında, IŞİD’in yine kadın düşmanlığı ile hareket ettiği ve hedefin rastgele seçilmediği anlaşılıyor.
Manchester bombalamasında intihar bombacısı Ariane Grande konserini hedef aldı. Ariane Grande cinsiyetçilikle ve kadınların nesneleştirilmesi ile mücadele eden, hayran kitlesini oluşturan genç kızları güçlendirecek mesajlar veren bir kadın. Bu konserin hedef alınmış olmasında kuşkusuz IŞİD’in kadın düşmanlığının etkisi büyük. Daha önce Orlando saldırısında LGBT topluluğu hedef alınmıştı. Ayrıca IŞİD militanı intihar bombacılarının geçmişlerinde kadına yönelik şiddet suçu işlemiş oldukları da sık tartışılan bir başka konu. Kuşkusuz IŞİD sadece kadınlara saldırma hedefiyle bu bombalamaları gerçekleştirmiyor fakat bombalı saldırı yapacağı yerlerde özellikle kadınları, LGBT’leri, muhalifleri hedef alıyor.
Feminist Current sitesinde yayınlanan yazıda belirtildiği gibi her ne kadar İngiltere Başbakanı Theresa May açıklamalarında değinmemiş olsa da bu saldırı genç kadın ve kız çocuklarına karşı planlı bir saldırı:
Salman Abedi, 23 yaşında bir İngiliz vatandaşı, Manchester’da Ariane Grande konserinin intihar bombacısı oldu. Başbakan Theresa May, 22 insanı öldüren bu saldırıda “toplumun en genç insanlarının, soğukkanlılıkla planlanarak hedef alındığını” söyledi. May, hedef alınanların sadece genç “insanlar” olmadığı gerçeğini dışladı. Grande’ın büyük çoğunluğu kadın olan hayran kitlesi göz önüne alındığında bu, genç kadın ve kız çocuklarına karşı planlı bir saldırıydı.
“Böyle saldırılardan sonra, her zaman halka yönelik korkmama çağrıları yapılır. Bu doğru ve mantıklıdır -terörizm eylemlerinin amacı korku yaymaktır, bu yüzden görevlilerin vatandaşlara bu korkuya direnmeleri için yalvarması doğrudur… Fakat Manchester bombalaması, bir mesaj daha veriyor. Kız çocukları ve genç kadınlara, basitçe sadece kadın olarak doğdukları için kendilerinden nefret eden insanların her zaman olacağını hatırlatıyor.”
Peki IŞİD’in kadın düşmanlığına karşı nasıl mücadele etmek lazım? Rolling Stones dergisinde çıkan bir yazıda IŞİD’in kadın düşmanlığının, korumacılık yoluyla yine kadınları baskı altına alma eğilimini ortaya çıkarabileceği vurgulanmış.
Manchester saldırısı her ebeveynin en kötü kabusu oldu ve buna karşılık birçoğu korumacılığa yönelebilir. Çocuklarının, özellikle de kız çocuklarının, bir daha rock konserine ya da gece kulübüne gitmesine izin vermekten ürkebilirler. Ama kadınlara ve kız çocuklarına saldırılara karşı mücadele etmenin en iyi yolu asla onları her şeyden koruyup muhafaza etmek değil; onları cesaretlendirmek ve kutlamak – bizi huzursuz eden durumlarda bile, hatta belki de özellikle böyle olduğunda.
Manchester’da olduğu gibi terörist saldırılar gerçekleştiğinde, olanları ahlaki terimlerle, özgürlüklerimizden nefret ettikleri için biz Batı’dakileri öldürmek isteyen kötü adamların işi olarak anlamlandırma dürtüsü ortaya çıkıyor. Fakat kadınlar için özgürlüklerimize saldırının intihar bombalaması ile ilişkisi neredeyse yok. Kadın düşmanlığı her ülkede, her ideolojide, her dinde kadınları baskı altında tutuyor. Utanç ve korumacılık kadınları cinsel saldırı hakkında öne çıkmaktan, iyi seks yapabilmek için bedenlerimizi yeterince tanımaktan, hayatlarımızı dolu dolu yaşamaktan ya da hatta böyle bir hayat nasıl olurdu diye hayal etmekten korkutuyor.
Kadınlara yönelik şiddeti görmezden geldiğimizde herkesi tehlikeye atıyoruz. Defalarca toplu katliamlarla bağı olan erkeklerin geçmişte ev içi şiddet ya da cinsel şiddet ile suçlandıkları ortaya çıktı. Kadınlar, terörizm dahil erkek şiddeti için kömür madeninde felaketin habercisi olan kanarya konumundalar ve çok sık bu uyarı işaretleri görmezden geliniyor.
Manchester saldırganının ideolojisini tam olarak bilmiyorum fakat mevzu neden kadınları ve kız çocukları hedef aldığı olduğunda, gerçekten bilmemize gerek yok.
Çeviriler: Suzan Saner & Selime Büyükgöze