2014 yılının ağustos ayında Şengal’de yaşananlar BM tarafından soykırım olarak tanımlanıyor. Kadınlara, çocuklara ve Ezidi toplumuna yönelik işlenen bu insanlık suçu, IŞİD’in Ezidi toplumunun direncini ve toplumsal bağlarını kırmak için uyguladığı bir yöntemdi.

2019 yılının mayıs ayında yerinden edilmiş Ezidiler için oluşturulan Sardashte Kampı’nda, Şengal Dağı’nın manzarası

3 Ağustos 2014. Irak’ın Şengal kentinde yaşanan Ezidi soykırımı, insanlık tarihinin en karanlık sayfalarından birini oluşturuyor. IŞİD militanları, iki hafta süren bu katliamda, yaklaşık 400.000 Ezidiyi yerinden etti.[1] On binlercesi Şengal Dağlarında sıkıştı, açlık ve susuzluktan ölme noktasına geldi. Kaçamayan Ezidi kadınlar ve çocuklar kaçırıldı, binlerce kişi öldürüldü ve akıl almayacak insanlık dışı suçlar işlendi.

Yaklaşık 6700 kişi, özellikle kadın ve çocuk kaçırıldı; ailelerinden koparılan bu kişiler tecavüze uğradı, köle olarak satıldı, IŞİD militanlarıyla zorla evlendirildi ve çeşitli işkencelere maruz bırakıldı. Yedi yaşındaki erkek çocukları IŞİD kamplarına gönderildi, dokuz yaşındaki kız çocukları tecavüze ve cinsel köleliğe zorlandı.[2]

Bu yaşananlar, sadece savaşın bir yan ürünü değil, IŞİD’in Ezidi toplum dinamiklerini bozmak için uyguladığı sistematik bir soykırım kampanyasının merkeziydi. Uluslarası Ceza Mahkemesi’nin Roma Statüsü, cinsel şiddeti bir savaş suçu, insanlığa karşı işlenmiş bir suç ve bazı durumlarda soykırım olarak tanımaktadır.[3] 2014 yılının ağustos ayında Şengal’de yaşananlar da Birleşmiş Milletler ve bazı ülkeler tarafından soykırım olarak tanımlanmaktadır.[4] Kadınlara, çocuklara ve Ezidi toplumuna yönelik işlenen bu insanlık suçu, IŞİD’in Ezidi toplumunun direncini ve toplumsal bağlarını kırmak için uyguladığı bir yöntemdi. Bu şiddet, sadece fiziksel yıkıma değil, aynı zamanda derin kültürel ve sosyal kopuşlara ve toplumsal travmalara da neden oldu.

Beş yıl önce 2019 yılında, işim dolayısıyla Şengal’in de içinde bulunduğu Ninova ilinde yaşarken, bu soykırımın etkilerini yerinde gözlemleyebildim. Daha öncesinde soykırım hakkında bilgi sahibi olsam da orada geçirdiğim zaman boyunca öğrendiklerim beni derinden sarstı. İki haftanın ne kadar uzun bir süre olabileceğini, ne ciddi ve kötü yıkımlara sebebiyet verebileceğini ve bir topluluğun kaderini nasıl değiştirebileceğini gerçek anlamıyla ilk kez o zaman anladığımı düşünüyorum.

Bir kadın olarak beni en çok etkileyen, yaşadığım yerin yan sokağında, bölge kurtarılmadan önce Ezidi kadın ve kız çocuklarının satıldığını öğrendiğim an oldu. O sokakta yürüdüğümde aklımda canlanan sahneler, Ezidi kadınların maruz bırakıldığı sistematik köleleştirme ve cinsel şiddeti bugün dahi düşündüğümde post-travmatik stresini yaşarım. Her seferinde de şu sorular gelir aklıma: Ben bölge kurtarıldıktan sonra orada bulunmuş biri olarak bunları hissediyorsam, on yıl sonra hâlâ kayıp olanlar ve onların aileleri neler hissediyor? Hâlâ sıkışmış halde akıbetleri bilinmeyenler neler yaşıyor? IŞİD’den kaçmış olanlar, geri dönmüş olanlar nelerle mücadele ediyor? Yaşadıkları kültürel ve sosyal zorluklar ve köklü travmalar nasıl giderilecek?

