İkizköy’de kadınlar için hayat, o ormanla, ağaçlarla birlikte devam ediyor. Ve kadınlar, komşu köylerinin maden şirketlerince yok edilmesine de tanıklık ettikleri için, direnişi kaybederlerse neler yaşayacaklarının çok farkındalar.

Muğla’nın Milas ilçesine bağlı İkizköy’de bulunan Akbelen Ormanı’nda termik santrallere kömür temin etmek için açılmak istenen maden ocağına karşı köylülerin direnişi başladı.Geçtiğimiz cumartesi günü sabah saatlerinde ormanda ağaçların kesilmeye başlanmasıyla “Nefes alamıyorum” diyerek gözyaşlarına boğulan ve herkesi desteğe çağıran Nejla’nın sesini hepimiz duyduk. Sonrasında da bir direniş nöbeti başladı. Ertesi gün alana gittiğimde direnişin öncüsünün kadınlar olduğunu gördüm. Pankartları ve dövizleri hazırlayanlar, asanlar, sözcü olanlar, süreci anlatanlar ve alanda fiili olarak bulunanları daha çok kadınlar oluşturuyor.Ben de kendilerine ne istediklerini ve bundan sonra ne yapacaklarını sordum.

Ağaçların kesildiğini duyduğu an, çocuklarıyla birlikte ormana ilk koşanlardanİkizköy Çevre Komitesi sözcüsü Nejla Işık, ilk gün yaşadıklarını şöyle anlattı: “O videoda ‘Nefes alamıyorum’ dediğimde gerçekten nefes alamıyordum, çünkü ağaçlarım, ormanım gidiyordu. Çünkü onların nefesi bittiğinde, benim de nefesim bitiyor demektir. Ben kanımın son damlasına kadar bu ormanları savunacağım. Gerekirse canımı burada feda edeceğim, gözüm arkada kalırsa -iki çocuk annesiyim- sadece iki çocuğum için kalır.”

“Burası daha çok kadınların alanı”

Turistik bir bölgede yaşadıkları için eşlerinin sürekli merkezi bölgelerde çalıştığını, bu nedenle köy içerisinde daha çok kadınların bulunduğunu, ormanların kadınlar için bir iş alanı da olduğunu ve bu nedenle bu direnişin kadınlar için daha önemli bir noktada bulunduğunu belirten Nejla Işık,“Köyümüzde daha çok kadınlar bulunuyor ve köydeki işlerden de kadınlar sorumlu oluyor, bu bizim ayakta durmamızı sağlayan bir şeydir. Bu direnişi daha çok kadınlar üstlendi diyebiliriz, çünkü burası daha çok kadınların alanı. Biz bu ormanlardan besleniyoruz, bu ormanlardan nefes alıyoruz. Hayvanımız da burada, işimiz de burada bizim. Eğer bu ormanlar yok olursa hayvanlarımız, işimiz yani yaşamımız yok olacak.” dedi.

Burayı kaybedersek, hayatımızı kaybederiz”

Kadınların artık toprağından bir avuç dahi eksilmesini, ormanından bir ağaç daha kesilmesini istemediklerini dile getiren Nejla; “Elimizi verdik kolumuzu, kolumuzu verdik bedenimizi aldılar. Bu gidişin bir sonu yok, verdikçe alıyorlar. Biz kadınlar artık bunun tamamen sona ermesini istiyoruz. Köyümüzü terk etmiyoruz; toprağımızdan, ormanımızdan, işimizden, yaşamımızdan vazgeçmiyoruz artık. Burayı kaybedersek hayatımızı kaybedeceğimizi biliyoruz. Çünkü bizim işimiz, aşımız, hayatımız burada.” şeklinde konuştu.

“Yaşamımızı elimizden almasınlar”

İkizköy’ün direnişçi kadınlarından biri de Aytaç Yakar. Aytaç da yurdundan ayrılmak istemediğini dile getirerek; “Biz para istemiyoruz, yurdumuzda kalmak istiyoruz. Doğamızın, yaşam alanımızın katledilmesini istemiyoruz. Bir zeytin ağacı dikiyorsun, on senede anca sana bir zeytin veriyor. Biz o emeklerin hepsini verdik, bizim burada bir yaşamımız var. Biz, özellikle kadınlar buradan geçiniyoruz. Erkekler ilçe dışında oluyor ama kadınlar olarak köydeyiz. Bizi buradan sürerek yaşamımızı elimizden almasınlar.” dedi.

“Burada kadının doğayla bağlantısı hâlâ çok kuvvetli”

İkizköy için iki yıldır süren mücadelenin en başından beri içerisinde bulunan, direnişçi Deniz Gümüşel ise, kadınların bu direnişin öncü kuvveti olduğunu dile getirerek; “Kadının doğayla bağlantısı burada hâlâ çok kuvvetli. Buradaki kadınların hepsi hâlâ çiftçi ve hayvancılık yapıyorlar. Ve ormanla çok iç içe kadınlar. Akbelen Ormanı, kadınların hayatlarının doğal bir parçası. Mevsim geçişlerinde otların çeşitlerinin değişmesinde, mantarların çıkışında, yaban mersinlerinin, dağ çileklerinin çıkışında büyük bir festival havasında kadınlar Akbelen Ormanı’na giriyorlar ve ormanın onlara sunduklarını alıp getiriyorlar.” diye belirtti.

“Akbelen Ormanı yok edilirse, kadınlar mesleklerini kaybedecek”

Akbelen Ormanı’ndaki ağaçlarla birlikte büyüyen kadınların, ormanla çok duygusal bağları olduğunu söyleyen Deniz; “Akbelen Ormanı ortadan kalkarsa bu kadınlar için bu büyük bir kayıp olacak. Çünkü kadınlar burada üretim araçlarını, mesleklerini kaybedecekler. Eşleri ilçe merkezlerinde çalışabilecek belki, ama kadınların geçim kaynakları ortadan kalkacak ve bir apartman dairesine sıkışıp kalacaklar. İçinde doğdukları ve büyüdükleri yaşam tarzı tamamen değişecek. Kadınlar, ekonomik olarak da, duygusal olarak da burayla daha büyük bir bağa sahip. Bu nedenle bu direniş kadınlar için daha büyük bir öneme sahip.” şeklinde konuştu.

Kadınların direnişle kurduğu bağ daha farklı

İkizköy’de kadınlar için hayat, o ormanla, ağaçlarla birlikte devam ediyor. Ve kadınlar, komşu köylerinin maden şirketlerince yok edilmesine de tanıklık ettikleri için; o köylerde yaşayan kadınların başlarına gelen zorlukları birebir gördüklerinden ötürü direnişi kaybederlerse neler yaşayacaklarının da çok farkındalar. Sohbet ettiğim diğer kadınlar da, buradan başka bir yerde ekonomik olarak yeniden bir kazanç elde edebilmenin çok zor olduğunu, erkeklerin kendileri kadar zorlanmayacaklarını ve en önemlisi büyüdükleri yerlerin yok edilmesini istemedikleri için bu direnişi canları pahasına savunacaklarını söylüyorlar. Kadınların o ormanlarla çok büyük bir bağı var gerçekten, direnişi sahiplenme biçimleriyle de, sohbetleriyle, kararlılıklarıyla da bunu hep hissettiriyorlar.

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.