Sally Rooney bize ailenin ne olduğunu ve olamadığını, toplumsal ön/yargılar karşısındaki tutumlarımızı, sahici ilişkiler kurmanın ikircikliliğini ve insanın kendiyle yüzleşme anlarındaki kırılganlığını iki erkek karakterin zihinlerinden süzerek anlatıyor.
Sally Rooney’nin yeni kitabının reklamını gördüğümde öncekinin hayal kırıklığı aklımın bir köşesinde olmasına rağmen içime coşku ve heyecan doldu. Halbuki okuyanların da bildiği gibi coşku ve neşeden ziyade, Rooney karakterlerinin iç dünyalarına, psişelerinin karanlık köşelerine ve zor yüzleşmelere okuyucularını götürür, kurguladığı her karakteri okuyucunun hayatına yerleştiriverir ve aynı çelişkili duygular okuyanın kendisinde bedenlenir.
Intermezzo’da yas sürecindeki iki erkek kardeşin babalarının ölümünden sonraki yaşamlarına, yıkımlarına ve yeniden var olma çabalarına ortak oluyoruz. Sally Rooney bize ailenin ne olduğunu ve olamadığını, toplumsal ön/yargılar karşısındaki tutumlarımızı, sahici ilişkiler kurmanın ikircikliliğini ve insanın kendiyle yüzleşme anlarındaki kırılganlığını iki erkek karakterin zihinlerinden süzerek anlatıyor.
Ivan yirmilerinde profesyonel bir satranç oyuncusu, Peter ise otuzlu yaşlarının başında insan hakları alanında çalışan başarılı bir avukat. Intermezzo’nun kelime anlamını düşündüğümüzde Ivan ve Peter’ın hikayelerinde bir anlam katmanını daha aralıyoruz. Intermezzo hem satrançta hem de sahne sanatlarında – çoğunlukla operalarda kullanılan bir terim. Satrançta karşı tarafı taşlarını korumak için plan dışı bir hamle yapmaya zorlayan ani bir tehdit hamlesi, sahne sanatlarındaysa perde aralarında sergilenen oyun anlamına geliyor. Satranç metaforunu kullanan ilk kişi Sally Rooney değil elbette. Ancak bu hikayede oyunun bildiğimiz anlamda kazananı veya kaybedeni yok.
Ivan ve Peter olmak istedikleri kişiler olma yolunda planlı hamlelerle ilerleyeceklerini düşünürken akışı bozan, kendilerine dair bildiklerini sarsan ve bildikleri yoldan sapmaya mecbur bırakan karşı hamleler hayatlarındaki kadınlardan, Sylvia, Naomi ve Margaret’dan geliyor. Bu üç kadın, Peter ve Ivan’ın hem karşılıklı hem de kendi içlerindeki çatışmaları yüzeye çıkaran ve üzerine düşünmelerini mecbur kılan, toplumsal önyargılarla şekillenmiş olan bakış açılarına meydan okuyan ara hikayeler/hamleler gibi karşımıza çıkıyor.
Intermezzo’nun sonuna geldiğimde içimde balon gibi şişen ve beni sıkıştıran bir şeyden kurtulmuşum gibi bir hafifleme duyumsadım. O zaman bunun hikayenin sonlanma biçimiyle ilgili olduğunu düşünmüştüm. Oysa şimdi tekrar düşündüğümde anlıyorum ki bu, Ivan ve Peter’ın yaşadıkları kırılmanın ve o kırılmanın onlara sunduğu ihtimallerin hafifliği.