Soykırımdan 10 yıl sonra, 2024 yılının ağustos ayındayız. Bu trajedinin izleri, bir Ezidi savunuculuk grubu olan Yazda’nın 2022 hesaplamalarına göre hâlâ kayıp olan 2700 Ezidi ile devam ediyor.[5] Kayıp Ezidilerin birçoğunun IŞİD tarafından kuzeydoğu Suriye’ye kaçırılıp götürüldüğüne ve an itibariyle de IŞİD ile bağlantılı olduğu düşünülen kişileri tutmak için oluşturulmuş Al-Hol gözaltı kampında ve diğer gözaltı tesislerinde bulunduğuna inanılıyor.[6]

Uluslararası Af Örgütü’nün yaptığı bu araştırmaya göre bunun sebepleri çeşitli. Suriye’deki gözaltı kamplarında kalan pek çok Ezidi kadın, çeşitli engellerle karşılaşıyor ve kendilerini Ezidi olarak tanımlamaktan çekiniyor. Birçok kadın, cinsel şiddet sonucu doğan çocuklarından ayrılma riski nedeniyle kendilerini açıklamaktan çekiniyor. Kimisi IŞİD üyelerinden gelen şiddet tehditlerinden korkuyor, geri dönmeleri durumunda aileleri tarafından kabul edilmeyeceklerini düşünüyor, kimisi çok küçük yaşta ailelerinden kaçırıldıkları için Ezidi kimliklerini unutmuş, kimisi ise kampta Ezidi olduklarını açıklamaları durumunda zarar görebileceklerinden korkuyor. Tüm bu sebepler, kadınların kendilerini Ezidi olarak tanımlamalarını engelliyor ve içinde bulundukları durumda sıkışıp kalmalarına yol açıyor.

Bunun yanı sıra, birçok Ezidi hâlâ yerinden edilmiş durumda. Birçoğu Irak’taki kamplarda yaşamaya devam ediyor. Irak hükümeti, geçtiğimiz aylarda 30 Temmuz itibariyle kampları kapatma kararı almasına rağmen, bu kararını erteledi. 10 yıllık terk edilmişliğin getirdiği problemler sebebiyle geri dönmek isteyen birçok Ezidi evlerine geri dönemiyor. Evlerin çoğu hâlâ yıkık, sokaklar yıkıntılardan kalan molozlar ve savaşın patlayıcı kalıntıları ile dolu. Savaş dolayısıyla yıkılmış altyapı sebebiyle elektrik ve suya erişim kısıtlı. Hijyen ve sağlık koşulları tahmin edebileceğiniz üzere oldukça kötü durumda. Herhangi bir iş imkanına veya gelir getirici aktiviteye erişmek mümkün değil. Bu koşullar altında evlerine dönmek isteyenler, maalesef hayatlarını idame ettiremedikleri için geri dönemiyor ve sıkışmış halde yerlerinden edilmeye devam ediyor.

Bölgede yaşanan yıkım sonrası yeterince yeniden yapılandırma çalışmasının olmaması ve bunun uluslararası düzeyde yeterli ilgi görmemesi bölgenin yaşanabilir hale getirilmesinin önündeki en büyük engellerden biri. Şengal’de savaş kalıntılarının temizlenmesi, bölgede güvenliğin sağlanması ve şehrin yeniden inşa edilmesi, kayıp Ezidilerin sistemik olarak belirlenmesi, bulunması ve geri dönmeleri için gerekli önlemlerin alınması insanlık olarak bizim Ezidilere olan bir görevimiz ve borcumuz.

Ezidi soykırımının 10. yılında, bu insanlık suçunu unutmamak ve unutturmamak, geçmişin acılarını az da olsa dindirmek için atılacak en önemli adımlardan biri. Herkesten isteğim şudur ki, elinizden geldiğince bu konuyla ilgili savunuculuk yapmaya çalışın. Bu konuda uluslararası farkındalığın ve desteğin arttırılması için mümkün olduğunca çaba harcayın. Çünkü, yaşadığımız dönem içerisinde gerçekleşmiş en kötü insanlık suçlarından biriyle karşı karşıyayız. Bu suç, sadece bir halkı değil, tüm insanlığı ve insanlık değerlerini derinden sarsan karanlık bir yaradır.

[1]https://www.ohchr.org/sites/default/files/Documents/HRBodies/HRCouncil/CoISyria/A_HRC_32_CRP.2_en.pdf

[2] https://resourcecentre.savethechildren.net/document/well-being-of-yazidi-children-in-the-aftermath-of-the-2014-genocide/?_ga=2.893041.1920437829.1723321247-1168886878.1723321247&_gl=1*1unrpd*_ga*MTE2ODg4Njg3OC4xNzIzMzIxMjQ3*_ga_646SWQJ0VB*MTcyMzMyMTI0Ny4xLjAuMTcyMzMyMTI0Ny42MC4wLjA.*_ga_GRKVSTV36C*MTcyMzMyMTI0Ny4xLjAuMTcyMzMyMTI0Ny42MC4wLjA.

[3] https://www.icc-cpi.int/sites/default/files/NR/rdonlyres/ADD16852-AEE9-4757-ABE7-9CDC7CF02886/283503/RomeStatutEng1.pdf

[4]https://www.ohchr.org/sites/default/files/Documents/HRBodies/HRCouncil/CoISyria/A_HRC_32_CRP.2_en.pdf

[5] https://www.yazda.org/yazda-releases-the-report-the-unknown-fate-of-missing-yazidis-8-years-on-and-still-waiting

[6] https://www.amnesty.org/en/latest/news/2024/07/syria-yezidi-survivors-of-islamic-state-atrocities-abandoned-to-indefinite-detention-in-north-east-syria/

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.